bildirgec.org

kavga hakkında tüm yazılar

Bisiklette sesinizi duyuramıyor musunuz?

Beacool | 29 May 2011 13:01

Bisiklette sesinizi duyuramıyor musunuz?

İşte ülkemizdeki bisiklet yollarının hali...
İşte ülkemizdeki bisiklet yollarının hali…

Eveet güneşin yüzümüze güldüğü günlerin içindeyiz yine. Her ne kadar gökyüzü bu aralar son veda göz yaşlarını akıtıyor olsa da sıcaklıklar artık iyice yükseldi. Haliyle bazılarımızın kaldırdığı bisikletlerini, patlamayan lastiklerini ve bisiklet şarj cihazlarını çıkarma dönemi de geri geldi…

KAĞITTAN BİR HAYAT

Aret Can Bal | 05 March 2011 11:07

İskambil kağıtlarından çadırlar, evler hatta villalar, çiftlikler yapardım eskiden. İlk önce iki kağıt kullanırdım temeli atmak için, sonra da sırayla eklerdim diğer kartları, yavaşça, tüm deste bitene kadar. İşim bitince herkese göstermek isterdim ama alıp götüremezdim, ancak evdekilere gösterebilirdim, onlarda zaten umursamazdı.

Üniversite olayları ve Son dönemde yaşananlar üzerine.

vatanda | 10 December 2010 10:58

Son dönemde aynı 1980 dönemindekine benzer bir şekilde yönetime ve olaylara tepki gösterileri yapılmakta. Yanlız zamansal farklılıklar ve bazı degişik durumlardan olsa gerek hareketler çok daha değişik bir şekilde başlatıldı. Dikkat ederseniz bütün bu olaylar hep birbiri ardına yapılmakta. önce güneydoğudaki insanlar kışkırtıldı ve gösteriler yapıldı ardından hatay bölgesinde ülkücüler ve doğulular birbirine düşürüldü, son dönemde ise bu sefer devreye üniversiteler sokularak kışkırtmalar yapılmakta. Özellikle dikkat ederseniz bu üniversiteli öğrencilerin çoğunun üzerlerindeki kıyafetler aynı 1980 dönemindeki gibi yeşil ve askeri kıyafetleri andıran kıyafetler. Ve gösteriler sürekli sol görüşteki kişiler tarafından yapılmakta sürekli aynı düşünce anlatılmakta ve hep aynı tip kişileri görmekteyiz. Öğrenciden başka herşeye benzeyen ve okumak yerine tamamen belirli politikalar için orada bulundukları düşünülen insanlar. Bunların özellikle son dönemde düzelmekte olan ekonomi ve uluslararası güç dengelerinin bizden yana değişmesiyle artması ise işe oldukça farklı bir boyut kazandırmakta. Sürekli komplo teorileri yapmakla suçlanan halkın bakış açısında da aynı düşünceleri görmek mümkün. Belirli kesimler yapılanlardan rahatsız olduğundan sindirmeye yada devirmeye çalışmakta. Sürekli yapılan bu hareketler ve tepkiler pekte doğal yada normal görülmemekte. Halk arasında olmayan husumet sanki varmış gibi gösterilmeye çalışılmakta insanlara korku ve endişe empoze edilmeye çalışılmakta Sürekli insanlara eziksiniz susarak bir yere varamazsınız denilmekte ama aynı zamanda yöneticilere de sizler suskun kalarak böyle yapıyorsunuz denilmekte. Bence bu düşüncelerinde en tepesinde bu yapılanlar su anki yönetimi devirme çalışmaları hatta şunu da ekleyebiliriz ki yönetimi devirmek için çok ciddi bir çalışma da yapılmakta son dönemde ortaya çıkan siyasi partiler de aynı şekilde sırf bazı seyleri yöneticilerin elinden almaya ( Meclisteki çoğunluğu) yönelik adım olarak görülmekte. Ama bilmedikleri yada bildikleri ama değiştiremedikleri birşey var ki bizler aptal değiliz görüyoruz ve yapılanların genelinden memnunuz. Ne yaparlarsa yapsınlar bunlarla bizleri değiştiremezler.

Davullu Ramazan Hatırası…

firatocal | 20 August 2010 16:16

Ramazan gecelerinin vazgeçilmezidir geleneksel davulcular… sesleriyle geceyi ayaklandırır , hayat macerasına erkenden başlatırlar… çoğu zaman günlük koşturmacalarımın çok rahat bırakmaması yüzünden geceye sarkan bilgisayar işlerim , davulcularla birlikte mesai yapmamızı gerektirir… böylece her gece davulun ritmik sesleri de alıp götürür beni delikanlılık çağlarıma…

sahura davul sesleriyle uyanmak çok hoş bir ayrıntı gibi dursa da , ilk gençlik yıllarımdan kalan bazı kötü hatıralarım vardır davulcularla ilgili… malesef çoğu suistimal içerir…

NEFRETİ YENMEK

mavilikler | 29 July 2010 16:29

Biri olsa… Bileyim ki, odasında yapayalnız kaldığında aklına gelen ilk şey olsun gözlerim. Onlar o odayı kocaman bir bahçeye çevirsin.

İçinde binbir renkte çiçek açsın o bahçenin. Orada, o çiçekler arasında her şey güzelleşsin.

Gününü nasıl geçirdiğini düşünsün sonra. Dışarıda yaşadıklarını, sürekli bir kavganın sürüp gittiği o yerde var olma çabasını hınca hınç. Bir kez daha “Yenilmedim!” diyebilecek kadar güçlü durmasını onlara karşı.

türk sinemasının vurdulu kırdılı filmleri

nazokiraze | 04 May 2010 16:44

Ülkemizde aksiyon filmi denince akla ilk olarak bol dayak sahneli, vurdulu kırdılı filmler gelir ve bu tür filmlerin ilk aktörü Yılmaz Güney’dir. Hatta çeşitli nedenlerden dolayı girdiği cezaevlerinde tanıştığı kişiler sayesinde rolüne daha çabuk adapte olduğu bile söylenir.Yine bu tarz filmlerin en büyük starı olan Cüneyt Arkın’ın aksine dövüş sanatlarıyla değil de yumruk yumruğa, sille tokat, tekme ile yer alır filmlerinde. Sosyal içerikli filmler çekene kadar vurdu-kırdı filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Güney’den sonra Cihangir Gaffari (dünyanın en ünlü kahramanlarından biri olmasına rağmen sadece ülkemizde o dönem filmi çekilen Zagor‘u oynadı), Yılmaz Köksal gibi oyuncular aksiyon filmleri çevirirler ama asıl bu tür Cüneyt Arkın ile birlikte bambaşka bir şekle bürünür.

Hala dövüşlü filmlerin kült oyuncusu olan Cüneyt Arkın Malkoçoğlu, Kara Murat serileri ile at üzerinde onlarca kişiyi dövebilen olağanüstü bir halk kahramanı olarak işe başlar. Sonrasında yine kötüleri dövmekten çekinmeyen, bilmem kaç kurşun yarası olsa bile ağzından sigarası bile düşmeden hepsinin ağzını, burnunu dağıtan polis tiplemeleri ile aksiyon sevenlerin karşısında haklı bir yere sahip olur. Ülkemizde ata binme, karate yapma, dayak, çatışma, kılıç kullanma sahneleri denildiğinde ilk akla gelen kişi Cüneyt Arkın’dır. Tarkan serisi ile Kartal Tibet’te uzun süre Cüneyt Arkın gibi hayran kitlesi edinir. Bu tür seri filmlerden biri de Battal Gazi, Karaoğlan serisidir. Cüneyt Arkın sayesinde o dönem gençliğinin karateye olan ilgisi artar.

SANIYORSUN Kİ…

sonbahar kizili | 05 January 2010 12:00

Sanıyorsun ki sen çıkıp gideceksin ve her şey kaldığı yerden devam edecek..sen kapıyı çarpmamışsın gibi ben başka bir pencerede menekşeleri sulayacağım..

Kaldığı yerden devam edecek hayat sanki hiç ikiye bölünmemiş gibi..sessizliğim çarpmayacak kulaklarına, gülüşümün asıldığı duvarlar gelmeyecek üstüne, çarşaflara dolanmayacak kederin…

Sabah kahvaltı hazırlarken seslenmeyeceksin içeri… Unutup iki bardak koymayacaksın masaya… İki kişilik demlemeyeceksin çayı… Ve tek başına içerken yine alacaksın aynı tadı…

NEFESİ TÜRKÜ KOKAN YARİM

kahvekokusu | 05 November 2009 14:34

Biri vardı… Uzak dağ köylerinin serinletici poyrazıydı nefesi… Başım her derde düştüğünde derdin derdimdir, demesini sevdim.
İğde ve çam ağaçlarının rayihası dolarken havaya, ben onun kokusunu duyardım kaç kilometre öteden…

Gözleri gözlerime değdiğinde ruhum muydu eriyen? Ben O’nda eriyip O’nunla birleşmeyi sevdim…
Korkmazdım O yanımdayken engebelerden, uçurumlardan, derin mavilerden…
Aşkıyla hemhal olmuş kalbime güveni de sunmasını sevdim…

İkarus’ta Avaz ve Subap

Kuduz maymun | 07 August 2009 09:46

Macar Yapımı İkaruslar
Macar Yapımı İkaruslar

Bir İkarus‘ta bir saatlik bir yolculuğum… Koltukları ard arda değil de yan yana dizilmiş Macar yapımı otobüslerden. Hani yan yana oturur 6-7 kişi de; karşısında da aynı şekilde bir dizi vardır. Böyle karşılıklı bakışa bakışa yol alır insan. Rahatsızdır bu koltuklar. Araba hızlandığında soluna, fren yaptığında sağına abanır kişi. Yan yana oturulduğundan, yol boyu yanlara bakmak güçleşir. Önde zaten o yana bakmakta olan bir dizi insan vardır. Yani dosdoğru ileriye, karşıda oturanların gözlerine de bakılmaz.
Perdeciler‘ geldiğinde biraz rahatlar durum. O da görece bir rahatlıktır. Perdeciler, araçta oturulacak yer kalmadığında ayakta seyahat eden yolculardır. Bu karşılıklı bakışan iki dizinin ortasında ayakta durur, adeta bir perde oluştururlar. Böylece artık dosdoğru ileriye bakılabilir. Fakat bunda da bir nezaket peyda olur. Neden derseniz… Bu kez dosdoğru ileri bakıldığında görülen, ayaktaki perdecilerin avret mahallidir. Hatta bu nahiye o kadar yakındır ki, araçtaki inen binen yolcu deveranı sırasında insanın burnunun dibinden sayısız avret mahalli geçer. Hele de araç sarsılıp hızlandığında yahut fren yaptığında bu nahiye bazen tehlikeli koordinatlara dek yaklaşır.

Perdeciler
Perdeciler

Ne lanet otobüsler şunlar. Artık bu otobüsü planlayan mühendisler kimlerse; ne amaçlamışlarsa… Herhalde yolcuların birbirinin gözlerine bakıp sosyalleşmesini, yahut avret mahalline sokulup sosyalleşme olgusunu yakından irdelemesini amaç edinmiş olmalılar.

İnsan ve Dünya

furkan iren | 17 July 2009 09:44

Beni ondan ayıran bunu çizebilmem midir?
Beni ondan ayıran bunu çizebilmem midir?

kişiselleştirilememiş bir yaşamaktı
özgürlüğümüze gem vuran,
en dirençli zamanlarında bizleri yorgun kılan,
mantıklı düşünceleri savurup atan,
hep “birlik” olmak isteğiydi “ayrılığı” doğuran.

oysa ki zenginliğin ve tabiatın esasıydı;
bir bütün üzerindeki farklılıklarımız…
yaşamın, doğanın döngüsüydü eşitsizlik.
herkes ve herşey aynı güçte olsaydı
bütün kurtlar aç, bütün kuzularda otsuz kalırdı!
yağmur yağmaz ve kış hiç gelmezdi!
güneş doğmaz ve ay batmazdı!
eğer masallarda ki kadar güzel bir gezegenimiz
varsa şayet biri bana anlatsın:
neden var bunca savaş?
neden mutsuz gördüğüm tüm tebessümlü maskeler?
neden yaşamak için binlerce kurallarla sınırladık kendi kendimizi,
(oysa ki çok basitti yaşamak ve nefes almak!)
neden daha da fazlası için hep bir kavga?
ve sorularla dolu bir beyin ve cevapsız dudaklar..
biri narkozla uyuşturmuş gibi her birimizi
her duyulana “iman”ı, her söylenene “itimat”ı
kabulenilemezliğe “tahammül” ve sessizlik haksızlığa..
dünyanın yaradılış fıtratındaydı acımasızlık
birileri yaşamak için diğerini öldürmek zorunda kalırken
diğeri yaşamak için kaçmak zorundaydı