bildirgec.org

harschena

11 yıl önce üye olmuş, 14 yazı yazmış. 235 yorum yazmış.

Terbiyesiz Nineler

harschena | 10 November 2006 20:26

Klasikleşmiş bir nine sözü vardır: Ah evladım, bizim zamanımızda… şeklinde bir başlangıç cümlesidir bu aslında ve zamane gençlerinin herşeyini eleştirerek devam eder. Saç baş şöyleymiş, hiç saygı kalmamış vb. Bir yere kadar haklılar, örneğin eskiden bırakın nine zamanlarını anne babalarımızın zamanında bile sokaklarda bu kadar analı-avratlı küfredilmezmiş, tabi nerede yaşanıldığına da bağlı biraz. Bununla birlikte ben en ağır küfürleri yine bu şikayetçi ninelerden duydum ki işin daha da garibi bunların deyim, atasözü olduklarını öğrendim. Bu sitede küfürlü içerik denetimi nedir, ayıp olacak mı artık bilmiyorum, bu yazıyı okuyabiliyorsanız zaten yayınlanmış demektir:)

Ben Bir Cadıyım

harschena | 02 November 2006 21:52

31 Ekim… Başta ABD, Kanada ve İngiltere olmak üzere pekçok ülkede karnaval havasında kutlanan bir bayram. Vampir, cadı, hortlak ve kanlı bıçaklı pek çok kostümü giyenler sokaklarda birbirlerine “booo” (öcüüü) yaparlar. Balkabakları oyulur, içlerine mum konur ve bu balkabağından kandile Jack O’ Lantern adı verilir (Efsaneye göre Jack adında bir adam Şeytanı kandırmış, bir ağaca çıkmasını sağlamış ve sonra ağaca bir haç kazıyarak yere inememesine neden olmuş. Bunun sonucunda Şeytan tarafından lanetlenmiş ve bir balkabağının içine konulan mumun ışığında cennetle cehennem arasında kalmış).

Şirin Baba Cuma’ya Gitti

harschena | 21 October 2006 22:59

Şirin baba nerde? diye sorar o mavi yaratıklardan biri, cevap aynen şöyledir: cuma’ya gitti. Red Kit bara girer, kendine bir ayran söyler. Kovboylar Teksas’a Allah onları Kızlderililer’in şerrinden korursa, inşallah varacaklardır. Bu replikler aynen, bizzat yaşanılmış, biraz dini içeriği fazla olan bir tv kanalının karşısında defalarca yere düşülmüştür, tarafımdan… Acaba gerçekten bu düşünceler doğru mudur, yani çocuklar içki yerine ayrana mı, ormanda şirin çileği toplamak yerine cuma namazına mı yönlendirilmelidir? Belki de evettir. Şirinlerin mantardan köyüne bir de cami yapılmalıdır bence. Hatta Red Kit’in adı değiştirilmeli, Resulu Kadir olmalıdır. Evet, olmalıdır. Çinliler Şirinler’i yasaklamış diye duymuştum bir yerden, nedeni de sürdürülen komün hayatıymış. Onlar eşcinsel miymiş, nasil ürüyolarmış, Şirine köyün fahişesi miymiş gibi sorunsal-nedenlerden. Şirinbaba’yı camiye göndermek bence daha iyi yani. Ama hiç kurban kestiklerini görmedim. Onlar cücedir zaten o boyutta koyunu deveyi nerde bulsunlar, kelebek mi kessinler? di mi?

HIRISTIYANLIĞI YAYMA ARACI OLARAK AMERİKAN KORKU FİLMLERİ

harschena | 10 October 2006 20:06

Paranoyak bir dünyada yaşıyoruz. Hükümetler neler karıştırıyor, insanlar aslında neler yapıyor, hiçbirimiz bilmiyoruz. Son zamanların en kanlı olaylarının arkasında neler var, bilemiyoruz, 11 Eylül saldırılarının arkasında Amerika mı var, depremlere okyanusların dibinde yapılan nükleer silah denemeleri sonucun da mı meydana geliyor, AIDS, Ebola gibi hastalıkların virüsleri dünya nüfus planlaması için bilinçli olarak mı üretiliyor ve bunların, hatta kanserin tedavisi mümkün olduğu halde bu insanlardan saklanıyor mu, vb. sorular kafaları kurcalamaya devam ederken popüler kültüre boğulmuş durumdaki (böyle olması istendiği için) bizler, bu kültür ürünleri olan Amerikan filmlerini izliyoruz, çocukluğumuzdan bu yana Dede Korkut masallarından çok Grimm Kardeşlerin hikayeleriyle büyüyoruz, Batılı olmamakla birlikte Batının kokuşmuş posasını iyice sindiriyoruz, kendimiz olamıyoruz. Biraz olsun içinde bulunduğumuz dünyaya, içinde dönüp durduğumuz çarktan sıyrılıp da şöyle bir göz attığımızda dehşete kapılıyoruz ve en iyisi bunlara kafa yormamak, yoksa içinden çıkamam diyip tekrar bizim için yaratılan suni dünyaya dönüyoruz. İnanmıyoruz, inanmak istemiyoruz. Böylesi daha çok işimize geliyor, kaldı ki ne gerçekte neler olduğunu bilme şansımız var, ne de buna karşı birşey yapabiliriz.

insan dövmek

harschena | 22 September 2006 05:26

Almanya’dasınız. Gece saat 2:00. İki tane Almanı zavallı bir sokak serserisinı (nam-ı diğer evsiz) döverken görüyorsunuz. Tamam, dilenciye para vermiyorsunuz, zaten devletleri yardım ediyor. Onlara paralarını alıp içkiye yatırmak kalıyor. Tamam, zengin Alman piçlerine küfrediyorlar kafaları bozulduğunda. Ben bunu anlayışla karşılardım. Küfretsinler bana, noolmuş? Kimbilir o dağınık kafalarından neler geçiyordu da onları provoke ettiler. Ne olursa olsun, zavallı ve sarhoş bir adama yumruklarla kafasına kafasına girişmenin hak götürür bir yanı yok. Bilmiyorum, siz ne düşünüyorsunuz. Olan biten benim için çok taze ve beraber eğlenmeye çıktığım Alman arkadaşım bana karıştığım için kızdı. Bunu yazmamdan 2 saat kadar önce oldu bu olay. Bu zengin Alman piçlerinden biri zavallı adama saldırdı ve onu istediği gibi dövdü. Ben, ana avrat küfrettim, hem de kız başıma. Ve erkek kardeşi geldi, o benim de annem, dedi, ben de ananı… şeklinde devam ettim, elime koluma vurdu. ben de onunkine. Çok kızmıştım, zavallı adam Alman züppelerin şiddet içgüdülerini tatmin etmekte kullanılıyordu, polisi aramak istedim, o o… kız arkadaşlarıyla birlikte ‘ara’ dediler, kimseye birşey ispat edebilecek durumda değildim, 6-7 kişiye karşı benim bir tek arkadaşım. O da Alman. Bakalım karışacak mı bu işe. Adamcağız dövüldüğüyle ve ben sinirlendiğimle kaldım. Burası Avrupa. Burası en Barbarların yaşadığı yer, burası orman kaçkınlarının medenileşmiş haline örnek bir yer. Papa’ları da azdı zaten. Bilmiyorum ben çok mu sertim ama inanın ki bu, 3 buçuk yıldır yaşadıklarıma sadece bir örnek. Alın size medeni Avrupa. Papa da provokatif şu sıralar. Kendileri her zaman öyle. En ufak birşeyde Türkler barbar oluyor. Peki. Barbarlar sevsin sizi.

Yoksa bu bir Benetton reklami mi?

harschena | 04 August 2006 13:27

almanya’da kaldigim yurttan cikiyorum. bisikletle gecen ve binalardaki tamiratla sorumlu türk adamla birbirimize “merabaa” diyoruz. biraz yürüyorum, ukraynali arkadasi selamliyorum. durakta tramway beklerken polonyali bir tanidikla konusuyoruz. tramwaya biniyorum. onunla konusurken kenyali bir kiz arkadasla gözgöze geliyoruz, bir tebessüm geciyor aramizda. sehre iniyorum. alisveris yaptigim dükkandaki kizlardan biri türk, digeri arap gibi bisey. ordan cikiyorum, bir cafe’de kola iceyim diyorum. garson büyük ihtimalle italyan. nordsee diye balik ürünleri, balikli sandwichler filan satan bi yer var, orda calisan ve nereli oldugunu kestiremedigim bir esmer kadindan biseyler aliyorum. eve dönerken durakta da tramwayda da bilumum rus, kibrisli (rum) ve bulgar tanidiklarin arasinda kaliyorum.tramwayda yasli bir portekizli amca bana telefonuna kontör doldurtturuyor. yurda geliyorum. tam iceri giricem biri arkadan bagiriyor, türk bir arkadasim.

Mapus Müzüü

harschena | 29 July 2006 00:25

modern jazz’in, müzikte gelinmis en son nokta oldugunu savunurum hep. 20. yy. bestecileri de ucuktu gerci (fikir bakimindan, armonik acidan degil), o baska. ne bileyim, schönberg, e. satie filan… en cok heavy metal dinlerim, klasik bati müzigi egitimi almistim ve bir anda hooop diye kendimi piyasacilik yaparken buldum. hem de avrupa’nin ortasindayim ve türk piyasa müzigi yapiyorum, hayat ne ilginc. ben ki, kral tv müzik ödülleri verilirken o binayi bodoooof diye tezekle doldurmak isteyenlerin önde gideniyim, parasizligin gözü körolsun, bu islere girdim. sokakta caliyordum, biri geldi, mapus müzüü calip calmadigimi sordu. yok dedim, o zaman orhan’dan cal, bilmiyorum dedim, ferdi’den cal, bilmiyorum dedim, sen ne biliyosun dedi. acaba sislenecek miydim oracikta, hani adam mapusaaneyi özlemis… neyse, beni hayatinda gördügü en igrenc müzisyen olarak orda birakti ve gitti. artik kiliselerde takiliyordum, rock bile yapmaya basladim bir alman gruba dahil olaraktan, ama yine parasizliktan türk piyasaciligina döndüm. egitimimi bi sekilde finanse etmek durumundaydim. televizyonlara cikmaya basladim ve rezil olmaya basladim (kime, neye göre? kendime rezil oluyorum). ama öyle birine asik oldum ki beraber metallica’nin fade to black’ini caldik (kabul ediyorum, bu da güz gülleri gibi oldu ama olsun). bundan sonra böyle devam edecek, piyasaciliksa fade to black, anasini satiim, mapus müzüü degil en azindan. calicaz iste onunla, hem cok güzel yesil gözleri var, almancasindaki polonya aksani da cok hos. tek basina yabanci bir ülkede kadin olmak, ögrenci olmak, piyasaci olmak, asik olmak… ve var ben mapusane müzüü calmamak!

pezevenk

harschena | 23 July 2006 20:21

farsca ‘pazhavenk’, yani ‘yol gösteren’ anlamindaymis (bkz. Redhouse). bizdeki anlami malum. rumence ‘neseli insan’mis. bircok dilde benzer sözcüklerden yola cikilarak tahminlerde bulunulmaya calisilabilir. hatta birden fazla dil ayni sözcüge farkli anlamlarda sahip olabilir. bir azerinin agzindan, kendisinin pezevenk oldugunu duydugum zaman irkilmistim. hem de kendi ‘karhanesinin pezevengi’ imis. megerse kendi ‘isyerimin sahibiyim’ demek istiyormus. (bildigimiz ‘kerhane’ aslinda ‘karhane’, yani isyeri imis bu arada). pezevenk yine azericede güclü, kuvvetli anlamindaymis. yeri gelmisken yazmadan gecemeyecegim, bir iranli tanidigim da bana pehlivan kelimesinin aslinda güclü, kuvvetli anlamina geldigini söylemisti. e peki gürescilere ne deniyor, diye sordugumda su yaniti almistim: onlara ‘dervis’ deniyor.
bu arada pezevek sözcügü kirgizcada da güclü, kuvvetli anlaminda kullaniliyormus.

Japon Cizgi Film Müzigi

harschena | 23 July 2006 20:00

gecen aksam yolda yürürken kendi kendime hihihi diye gülmeye basladim ve deli durumuna düstüm. ne alakaysa aklima cocuklugumda izledigim gayet radyasyonlu bir japon cizgi filmi gelmisti, hatta o cizgi fimin müzigini sözleriyle birlikte hatirladim, o zamanlar da gülerdim zaten. aktarmaya calisayim: duuri moku deeee! duri duri, moku mokuuuu, duri duri, moku mokuuuuu. antana kunsara vatasiva punsana. badu badu, himasitaaaaa! yok vazgectim, müzik olmayinca olmuyor ama bilenler, hatirlayanlar cok gülmüstür, eminim. adini bile hatirlamiyorum bu cizgi filmin. insanlara acikladigimi düsündüm bir an icin, cevremde beni görüp de tuhaf tuhaf bakanlara bir aciklama yapmaliydim ki ne bileyim, belki üslerine alinirlar, ayip olur… sonra elaleme karsi neden deli imaji cizeyim ki. ama ne yani, heeeey, az önce ben bi cocukluk hatirama gülüyodum, ben deli diilim, bakin, ne komik diyip o japonca sacmaligi mi söyleseydim sokakta? eve gidip yattim uyudum, anlatacak kimsem olmadigindan da catladim, kendi kendime gülmek sikici geldi, daha fazla gülemedim. müziksiz bi anlami olmadigindan simdi yine kimse anlamadi diye iyice catlamaktayim. o nedenle burada dinleyip hatirlayabileceginiz linki veriyorum. belki birgün bir albüm yaparim da bu esere de yer veririm, hirosima’ya da atfederim ki en geyik olayim. di mi?