Orhan Pamuk Türk olsa ne yazar. Ruhuyla Türk değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin alehine konuştuğu için ödül verdiler. Ödül için yaptı zaten tüm bunları. Ermeni yanlısı bi adam. çok normal Nobel’i alması. hiç şaşırtıcı değil. Ödüller de daha çok ülkeler arası politika önemli. yalnız bu politika üçüncü dünya ülkelerinin ya da bağımsızların politikası değil elbette. sevmiyorlar T.C’yi. içlerine sinmiyor hala Kurtuluş Savaşı’nın sonucu. Ve en nihayetinde hınçları var bu topraklardan almak istedikleri. kimi kişilerde bunların ekmeğine yağ sürüyor.
yorumlar
Aynen katılıyorum!
Acaba bu yazıyı yazmadan önce herhangi bir Orhan Pamuk kitabı okudunuz mu? Okudunuz da Türkiye’ye saydırmasa bu kitaplar ile nobel alamaz mı dediniz, yoksa son zamanlarda bolca duyduğumuz bilimum komplo teorisine inanmak daha mı kolay geliyor?Nobel ödülü uyarısı: Dikkat seyrek de olsa milli paranoyalara sebep olabilir.
prim yapti adam, prim. kitaplarini okudum, murat bardakci’ya katiliyorum, pek cok romanindaki hikayeler ordan burdan alinma, copy paste isler. nobel’i versinler bakalim.redogre, burada da varsin demek.:)
varım elbette :)hatta şurada da Orhan Pamuk ile ilgili fikirlerim var.
Bize yaranilmaz vallahi..Adamlar bizleri boyle seylere layik gormedigi zamanlar, kahvehane lakirtilari ortaya cikiyor hemen: ‘ee kuyruk acilari var tabi; sevmiyorlar bizi;olay politik abicigim vs’.Simdi ise icimizden cikmis birisi boyle bir odul aliyor, yine ayni terane..Bu iste bir terslik yok mu yahu?
:))
“force majeure” bir hadisedir bir TC vatandaşının nobel’i alması…bu yüzden, çocukça bir “küslük” yapmayacağım ve yazacağım:orada ve burada “fikir” salgılarken “dangalak, aptal, salak” diye yazarak fikirlerini temellendirenlerin ilk önce “adam gibi”; yani orhan pamuk ağabeyleri gibi edep erkan sahibi olmalarını beklemekteyiz fikirlerini ifade hususunda.ama ne gam! burası babalarının çiftliği, diğer yazıyazanlar da “maraba” ya, sallayın bakalım!beyaz kale’yi ve kara kitap’ı okudum. tatsız tuzsuz bir roman/yazı dili var bence. vüs’at o. bener d&r’larda best-seller değil ya, millet uyumakta… bırakınız, geçiniz; hatta nobel’i de alınız!oryantalizmin en babasını yaparken iç muhasebe ayağıyla TC’ye laf sokacaksın ve de bunu “dışarıdan” yapacaksın…27 yaşında ya da 33, ne bileyim, “tıfıl”lık dönemlerinde de bu “soykırım” şampiyonluğunu yapsaydı ağzımı açmazdım.orhan pamuk bir türk olarak bu ödülü almışsa bu “muhteşem” bir hadisedir türk edebiyatı açısından.ancak, şu ermeni meselesi laflarıyla demokrasi mağduriyeti hali “peak” yapınca, kovuşturmalar falan…yemeğin tuzu biberi oldu… yemek de kıvamına geldi böylece. verdiler gitti işte…tahsin yücel usta, o. pamuk’taki roman üslubuyla alakalı olmayan ifade bozukluklarını teker teker gözlerimize sokmuştur zamanında ama görmek istemedi mi bir göz,ı-ıııh!pr çalışması çok boyutlu ve profesyonelce yapılmış bir “proje”dir o. pamuk’un şu an elde ettiği “başarı”nın kurgusu…keşke o ermeni çıkışı gölgesinde kalmasaydı nobel’i…çok daha mutlu olurdum şimdi… içim buruk.fb’nin şampiyonlar ligi şampiyonu olması gibi bir olay bu çünkü! muhteşemliğine gölge düşmese ne harika olurdu!olmadı…evet, bir şey var ortada. tehcir ya da soykırım veya başka bir şey… her ne ise… ama türk devleti bu meçhul hadiseyi “objektif” bir şekilde ortaya koymadıkça ve ermenileri de aynı samimiyet noktasına çekemedikçe bu kamburla yaşamak kaderimiz olarak kacaktır.
Heyooooo, Naylon döndü. Hemi de Fenerbahçe’li, hemi de Ortodoks Ermenisi sanırım.Orhan Pamuk için yazmıştım.
ilerde fransaylada dostluk bağlarımız pekişir.. tıpkı italyayla olduğu gibi 😉 ha, birde millileştirmek neden kötü? türkiye deyiz elin ülkesinde değil ya 😉 bize küfür edip haksız ithamlarda bulunana kızmakta kabahat oldu desenize… e tabi bride şu yönü var ki orası tarıtışılmaz; günü gelir,avrupanın yiyeğeceği kıvamda bir helva oluruz.. üzerimizee avrupa birliği şerbeti döküp hoop yutu verince… biz sizi seviuduk bak aha yıllar önce nobel bile verdik, adam olacağınız ozamandan belliydi… derler… oluur biter.. dedi dersiniz…
srdrsbri!utanmıyorsun di mi?! buna “yorum” diyorsun ha?!ne kadar da…srdrsbr!sen adam olmanın tarifini yazabillir misin kuzum?..beğenirsin ya da beğenmezsin… fikirlerimi eğrisiyle doğrusuyla yazmışım bu “force majeure” durum için sözümü bozarak…kalkmışsın, zevzeklik yaparak “heyooo” meyoooo gibi ciks ünlemlerle, tabiiyetime .ok atıyorsun bir de yılışık yılışık!evet, cıvık ve yılışık bir “yorum” yazma yeri değil burası srdrsbr!canın sıkılıyorsa, taraftar sitelerine… madem provake ettin… yazayım da rahata eresin!gs’nin gönlümde ayrı bir yeri vardır bu arada… “yorum”un heba olmasın deyu…”hafif”in fahri bir küfürbaz ermeni ırkçısı mevcut bildiğim kadarıyla ama nedense bu “mesele”ye hiç girmeyip “sokmalı-koymalı” figürler üzerine döktürür kendileri…kimseye .ok atmadan yazabilmek çok mu zor yahu burada!birisi bana olmamış kazuratını sürmeye yeltenince cevap yazma aceleciliğine girmem de, bu tür arenalarda egosu kassız mahlukların sahte payeler peşinde kıvranmalarının tuzağıymış meğer… neyse. öğrenmenin yaşı yok…bu kadar. oldu mu? yeni oyuncaklar buldun mu bu yazıdan da, ha?!evet, sen edebin, “adam olma”nın resmini yapabilir misin srdrsbr?
@naylon vicdan, yazdıklarınız ve yaklaşımlarınızla kıyaslayınca, kolayca malzeme olma zaaflı heyecanınıza üzülüyor insan.burada herkes eli sustalı, kıçı hacamatlı be canım…çingen mahallesi burası :)))gülüp geçme nedir anlayamadınız, ona yanarım…
Yahu valla dalga geçmiyorum. Fransızların zorla katolik yaptığı Ermeniler’dense Ortodoks Ermeniler’i tercih etmek suç mu yani? Bir insan Mutafyan kadar mı akl-ı selim olabilir, o kadar yani. Eğer ki katolikseniz olsun varsın, no problem.Kavga etmeyin n’olur kendi gölgenizle, küfür etsin varsınlar n’apalım, görmeyiverin. Enerjinizi bizi aydınlatmak için kullanmaya devam edin lütfen. Benim için söylediklerinize de kızmıyorum, ajite durumdasınız çünkü.Haa bir de, ne kadar bilimsel olduğu konusunda garanti veremeyeceğim ama şu linke bir göz atın bakalım Türkler’in en yakın akrabası kimmiş?
İlk defa bir Türk nobel almış!!Bravo kutluyoruz kendisini ki yoktu başka hiç Türk nobel alacak kalifiyede,kalitede…Hem boyle bir donemde,boyle bir Ermeni sorunsalının olduğu bir zamanda kurduğu belki gerekli,belki zekice,belki planlı,belki ısmarlama bir cümleyle..Biz de eleştirmeyelim,bağrımıza basalım ne de olsa bir Türk nobel almış.Yerin dibine geçsin o nobel,benim adımı da boyle duymasınlar,duymayıversinler! zaten ne geldiyse başımızabu kaypak imajdan geliyor,maymun olduk millete nasıl yaranacağız diye…Nobelimizi de boyle aldık işte.Bir Türk gibi.Belki de makus kadermizi kabul etmek lazım…(Bu arada orhan pamuk romanları ihtiyatla okunmuş,yavan bir tad alınmıştır)
Şan mı kattı san ki bu durum bizim şanımıza?? Satılmış ruhlar kermesi ortalık…
Güncel bir konuSepetinde üç dirhem pamuğu olmayan takımıFena halde tebelleş oldu Orhan Pamuk’a…Yok efendim, bu Nişantaşı çayırı züppesi-Romancılık ne gezer serde!-Reklam yazarıymış düpedüzVeya son model helikopteriyle kapı kapı dolaşanPost-modern bir seyyar satıcı…Ben ki pre-modern bir şairim, diyorum ki size:Bakmayın Orhan’ın hep geçmişe mazilerden dem vurduğunaHarem dairelerinde oryantâl göbekler attığına!O mu sanki edebiyatımızda tek yağmur kaçağıÜslûbu bihoş mesleği nakkaş muşambası makintoş!Bakmayın sokaklarda bir müze bekçisi gibi dolaştığına!O tam Günün AdamıAntika olan biziz asılGırtlağına kadar beyaz eşyaya kara paraya batmışBu tüketim toplumunun has çocuğu o!Bir kalemde yeni bir kalem sürdü piyasa ekonomisineKitapsızlar mahallesinde salyangoz bellenen, o yasaklıO tu kaka KİTAP kapış kapış gidiyor sapamarketlerdeOrhan eskiden yok olan bir şeyi yok satıyorBiz ne kızıllar gördük kızılı yok pahasına satan…Varsın o da Kırmızı’yı okutsun ateş pahasına!Can Yücel/31.12.1998/Datça
benbey, yerin dibinden gökyüzünün sonsuzluğuna kadar haklısın, ne diyeyim!”eli sustalı, kıçı hacamatlı, çingene mahallesi”nin bıçkın kolpaları burayı mesken tutmuş.malzeme konusunda da tam bir maden düzeyim var, elhak!üstü başı bayramlık kıyafetlerle donatılmış, elindeki sarı balonu sağ bileğine bağlanmış, saçları itinayla taranmış, iskarpinleri gıcır gıcır…eli sustalı, bıçkın güruhun façasını düzeltmesine yarayacak münasip bir ayna sanki simsiyah iskarpinlerim…benbey… tespitlerin harikaydı! kutluyorum seni!laçoların, bol paçalı ve de bol façalı dünyasında kasaturalarına lakerda oluyorum. kolpalar diyarında elma şekeri yalayıp gezmek, deep throat’a kurban edilmemi çabuklaştırıyor.herkes kopil! herkes feleğin çemberinde doktora yapmış!herkes babasına donunu ters giydirmiş!herkes, herkesin gözünden sürmeyi çekme hususunda sidik yarışında önde gittiğini düşünüyor!haklısın benbey! “gülüp geçme nedir, onu anlayamadım”.yanmayınız. kimilerinin gözü de böyle yoğun katarakt operasyonları neticesi açılıyor işte!sağ olasın benbey!
bizde bi deyiş vardır “kol kırılır yen çinde kalır” diye…aile terbiyesi almış olanlar bilirler aile içinde yaşananlar aile içinde kalır .komşun yada en yakının bile olsa ,aileden olan -yada ailen kadar yakının olarak gördüğün insanlarla yaşadığın olumsuzluklar dışarıdan kişilerle paylaşılmamalıdır.peki bu neden böyle yapılır?bu bir çeşit terbiyedir ve böyle bir terbiye ile yetişenler bilirler ki ; kardeşinle kavga edip onu başkasına şikayet edersen şikayet ettiğin kişinin kardeşine saygı duymasını bekleyemezsin. çünkü sen eger en en yakınını bir başkasına şikayet ediyorsan diğer şahıs senin yakınına hiç saygı duymaz…yani demeye çalıştığım odur ki ; elif şafak yada orhan pamuk..yada diğerleri…farketmez bir başkası da olabilirdi…ama ben bu sebepten kırıldığım için nobel ödülüne sevinemedim ..içim incildi..tıpkı ilk okulda sıra arkadaşının seni hocaya şikayet etmesi gibi bişiy bu..onur kırıcı..iç yaralayıcı..ve başka şeylerde içimi yaralıyor düşündükçe; keşke bunlar yaşanmadan önce kendi içimizde tartışmayı , sorunlarımızı birbirimizle halletmeyi ,hoşgörülü olup dinlemeyi , aydın bilgili insanlarımızı topluma küstürmeden , aileyi içten saglam tutabilseydik…küskünlükleri kendi içimizde tamir edebilmeyi ögrenebilseydik ve daha da önemlisi bunu önemseseydik !!! biz çoktan geçmişiz oralardan…belkide çoktan gözden çıkarmışız ülkemizi , insanımızı gözden..hepimiz…kabul etmek lazım..şimdi ne söylesek boş!bir de şu var inandığım; aile çocugunu her ne hata yaparsa yapsın bağışlamalıdır .bağışlanmak duygusunu hissedemeyen çocuk içten içe ailesine kızgınlık besler..farketmeden.gider yaban ellerde arar takdiri bağışlanmayı..her ne ise işte!ve öylece aile en baştan -kendisine diklenen , sınırlarını genişletmek isteyen- çocuğunu kollamayıp çocuk gittikten sora arkasından da ne kadar kızsa nafile! ona ,geri gelmeyecektir artık…onu kollayan başkaları vardır çünkü…
(onur kırıcı ve iç yaralayıcı derken – çocukça hiissedilenleri kastetdim..yoksa tabiki bu deyişler bir çocugun diğerine hissedimeyeceği kadar agır..yanlış anlaşılmalar olmasın)
Çok güzel yazmışsın, ellerine sağlık.
Nobeli kazanan ilk Türk, İran’dan Nobel Barış ödülünü alan Şirin Abadi‘dir.
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/05/26/131125.asp
Şirin Ebadi Türk mü? burda otobiyografisi var, ben türk kelimesine rastlamadım…
burdada yok.
iranli yahu…
satılık nobel..
Eski milliyetçi yeni ulusalcılara eğlenecek bir meşgale çıktı işte fena mı? Ne de olsa işin edebi yönüne bakmaya hiç gerek yok. Ahh yazık nobel Türk olmayan birine gitmiş……..
‘Simülasyon her zaman gerçeğe saldırmaktan yanadır. Bu giderek içinden çıkılmaz bir duruma dönüşmektedir çünkü simülasyon yalıtılması giderek güçleşen hatta imkansızlaşan bir olguya dönüşmektedir. Bunu başarmasını sağlayan şey ise gerçeğin tepkisizliğidir.’ BoudrillardÇok üzücü, gerçek artık görülemeyecek hale geldiğinde simülasyon gerçekleşmiş olur. Bizim halkımız böyle diyorsa, Kurtuluş Savaşı boşa oldu arkadaşlar.
Valla onu bunu bilmemO.P. diğer Dünya ülkelerinin başta Fransa Almanya ABD nin yaptıkları soykırımları kabul edip kıçını açıp avaz avaz bağırarak onları kınamazsa ben bu ödülü kabul etmiyorum.Sonuç şu oluyo ya o ya ben ikimizden biri Türk değiliz.Ayrıca o.p. nin bütün kitaplarını okudum hiç birinide sürüklene sürüklene okuyamadım maalesefki. Bi sonuç daha şimdi ya nobelciler okumayı bilmiyo yada ben. Bi ya da daha var ya da kitabı nobelcilerin diline çevirirken bi intihal daha yapıp My name is Red Kapağının altına ANNA Kareninayı falan kakalamışlar nobelcilere…
ben de kitaplarını okudum hiçbir şey anlamadım..hatta yıllar önce lisedeki felsefe öğretmenim sınıfta “orhan pamuk un kitaplarını okuyup anlayanınız var mı demişti de ben ve bikaç kitapkurdu arkadaşlarım isyanla hayıır diye bağırmıştık..yani demem o ki,felsefe öğretmenim bile…
* Sınıfta Orhan Pamuğun kitaplarını okuyup anlamayan memleketim ahalisi nedense bu nobel konusunda uzmandır. Hatta uzmanlıkları bununla da bitmez. Anasını sattıımın veletleri Ermeni soykırımı konusunda da uzmandır. Her birinin bir kaç tane tez yazmışlığı vardır bu konuda. Çoğu öyle salaktır ki hala “ama onlar da bizi kestiler” “şikayet etmesenize bizi Avrupaya ” dan öteye gidemezler. Bu çocuklar, Ermeniler ve Kürtler- Türkler arasında yaşanan köy basma öldürme olaylarının değil sonrasında yaşanılan tehcirin yüzbinlerce Ermeninin planlı programlı olarak katledilmesi yani soykırım olarak kabul edildiğini de bilmezler. Hayvan sürüsü gibi göçe zorlanan pek çok Ermeni annenin çocuklarını nehire fırlatıp boğduklarını da bilmezler. Dümdüz anlatıldığında bile içerdiği trajedi nedeniyle rahatlıkla ajitasyonla suçlanabilecek Ermeni göç- parçalanma hikayeleri ile doludur her Ermeni çocuğunun belleği. Onların bu toprakta yaşayanları asla azınlık psikolojisinden kurtulamamış, kabul edilme istekleri, Türk kökenliden daha Türk olduğunu kanıtlama çabalarıyla sevimsiz bir finoluğa dönüşmüştür. Ermeni korkar. Ermeni büyüğü çocuğuna asla kin ve nefret aşılamaz, hikayelerini detaylarıyla anlatmaz. Çoğumuz aile hikayelerini büyük bir nesnellikle dinleriz. Büyük bir kısmını bölük pörçük anlatılanları birleştirerek tamamlarız. Osmanlının sadık tebası sadakatin göt kurtarmadığını 90 yıldır öğrenmemiş görünüyor. Ben melez olmanın verdiği nesnellikle söyliyebilirim ki evet Türk olan anamın ırkı Ermeni olan babamın ırkını kırmak için elinden geleni ardına koymamıştır. Sürmüş, mallarını almış, çocuklarını yetimhanelerde açlıktan öldürmüş veya Türklere evlatlık vermiştir. Sağ ve dışarda kalanların çocukları ise içerdekiler gibi olmadığı için “tu kaka ermeni diasporası olarak” yıllardır Türkiye ile ilgili her türlü düşmanca faliyeti destekliyorlar. Peki Türk olmak bu kadar kaynak ve belge varken açık bir gerçeği reddetmek için yeterli mazeret mi. Sizce bir yazar bu konuda düşündüklerini belirtemez mi. Peki bir aydın konuşmayacaksa kim konuşacak. Yaşar Kemal Orhan Pamuk gibi romancıları bırakın medyadan pek çok kişi soykırım tezini kabul ettiler. Orhan Pamuğun nobel almasındaki etkenleri net olarak bilemem ama kesinlikle sıradan diil ve çok iyi yazar. Belki bu söylem ona ciddi bi avantaj kazandırdı ve amacı da buydu. Ama bu söylediklerinin doğru olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Açın pek çok sitede tehcir fotoğrafları dolu. Oturun evinizden barkınızdan uzağa nereye gittiğinizi bilmeden bütün paranız belinize bağlı çocuklarınız eteğinizde giden bir Ermeni kadını olduğunuzu düşünün. Fotoğraftakilerden birini seçin ve o siz olun. Asla Suriyedeki toplama kamplarına varıp varmadığını bilemeyeceğiniz o karaltı, açlık, susuzluk parasını almak için saldıran hamidiye alayları ve hastalıkla dolu yolculuğu büyük bir şans eseri tamamlarsa ve orada da öldürülmeyip yeni bir yaşama başlarsa sizce kendisinden doğan çocuklarına ne anlatacaktır. Sürekli şikayet ettiğiniz Ermeni diasporası onların çocukları. Kin ve nefret genlerine işlemiş. Türkiye “evet yaptım” demediği sürece de bu nefret dinmeyecek.
Türk tezi çuf çuf bayram amcalara emanet
Türk halki öküz de degil, salak da degil. Tabii ki bu soykirim sacmaligini kimse kabul etmeyecek. It ürür, kervan yürür…
@siyahın_matemi, sanırım neden sonuç ilşkinizde biraz zorlama var. evet dediğiniz olaylar gerçekleşmiş olabilir. ancak bunların da bir sebebi var.kırma(!) bir nesil olarak rahatça yazdığınıza göre, asıl nedenleri de ben de rahatça yazayım. suriye’ye tehcir den önce, o derece baskınlar ve eziyetler sözkonusu idi ki, senin baba tarafının ırkı henüz tehcire zorlanmadan, benim ait olduğum ırktaki insanlar, senin baba tarafındaki ırkın sebep olduğu şeyler yüzünden, adı üstünde olmayan bir göç’e zorlandı. benim sülalem erzincan’dan malatya’ya geçici olarak gitmek zorunda kaldı. hatta, dedemin ablası yolda doğmuştur. yolculuğun güllük gülistanlık geçtiğini de hiç sanmıyorum.nasıl ki günümüzde konuşulanların sebebi tehcir ise, tehcir’in de, yukarıda anlattığım veya benzeri olaylar neticesinde ortaya çıktığı hiç bir zaman gözardı edilmemeli.tehcir doğru tercih miydi? tartışılabilir. başka çözümlerin o zaman dilimi içinde geçerli olup olmayabileceği tartışılabilir. ama hiçbir zaman neden-sonuç ilişkileri gözardı edilmeden, olayları akış dilimi takip edilmeden değerlendirme, doğru çözüme götürmez.ne zaman ki, ermenistan/diaspora, yukarıda anlattığım olaylar için özür dilerse, bence türkiye’de tehcir esnasında olanlardan özür dileyebilir vaziyete gelecektir.orhan pamuk meselesinde ise, evet, öldürülen insanlar olmuştur, belirtilen sayı önemli değildir. ancak sadece tek pencereden bakmak, neticesinde doğru yere götürmez. aydının görevi hem nalına hem mıhına vurmaktır, gibi geliyor.
Ermeni ‘soykırımı’ denilen kavramı kabul etmemizin altında yatan nedenleri ‘AHMAKLIK’ adlı yazımda anlattım. sevgili siyahın matemi şöyle bir göz gezdirirseniz -sanmıyorum ama- belki bakış açınız genişleyebilir.sevgiler
Bence de soykırım filan yok ve zorunlu göç iyi bir çözümdü, sonuçta ermeni terörü bitti.Hatta bunu bu güne uygulayabiliriz. Şu dağda kart kurt sesi çıkaran adamlar 30 bin insanı öldürdü, bence onları da toplayıp sürelim, ama öyle köy filan boşaltarak değil, toptan, araçları da yasaklayıp yürüterek sürelim. Yolda bi 400 bini “elde olmayan” sebeplerden ölürsede, önce terör yaptıkları için özür dilesinler sonra biz de özür dileyelim deriz fena mı?Sonra komünistleri, dincileri, başörtülüleri, vatan haini yazarları, olanlara laf edenleri de toplayalım, hepsini ayrı yönlere sürelim. Sonra hortumcuları hırsızları, katilleri, töre cinayeti işleyenleride sürelim. Bütün meleket paso hareket etsin, güneyi kuzeyi doğusu batısı kalmasın, hatta aynı etnik kökene mensup insanların 3 ten fazlasının bir araya gelmesi yasaklansın…Hatta nüfusu artanları kısırlaştıralım, kimse çoğalmasın her yer Türk olsun…Savulun gaza geldim kimse tutmasın beni…Çırpınırdı karadenizTürk bayrağına baka baka
bütün memleket paso hareket etsin.. koptum:)
astral hanımcıım; Türk Kızları neden götten veriyor, Hocama atlamak istiyorum, Düdükleyen de saolsun düdüklemeyen de, önce siktirir sonra diktiririz, yan odada yenenden istiyorum yazılarınızın verdiği tadı politik incelemelerinizle bozmak istemem.
Guardian gazetesi yazarı Timothy Garton Ash, Fransa meclisinde kabul edilen yasayı sert bir dille eleştirdiGuardian gazetesinin yorum sayfalarında Avrupa’nın yakın tarihi konusunda uzman olan yazar Timothy Garton Ash, Fransa meclisinde geçen hafta kabul edilen ve Ermenilere soykırım yapıldığını inkar edenlere ceza öngören yasayı sert bir dille eleştirdi.Yazar, “İngiliz meclisi 1940’da Katyn ormanlarında Polonyalı subayları Rusların öldürdüğünü inkar etmeyi suç saysın. Türk meclisiyse Fransa’nın Cezayirli isyancılara işkence ettiğini reddetmeyi suç ilan etsin. İrlanda meclisi İspanyol engizisyonunun işlediği suçları inkar edenleri cezalandırsın. En az 10 yıl hapis cezası versin” ifadelerine yer verdi.Guardian gazetesinin yorum sayfalarında Avrupa’nın yakın tarihi konusunda uzman olan yazar Timothy Garton, “Kendimiz ifade özgürlüğünü giderek daha fazla kısıtlarken, Türkiye’yi, Mısır’ı ya da diğer devletleri nasıl eleştirebiliriz? Fransız meclisi gerçeğe, adalete ve insanlığa nasıl da muhteşem bir darbe vurdu! Bravo! Şapkalarımızı çıkaralım! Yaşasın Fransa! Ancak bu, Avrupa’nın tarihinde cesur bir sayfanın başlangıcı olsun sadece.” diye yazdı.İngiliz meclisi de 1940’da Katyn ormanlarında Polonyalı subayları Rusların öldürdüğünü inkar etmeyi suç saysın. Türk meclisiyse Fransa’nın Cezayirli isyancılara işkence ettiğini reddetmeyi suç ilan etsin. Almanlar, Sovyetler’de Gulag toplama kamplarının varlığını inkar etmeyi suç sayan bir yasa çıkarsın. İrlanda meclisi İspanyol engizisyonunun işlediği suçları inkar edenleri cezalandırsın. İspanyollar da Sırpların Kosovalı Arnavutlara soykırım girişiminde bulunmadığını söyleyenlere en az 10 yıl hapis cezası versin. Avrupa Parlamentosu’ysa Amerikalıların Kızılderililere yaptığına soykırım demeyi zorunlu kılan bir yasa çıkarsın. Ne yazık ki bizler Avrupa Birliği’nde (AB) bu tür iğrenç düşünce suçlarına idam cezası veremiyoruz. Ama belki zamanla bunu da değiştirebiliriz” ifadelerine ye verdi.Timothy Garton Ash, Guardian’daki yazısının devamında Fransa’daki yasayı, hatta bu yasa hakkında Guardian’da yazılanları eleştirerek, “Yeni tabular yaratacağımıza, yasalarımızdaki tabuları temizlemeli ve yalnızca dine hakaretle ilgili maddeleri değil, Yahudi soykırımını inkarla ilgili maddeleri de kaldırmalı, çifte standartlardan kurtulmalıyız” görüşünü savundu.( Önce Vatan Gazetesi ) – 20/10/2006
@redogre, yazdığımın hiç bir yerinde tehciri onayladığımı yazmadım. fena gaza geldiğiniz belli oluyor, ki benim yazdıklarımdan hareketle nerelere gitmişsiniz. elma ile armudu geçtim, vişneyi bile karıştırır olmuşsunuz.
konunun iyice boku cikti, siyahin matemi cemkirmeye basladi, ben artik yazmiyorum…
asılsız bi iddianın ve açık bir kuyruk acısının peşinden koşanların çemkirmekten baska yapacagı bir şey yoktur….tüm bunlar geçmişte ulaşılamayan hain ve bölücü emellerin, bir milleti arkadan vurmaya calısmanın kuru, sönük, aciz, yüzsüz bir şekilde bugüne yansımasıdır…
O donem de yasanan olaylarin soykirim olup olmadigi konusun da emin olmasam da, siyahin mateminin yazisi, burada, bu konu da okudugum en guzel ve korkusuzca yazilmis yazilardan birisi.Siyahin matemi’nin yazisini ‘kuyruk acisi’ olarak nitelemek ise bir caresizlik gostergesi; boyle bir tartisma icin de ‘kirma’ lafini kullanmak ise, kusura bakilmasin ama, ‘irkcilik’ tir. (Benim iki kizim var. Her ikisi de melez. Irkcilik ile ilgili bir tartisma da, birileri benim kizlarima ‘kirma’ derse, ben o birilerini yerin dibine batirmak icin elimden geleni yaparim)(Irkcilik ile ilgili olarak, sayet ‘kahraman irkima sizmis ihanet’ turunden sarkilari gozleriniz yasli olarak dinliyorsaniz, tekrar bir dusunun derim. Cunku okudugum bir habere gore, insanlarin degisik irktan insanlar ile evlenmeleri nedeni ile yaklasik 100 yil sonra, ‘irk’ kavramindan bahsedilmesinin aptalca olacagi soyleniyor.)Pamuk / Ermeni meselesi / Kurt sorunu. Yahu birakin isteyen istedigini soylesin.Tekrar hatirlatmakta fayda var:Genel anlam da, ‘Dusunce’ hic bir zaman icin suc degildir.Dusuncelerini soylemek de suc degildir.Ermeni olaylarini, ‘Ermeni soykirimi’ diye dusunmek suc degildir.Bu dusunceyi aciga vurmak ta suc degildir.’Ben kurt’um’ diyen bir insan da, suc islemiyor.Kimse kimse ile ayni dusunce de olmak zorun da degil ki. Ben kurt degilim dersin, ben ermeni olaylarinin soykirim oldugunu dusunmuyorum dersin olur biter.(Ulke olarak da, acarsin arsivlerini; cagirirsin uzmanlari dunyanin dort bir yanindan; ne ise o dersin ve kapatirsin bu sayfayi artik. merak etmeyin, bu ulkeden kimse toprak falan koparamaz ve bunu tum dunya da biliyor)Bu olaylar hakkin da yillarca konusmadik; yillarca konusanlari vatan haini ilan ettik; hapislere attik; surgune gonderdik; linc etmeye kalktik; ‘kart kurt’ sesi cikaran turkler dedik; arsivlerimizi kapattik; kimseye gostermedik;Ve ne oldu?Ve bir arpa boyu yol gidemedik.Bizden onceki nesiller o hatalari yaptilar ve o hatalarin sonuclari bunlar. Bizler de ayni hatalari yapmaya zorlaniyoruz.Korkarim ki, bizden sonraki nesiller de ayni problemler ile yasayacaklar.
siyah…yabi ilk örneğini görüyoruz arkadas daha kendine Türk demeyi bile kendine kaldıramıyo bide bir seyi anladmım yok bızım babalarımız bıze kını öğretmedi diyosun ama yazdıklarında senın ne kadar temiz duygulara sahip olduğun belli oluyo ve ilk once her ermeni cocuk kınle doğar dıyosun sonra ne dedğini bilmeden annemız bıze boyle soylemez dıye yalan atıyosun yani burdan yazdıkarlırında bir doğruluk hatası var ve bence bu yazıdan sadece içindeki kini dokmusun eğer bu kadar sevmiyosun kendine Türk demeyi anladıkda hakeret etmen gerekmezdi
Dostum bu topraklar bizde oldukca daha çok ses çıkar.Yeter ki irayetli bir milletimiz var ne de olsa bunuda aşarız…..neleri kabul etmedik ki bu da bir şey mi? ödul almış……
Dostum bu topraklar bizde oldukca daha çok ses çıkar.Yeter ki irayetli bir milletimiz var ne de olsa bunuda aşarız…..neleri kabul etmedik ki bu da bir şey mi? ödul almış……
gerçekten bir soykırım yapılmış ise, sahtekarlığa yaslanmanın gereği nedir?! pamuk bey de, başarısız bir resimle oynama etkisi yaratıyor ister istemez 🙂
Peki çağdaş Batıyı kendisine örnek alan italyan ceza hukuku isveç medeni hukuku, fransasız ticaretini benimseyenler kim ki ?Bırkakın Orhan Pamuk ta Nobel ödülü alsın ben sviniyorum kıskanmayalım ödül alan bir Türk edebiyatçısını
çağdaş Batıyı kendisine örnek alan? Ataturk degilmiydi o kisi?Bir de, nasil yani?Simdi oturup yeniden mi yazmaliyiz hukuk sistemimizi?
ORHAN PAMBUKKK. bugün elestirdigi devletin ihaleleri ile zengin olan bir ailenin çocugu olarak; . MOSSAD’in entellektüel merkezi Ben Gurion Üniversitesi’nde ders verecek kadar Osmanli üzerine uzman Sevket Pamuk’un kardesi olarak; . ABD Disisleri Bakanligi’nin sponsorlugundaki Iowa Üniversitesi International Writing Program kursuna seçilen bir yazar olarak; . Amerikan askeri akademisi West Point’ten ödül alacak kadar ABD ordusu ile arasi iyi Dr. James Irwin’in kurdugu IMPAC Sirketinin ödülü IMPAC Dublin Ödülü’nü (Bkz: Benim Adim Kirmizi) hakedecek kadar yetenekli bir kalem olarak; . Türk Ordusu’nun Kürtlere katliam yaptigini iddia eden raporu Türkçe’ye çevirenlere açilan davaya destek vermek için Türkiye’ye gelen Yahudi asilli Amerikali gazeteci Jeri Liber ile Taksim’de Bogaz manzarali teras katinda yemek sohbetleri yapacak kadar samimi bir insan olarak; . “Komunizm tehdidi”ne karsi ilahi ve dini kitaplar basarak zengin olan Reihnhard Mohnda’nin kurdugu ve Dogan Holding’le de müzik piyasasinda ortak olan Alman Berstelman Yayincilik’in sahibi oldugu Random House tarafindan kitaplari basilacak kadar önemli bir insan olarak Orhan Pamuk’un bu ödülü AB-D adina haketmek için çok çalistigini teslim ediyor ve özellikle ABD Disisleri ve Pentagon’a yazarimiza harcadigi onca emekten dolayi tesekkür ediyoruz.Hürriyet’in attigi manset gibi “Hakettin Orhan; Tesekkürler AB-D” Istihbarat dünyasinda “kus yumurtasi üretmek” diye bir degim vardir. Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediginiz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çesitli provakatörler lazim ve en güvenilir provakatör kendi yetistirdiginizdir. Bu is için yetenekli ama gelecegi parlak olmayan zayif karakterli bir “yumurta” bulunur. Mesela bu genç üniversitede devsirilir ve asama asama önce ögretim görevlisi daha sonrada medya parlatmalari ve sirket sponsorluklariyla ülkede sözü dinlenen bir Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm arastirma ve kitaplari da eline hazir olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kisinin yazdigini sandiklari muhtesem eserleri okur ve ona olan saygilari artar. Böylece yumurta kuluçka asamasini bitirmis ve çatlayip güzel bir kus olma zamani gelmistir. Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthis radikal açiklamalar yapmaya baslar ve tüm ülkeyi karistirir. Ayni anda kendisi gibi yetistirilen diger yumurtalarda farkli faaliyetlere girisirler. Neyse konu uzun benim yerim dar ama ilgilenenler için Dogu Blogunun çöküs dönemine bakmalarini salik veririm.Bu alakasiz konudan sonra gelelim Orhan beye. Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemedigi göbek adi Ferit’tir) ülkesine bu kadar muhalif olmasini hiç anlayamamisimdir. Hani fakir ve hayatini zorluklar içinde geçirmis birisi olsa belki anlayacagim ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasina mensuptur ve bugün elestirdigi devletin çok ekmegini yemistir. Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk, Inönü dönemlerinde yapilan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alip kisa zamanda zengin olmustur. Ogullari bu koca servetin büyük kismini sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk’un zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar servet kalmistir. Babasi deseniz Türk özel sektörünün duayenlerinden Gündüz Pamuk. Amerikanin IBM sirketinin Türkiye’ye atadigi ilk genel müdürlerden. 1959-1964 yillari arasinda IBM firmasinin tüm devlet birimlerine ve silahli kuvvetlere sattigi cihazlari pazarlayan kisi. 1964 yilindan sonra Koç Holding’de Aygaz Genel Müdürlügü, Koç Holding Plan Grubu Baskanligi, Arçelik müdürlügü yapmis ayrildiktan sonra iki senede PETKIM’in basinda bulunmustur. Yani Orhan Pamuk’un babasi Türkiye’nin basarili özel sektör yöneticilerinden biri. Bu kadarda degil Gündüz Pamuk Ismet Pasa’nin yakin dostudur ve SODEP’in kurucularindandir. Kisacasi Pamuk ailesi dönemlerinde zengin olduklari Halk Partisine büyük bir sadakatle bagli. Anne tarafi deseniz o da aristokrat. Anne tarafindan büyük dedesi 1700’lü yillarda Girit Valiligi yapmis Ibrahim Pasa. Ibrahim pasa genis torun yelpazesine sahip ve bu kanaldan Orhan Pamuk’un ilginç akrabalari var. Mesela Hürriyet Gazetesinde edebiyat yazilari yazan papyonlu Dogan Hizlan ve eski Is bankasi genel müdürü Ferit Basmaci Orhan Pamuk’la uzaktan akraba. Karisi Aylin Pamuk bile aristokrat. Aylin hanimin anne tarafi Beyaz Rusya’dan göç etmis ve daha sonra Osmanli hizmetine girmis bir Rus soylusuna dayanmakta. Babasi ise Osmanli Adliye Naziri Kazim Beyin oglu.Kisacasi sevgili dostlar bugün Türkiye’deki sisteme binlerce elestiri yagdiran Orhan Pamuk bu elestirileri yapacak en son kisidir çünkü Osmanlidan beri bu ülkeyi yöneten aristokrasinin tam bir üyesi kendileri. Peki Orhan Pamuk’ta olusan bu sistem düsmanligi nereden kaynaklaniyor ve acaba “yapay” bir düsmanlik mi sorularina cevap arayalim. Orhan Pamuk’un hayatinin ilk evrelerine baktigimiz zaman koca bir basarisizlik oldugunu görüyoruz. 30 yasina kadar iki okul degistirmis ve sirf askerligini kisa dönem yapmak için Gazetecilik okumus bir insan. Ilk baslarda ressam olmak isterken sonra yazarliga sariyor. Yillarca evinin odasina kapanarak ödüller alan ama kimsenin para vermek istemedigi romanlar yaziyor. Tam artik buraya kadarmis asamasina geldigi anda sihirli bir degnek degmis gibi Orhan Pamuk’un kitaplari satmaya ve yurtdisinda taninmaya basliyor. Peki bu sihirli degnek acaba nerede degmis olabilir. Benim kanaatimce bu degnegin izini Amerika’da sürmek lazimdir. Amerika’ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri oldugu anlasilan birisinden bahsetmek lazim. Bu kisi Orhan Pamuk’un erkek kardesi Sevket Pamuk. Sevket Pamuk Orhan Pamugun ilk dönemlerinin aksine oldukça basarili bir insan. Amerika’da Yale,Berkeley gibi saglam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye’de bir çok üniversitede ders veren Sevket Pamuk Osmanli ekonomisi üzerinde taninmis bir uzman. Kendisi pek çok yabanci üniversitede Osmanli ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermis. Bu üniversitelerden en ilginci Israil’de bulunan Negev Ben Gurion üniversitesi. Ismini Israil’in ilk basbakani,Israil’in kurucularindan ve hatta anarsik faaliyetleri yüzünden Osmanli tarafindan Filistin’den kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Guriondan almistir. Üniversitenin derslerini MOSSAD’inda ilgiyle takip edip raporlar hazirlattigi bir “Ortadogu Çalismalari” bölümü bulunmakta. Iste sayin Sevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde ders verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanimiz. Ben Gurion üniversitesinin basinda 14 sene Dünya Bankasinda çalismis ve daha sonra bu basarilarindan ötürü Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yilinin adami olarak seçtikleri Prof.Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine basarili bir ekonomistin yönettigi üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamissinizdir. Iste Orhan Pamuk’un kardesi Sevket Pamuk bu kadar degerli bir hocamiz.Evet biz Orhan Pamuk’un Amerika yolculuguna dönelim gene. 1985-1988 arasinda tam üç sene Amerika’da kaldi Orhan Pamuk. Bu dönemde Amerika’da haril haril kitap yazmanin disinda çok önemli bir kursuda basariyla bitirdi. Bu kurs Iowa üniversitesi bünyesinde verilen International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs. Kursun amaci dünyanin degisik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel görülen yazarlarin Amerikan hayatini tanimalari ve kitaplarini yazabilecek güzel bir ortama kavusmalari. Bu “iyiliksever”programin bünyesinde her sene 20 kadar yazar agirlaniyor. Iste Orhan Pamuk’;un bu kurstan sonra hayati degisti. Yani onun deyimiyle “Bir kursa gitti hayati degisti”. Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan bir baska Türkün ismi de Mahir Öztas aklinizda bulunsun çünkü gelecegi parlak. Insan düsünmeden edemiyor bu üniversite bu kadar insani çagirip onlari aylarca yedirip içirecek ve agirlayacak parayi nereden buluyor diye. Cevabi basit. Bu yazar egitim kursu programinin bas sponsoru Amerikan Disisleri Bakanligi. Orhan Pamuk’un sansi Amerika’da bundan sonra oldukça açiliyor. Baktigimiz zaman Orhan Pamuk’un Amerika’da basilan kitaplarinin tamamina yakini ayni yayinevinden çikmis. Bu yayinevi Random House. Yayinevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann yayincilik. Bertelsmanin kurucusu ve su anda emekli hayati süren dünyanin en zenginlerinden Reinhard Mohnda sihirli degnek örneklerinden. Bay Mohn Ikinci Dünya Savasinda general Rommelin Afrikakorps birliginde astegmen olarak savasiyor. Burada Amerikalilara esir düserek Kansasda bir esir kampina tikiliyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn biranda kitap sever oluveriyor. Savastan sonra komünizm tehdidi altindaki ülkesine dönen Mohn aniden bir yayinevi açarak ilahi kitaplari ve dini kitaplar basmaya basliyor. Iste Bertelsmanin kurulusu böylesine mütevazi. 1991 senesinde emekli oldugu zaman Bertelsmann dünyanin en büyük yayincilarindan ve kendiside karun kadar zengin. Bu Amerikalilar astegmen Mohna esir kampinda ne yedirdilerse adam basarinin sirrini buluveriyor bir anda. Bertelsmanin bir diger ilginç özelligi Dogan Holdingle 2001 senesinde Müzik piyasasina yönelik bir ortakliga gitmeleri. Bu ortakligin tüm görüsmeleri bizzat Aydin Dogan’in kizi Hanzade tarafindan yapildi. Buna göre su an Türkiye’de yayinlanan pek çok yabanci müzik albümü hep bu ortakligin sayesinde Türkiye’ye ulasiyor. Iste bu büyük grup Orhan Pamuk’u çok sevmis olacak ki tüm kitaplarini satsa da satmasa da israrla onlar basiyorlar. Orhan Pamuk’un en büyük basarilarindan biride dünyaca ünlü IMPAC Dublin ödülünü almis olmasi. Bu ödül öylesine basit bir plaket degil tabii ki çünkü ödül jürisi “Benim adim Kirmizi” kitabini öylesine begenmis ki birde hediyesi olarak 115 bin dolar vermisler.Peki bir Türk yazarina kendisiyle ayni meslegi yapan çogu meslektasinin hayatlari boyunca bir arada göremeyecegi meblagi veren kurumun arkasindaki güç kim. Bu sirket ödüle ismini veren IMPAC sirketi. IMPAC tüm dünyada yaygin yönetim danismanligi hizmetleri veren bir Amerikan sirketi. Yönetim danismanligi adi altinda güzel istihbarat hizmetleri verdigi de bilinir. Sirketin basindaki Dr James Irwin Irlanda’yi ve kitaplari çok sevdigi için böylesine güzel bir ödül ortaya çikarmis ve her sene basarili bir yazara bu ödül veriliyor. Edebiyatsever dostumuz bay Irwin çok da aktif birisi. Kendisi Amerikanin önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla arasi harika. O kadar harika ki Amerikan Askeri akademisi West Point’den üstün hizmet ödülü almis. Orhan Pamuk’a verilen ödülün sponsoru bay James Irwin “International Democratic Union” derneginin de bas üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek dünya çapindaki merkez sag partileri bir araya getirmek için kurulmus. Kuruculari arasinda Ronald Reagan,Margaret Thatcher,Baba George Bush, Helmut Kohl ve Jack Chirac gibi önemli isimlerde bulunmakta. Dernegin Türkiye’den de iki üyesi var. Bunlar Anavatan Partisi ve Dogru Yol Partisi. Dernegin su anki baskani Avustralya’nin Amerikan yanlisi basbakani John Howard. James Irwin bunun disinda Washintonda bulunan “Center for Democracy” derneginin de üyesi. Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacindaki bu dernegin en ilginç simasi artik hepimizin tanidigi Henry Kissinger. Kissinger dendi mi o demokrasinin nasil gelecegini hepiniz tahmin edersiniz herhalde.Orhan Pamuk’un otuz yaslarina kadar odasindan çikmayan biri olarak çok büyük asamalar kaydettigi büyük bir gerçek. Su anda kazandigi ünün ve paranin keyfini çikarmakla mesgul. Taksim meydanina yakin ve muhtesem bogaz manzarali teras katinda yeni eserleriyle ugrasiyor. Duvarlarinda Japon edebiyatina kadar tasnif edilmis yüzlerce kitap bulunan lüks dairesini sadece çalisma amaçli kullaniyor ve bazen de yakin dostlariyla yemek yiyor. Bu eve sik sik gelen yakin dostlardan biride Yahudi asilli Amerikan gazetecisi Jeri Liberdi. Bu sahsiyeti hafizasi güçlü okurlar hatirlayacaklardir. Kurucusu oldugu insan haklari izleme komitesini temsilen Türkiye’deki insan haklari ihlallerini konu alan bir rapor yazmisti. Sonra bu rapor kitap haline de dönüstürüldü. Bu raporda Türk ordusunun Kürtlere katliam yaptigini iddia edilmis ve Türk ordusuna açikça “serseriler” diye hitapta bulunulmustu Bu kitabin çevirisini yapan Ertugrul Kürkçü ve Ayse Nur Zarakoglu hakkinda dava açilinca Jeri Liber onlara destek vermek için hemen Türkiye’ye gelerek mahkemelere katilmisti.Bu yazi bana mail ile geldi.
biraz abartmisim, editliyorum bu yorumu.
arkadaşa poşet verin sağa sola kusmasın
@mukiko,verdiğin biligler için gercekten cok sağol belli cok iyi bir araştırma yapılmıs bize aktardığın için eline sağlık artık gerisi beyni kıt olan arkdaslarımızı anlamasına kalmıs
zamanında ermeniler çeşitli sebeplerden dolayı göçe zorlanmış olabilir. olabilir demem; oldu veya olmadı kararsızlığından değil, o zamanki durumu ve şartları ele alırsak gayet makul ve yerinde bir hareket olmasından dolayıdır. evet zamanında türk devleti yolunda ilerlerken içeriden de dışarıdan da bir çok saldırı ve bölük pörçük etme çabası olmuştur. nasıl dışarıdan gelen saldırıları veya tehlikeleri bir şekilde altetmeye çalışılmışsa bu da ülke bütünlüğü için girişilmiş bir çabadır. o zamanki o coğrafyada yaşamış ermenilerin yine o dönemsel zararlı hareketlerinden dolayıdır bütün bunların hepsi. ama şimdi zaman çok değişti artık zaman bir arada huzur içinde yaşamayı gerektirir. tabi bu her zaman olduğu gibi aslında o zaman da böyleydi fakat işte zamanın koşulları, ermenilerin sınırlarımız dahilinde ülke bütünlüğüne karşı giriştikleri talihsiz hareketler bir şekilde tepki görmüştür. bu etkinin ve tepkinin boyutlarını kimin daha çok yara aldığını artık konuşmak tartışmak bizi hiçbir yere götürmez. eklemek istediğim bir kaç detay daha var. ermeniler diyerek çok büyük bir genellemenin içine atlamak da istemiyorum. eminim ki o zamanlar sorun çıkartmadan kendi hallerinde yaşamayı seçenler veya öyle olması gerektiğini düşünenler de mutlaka vardır. ama işte bir şekilde o kıvılcım çaktı mı yanmaya elverişli herşey anında küle dönüşebilir. bir kere toplum arasında bu talihsiz kutuplaşma ve bölünme yaşanmaya görsün sonra işin çığrından çıkması hiç de zor değil. tabiki beş parmağın beşi aynı değildir ama o durumda hepsini aynı torbaya sokmak gayet kaçınılmaz hale gelmiştir. o zamanlarda meydana gelen olaylar sonucu aile bireylerini kaybetmiş insanların hangi tarafta olursa olsunlar diğer tarafa kin ve nefret beslemeden sağlılkı düşünmelerini beklemek anlamsız olacaktır. kısaca o zamanlardaki yönetim, meydana gelen olaylardan kaynaklanarak ermenileri katletmek yerine göçe zorlamış olsalar bile bu aradaki sürtüşmeden biraz önce bahsettiğim gibi zarar görmüş bir çok insan intikam duygusuyla bireysel veya toplu saldırılarda bulunmuş da olabilirler. göç eden bir kafileye saldırmak çok zor olmamalı. insanların yerli yerinde yerleşik hayatlarını evlerini barklarını bir kenara bırakıp hastalar, yaşlılar ve yanlarına alabilecekleri eşyalarla yayan veya hayvanların çektiği arabalarla göç etmeleri de mutlu günlerden kalan hatıralardan biri değildir. ama yine söylüyorum bu hareket o zamanlar bi taraflarına rahat batmış ve çeşitli dış güçlerce kışkırtılmış ermenilerin sebep olduğu bir harekettir.olan olaylardan yıllaaarr yıllaar sonra bunu temcit pilavı gibi ortaya sürmekten nasıl bir kazanç beklenir onu bilemiyorum. ben hatırlıyorum bütün eski yeşilçam filmlerinde neredeyse hepsinde ermeni şivesiyle konuşan karakterlerden en az bir tane vardır. yani demem o ki her iki taraftan da bu kavga dövüşün dışında ve dost kalmayı becermiş o kadar çok insan vardır ki artık durum miğde bulandıran küçük sinek halini almıştır.gelelim nobelli pamuk a; birinin çıkıp o adamın yazdıklarını beğenmediğini veya yine yazdıklarında edebi bir deger göremediğini söyleyebilmesi için onun bütüüün yazdıklarını okuma zorunluluğu, herkesin kendi fikrini belirtebilmesi için okkalarca mürekkep yalayıp yutma zorunluluğu yoktur. evet. ben de hiç bir kitabını sonuna kadar okumadım. orda burda bir çok kitabı elime geçti ama hiçbiri bende okuma isteği uyandırmadı. tabiki benim ilgimi çekmemiş olması beni bağlar evet bütün dünyada klasikler haline gelmiş romanların da hiçbiri ilgimi çekmemiştir bu benim roman kavramını sevmememden kaynaklanıyor. roman kavramını sevmiyor olsam da yine de tarafsız olmaya çalışıp baktığımda gerçekten de pamugun edebi hiçbir üstgünlüğü ve veya başarısı olduğunu düşünmüyorum. olay gayet açık ortadadır. daha önce de bir yerde söylemiştim orhan pamuk un kendince insanların okumaktan zevk alacakları şeyleri belirleyip ordan burdan çalıp çırpıp kendi kendinin piyasasını yapan bir yazardır. sansasyonellik dozunu ve ipin ucunu kaçırmıştır. bu hali amaçlanmış planları yapılmış ve daha çok okuyucuya erişmek için bilinçli izlenen bir politikanın sonucudur. yani şimdi gerçekten biri elini vicdanına koyup; -hayır kardeşim orhan pamuk çok başarılı bir edebiyat yazarıdır ve o yüzden bu nobele layık görülmüştür.! diyebiliyor mu? göz göre göre resmen buna inanarak söyleyen kimsenin samimiyetinden bilgisinden ben şüphe ederim. orhan pamuk bir nobel almıştır. bunu, bir türk nobel almıştır ve bu iyi bişeydir gibi sığ ve yetersiz bir bakış açısıyla algılayıp bir turk olarak bundan gurur duyuyor olabilirsiniz. ama bakış açınızı bu sığlıktan çekip at gözlüklerinizi de çıkarttığınızda olay gayet apaçık ortalıkta ; alan memnun satan memnun. onların istediği gibi yazanlar en bi süper edebiyatçı olmuş çıkmıştır. bir türk edebiyat nobeli aldı diye övünmek kolay … peki ya tarihçi olmadığı halde tarihi bazı olayları kullanarak, türklere karşı güdülen politik oyunlara alet olmuş bir kalem olarak alması ?senelerdir bu basen sızısı çekmeyi iş görmüş bazı kesimlerin bir şekilde diğerlerini bu kadar etki altına alabilmesi üzücü.
Bu kadarina da pes yani. Hem ‘ben hic bir kitabini bitirmedim, roman olayi ilgimi cekmiyor’ de, hem de bir edebiyat elestirmeni gibi ‘edebi ustunlugu yok’ de. (At gozluklerini kimlerin taktigi belli)Edebi yanini gormek icin okumak lazim degil mi ? Telepatik yol ile mi yerlesecek beyninize yazdiklari.Bu bir linc olayidir. Sabahattin Ali’lere, Nazim Hikmet’lere, Aziz Nesin’lere yapilanin aynisidir. Irkci ve fasist kokenli, o ‘meshur demeci’nden ortaya cikmis bir linc olayidir. Turk aydinina yapilmis bir suru linc olayina bir eklemedir O Pamuk’a yapilan su an.Elestirilmez mi peki O Pamuk? Bal gibi elestirilir. Begenmiyorum dersin (tabiki once yazdiklarini okumak gerek bunun icin). Okumadim dersin. Ama nedir bu yahu?Ne zaman bir insani/yazari/aydini dusuncelerinden dolayi, yazdiklarindan dolayi, demeclerinden dolayi elestirmemeyi (duzeltme- elestiri der iken linc psikilojini/vatan haini ilan etmeleri/surgunleri/yargilamalari/hapisleri/oldurmeleri kastetmistim) ogreneceksiniz?Onlarin istedigi gibi yazmismis. Hem okumadim diyorsun? Nereden biliyorsun peki onlarin istedikleri gibi yazdigini? Vahiy mi geldi yani?Neyi onlarin istedigi gibi yazmis ki bu adam?Birakin O Pamuk’u bir kenara, (liste)Marquez’i , Neruda’yi, Beckett’i, Steinbeck’i, Sartre’yi de mi tanimiyorsunuz? Onlari da mi hic okumadiniz? Onlara da mi Turkiye aleyhine konustuklari icin verildi bu odul? Onlar da mi , ‘onlarin istedigi gibi’ yazmislar? Onlarin da mi hic bir degeri yok? (‘yok onlar oyle degil’ diyebilirsiniz- sayet diyorsaniz ..yani..edebiyat olayindan ne anladiginizi bir sorgulayin derim-)Ne zaman irkci/fasist kokenli duygularimizi bastirmayi ogrenebilecegiz?Ermeni olaylari ilgili olarak: Neden konusulmasin yahu? Bizlerin korktugu bir sey mi var? Yillar yili arsivlerimizi bile kimseye gostermedik. Ne oldu? Halen ayni olaylar ile ugrasiyoruz. Neden ‘Turkiye bu olaylari konusmak istemiyor’ durumuna sokuyorsunuz ulkemizi? Birakin konusulsun. Birakin herkes istedigini soylesin. Konusmaktan kimseye hic bir ulkeye zarar gelmemistir.
yazarı aydını dusuncelerinden demeclerinden yazdıklarından eleştirmeyeceğim de neresini eleştiricem kalçalarını mı ?ayrıca bana milliyetçi dediya helal olsun yani .
konuyla ilgili şarkı
Sözkonusu olan kitap Pamuk’un Beyaz Kale isimli roman. Pamuk’un romanı Fuad Carım’ın (1892-1972 Hariciyeci, Yazar) “Kanuni Devrinde İstanbul” kitabı ile ciddi benzerlikler arzediyor. Nobel’i “Ermeni-Kürt” olayından daha fazla gölgeliyor.İşte bazı benzerlikler:Carım:”Cenova’dan Napoli’ye giderken, hareketimizi haber alarak Ponz Adaları’nda bekleyen Türk donanmasının hücümuna uğradık” (Carım, 11)Pamuk:”Venedik’ten Napoli’ye gidiyorduk, Türk gemileri yolumuzu kesti” (Pamuk, 11)Carım:”Gene esir düşebiliriz korkusuyla, kürekçileri sıkıştırmaktan vazgeçtiler. …Esir düşerlerse şikáyet göreni feci şekilde cezalandırırlar, hatta yokederler” (Carım, 12)Pamuk”Esir düşerse cezalandırılmaktan korkan kaptanımız, kürek kölelerini şiddetle kırbaçlatmak için bir türlü emir veremiyordu” (Pamuk,11)Carım:”Rampacılar gemiye daldılar ve herkesi çırılçıplak ettiler. Beni tepeden tırnağa soymadılar, sırtımdakiler, onların hoşlanmadıkları ve beğenmedikleri şeylerdi” (Carım, 13)Pamuk”Rampacılar gemimize ayak basarlarken kitaplarımı sandığıma koyup dışarı çıktım. …Dışarıda herkesi toplamışlar, çırılçıplak soyuyorlardı. … Önce bana ilişmediler” (Pamuk, 14)Carım:”…Láfa, sözü geçen kaptanlardan Durmuş Reis karıştı. Cenevizli dönme Durmuş Reis, ‘İdrar ve nabız hekimidir, cerrahtan daha faydalıdır’ dedi. Kürekten, işte bu suretle kurtuldum” (Carım, 13)Pamuk”Reis sordu: İdrardan ve nabızdan anlıyor muydum hiç? Anladığımı söyleyince hem küreğe verilmekten kurtuldum, hem de bir iki kitabımı kurtarmış oldum” (Pamuk, 14)Carım:”En üste, Muhammed’in sancaklarını astılar; bunların altına bizden aldıkları bayrakları, haçları ve Meryem Anamız’ın tasvirlerini astılar. Külhanbeyler, başaşağı asılan bu haçlarla tasvirleri, bir ok yağmuruna tuttular” (Carım, 1Pamuk”Bütün direklerin tepesine sancaklar çektiler, altlarına da bizim bayrakları. Meryem Ana tasvirlerini, haçlarını tersinden asıp külhanbeylerine aşağıdan oklattılar” (Pamuk, 15)Carım:”İşi çaktım ve bir kaşık isteyerek gözü önünde üç kere doldurup içtikten sonra …beş hap gerekirken altı tane yaptım. Altısını da kendisine verdikten sonra, bir tanesini isteyip yuttum” (Carım, 22)Pamuk”Paşa zehirlenmekten korktuğu için göstererek şuruptan bir yudum içip haplardan bir tane yuttum” (Pamuk, 17)ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin büyük çoğunluğunda “Plagiarism” (İntihal yani. Başkalarının eserlerinin hatta düşüncelerinin aşırılmasına deniliyor), büyük bir suç olarak görülür (ABD üniversitelirin çoğunda ilk ders olarak öğretilir) ve bu konuda çok büyük yaptırımlar var. Sadece bir eserden bire bir alıntı yapmak değil, bir düşünceden yola çıkıp o düşünceyi geliştirmek ve bu yolla bir eser ortaya koymak bile bu suçun kapsamına giriyor.mail ile geldiFakat Nobel Edebiyat Ödülü Komitesi, bu ve buna benzer onlarca iddiayı değerlendirmis ve intihal olmadığına karar vererek, Orhan Pamuk’u ödüle layık görmus. Ne diyelim…
Pedro’nun Zorunlu İstanbul Seyahati16. Yüzyıl’da Kanuni Döneminde Türkler’e Esir Düşen Bir İspanyol’un anılarıKitap, Kanuni devrinde, 1552 yılında, Türklere esir düşen ve üç yıl boyunca Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın yanınnda kölelik yapan bir İspanyol entelektüelin, İmparatorluk başkentindeki zorunlu ikameti boyunca ağzından, dönemin İstanbul’unu, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki günlük hayatı, toplumsal olayları, bilimi, adalet sistemini ve idare şekillerini çağının tarihçelerinde hiç rastlanmayan bir nesnellikle aktarıyor.1557 yılında yazılmış kitabın yazarı bilinmemekte, sadece o devrin tanınmış yazarlarından Critobal ve Villanon’a isnat edilmektedir. Kitap, 350 yıl boyunca Madrid Üniversitesi arşivinde kalmış, ancak 20. yüzyılın başında bir İspanyol bilimadamı tarafından şans eseri keşfedilerek gün ışığına çıkarılmıştır.Fuad Carim’ın nefis Türkçesiyle dilimize kazandırılan bu kitap, okuyucu için tarihsel hakikatlere sadakatiyle bir belgesel niteliğine sahip olmakla kalmayıp, kölelikten imparatorluğun en bilgili ve gözde hekimleri arasına yükselen Pedro’nun başından geçenlerle tam bir macera romanı tadı veriyor.(Arka Kapak) (alıntı)
ya arkadaşlar hala çıktı mı aranızda evet orhan pamuk gercekten edebi bir degerdir ve o yuzden bu nobeli almıştır diyecek kişi? yok efendim önceki nobellerde de o zaman nobel alanlar yine onalrın soyledikelrinden dem vurdugu icin mi almışlarmış? banane bundan eski nobellerde uygulayabildikleri filitreler demek artık o kadar temiz ve duru değil. demek artık yavaş yavaş nobel de belli bazı politikaların ödülü haline geliyor. bunun böyle devam etmersini tabiki arzu etmiyorum. ama bu sene olan budur. pamuk o taraflı yazdıkalrını yazmasaydı şu an babayı almış oturuyo olacaktı
Angutluk parayla pulla değil ki, adamlar biraz pozitif ayrımcılık yapıyolar diye kendi kendinize küfredip duruyorsunuz günlerdir, sıktınız ama.1000 yıldır adamların üzerine seyr-ü sefer vaziyetinde bulunduğumuzdan ecnebi vatandaş bizi hala barbar zannediyor. Kültürümüzü adamlara belletememişiz, Londra’da “The Turks” ü görünce ağızları açık kalıyor, Cannes’da, Stockholm’de, orada burada bize ödül vermek için birbirlerini eziyorlar.Bakın kardeşim iyi bakın link‘e “Turkish writer” yazıyor. Orhan Pamuk olmazdı da Bayhan Yamuk olurdu, gene vereceklerdi. E siz de, bıyığınızla değil kültürünüzle övünmeye alışın artık.Bkz, bi daha bkz.
bu da unutuldu yahu… insana ne dayanır vesselam…
yazınıza aynen katılıyorum.
bende sana katılıyorum…ama gülmekten