“İnşaatlarda sıvacılık yapan Mustafa B., 12 yaşındaki oğlu S.B.’yi, dayanamayıp orucunu bozdu diye dövdü. Yetinmeyip, kollarına, bacaklarına kalem batırdı. S.B.’nin ifadesi üzerine önce gözaltına alındı. Sonra serbest kaldı, S.B’yi alıp evine döndü.”Haberin sonrasını okumadım -içimden gelmedi doğrusu- ama tahmin edebiliyorum..Bu kara cahil adam, zavallı çocuğuna evde en azından bi posta daha dayak geçmiştir.. Benim korkum çok daha beterinin yaşanması.. Gözü dönmüş bu “baba”, oğlunun şikayeti üzerine -ki bunun kendisini çok kızdırdığına emin olabiliriz- düştüğü durumdan rahatlıkla meşum bir cinayet teşebbüsüne yeltenebilir..Acı olan şu ki; bu adam bir baba olarak oruç bozan oğlunu dövmekle sevap işlediğini sanmaktadır.. Ona kuran kurslarında falan verilen eğitim buna işaret etmektedir.. “Hak yolunda kafirlerle ya da münafıklarla -misal oğul- her türlü mücadele hakkındır, hatta vazifendir” Tıpkı bugünlerde islam aleminde görülen -kendi canından bile geçmiş- “canlı bombalar” misali..Öte yandan dinin bu konuyla da ilişkin bir başka örneğine geçersek:Hz.İbrahim, oğlu İsmail’i -sırf- kurban ettiğini rüyasında gördüğü için kesmeye kalkmamış mıdır?.. Kalkma mı.. Bilirsiniz “sevgili” oğul, boğazı tam bıçakla kesilecekken son anda paçayı kurtarmıştır..Yani Allah yoluna -icap ederse- oğluna bile gözün kapalı kıyabileceksin.. Bu ne görkemli kendini Allah’a bir adayıştır!.. Senin, O’nun için canının parçasını dahi gözünün görmemesidir bu.. Hatta hikayede olduğu gibi adam Allah’tan o anda bir koç ineceğini bile düşünebilir.. Gülmeyin.. Çevrenize biraz dikkatlice bakarsanız bunları gayet normal karşılayacak kişilerle hep yanyana olduğunuzu göreceksiniz.. Sakın şaşırmayın..
yorumlar
Hz. İbrahim herkesin malumudur ki orada sınanıyordu hocam. Sen de bilirsin ki yapmak ile yapmaya ramak kalmak arasında işte büyük fark vardır. Hiçbir hak din ve özellikle merhameti anlatılacak ve anlaşılacak kadar geniş olan Allah c.c. kullarının birbirini öldürmesini emir etmeyeceği gibi hepsi de (tahrif edlimiş olanlar hariç) bunu yapanı lanetlemektedir. O kıssada da bir imtihandan bahsedilir. Bununla beraber Kur’an Kursu dediğimiz yerlerin hiçbirinde de bu tarz davranışların kötülüğünden bahsedilir. Ben kaldım ordan biliyorum. Hatta bu tarz hareketlerin çocukça dışlamaya sebep olacağından ve sürekli olarak tatlılıkla ve ödüllerle bu işin tavsiye edileceğinden bahsedilir.Şimdi benim garibime giden din eğitimini bırakın normal eğitimini dahi layıkıyla tamamlayamamış bir adamın cahilane tavrını; senin koca İslam alemine, dini en latif şekliyle yaşama gayretinde olan nezih müslümanlara da sorgusuz süalsiz yakıştırmış olman. Böyle bir tavır etiketleri arasında masumiyet de bulunan vir kardeşime gerçekten yakışmıyor. Burda niyetim polemiğe girmek değil yanlış anlama sadece benim içimi de sızlatan bu. Elimden geldiğince gerçeği anlatmak, işaret etmek.İslam dini hiçbir devresinde intiharı bir cihat şekli olarak almadı, kullanmadı, onaylamadı. Gösterilen amaç ne olursa olsun sonunda intiharsa eğer bu haramdır ve hatta küfürdür ki bu can hepimize Allah’ ın emanetidir. Onu israf etmek bizim tasarrufumuzda olmadı hiçbir zaman.Çok karmaşık anlaşılan cihat kavramına değineyim. Cihat aslen 2 şekildedir: birisi herkesin anladığı veya anlamak istediği kıtal yani asıp kesmek şeklinde tarif edilen savaş durumudur. Diğeri de bunun tam tersi dille, elle, yürekle, izahatle, kalemle, defterle yapılanıdır. Haçlıların İslam’ ı yok etmek için yaptıkları o seferlerde kendilerinde gördükleri haklılık neyse, sözünü ettiğim 1. cihat şekli de en az o kadar haklı ve yerindeydi. Çünkü sadece yaşama hakkı bakımındna baksak bile, canımıza kasteden birisi varken ve bu adam sağ kolumuzu kesmişken “al bu da sol” demek çok da mantıklı olmasa gerek. 2. cihat ise aslında en etkili olanıdır. Ayrıntıya girmeye gerek yok şimdilik.Neyse fazla dağıtmayım. İnsan inandığı şey için kendini adar muhakkak. Çünkü adayabildiği kadar inanmaktadır. Ama hiçbir zaman babanın oğlunu oğlunun babasını ortadan kaldırması olarak da algılanmadı İslam’ ın tarihinde. Ve hatta din anne baba başka dinden de olsa onlara bakmakla yükümlüsün der. Evet bir adama var elbette. Ama adamanın boyutu ve bizim bundan ne anladığımız da önemli. Sadece aklı selimle ve önyargısız düşünebilmeliyiz.SON OLARAK, (elimden geldiğince karıştırmamaya çalışarak) BU YORUMU YAZMAMA SEBEP OLAN TEPKİN İÇİN TEŞEKKÜRLER. TABİKİ HİÇBİRŞEYE SESSİZ KALAMAYIZ.
adama mikrofon uzattılar, ben “oruç tutmam” dedi :)adam, bu ülkenin her kişiyi delirttiği sebeplerden birinden dolayı kısa devre yapmış, bir şeyleri bahane edip hazır el altında bulunan oğluna deneysel yaklaşımlarda bulunmuş :)eh, hakim de benzer ruh hallerini her an yükleyen coğrafyamız gerçeğinin farkında olarak ve ihtimal benzerini her hangi birine yapmaktan kendini alıkoymakla mücadele eden durumunu göz önüne alarak, beraat vermiş…
bu konuyu dün akşam atv ana haber sokağa taşımış gelene geçene soruyordu.adamın biri “kızını dövmeyenin dizini döveceğini” kan ter içinde savunmaya başlayınca benim onu eşşek sudan gelene kadar dövesim geldi ama ne yazık ki dayak eğitici değil…