Soldaki beyaz olan a benziyordu iştee:)
Soldaki beyaz olan a benziyordu iştee:)

İlk önce bana bu anımı hatırlatan ve yazıma esin kaynağı olan pillibebekuykuda’ya teşekkürlerimi sunmak istiyorum…Geliyorum sadede…İki hafta önce arkadaşların akşam çıkma ısrarları üzerine dirhem, çekirdek hesabı tiril tiril bir şekilde evimden çıkıp, asansöre seyirttim. Buarada çantamdan arabanın anahtarıydı, sigara paketimdi, cep telefonumdu aranıp taranıp elime en yakın yerlere koymanın telaşındayken asansörün dingdong sesini duydum sonunda. Hevesle arabama seyirtirken, nerden bilebilirim ki hem çok komik, hemde koskoca bir fiyasko bir günümün olacağını…Neyse bindim arabama attım vitesi 1, 2, 3 derken….. Dedim bu kezban halle gitmeyeyim. Önce bir kuaföre gideyim de yakında örgü olacak kaşlarımı aldırayım bari… Kuaförüme doğru seyirtirken miyavvv, miyavvv die bir ses. Allah allah nerden gelir ki bu ses. Neyse, tınlamadım ilkinde, açtım müziğin sesini, yaktım sigaramı gidiyorum kuaförüme… Buarada kulağım seste, ama yok Şahika garipten sesler bunlar, bak kaç gündür evden çıkmıyorsun sokaktaki sesler bile yabancı geliyor sana, olacağı bu. Bildiğin kedi işteee her sokakta 5 tane olsa tamamdır, bi tanesi miyavlar herhalde…:) havalarındayım…Neyse geldim kuaförümün sokağına dar bir sokak olduğu için trafik kitlenmiş durumda bu arada ön, arka, yan nereye baksan dört tekerlekli ayağı yerden kesen cihazlardan görmek mümkün.(tabiki arabalar) Durdum bende sıkıldım debriyaj dı, fren di. Kontağı kapadım, çektim el frenini beklemekteyim o sırada yanda bir erkek kuaförü gördüm (berber) üç amcam atmış sandalyeleri dışarı, tüttürüyorlar sigaralarını, derin sohbetteler. Bir ara şişe camı genişiğinde gözlükleri olan bir amcayla göz göze geldik. Amcam, en kambur halini takınarak geldi yanıma küçük adımlarıyla… O sırada bir gülme geldi, sinir bozukluğundan tabiii. Trafik kilitlenmiş, ya kuaförde de sıra varsa, ya geç kalırsam, bu koca gözlü amca da kim, hele bu kedi sesi! Bak hala miyavlıyo siniriyle gülmeye başladım bir kere. Bide bunların üzerine amcam ‘ne o kızım veteriner falan mı arıyorsun’ demezmi. İşte kopuş anı başladı bende. Duyulmaz bir sesle önüme bakıp HAYIR! Tek temennim kaşlarımı aldırıp bu sokaktan çıkmak be amca dedim. Sanırım o ruh halinden ötürüydü bu kabalığım. Neyse yok amca veteriner aradığım falan yok, hem zaten bende kedi yok ki. Dedikten sora. ‘İyi de bu ses senin arabadan gelmiyor mu be kızım’ demezmi amcam. İşte orda jeton düştü. Ya benim hayvansever kardeşim Merve eve alamadı da koydu arabaya zavallıcığı, ya bu manyak tavanda tutunacak yer aranıyor inemiyor….. Sormadığım soru kamadı arkadaşlar, torpido gözüne bile baktım vallahi…:)Amcam eskilerin adamı yaaa, ‘yok kızım yok, bu kesin alttan biyerden girmiştir senin arabana ozaman’ dedi. İşte o sırada anladım ki; benim arabanın içine haylaz bebecik evini kuruvermiş. Şimdi de sıkılmış zavallı avazı çıktığı kadar bağırıyor. ‘Çıkarın beni burdaaaaan, bu kadın çok gürültülü müzik dinliyoooor, bi rahat vermediiiiiiii’ die.:):):) Kalakaldım sokakta. Arkamda milyon tane araba, korna sesleri, siz hesap edin artık. Amcam döndü arkaya bir dakka evlatlarım demezmi. Buarada diğer amcalarda bize doğru seyirtmekte. Girdik amcalarla arabanın altına. Önce yerini bul bulabilirsen, sonrada çıkar bakalım çıkarabilirsen.:):) arkamdaki şöförlerde yardıma indiler sağolsunlar, toplucanak çıkardık kediciği gün yüzüne. İçirdik sütünü. Nasıl bir güzellikti anlatamam. İçim eridi ona baktıkça. Ama annem almayacağı için eve götüremedim. Berber amca ‘ver bana buralarda koştura, koştura büyür. Mahallemizin bir kedisi daha olur’ diyiverdi. O sırada nasılda kanım kaynadı koca gözlü, kambur yürüyüşlü yardım sever adama. Verdim, adının Niyazi olduğunu öğrendiğim adamın kucağına bebeciği hemen. Adınıda traş köpüğünden esinlenerek Köpük koyduk. Şimdi arada geçiyorum Niyazi amcanın sokağından selam veriyorum ‘gel kızım bi çay ikram edeyim’ diyor. Sevecenlikle. Haylaz köpüğe bakınıyorum, mutlaka bir yerlerden çıkıveriyor. Koşuşturuyor haylaz, haylaz.İşte, her işte bir hayır vardır die boşuna dememişler. Ne kadar kaşımı aldıramasamda, ne kadar elim kolum pençe izleriyle dolsada, ne kadar bembeyaz eteğimin üzeri emvay çeşit lekeyle dolsada, ne kadar arkadaşlarımın yanına geç kalsamda… Niyazi amcaya bir arkadaş, minik Köpük’ede bir ev bulundu işte. Banada kırk yılda bir dükkanının önünden geçtiğim zaman oturup çay içeceğim, selam verip, selamını alabileceğim bir dost kazandırdı bu vesile…