Satış & Pazarlama bölümünde temsilciydi çalıştığı şirketin… Uzun, dalyan gibi bir boy uzunluğu bu görev için giymesi gereken takım elbiseyi layığıyla taşımasına yardımcıydı.Hayatının aşkını arıyordu gerçi hala ama aslında tüm hayatın kadınlar tarafından verilen kararlarla yürüdüğünü bildiği ve bu durumu bir türlü içine sindiremediği için de bir taraftan mesafeli duruş almıştı karşı cinse…Annesiydi ilk karar veren kadın hayatında; oğlum; tıp, işletme, mühendislik… Bunlardan birini oku, rahat edersin, karını çocuklarını rahat ettirirsin diye kafasının etini yiyip, gireceği fakülteye karar vermişti. Öğrencilik hayatında da bu yönlendirmeler devam etmiş, kimsenin kızına söz verme, elalemin kızları ile gönül eğlendirip başımıza iş açma diye eşlik etmişti kadınsı öğütler!Üniversitede ilk ciddi (!) kız arkadaş; o da yönlendirmek istemişti bu genç adamı ve bu genç adamın 2 arkadaşıyla paylaştığı bekâr evlerini organize etmeye çalışıp, temizlikçiler tutup, ev yemekleri pişirmek suretiyle anaç bir sıkıntı yaratmıştı ruhunda… Bu sıkıntı da büyüyü ve ilk aşkın o dokunulmazlığını kaldırıvermişti bir anda…Sıyrıldı kolay olmasa da fazla anaç bu sevgiden, görüşmedi… Bu kararında en azından, kadın karşısında kararlı olmalıydı, başardı da… Şimdi hatırladığında ve nasıl başarmışım bu kararlılığı göstermekte dediğinde cevap, okulu bitirmek idealistliğine kendini vererek kurtulduğunda idi.Askerlik… Tekrar eve alışmalar… Hayatının o evresinde de aile kadınları tarafından kocaman gül desenleri olan yeni yatak-nevresim takımlarının döşendiği odasını organize edişlerini izleyip; teşekkür ederek, istemeye istemeye o yatakta yatmak zorunda kaldığı geceler…İş arama bunalımlarına eşlik eden birçok kısa ömürlü ilişki oldu tabii. Ama yapı olarak ruhu istemiyordu tek gecelik aşk avcılığı, sadece arkadaşları ile içmeye gider oldu sonra, onların hep yalnız mı dolaşacaksın yok mu oğlum laflarına aldırmadan…Nihayet küçük bir şirkette iş…Bir yıl kadar bir zaman geçtiğinde fark etti santraldeki kızında öğle yemeklerinde onca boş yer varken kendisinin yanına oturup gülümsediğini…Dürüstçe söylemek lazım ki; kızın o harika yüzü ve tezat bir şekildeki müthiş mütevazılıği değil, sessiz oluşu ve hayatını o çok organize eden kadınlardan olmayacağı belli birisi olduğu için çekici gelmişti ona…Yemek sohbetleri, sokaklarda yürüyüşlere, ev köşelerinde kısık sesle yapılan sevimli ve romantik telefon görüşmelerine uzanmıştı…Geçen iki yıldan sonra ikisi de değil; ilişki bir hesap soruyordu artık onlara:- Ne zaman evleneceksiniz?Bu beyinde eko olarak duyulan soruyu erkek olarak kendisinin kıza sorması gerektiğini biliyordu…Uygun bir ortamda, ağzını arayıverdi, kişilik yapısı olarak çok romantik beylik evlilik teklifi edemeyeceğini kız da bildiğinden bozulmadı direk teklif almadığına… Olumlu cevap verdi: ben de senden hayat boyu ayrılmayı hiç düşünmüyorum zaten diyerek…Birkaç aklı başında aile yemeklerinden sonra; kıza gelen evlilik arifesi gelin adayı halleri iyiden iyiye belli etmeye başlamıştı kendini…Her şeyi nasıl istediğini anlatıyor, bunu yaparken de sanki çok mühim mallar sipariş ediyordu sırasıyla alt alta isteklerini sıralıyor, insanın sinirini bozan bir mantık silsilesiyle ev eşyası bakıyordu. Evimde şu olsun bu olsun diyor, evim derken evimiz diyemiyordu…Genç adam bu nişanlılığı; bu kızın kendisi için ne kadar iyi bir izdivaç olduğuna inandırmak suretiyle yürütmek iste de, üniversite yıllarındaki kararlılığı aklına geldi ve bir an : -Neden olmasın, niye bir kez daha yapamayayım? O zaman daha toydum, buna rağmen dik durdum diyerek karar verdi bitirmeye…Kız çok üzüldü duyunca; ama eşyalar, onlar ne olacak diyebildi? Hala evimiz anlayışı yoktu, üzüldüğü çok başka bir şeydi…Bu cevabı alınca içi rahatladı genç adamın, doğru karar dedi içinden…Ama birden yüzü düştü;Eve gidip bir kadını daha ikna etmesi gerekecekti hayatında yine bir karar aldığı için…