Konuşmayacağım anne. Odamın kapısını aralamış bana bakıyorsun. Seni göremediğimi mi sanıyorsun? Konuşmayacağım işte. Yatacağım burada. Ne o yine başın mı ağrıyor? Kafanı sarıp sarmalamışsın. Olsun. Yine de konuşmayacağım.İçerden yine gürültüler geliyor. Tabii kimin umurunda benim burada yatıyor olmam. Azıcık bana saygı duymuyor kimse. Sanki olanca kavgayı ben tek başıma yaptım. Dün gece de sizin bu gürültünüz yüzünden uyuyamadım zaten.Ne oluyor yahu? Bütün mahalleli bize mi geldi? Bu nasıl bir gürültüdür?Bak yine kapı aralığından bakıyor. Hiç üsseleme anne ko-nuş-ma-ya-ca-ğım. Anne? Aaa ablam bu! Neden geldi ki? Allah allah daha dün telefonda “işlerim çok yoğun bayrama kadar görüşemeyiz” demedi mi bana? Yok artık anne. Kendin halledemedin sorunlarını ablamı da mı çağırdın? Sabah erken geldi her halde. Duymadım geldiğini.Anneciğim ve babacığım sizi ve dahiyane fikirlerinizi kutluyorum, ama yemezler. Değil ablamı ölmüş dedemi getirseniz bu kez geri adım atmayacağım. Siz daha bana güvenmeyi öğrenemediniz. Ama ben size öğreteceğim. Siz anlayana kadar da hiç birinizle konuşmaya niyetim yok.Şimdi de kapıda ikisi birden duruyorlar. Aşk olsun anne ya! Ne anlattıysan kıza o da ağlıyor. Aferin size…. Hem kafanızdan bir hikaye uydurun hem de gerçekmiş gibi oturup ağıt yakın. Sadece bir kere denediğim bir şey için dünya başınıza yıkılmış gibi davranıyorsunuz. Devam edin böyle. Benim değil sizin tedaviye ihtiyacınız var asıl. Kronik depresyon manyakları ne olacak!Aslında yatmaktan da sıkılsım. En iyisi kalkıp gitmek. Para da yok. İsteyemem de şimdi bunlardan? Neyse Ayşegül’e giderim bende, vardır onda para. Saat kaç oldu? Off yaa her yerim tutulmuş yine kımıldayamıyorum.Ne oluyor yahu? Ne bu gürültü anlayamadım ki? Aaa Ayşegül? Ne zaman geldin? Annem seni de mi çağırdı? Neler oluyor? Ayşegül? Beni duymuyor musun? Neden ağlıyorsun? Daha dün görüştük, neden bana böyle sarılıyorsun? Anne? Baba sen işe gitmedin mi? Biriniz cevap verin! Kimse beni duymuyor mu? Ağlamayın artık! Neden herkez ağlıyor? Söyleyin birine bir şey mi oldu? Kimse beni duymuyor muuuu?!……Dede? İyi ama sen….
yorumlar
Nasıl yaptın debor bunu yaaaa sana inanamıyorum. İşim vardı gelemedim bugün. Annen teveccüh göstermiş seninle konuşmam için siteden beni çaırmış. Pazar kahvaltısında sizin evde uzun uzun konuşuruz yediğin haltı ada68 de antalyadan gelecek sabah uçağıyla.
Ne halt yediysen uzulme. En azından biliyorum ben onu diyebilirsin. Fakat dikkat et. Herneyse yaptığın birazcık olsun süphe duyduysan devam ettirme.Zaman herseyin ilacı.Bende 10larca şey yaptım, nasıl yapabilirsin böyle birşeyi, dedirten ama zamanla hepsinin o yoğun etkisi kaybolup gitti.
katatoni, evet.
Allah rahmet eylesin kardeşim üzülme geçer 😉 ya da geçmez… ölüm yaşam kadar “yok” ama yaşam da ölüm kadar sürekli değil, yaşam var olmaksa, ölüm yok olmakmı? ..ki maddi manevi tüm uyuşturucular buna hazırlıyor bizi bir ömür!..
Eve girdim konuşmayı reddetti. verandadaki salıncakta kızlarla oturdum. neir bana ağlıyamıyorum çünkü yeterince su içmiyorum dedi. duyduum en komik neden bu dedim. şakadan anlamaz mısın dedi neir. ah anlardım tabi. kimbilir. belki de anlayamamazdım. uzun zamandır anlamıyordum derdim buydu. nasıl anlatırdım ki : anlardım ve bazen anlamazdım. anlayışım zedeliydi. gülüşüm iç çekişim. çok çekmiştim belki ondandı. hep ağlarım erno nemeçeke dedim adını duvarlara yazarak gezdim büyük harflerle çocukken. ah romantiksin yine dedi neir. güldük . e yazık sen diilsin dedim. ben gizli romantiğim. aşka diil takıntım diğerlerine utanma benden nolur dayanamam buna bir tane daha fazla gelir. bilirmisin 1 tane daha bazen öldürür. 1 tane daha masum kavga 1 zavallı küçük alay, bi tane uzak mesafe 1 tane aldırmaz dudak kıvrımı. beni en çok kadınlar yaraladı sen yapma nolur zaten yetersizim. bi kısmı hiç seslendirilmedi yukarıdaki konuşmanın son kısmı midede düğümlendi. anne olmak ne zormuş be kızım hep aynı yetersizlik duygusu. o sadece yemek yapıp güzel saç tarıyan anneler gbi neden olunmaz ki. onlar hep tamdır bütün ve kusursuz. eksikli olmak duygusundan hangi kutsanmayla kurtuldular bilinmez. benimki orda etten dağlar gibi otururur. kalbime saplı bıçaklara benzer yorgun sesi sürekli kanatır acıtır yorar. fonda aynı notalar gezinirken tekrarlar ; sen de olamayacaksın asla. benden daha iyi değilsin vermedim sana kutsal sırrı. ah sır yok belki. sadece başını dayamak istersin ve dayarsın oradaysa. senden alacağım yok dedim ona sevmek için, bazen tek başıma yapabiliyorum, başkaları öğretti. anneliğin el kitabını yazacak kadar iyi olabilirim ben ama yazmam çok işim var daha edişelerimden arınacağım. katıksız özgürlüğün kanatlarıyla konuşacağım kızlarla. kimse gibi değil de kendileri gibi olma gerekliliğinden konuşacağız bedenin ağırlığı, yüreğin genişliği, denemenin heyecan verici büyüsünden, saplantılı çalışmanın güzelliğiyle renklenmiş hayatlardan. bedesel zevkin itici gücünden. benden aldıklarıyla bana rağmen kendileri olma gerekliliğinden. sen orada ağlarken ve yıllarca aynı aynı aynı aynı kalırken. üstüne basıp geçtiğinde arkaya dönüp bakmamanın değil arkaya dönüp bakarken bir yandan da yürümenin sırlarını anlatıyorum ben onlara.zoru yani nerdeyse imkansızı
Ya ben gazetede okuduğum bir kızcağaza üzüldüm, bunları da uydurdum. Zaten şimdi okuduğumda da beğenmedim yazdıklarımı. Siyahın_matemi sende üsteki yazdıklarını benim kötü yazımın altında “yorum” diye ziyan etmişsin. Keşke apayrı bir başlık altında uzun uzun yazsaydın….
Tanıdığın herkes sana büyükmüşsün gibi davranırken ve sen aslında çocukken insanlar karışır hayatına.kimi zamana kapılıp gider kimi kalır ya yok olursa korkusuyla.hep hayatının içinde hep gerçek en gerçek halleriyle deniz feneri gibi karaya vurmanı engellerler.senin için çok büyüktür rolleri ama onlar için vakay-ı adiyesindir.her zaman anladıklarını,anlamadıkları zaman bile bunu senin için yaptıklarını bilirsin.öfkelenmeyi,sevmeyi,kızmayı,kırılmayı ve bunları ifade etmeyi öğrenirsin ister istemez ve bu durum sana sunulmuş en büyük armağan olur aniden.sen ve sen,sendeki sen hepsi birbirini tamamlar.artık insansındır.etten kemikten duygudan insan.sana kendini bulduran o hayatına karışan ve orada deniz feneri gibi durandır ama bir türlü ona yüreğinin içiyle teşekkür edemezsin.O çoğalır,kendi gibi potansiyel deniz fenerleri doğurup onlara kendileri olmak için savaşmayı ayakta durmayı içi yana yana öğretirken aslında hiç öğrenmediğini yapmaktadır yani en zorunu.ne kendisinin aynısı ne onların.her şey her gün yeni ve yeniden.küçük kadınlarına en zorunlu ihtiyaçlarıymış gibi incikler boncuklar alırken onlarla ağız dolusu dalaşırken onlara kızacağım diye kendini yerden yere atarken içine sakladığı kıvırcıkları karnını gıdıklayan kara gözlü narin kalpli küçük kadını unutur.bilir bilmesine de her şeyin o kara gözlerden bakan kocaman yürekte başladığını kimseye söyleyemez,görsünler ister bir kere de adam olup görsünler burada bir kalp var ve kırık.burada tamir edilmeyi hak eden bir kalp var.çok uzaklardasındır uzanamazsın,okşayamazsın kıvırcıkları istesen de.kıyamazsın için yanar.oysa ne güzel gündür bugün.bugün kanka’nın doğumgünüdür resmi tatil ilan edilesi bir gündür.herşeyin ve herkesin sadece onun için varolması gereken gündür.etrafta esen ne kadar rüzgar varsa fısıldarsın belki biri kulağına kaçar umuduyla “iyi ki doğdun kanka,sensiz ne yapardım ben” ve bütün kuşları gagalarından öpersin çünkü bir tanesi onun camına konarsa mutlaka ve mutlaka öpecektir aynı gagadan…
@deborahhh yazın hoşuma gitti. Kızın neden öldüğünü anlatmamışsın, aslında iyi olmuş bir gizem. Böylece her daim bir soru kalacak akıllarda.
@debiiiMÜKEMMEL
oww ya süper olmuş!