10
Tam manasına gelir. Görsel dünyanın felsefi etkinliği denebilir. Neden işitsel birleşimi olmadığı merak konusu olmalıdır. Nihayetinde bir mantığın, düşüncenin ortaya konduğu düzlemin sadece görsel kaldığına. Her yerde farklı okumalar yapılabilir fonetik olarak ancak anlam değişmez!Bu bir aktarımın hikayesi, yazı gibi, şarkılar yahut tecrübenin aktarılmaya çalışılması gibi…Evet tüm bunların alınabileceği bir zaman vardır. O güne değin ne okunan yazıdan ne sözden yahut şarkıdan anlaşılmaz gibi davranılır/düşünülür genellemesi.Ancak işitsel ve görsel olanın dilsel hafızaya göre çok adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Biri evrensel anlamda (temel hafıza ile algılanabilecek yahut hafızasız algıya müsait) diğeri ise ancak belli bir zaman dilinde oluşan birikimden hareketle anlamlandırılacaktır. Buradan hareketle bebekler bizle iletişim kuruyor biz değil denebilir.Biz sadece bir düzlemi canlandırırız. Bebek girer bizim anlaşmamızı çözdüğü oranda iletişime geçer tepkiler alır bunu dahada ileriye götürür, bu durumun periyotları bellidir ortalama bir yıl gibi (ilk iletişim sözleri).Sizce bu bir “Başarı” mı?
Bizim yaptığımız, doğayı/evreni kendimizi de dahil ve ayırt ederek simüle etmektir. Dil bunu imgeler yahut anımsatır.Dil matematikte olur nota da argo da! Fonotiğini bulunduğu bölgeden alır.Matematiği hepsinden ayıran bir bilgi tarihi ortaklığıdır, nota’nın babası ve anası olmasıdır. Kesinlik içeren bu dil temel bilimlerin hepsine sirayet etmiştir. Yazı bilimde oluşan dizgi, paragraf, mısra, sayfa vb. pek çok mantık matematikseldir.Her şeye az yada çok girer çünkü evreni tanımlama simülasyonu mantığı dil’in de ana sancısı, doğma nedenidir.Modern dünyanın ve egemen kültür kavramının yarattığı/dayattığı “Tek, ortak kültür”, estetik ve beğeni vb. çoğaltılabilecek bir ortak algı evreni inşa eder. Aynen Matematik dünyası gibi. Sayısal teknolojilere değil lafım, sadece mantık önermemden hareketle benzerliğin kaynağını ve sonucunu öngörebilmek/miz adına!Risk hesaplamalarının çok büyük değer yaşadığı, sadece bireylerin değil ülkelerin ortak kredi notlama şirketlerinin eline kaldığı bir ortak sermaye piyasasının içinde vücut buluyoruz. Ekonomi de bilgi gibi tekel altında!“Koy götüne” lafı önemli. Aksi çilekeş olmak! Hadi ya bunların numeroları ne olmalı ki? Sorusu sonuna kadar bir bağımlılık demektir, sistem bunun üzerine inşa edilmiştir, edilmektedir “Addict”!Akıl var yani dünyada, sandığımız gördüğümüz ebleklikler sinsilesi bireyin sıfırlanması gibi addedilmelidir, odur!Komik ancak gerekli olan kültürel etkileri tamamen almaktan geçiyor. Almaya artık gına gelmeli tabiri mümkün ise.Yoksa korku politikaları fena çalışır. Bakın saldırının da temelinde yatan korku bir izolasyon bir “Soyutlanma” uyuşturucusu yan etkisidir. İstek tamamen uyuşturucunun da etkisine parelel olduğu gibi varoluşsal bir ızdırap gözü ile de bakılabilir. Konuyu buraya kadar takip edenlere teşekkürlerimi ileterek açmak istiyorum;

Akhenaton-Kafa yapar kendisi... İlaçta olur...
Akhenaton-Kafa yapar kendisi… İlaçta olur…

Dair
Uyuşturucu da dahil uyku ve aşk gibi ruh hallerinin felsefi, ön koşulsuz (ardılı düzleminin içrek soruları ile) “İnsan” tanımına…Ahlak ve yargıların giderek gelecek kaygısı ile bastırılan “Diğerleri” kavramının insan benliğinden çıkarak çevreden etkilenimi/inşası (tüme varım) ve erk’ten çıkarak egosal bütünlüğünde toplumun maruz kaldığı etki üzerine gerçekleşen tersinir yapılanması (dolaylı-tümden gelim). Ortasında varılmayan ancak nefesi alınan, heyacanı damarlarında hissedilen olgu ise “Aşk” olarak karşımıza çıkar. Aslında bunun nedeni ayrılık veya karşılık görememe durumunda ortaya çıkan krizin de sebebidir. Soyut’lanmak, dünyayı bir yerde, şeyde, kişide bulmak. Kişide bulmak herkezin beğenisi üzerine gerçekleşen en büyük arzusudur ve diğer aşkların yanında ezici bir üstünlüğü tarihe damgasını vurmuştur. Özgür irade bu soyutlanmanın karşısında durabildiği için insanlar heyacan tanımını ulaşılmaza dönüştürmüştür çoğu zaman şiirlerde dahi…Hiç yaşamadığımı belirterek/anlamaya çalışarak,Bir eroin bağımlısının bu aşk hadisesine yaklaşıp, tadından/keyfinden geçmesi, oluşan ardılı isteklerinin nedeni işbu soyut kavramıdır diye düşünüyorum.Fikrimin destek aldığı yaklaşım kriteri bağımlının malzeme sıkıntısına düştüğünde geçirdiği krizlerdir. Neden yanıbaşında bulunsa nadiren kullanabileceği belki aralıklarını kendi belirleyebileceği halde iken bulamayınca düştüğü endişe ulaşma zorluğu yine yeniden soyut kavramının dışında ve malzemeye ulaşma çabası soyut kalınca sinirleri had safhada bozulur. Sanırım ki bir paket eroin kullanıcısı ile konuşarak onu reddetse, bu güce sahip olsa idi baskın erkek egemen toplumun kadına yaptığından daha azına layık görülür idi. Zannederim ki uyuşturucu tedavisi eğer kişi istiyor ise ancak “Aşk” tedavisi ile mümkün kılınabilir…Bu bir tedavi değil kısaca daha büyük bir haz olmalıdır ayrıca belirtmeliyim, keyfi öldürmek insanı öldürmektir bir bakıma… Böcek toplum uygulamaları da ayrıca dünyada görülmüştür. Bkz. Düşünmeyen daha iyi yönetilir, arıza çıkmaz…Anlaşılan o ki, aşk yaşayan hemen herkez aslında büyük ve sağlam bir uyuşturucu ile tanışmış oluyor ve hayatta kalma çabası veriyor, adına körpelik te deniyor birde… Olacak iş değil, neden? Bilgi düşünce yapısını şekillendirir ancak düşünce bütüne yayılamaz ve çelişkiler içerir ise sağlam mantığa oturamaz, kısaca felsefe yapamaz.Tedavi de diyebileceğimiz soğuk karşılaşma “İstenmeme”, “İstememe”, “kendine değer verme veya hakkını verme girişimi” olarak düşünülebilir. Makul olarak aşkın haz halini toplumsal beğeniler ve karşı çıkışları ile psikolojimize borçluyuz. Bu zihnimizin zaten sağlam bir uyuşturucu/en sağlamı hatta ta kendisinin serbest dolaşımı anlamına gelir.Kişi aşk tanımının ardında kendinin yattığı gerçeğini eninde sonunda kavramak durumundadır. Maalesef zahmetli ve acı dolu kabullenişlerimizin bize verdiği, vereceği hazdan habersiz oluşumuz asıl tedavi edilmesi gerekenin felsefi cahilliğimiz ve olgunluk tanımına dahil olmanın kaçınılmaz bir insanlık olduğunu, insan olmanın gerçek tanımını yaparak yaşama zorunluluğumuzu hatırlatır. Örnek olarak felsefe arızası taşıyan kişi, inisiyasyon yahut Budist’lerin soyutlanmaları yine aşk doğuracağından kimi yerlerde tedavi olarak görülür.Gerçekten bu soyut kavramını bu derece iten bir bırakıp gitme isteği, ohh be, rahatım burada ne bu koşturma hali ise insanlar mutsuzdur diyebiliriz.Unutmadan odamda bulunan afrikalı müzisyen biblosundan bahsetmeliyim,Odama yerleştirdiğim biblonun yere düşüp bir kolunun (tamtamına vurmaya hazırlanan pozisyondaki elinin bağlı olduğu kol) kırılması ile tablo netleşiyor. Bunu kendimize yaptık, çünkü hiç’e sayabiliyoruz. Bir yolunu bulup hiç’e sayabiliyoruz, mantığı çökerten bir sistemin sırf teba kalması, köleleştirilmesinden başka nedir bu? Bu mu bizim bakış açımız gerçekten? O halde tek bir çıkış kalıyor elimizde gerçek bir güç “Anlayış”, kavrayış yahut “Aydınlanma” diye tabir edilen felsefe her şeyi ile. Bunun için objektivitenin dahili insan zihin yapısının mantıklı çalışması için gerekli olan hoşgörüyü sağlanması adına yine “soyut”layabilmek tabiri mümkün ise bir “Hiç”e saymak bilinç dahilinde. Bizi batıran her şey çıkış için yeterli özü barındırıyor görüldüğü gibi.Kelleyi koltuğa almak terimi çözüm için gereken samimiyeti, duygusal bir sıcaklık sanmanın dışına iterek soğukluğu ile kavrayabilmeyi bir sevgilinin artık seni sevmiyorum sözlerinin onun samimi sözlerinin soğukluğu karşısında “İnsan”laşabilmesini sağlamaya yeter. Bu cesaret ister ki kahramanlarımız eksik değildir zaten. Maharet cesaretin aslında korkuların bilindiği üzere geliştiğinin yani insan bilmediğinden korkar masalının unutulmasından başlar aslında. Bkz.merakBu ölümünde başlangıcı olabilir e dualizm nedir?Dualizm zamanın aşılamaması durumudur, kısaca yanlış anlamak olarak tabir edebilirim.Akıl ise gerçekten öngörü taşımak zorundadır, zaman?İşte merakın cesaret ister olmasının temel nedeni, akıl yoksunluğu. Merak cesaretin canına tak etmenin ta kendisidir. Bu güçtür. Korku bildiğinizdir lafımı bir kez daha hatırlatmakta büyük yarar görüyorum. Hiçtir bilinmeyen/düşünülmemiş/hayal edilmemiş…Saygılarımla bebek wassago2000