www.kahvaltı.biz
Bu sabah kendime bir hikaye yazdım. Hikayemin içinde yer aldım. Yer aldın.
Sabah sırf keyfine kahvaltısı ve çayı hoş olan bir mekana -sessiz sedasız- gittik. Sırf zevkine. Kolumuzun altına aldığımız bir sürü gazetemizi okuduk ayaklarımızı uzatıp sessizce.
Birlikte olmak keyifliydi, her an konuşmak gerekmiyordu. Sabahın –kıskandırırcasına- tadını çıkardık.Birden tuttun elimden çıktık mekandan. Sormadım, ‘Nereye?’ diye. Tutan sensin elimden ne diye sorayım.
Ah, Kızılırmak’ta ‘Aşk Filmleri Festivali başlamış ve sevgilime neden aşık olduğumu biliyorum. Gözlerine baktım. Bir kez daha aşık oldum, koyu, derin yolculuklar yaşadığım gözlere. Ellerini tuttum.
Fırtına gibi bir film seyrettik seninle. Yoğun ve içsel. Deli dolu. Deli ve dolu. Aynı bizim gibi birtanem. Neden (sen) olduğunu çok iyi biliyorum. Tüm anlarım sabahlarım senin. Her bakışında yeni sabahlara uyanıyorum.
Her sabah, ömrümün sana akması için dua ediyorum, öyle mutluyum ki…
kimkiduk nefes
yorumlar
kıskanılmayacak gibi değil..hissetmek ne güzel, düşlemek..
o hikayenin içinde olmak isterdim…
ilahi sayın hayta azrail yazarımız astral kendi söylemiş bakın:Bu sabah kendime bir hikaye yazdım. Hikayemin içinde yer aldım. Yer aldın.okumadınız mı efendim:))
ayrıca çok güzel anlatmış, hayal de olsa hikaye de olsa güzel..Tüm anlarım sabahlarım senin. Her bakışında yeni sabahlara uyanıyorumçok güzel çağrışımlar yarattı zihnimde
olur mu sayın haytaazrail hikaye yazdım demiş yazdığı hikayeyi bizimle paylaşmışsiz boşa okumuş olmayın ya da boşa okumamış:))
astral bu tarz yazı yazanların piridir üstadıdır, kıskanmak demeyelim de belki imrenmek olabilirfakat morfik yazıyı değil, olayı kıskanmış efendim yine yanlış anladınız:))))))))
yani sevgiliyle kahvaltı etmek, sinemaya gitmek, elinden tutup götürdüğü anda nereye diye sormadan gidebilmek
bu konuda haklısınız üstad:Her sabah, ömrümün sana akması için dua ediyorum, öyle mutluyum kiböyle hissedilip böyle yaşanan kaç aşk var ki??aklıma sibel can geldi:lale devri çocuklarıyız biz zamanımız geçmişne alakaysa artık:)
bu arada ilk görsele bayıldım orada kahvaltı yapmak şahane olurdu astral
haklısınız o halde bunu bir öneri gibi alsın astral bundan böyle diyalektik tarzda bir şeyler yazabilir belki tavsiyeniz neticesindesütün yoğutrla mukayesi su kaldırmaz ortaya gelneksel bir yemek olan soğuk ayran aşı çorbası çıkar bu da demektir ki nevrozlu da olsa bir ikiliden iyi ve tutarlı bir ilişiki beklenebilir
ayrıca ben astraldan idrakımızı zorlayacak yazılarda yazmasını bekliyorum
Amma da attın Haytacık, daha düne kadar Lezbiyenliğin faydalarını anlatan bir kadın, gerçek bir erkekle yaşanacak aşkın sadece hayalini kurar o da ancak birbirini kopyalayan özenti hikayeler olur böyle..Aşkı anlatmayı yazdığı yazılar dolayısıyla başta Kahve kokusu na ve kadınlığını kendini aşağılamadan yaşayabilen, gerçek kadınlara bırakacaksın..
Teşekkür ederim yazdıklarınız için. Yazılarımın hiçbiri, evet hiç biri gerçeklik içermiyor. Kimilerinin içermesini çok isterdim. İşte bu da istediklerimden biri, bini olacak türden hemde. Bir iç çektirdi bana, derinden. Son cümlem. İnsanın kendi kendini vurduğu anlar olurmuş. Çoğu yazım kendimi fena acıtıyor.Hayalperest, duygusal, romantik bir ablanın, bu yüzyıla uygun olmadığı kesin. Çok keskin yazılarım da var, çok mutluyum diye bağıranlar da. Tamamı hayal. Sütten.Ben hayale yazdım. Kendi hayallerime inandım. Yaşayabilmek için, dayanabilmek için, devam edebilmek için kimi zaman sözcüklere epey sığınırmış insan. Onlar ki, aden adaları olurmuş çoğu zaman.Gerçek bir aden olmayınca sözcükler işe yararmış dünyada tutmaya. Trajikomik ama bu böyle. Bazen ağlayamazmışsın gene sözcükler varmış. Anne gibiymiş bazen, bazen hep aradığın umduğun ama her defasında elinde patlayan o aşk var ya onun yerini alırmış sözcükler.Geçici derler sözcüklere, ‘hah, gülerim; her yalancı çoktan giden ve maskesi düşen olurken ben hikeyelerde mutlu oluyorum ve kendime düşten bir dünya yaratıyorum:Kızıyorum, bağırıyorum, ağlıyorum, aşık oluyorum o dünyada ama hepsi hayal. İnanmanın manası yok. Hepsi bir düş. Hayatın kendisi gibi. Belki zaten aşkın kendisi de koca bir düş ki, ki; bu yüzden sonunda uyanmıyormuyor muyuz ve değilmiş demiyor muyuz?Ben bir düş’e yazdım. İçine kendimi koydum. Hayallerimi koydum. Dünyamı sığıdırdım. Aşk denilen orada vardı, mutluydum; benimdi düşlerim. Düşlerimde aşk son bulmadı ve bu yüzden düşlerimi sevdim çünkü düşsüz ben ne yapardım, gerçekler böyle değildi ki… Ben de gerçeklere -düşlersiz- katlanabilecek kadar güçlü değildim.Hayaller, yaşatır bazen insanı ve bazen deli olmaktan kurtarır, bazen de deliliğini yaşayacağın alanlar verir. Kimi zaman – bazen de çoğu zaman- elinde sadece düşlerin vardır. Bir düşe yazarsın, sonunda ağlamayacağını bilirsin, ışıklarını kurar, gökyüzünü boyarsın, sevdiğini yanına alır güzel sözler söyletirsin ve seni hiç aldatmaz, hiç dengesizce, birden bire afallatıp gitmez. Bu yüzden düşlere ihtiyaç vardır. Çünkü bu gerçek dünyada ne yazık ki, düşler yok diyecek çok şey var.İşte bu yüzden yazılarımın tamamı hayal. Ben bir hayale yazdım içine bir beni, bir onu koydum; sarıldık, sustuk, mutluyduk…
hakikaten güzel olmuş yazı.ellerine sağlık…
Yani Belesh bir yalana sığınmak gibi, bu da son yorumum..Akıldan değil sadece gerçek aşkı ve hayatı bildiğimden..
nice güzel hikayeler seninle olsun, bizimle de olsun.
Pbk `da cicim nie Astralu kıskanuyorsun ki ? Her bünye bambaşka yaşar hayatu! Rica ederim çıkart şu at gözlüğünü .
harika laflar