Ardında bıraktıklarına sarılıyorum,içime çekiyorum kokunu,çektikçe daha çok çekeyim istiyorumRuhumla bedenim ayrılır gibi,bedenim benden gitmiş,ruhum senin peşine düşmüş gibi ağır bir travmadayım.Bensiz ölme demiştim,söz dinlemiyorsun,ben kime diyorum.Kendim söyleyip, kendim dinliyorum.Doldurdum eşyalarını çantalara,kokladım öyle koydum.Tanımadığım birine verdim ben yapamayacağım siz dağıtın dedim.Kravat iğneni veremedim,niye diye sorma sakın veremedim işte.2 prezervatifin kalmış geride,ben sevmem bunu kullanmayı ama kime vereyim onu da bilemedim.Senin taktığın çivileri yerinden sökemedim,baktıkça takışını anımsadım.Bensiz ölme demiştim.Demiştim değil mi?
yorumlar
demiştim değil mi?
ölenin ardında bıraktıkları ölenin acısının hafiflemesine izin vermez en iyisi hepsini uzaklaştırmak.
eşyalarını uzaklaştırmak yeterli olmuyor duvarlardan konusunun çıkması gerekiyor.
Basain sagolsun kardesim.(
“Basin” olacakti…
baktığım her yerde izin duruyor.
başınız sağolsun,öyle duru anlatmışsınız ki…
ölüm olayı farklı bir acı çizgisi gibi gelir bana dayanma sınırlarımızı zorlar özellikle kaybettiğimiz en yakınımızlardan biri ise acı eşiği zirvede olur.
hepimizin hayatında olan bir olay kimileri için bunu taşımak daha ağır olabiliyor duygusallıkla ilgili.
onlara söyleyemediklerimiz,son kez sarılamamış olmamız gibi nedenlerle yarası büyük oluyor.
seni düşünmek istemesem de baktığım her şey seni hatırlatıyor.
çok yaşadım eşyalarını dağıtmak bile başka çeşit işkence başınız sağolsun.
teşekkür ederim.
baktığım her yer seni hatırlatıyor:(
Zaynakim’in blog yazısından etkilendim. her girdiğimde sadece okuyup çıkmayacağım kendi bloglarıma girip yazacağım:)MAKSIZKAY hatıraları var ve hatırlatması hatta acıtması da mümkün bazen varken yaşanan anılar ile mutlu olurken bazen de sadece yokluğunu düşünüp hüzünleniyoruz.hayatı yaşamanın raconu bu heralde.