Yalnız geçen zamanlarımın birer intikamı gibi bu saatler. Acımasız ve keskin. Olduramadığım her isteğimin, insafsızca yargısı. Kusursuz bir başkaldırış sonrası dayanılmaz acıların başlangıcı. Her bir kırbacın acısına bir sonrakinin hızı ekleniyor. Vücuduma değmeden tenimin sızlamalarını hissediyorum. Acı ama gerçek olan, içimdeki sessiz çığlıkların ruhumdaki yankılarını duyabiliyorum. Kararsız, güçlü ve içler acısı…Gözlerimde biriken yaşlarımın sıcaklığı içime attığım sevgilerimi besliyor. Öldürmüyor, tam aksine güçlendiriyor. Kanayan yaralarımın o güçlü tırmanışı durmak bilmiyor sanki. Hissettiklerim, daha önce yaşanmamış bir hayat misali. Her bir yara, ölüme götürürcesine karşımda sırıtırken, daha sonra yaşayacaklarımın reklamını yapıyor.Dayanılmaz acıların, kusursuz afişi…
yorumlar
Güzel yazı…Çık şu odadan artık…”Pencere en iyisi pencere,geçen kuşları görürsün hiç olmazsa,dört duvarı göreceğine.Orhan Veli”
plakton +1
plakton odadan çıkıyorum arasıra 🙂 ileride çıkarmak istediğim kitabımın adı olacak “Karanlık Odadan Mektuplar”yazıyı beğendiğiniz için teşekkür ederim…