bildirgec.org

ab hakkında tüm yazılar

ŞAKA GİBİ ÜLKEYİZ VESSELAM…

antiemperyal | 27 April 2011 10:21

C.Eren ÇELİK

Nasıl bir ülkede yaşıyoruz anlamak mümkün değil…

Bu ülkede yaşayan vatandaşların AKP’ye oy verenlerinden %27’si Ergenekon soruşturmasının hakkaniyetle yürütülmediğine inanıyor, ama aynı %27 AKP dışında partiye oy vermeyceğini ifade ediyor.

Bu ülkede yaşayan vatandaşların %59’u Türkiye’nin geleceğinin Avrupa’da olduğunu düşünüyor ama AB kriterlerinden olan idamın geri getirilmesini savunanların oranı %65.

Bu ülkenin vatandaşları,siyasileri,aydını sağda solda önüne gelen her yerde demokrasi nutukları atarken mangalda kül bırakmıyor ama demokrasinin temel unsurlarından birisi olan “temsil edilme hakkaniyeti” nin tam olarak sağlanması için barajın indirilmesini yalnızca %17’lik bir kesim savunurken “Bu günkü hali iyidir, böyle evam etsin” diyenlerin oranı %47’yi buluyor.

Kıbrıs’lı ana kucağından inmek istiyor..

| 06 March 2011 14:28

Geçtiğimiz hafta eşimin bir işi sebebiyle yolumuz Kıbrıs’a düştü. Kıbrıs’a ilk gidişimdi..Her nedense ötedenberi bu ada alakamı hiç çekmemişti.
Kıbrıs sonsuz bir mezbele, sara nöbetine yakalanmış şuursuz talepler içerisinde.
Tanzanya havalimanı bile Ercan’dan daha donanımlıdır muhtemelen.
Otogar mıdır? Havalimanı mıdır?
Adamlar anonsları bile çığırtkanlar gibi yapıyolar. Sordum niye böyle diye, Belli bir saatten sonra görevliler evlerine gidiyorlarmış!
Kule görevlileri de yerlerini temizlikçilere bırakırlarsa hiç şaşmam.
Kıbrıs’a birileri ifrit tohumları ekmiş, şerrin kaynağı az çok belli ama Kıbrıs halkı da çılgınlık peşinde.. Taleplerine bilimsel yaftalar ekliyorlar. Haklı oldukları bir çok mesele var ama anavatanla göbek bağlarını kopartmak istemeleri ise bana kalırsa kendi kendini tahrip cinnetinden başka bir şey değil..
ANA KUCAĞINDAN İNMEK İSTİYORLAR..
Evet bilindiği gibi Kıbrıs’ta bir yangın var ve Türkiye bu yangını şairane laflarla söndürmek yerine ifrit tohumlarını tekrar yerin dibine sokacak tedbirleri almak zorundadır..
Ada ekonomisi tipik bir “küçük ada ekonomisi” hüviyetinde; Üretim yok denecek kadar az. Talep sınırlı..Çalışanların üçte biri devlet memuru imiş.Çalışma saatleri neredeyse part-time.
İnsanlar uyuşuk ve tembellik seviyesinde..Bilinen şeyler.
Beni hayrete düşüren asıl şey adada ki,tatil yoğunluğu; Tatill günleri o kadar çok ki, kandiller de bile tatil yapıyorlarmış, iyi mi?
Kıbrıs halkı aklını başına almalı, diğer ada modellerini incelemeli. Aslında yeteri kadar yetişmiş insan kaynağına sahipler ama beyin göçüne de engel olmalılar.
Türkiye’nin de yapması gereken çok şey var elbette; Şu ambargo meselesi bir an önce halledilmeli. Bakın, Malta denilen ada, limanlarından ve deniz ticaretinden çok önemli kaynaklar sağlıyor.Kıbrıs bunlardan mahrum çok yazık..Burada iç tüketime yönelik yatırımlar yapılması ekonomik değil, zaten kimsenin niyeti de yok. İhracata dönük hamleler yapılmalı; Katma değeri yüksek “yükte hafif pahada ağır” teknolojiler üretilmeli..Bilgisayar yazılımı, çip, biyo teknolojiler vs.
Sular durulmaz ve bu insanlar ana kucağından inmekte kararlı iseler, insinler kaderlerini yaşasınlar..Başıboş deli saldırılara da hazır olsunlar ama sakın bir kere daha “bizi kurtarın” diye de feryat etmesinler..

Avrupa Birliği de Neyin Nesi?

24black mamba24 | 12 December 2010 13:46

Avrupa Birliği Simgesi
Avrupa Birliği Simgesi

25 Mart 1957, Roma AntlaşmasıAvrupa Ekonımik Topluluğu(AET) adı altında bir ekonomik bütünleşme hareketi. Batı Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg bu 6 Batı Avrupa ülkesi işe 1951 yılında Avrupa Kömür ce Çelik Topluluğu’nu kurarak başladı. Bu kuruluşları Avrupa Atom Enerjisi takip etti.

1 Temmuz 1957 yılında AKTÇ, Euratom ve AET birleştirilerek Avrupa Topluluğu oluşturuldu.Bu topluluk, gümrük birliğini sağladıktan sonra siyasal birliğini de sağlayarak gelişmeye devam etti. Ve ileriki yıllarda topluluğa katılan 9 üye ülke ile Avrupa Birliğini oluşturan ülke sayısı 15’e çıktı.

Litvanya Günlerim -3-

juki | 19 April 2010 10:53

Vilnius'un merkezinden geçen Neris Nehri'nin buz tutmuş hali.
Vilnius’un merkezinden geçen Neris Nehri’nin buz tutmuş hali.

Bu yazımda Litvanya’nın doğasından bahsedeceğim biraz. Başkent Vilnius da dahil olmak üzere tüm şehirlerde yemyeşil bir doku sizi karşılar. Sadece Kaunas’ta biraz betonarmelik göze çarpar o kadar. Neyse, ben zaten Vilnius’taydım. Bol bol boş alan vardır. Yollar engebeli değil. Yokuş çok nadir. Düzayak birçok yere gidebilirsiniz.Şehrin içinde Vingis Park denen bir orman var. İçinde kaybolunacak kadar büyük. Bu ormanın içinde gösteri yapmak üzere tasarlanmış bir stad var. Stadın etrafı tellerle çevrili değil. İsteyen çimlere yatıp uzanabilir. Zaten orman içinde piknik yapmak üzere tasarlanmış çok yer var. İnsanlar bu ormana köpeklerini gezdirmeye geliyor. Her 3 kişiden birinin köpeği var. Ayrıca ev hanımları bebeklerini gezdiriyorlar bu ormanda.Kadınlar geç saatlere kadar rahatça gezebiliyor. Güvenlik tehlikesi yok, öyle bir kaygı da yok. Zaten nüfusun çoğunu kadınlar oluşturuyor. Kadınlar hayatın her alanında. Öyle ki 20’li yaşlarda genç kızlar otobüs şoförlüğü yapıyor bu ülkede. Birçok kadın kocası tarafından terk edilmiş durumda. 1 kadın ve 1 bebek tablosu sıkça rastlanan bir tablo. Kadınlar çalışkan, -20’ye varan soğukta bile buna aldırış etmeden işlerine güçlerine gidiyorlar kışın.Evet, kış dedim de aklıma geldi. Ben ömrümde gerçek kışı Litvanya’da gördüm. Ne Erzurum’u ne Ağrı’sı. Artık bana Türkiye’deki soğuk vız gelir. Ben orda -28’i gördüm. Kar bir yağdı, bir daha kalkmadı. Benim orada kaldığım 4 ayın 3 ayında yerde kar vardı. Şehrin içinden 2 nehir geçiyordu ve nehirler buz tutmuştu.Litvanya’da birçok göl var aynı zamanda. Bu göller de buz tutunca yerli halk buz hokeyi oynamaya, paten kaymaya başlıyor. Ben de buz pateni öğrendim bu vasıtayla. Bir gün arkadaşalarla bu göllerden birinin kıyısında ufak bir delik açtık. Bulunduğumuz yer Alytus denen bir şehrin kuş uçmaz kervan geçmez bir köyüydü. Orada tatil yapıyorduk 1 haftalığına. Sauna da vardı. Saunadan çıkıp buz tutmuş gölün içine daldık ama anında çıkmak zorunda kaldık. Yine de büyük bir cesaretti buzu kırıp içine atlamak.Erasmus programı kapsamında geldiğim Litvanya’da Erasmus programını unutmuş kendi kafama göre yaşıyordum. Zordu biraz ama zevkliydi. Hibem hesabıma yatmıştı o günlerde ve o kısıtlı parayı 4 ay idare etmek zorundaydım. Bu, aynı zamanda insanın sorumluluk bilincinin gelişmesini sağlıyor.Bir sonraki yazımda Litvanya’daki okul yaşantımdan söz edeceğim.

Gmail ve Google Buzz Ayrılıyor mu?

angelsdemos | 23 February 2010 15:08

Google son günlerde yeni sosyal medya platformu olan Buzz‘u duyurmuştu. Google Buzz, kısa sürede milyonlarca kullanıcı tarafından test edildi ve ilgilerin odağı haline gelmeyi başardı. Kullanıcıların çoğu Google Buzz‘dan memnun durumdalar.

Google‘ın açıklamalarında göre bu yeni sosyal medya servisini on milyonlarca kişi kullanmış durumda ve 9 milyon “buzz” mesajı gönderilmiş durumda.

Google Buzz, Google‘ın popüler mail servisi Gmail ile bütünleşik durumda.Google Buzz‘un kısa sürede bu kadar ilgi çekmesinin en önemli sebeplerinden biri de Gmail ile bütünleşik olması. Gmail’in şu anda 170 milyondan fazla kullanıcısı bulunmakta.

Ninnilerle diller projesi

admin | 20 January 2010 13:13

çocukları uyutmak için çoğunlukla anneler tarafından söylenen ninni‘lerin çocuğa müzik sevgisini aşılamanın yanı sıra dil gelişimini de olumlu anlamda etkilediğini biliyor muydunuz?

Peki aynı zamanda ab tarafından da desteklenen “Ninnilerle diller projesi“nden haberdar mısınız?
projenin gerekçesini / yönergesini şuradan öğrenebilirsiniz.
her ikisini de duydum, biliyorum diyorsanız bana düşen “bravo deyip yerime geçmek 🙂
not: hazır ninni demişken mircan tarafından yorumlanan şu ninniyi de (dandini dandini dastana) izlemenizi / dinlemenizi tavsiye ederim.
ha bir de buRası var…

Erasmus Programı – 3 –

juki | 21 July 2009 15:35

Avrupa’ya uçakla gidişlerde bir sorun yaşanmıyor ekseri. Ama dönüşlerde öğrenciler genelde kilolarca eşya getirmek istediği için havalimanlarında sorun yaşayabiliyorlar. Zira 20 kilodan fazla yükler için ekstra para talep ediliyor ve bunu karşılayamayan öğrenciler aldıkları hediyeleri havalimanlarında bırakmak zorunda kalıyor. Geçtiğimiz günlerde Macaristan’dan gelen bir arkadaşım bana Budapeşte Ferihegy Havalimanı’nda yorganını ve aldığı birçok elbiseyi bırakmak zorunda kaldığını anlatmıştı.

Şimdi biraz da Avrupa’da Türk öğrencilerin yaşadığı Brezilya dizileri tarzından şeylere değinmek istiyorum. Geçen gün Portekiz’den gelen bir kız, orada nişanlandığını ve damat adayının kısa zaman sonra Türkiye’ye ailesiyle birlikte kız istemeye geleceğini söylemişti. Yabancı Damat dizisinden etkilenmiş olsa gerek.

Erasmus Programı – 2 –

juki | 20 July 2009 10:56

Tüm prosedürler tamamlandıktan sonra (bu prosedürler okuldan okula değişiyor) gideceğiniz üniversite size kabul mektubu gönderiyor. Bu kabul mektubunu ve ardından kendi üniversitenizden alacağınız yazı ile birlikte gideceğiniz ülkenin konsolosluğuna müracaat ediyorsunuz. Müracaattan önce uçak biletinizi almanız tavsiye ediliyor, zira bu vize almanızı kolaylaştırıyor. Vizenizi, uçak biletinizi aldıktan sonra bir de hibebiz hesabınıza yatmışsa kim tutar sizi… Doğru Avrupa’ya…

Ondan sonra daha önemli günler başlıyor. Siz orada turist değil, öğrencisiniz. O bakımdan öncelikle düzenli olarak derslere girmeniz ve disiplinli bir şekilde öğrenciliğinizi yerine getirmeniz şart. Aksi taktirde gittiğiniz okul size katılım onay belgesi (comfimation letter) vermez, ve eğer bu belgeyi almadan Türkiye’ye dönerseniz size verilen hibeyi geri ödemek zorunda kalırsınız. Oradaki tüm derslerinizden geçmeye bakın, aksi takdirde yaz okuluna kalır hatta sene uzatabilirsiniz.