Sözcükler verdim insanlara. Cümleler kurdum. Virgüller, üç noktalar bazen sadece nokta koydum ki anlamları olsun.”Ben iyiyim” diyorum günlerdir kendime, onlara. Ama sanki değişen bir şeyler var yani yoksa da olmalı gibi…Yeşil yeşil değil gibi ya da ne bileyim baktığımla gördüğüm aynı değil gibi, gökyüzünün rengi değişmiş (delirmiş) gibi ya da benim rengim değişmiş gibi (mi?). Sanki hep olmaması gereken şeyler oluyormuş gibi de biz de buna “hayat” deyip geçiyormuşuz gibi..Sanki hep birileri giderken birileri arkada kalıyor gibi..Sanki bütün bunlar biten bir rüyanın (yalanın) arkasından kurulmuş birilerinin canını yakmayı isteyen cümleler gibi..Kimbilir öyledir belkide…Belki de sadece bir rahatlama, kendini de onu (onları) da rahatlatma cümleleridir.”Korkuyorum” dedim günlerce kendime korkuyorum dedim dünyanın şeklinden şemalinden yuvarlak köşesiz belirsizliğinden. Dedim kendime, “sadece güvenmek istiyorum mastar halinde çekimsiz”. Ve hala korkuyorum “ne oldu?” diye sormaktan yeni sözcükler seçip anlamlı dizeler haline getirip sonra o anlamlı dizeyi birine sunmaktan birinin onu tekrar kendince anlamlandırıp, sonra da ben bunu bozdum yenisini kur demesinden korkuyorum..Bana “sen güçlüsün” demelerinden korkuyorum…Bilebilsem keşke korkularımın sınırlarını o zaman korkmazdım belki…Hoşçakalın bile anlamı kalmadı bir bip sesiyle gelen..Yüzüne bakıp söylemek isterdim ve noktayı parmak uçlarına koymak isterdim! Şimdi elimde kurduğum bütün cümlelerin boşlukları birikti..Gözlerim yanıyor, gözlerim acıyor..Herkes susuyor ve ben her nefes için bir sözcük biriktiriyorum avuçlarımda noktası olmayan cümleler için…
yorumlar
@limonkufu yazıyı yazarkenki ruh halinin yanında biraz sığ kalacak biliyorum,ama herşey beynimizde olup bitmiyor mu?önemli olan beynimizin dizginlerini kendi elimizde tutabilmemiz..bakma böyle konuştuğuma ben de çok elinde tutabilen bir insan değilim bu dizginleri..ama önce teoride kabul edip sonra pratiğe geçirmek gerekiyor.tabii ki bunun da ortasını bulmak lazım.yoksa beynimizi çok da fazla yönetmeye başlarsak; bu sefer de duygularımızı yitiriyoruz..
hımmmm
Zaten hislerin aşırılaştığı yerde mantık etkisiz eleman oluyor ve bunun gibi ruh hallerinde böyle yazılar çıkabiliyor…Biraz birikim, biraz anlık hisler işte…Her zaman bu haleti ruhiye içinde olmaksa mümkün değil.:)Ve teşekkür ederim yorum belirttiğiniz için bu benim burda ilk yazım.
acı arttıkça üretim artıyor:)
bu gerçek dışı acılar onları gerçeklermiş gibi yaşamımıza sebeb olan karmaşık algılama-değerlendirme birimlerimizin fizyolojik evrimimize milyonlarca yıldır verdiği garabet dolu yönlendirmenin yazıyı yazdığın anda kendini (dilbilgisi vasıtasıyla) piyasaya bırakan neticesiymiş gibi geliyor bana.bu açıdan baktığımızda heryerde gördüğümüz rengarenk helezonlar uçuşmaya başlayabilir etrafımızda.kaos bakîdir demek istiyorum.belki de bakî olan tek şeydir.
bazı şeyleri aşmalıyız.Korkuyu da aşabiliriz
sebebleri araştırmak ve elde ettiğimiz -kendimizsel- çözümler eşliğinde gülmek, midemizden gelen kahkhalarla gülmekgerek.
Akoni ye katılıyorum..Kafamızda ürettiğimiz korkuların %99 u hayal, belki %1 i gerçek oluyor…Şimdi değer mi olmayacak şeyleri bekleyerek hayat geçirmeye..Korku ve kaygı sadece zayıflığı tetikliyor.. İç sesin adı kaygı ise bunu ayırıp dost olmayalım bence…Acı, insanı olgunlaştırıyor, sürekli acıyla yaşamak ise fikirleri pörsütüp sadece saçmalığı arttırıyor…