Aslında her gün Pasaport vapuru ile geçiyorum karşıya, dünse Konak vapuruna bineceğim tuttu. İyi ki de binmişim.Vapurdan indiğim yerde bulunan kafede oturan bir adamı İhsan Oktay Anar’a benzettim. Önce o değildir herhalde dedim, utandım çekindim geçip gittim. On saniye sonra geri döndüm. “Affedersiniz, sizi bir yazara benzettim, İhsan Oktay Anar’a” dedim. “Evet, ben İhsan. Buyrun oturun karşıma” dedi. Erdal Öz Edebiyat Ödül Töreni’ndeki fotoğraftan kendisini tanıdığımı, Suskunlar hariç tüm romanlarını beğenerek okuduğumu, en çok Puslu Kıtalar Atlası ve Kitab-ül Hiyel’i sevdiğimi, karşısında çok heyecanlandığımı, herkesin bir an daha ekranda, fotoğraflarda görünebilmek için bunca uğraş verdiği bir zamanda hiçbir yere röportaj vermemesinden, hiçbir yerde görünmemesinden söz ettim. Medyatik olmanın kimseye bir zararı olmadığını, ama hiçbir yerde görünmemesinin kendi tercihi olduğunu söyledi. Ben de sıradan bir insanım, sıradan biri gibi yaşıyorum, dedi. Ne kadar bilgili ve derinlikli olduğu nasıl belli halinden, anlatamam, orada bulunup hissetmeniz gerekiyor. Nasıl ağırbaşlı, nasıl mütevazı. Onun kitapları kadar ilgi gören, satan, okunan ve beğenilen başka bir günümüz yazarı olsa havasından yanına uğranmazdı herhalde. Nerede çalıştığımı sordu. Ceketimin cebindeki kitaba bakmak istedi. Bu devirde pek rastlamadığımız bir durum, diye tanımladı yanımda kitap taşımamı. Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanı vardı cebimde. Bu kitabı okumadığını söyledi. Bu kitabı şu anda Zeki Demirkubuz’un Kastamonu’da filme çektiğini, Demirkubuz’u bir yönetmen olarak çok beğendiğimi söyledim. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde akademisyenliğe devam ettiğini söyledi, ben sorunca. Çok teşekkür ederek, onca mutluluk ve heyecanlar içinde, yanından ayrıldım.Elif Şafak, Anar’ın etrafta hiç görünmeyen tavrını biraz olsun kendine örnek alırsa Şafak’ın tüm romanlarının hayranı biri olarak çok mutlu olacağım.
yorumlar
🙂 🙂 🙂
Kimse kimseyi kendine örnek almak zorunda değildir bana göre. O zaman kopyası olur inceden. Bu haliyle çok seveni var ki, bissürü kişi okuyo Elif Şafaaa. Hatta ben de başlıycam okumaya yakında. Yazıları bitse bi, ne biçimde çok köşe yazısı varmış.
bende severim elif şafak’ı hatta bir ara elif şafak sanıldığımı sanıp kendi kendime onore olmuştum:)
evet hatırlıyorum:))::):):)
hala aklımda o gün vardır, hatta evet evet ben elif şafak’ım diyesim var ortalıkta.ayrıca ben elif şafakın yapmış olduğu kampanyaları bir açıdan destekliyorum. edebiyatçılarımızın bir kısmı geçmini sağlmakta zorlanabiliyor…kitapların satışların az olmasından dolayı…hani insanların dikkatini bu şekilde kitaplara çekebilir diye düşünüyorum…bir de kendini bu konu hakkında savunduğu bir yazısında, bir sanatçı albüm yapar ortalık reklam kampanyasından geçilmez, ama bir yazar bunu yapınca çok eleştiri alıyor diyor… bu açıdan bakınca kendisine hak veriyorum…
bu dediği doğru yahu katılıyorum. ama işte edebiyat olunca herkes kendi okuduğu yazarın şairin pek bilinmemesini istiyor sanki. diyelim şair birhan keskin’in yeni şiir kitabı çıkacağında çok reklamı yapılsa ben kötü hissederim kendimi. paylaşmak mı istemiyoruz acaba okuduğumuz yazarları??
hayır paylaşmak istemezsek kitaplar elden ele dolaşmaz, gerçi ben kitaplarımı kolay kolay kimseye ödünç veremeyenlerdenim. çok okumak istiyorsa alsın, yazarın yararına olur diyenlerdeyim. edebiyat bizim gözümüzde çok kutsal sadece reklam kapmyanlarıyla kirletilmemesini istiyoruz diye yorumluyorum ben.
Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanını bitirdim, gerçekten çok hoş bir roman. yazı içinde de verdiğim linkte: tramvayduragi.com’da nefis bir yazı yazılmış hakkında. buraya basarak okumanızı isterim. tabii önce kitabı sonra bu yazıyı.
evet önce kitabı okumalı…
bakın ne diyor ali çolak, zaman gazetesinden?
ödülü alınca da şunları söylüyor, anar. resmen bayıldım: “Sağolsunlar jüri üyeleri beni bu ödüle layık görmüşler. Onlara teşekkür ediyorum. Türk edebiyatında çok çok iyi insanlar var. Bu yüzden ödülün bana verilmesini bir şans olarak görüyorum. Çok sevindim, çok mutluyum. Mutlu bir insan ne yapar? Mutlu bir insan susar. Ben mutsuz insanların konuştuğunu düşünüyorum ve susuyorum”