Acayip bir müzik zevki var bizimkinin. Renkli bir kişilik baştan sona, tamamen…Bir cd koleksiyonu var aman aman. Şimdiye kadar bir dinlediğimizi ikinci kez dinleyemedik, arşiv o kadar geniş ki… Evde bir ses sitemi var, görmek lazım. Tamam para olur ama, her şeyi mi araştırıp en uygununu uygular insan? Tüm evde tek sistem 4 katlı evin her odasında aynı müziği net ve kesintisiz dinleme imkânı.Akıllı sistemin her evin her yerinde mevcut olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Perdeler, kapılar, garaja giriş, eve gelmeden evin ısıtılması, sayaçların otomatikliği-su basması ihtimali yok-, sinema sitemi dahi akıllı sisteme dahil.Evde eflatun ve mor hakim. Bence bu adamı bana direk tanrı göndermiş olabilir. Farklı yönlerimiz yok mu? Tabii ki var: müzik zevkimiz örneğin. Trans dinlemiyor ama öyle bir müzik seçkisi var ki, yine de çok hoş bulmaktayım. Sonra gittiğimiz mekanlar, bana kalsa on senedir aynı mekanlara gidiyorum, bir on yıl daha giderim. Gittiğimiz yerler elit olmanın yanı sıra oldukça rahat mekanlar. Kasılmıyorsun. Nasıl davranacağını gerektiren hiçbir durum yok.Ya bir adam da bir şeyden anlamasın, hiç mi hava atamayacağız? Evinde bir odasını sinema salonu yapmış bu yaratık. Direk beyaz duvardan izliyoruz filmleri. Avrupa film arşivi var desem, şaşırtıcı olmayacak sanırım…Geçen gün aynen benim sevdiğim gibi, dantelli kırmızı çamaşırlar almış bana. Deli, yanında uzun kırmızı topuklu ayakkabı almazlık etmemiş. Üşürsem diye kırmızı ipek, muhteşem bir sabahlık desem…Ah, beynimi mi okuyor acaba diye düşünmüyor değilim..En çok hoşuma giden durumlardan bir ne? Hani erkeklerde bir hal vardır, her gece istisnasız seks isterler. Vermeyince, canınız istemez o gece, surat asılır, düşer mod… Üstelik bunun kaprisi de olmaz. Bunu ikinci kez tekrar edersen, ilişki tehlikeye girer, gözü dışarıya kayar… En sevdiğin de yapar bunu, pek rahat, pek rahat bir tavırla…Bunda mı nasıl mı bu mevzu, yok efendim, o denli anlayışlı ki, insan bu kadar benzerini bulur muymuş?… iki yıl süren ilişkimden çok memnumdum ama tanrıya dua ederdim, ‘Seks yapmanın benim tercihim olduğu günler ver bana tanrım.’ diye. Bu yorucu bir durumdu. İstesen dahi, bu zorunluluk halinden soğuyorsun… İlişkinin başlıca saçma sapan bir düşmanıdır bu hal. Katlanamadığım bir mevzudur. Alemi derya olsa, o an bir soğukluk geliyor. Üç saat sevişeceksem normalde, oluyor on üç dakika. Ya hiç mi kapris yapmaz bir adam böyle bir durumda, yok. Tam tersine bir sarılıyor bana, huzuru hissetmeye devam edeyim diye uyumayı erteliyor erteliyorum.. En sonunda sızıyorum. Belki daha az uyuyorum ama mutluyum. Bu çok güzel bir duygu.Ne enteresan, insanın şansı açılır mı karşısına aşk çıkınca? Her şey iyi mi gider? Ama bir yanıyla tamamiyle mantıklı: dünyayı olumlu görürsen olumlu olur ya, evrensel bilinci etkileme hikâyesi. Aynen öyle. Bir şans, hadi hayırlısı. Şükürler olsun, biz bu mutluluğu hak ediyoruz.Beni bir sinir edecek tavrın olsun, değil mi? -Bu arada iyi ki, böyle. Şimdiye kadar pek aradım bu hali.- İşten geliyor, adam yorgundur, keyifsizdir, hoş olmayan bir gündür vb.. Ama değil. Evet, öyle bir gün yaşamış olsa da yine anlayışlı, yine bakımlı, yine zevk sahibi, erdeme ulaşmış bir yaratık.Ben onunla olmadığım gün uyuyamıyor. Dönüp duruyormuş. Ne hoş bir durum. Çok özledim bu hali. Aslında hiç yaşamadım ki… Ama hep arzu ettim, beni böyle seven ve sevdiğini böylesine sunan bir adam.Her yerde elimi tutacak illa. Çok hoş. Geçen gün konferanssı var bizimkinin. Konuşma yapacağı salona girdik. Hey allahım gazetecilerden tut, arkadaşlarına kadar bir kalabalık. Herkes bizimkini dinlemeye gelmiş. Gurur verici bir durum elbette. Nasıl güzel, adam konuşma için sahneye çıkana kadar elimi bırakmadı, yüzünde hafiften bir tebessüm. Sol eliyle tutuyor, tokalaşabilsin diye. Hiç çekinmiyor ‘Millet görür, hemen başlarlar bin türlü dedikoduya’ diye. Pek rahat. Bu rahatlığı da, ayrı bir huzur vermekte ilişkiye. Beni kabul ettiğini apaçık ifade eden bir hali var. Tabii, şımarıyor insan. Sahiplenildiğini duyuyor her hücresinde. Hal böyle olunca, bu hoşnutluk -bahsettiğim gibi- tüm bakış açına yansıyor. Hayatı algılaman başka oluyor. Olumlu bir hal alıyorsun. O zaman da, işlerin de oldukça yolunda gidiyor. Millet, ‘aşk yaramış şekerim’ laflarını duyuyorsun ve yalan olmadığını pek tabiî ki bilmektesin.O olunca an duruyor… Zaman duruyor, akmıyor…Saat geçmiyor: hani uçakla bin km hızla giderken hareket etmiyormuş gibi gelir ya, aynen öyle. Benzer bir durum. Öyle yoğun yaşıyorsun ki, an duruyor. İşte, zamanın sırrı bu. Her şeyin yanıtı gene hissetmekte, gene enerjide, gene insanda yatıyor. Madde de enerjiden başka bir şey değil sonuçta. Sarılıp kalıyorum ona. Gün boyu, benim de onun gibi yüzümde hafif bir gülümseme, hoşnutluk halli mevzu bahis.Kendine has bir kokusu var. O koku beni bitiriyor. Tüm bedenini ufak ufak, teker teker, hiç aceleye getirmeden koklamayı seviyorum. Ardından küçük ısırıklar az önce bahsettiğim hücrelerin her birine, özel muamele… Sonra o bedenin benim olduğuna inanmak ve bunu benliğimin ta derinlerine kanıtlamak için dudaklarımı gezdirmeye başlıyorum usulca, acelesiz. Sorgusuz, sualsiz. Saate bakmadan. Saati unutarak, yorulmadan. Bana kendini bıarakıyor ve benliğimin ona sunduklarıyla ilgileniyor. Sorgusuz, sualsiz. Saate bakmadan. Saati unutarak, yorulmadan… Sırası olmadan, sıkılmadan. Her an, onu ilk gördüğümde nasıl etkilendiğimi düşünmeden edemeyerek sarılıyorum, içime bastırdıkça kadın olmak bu olmalı diyorum ve itiraf ediyorum: ilk kez kadınım.GÜÇLÜ BİR ERKEK. Sımsıkı sarılıyor, şimdiye kadar hep düşlediğim gibi. Gece ve gündüz, günler birbirini, aylar birbirini, yüzyıllar birbirini kovalarken hiç aralıksız, sımsıkı sarıldığını; mutlulukla, huzurla hissediyorum. Eskiyi özlemlememek, düşlememek, zaman zaman aklına gelmemesi öyle güzel ki… Böyle bir şey de varmış. Artık sokakta sarmaş dolaş yürüyenleri kıskanmıyorum. Çünkü biz daha fazla sarmaş dolaş dolaşmaktayız.Beni beğendiğini öyle belli ediyor ki, şımarıyorum daha önce hiç şımarmadığım gibi. Beni ailesiyle tanıştırdı, ‘Sevgilim, her şeyim’ dedi. Söylediği cümleye bak. Âşık etmeye uğraşsa bu kadar olur. Çok kibar, nasıl anlıyor kadın ruhundan. İncitmeye kıyamıyormuş gibi davranıyor. Lakin çok önemli bir mevzu var: severken bunaltmıyor kesinlikle. Günde bin kere arayıp, lafı geveleyip, gereksiz şeyler söyleyip, aramış olmak için aramıyor. Buluşalım deyip, ot ot oturmuyor. Ruhuma hitap ediyor. Beni ezelden beri tanıyormuş gibi. Ona kendimi anlatmam o kadar gereksiz ki… Tanrı dualarımı kabul etti, şükürler olsun.Düşünebiliyor musun, birlikte yazı yazıyoruz sessizce. Saatlerce. Böyle bir uyum nasıl yakalanır? Tatile gittik, bilirsin tatilde sürekli beraber olunca bir müddet sonra insana fenalık basar. Özellikle yalnız yaşamaya epeydir alışmış bir insan oğlu için. Önemli bir mevzu vardır, insanlar birlikte de yalnız kalabileceği zamanlar yaratabilmeli. Bu çok önemli. O zaman zenginleşir ilişki. İç dünyamı yaşamazsam dışarıya ne aktarabilirim ki? Oturup saatlerce, sessizce, huzurlu bir şekilde yazı yazıyoruz. Bunu paylaşabilmek öyle hoş ki… Sevişirsin, konuşursun, yemek yersin, bir çok şeyi paylaşabilirsin ama ürettiğin zamanda birlikte geçirebiliyorsan, o kişiyi kanıksamışsın demektir.
yorumlar
güzel tüyolar var, aldım mesajı…
allahhh allaahhhhh
kız hayatını yaşıyo bee
bu yazdıklarını tamamen tersi de benim öküz oluyo maalesef. bilmem kaç milyonda 1 tane erkek gelmiş seni bulmuş, allahın en sevgili kulu olma bu olsa gerek.
“Daniel Steel mezarında ters dönmüştür eminim. Seksi bir kurgu diyeceğim ama hakikat olmasından korkuyorum. Yazının çıktısını alıp koğuşa astım. Endırsın maundan yapılma yazı masasına oturup Elle dergisine “O” var mıdır, varsa nerdedir?” diye bir makale yazdı. Nörs Merienn göğüs altlarına sıcağa karşı vazelin sürdükten hemen sonra fakslatacak yazıyı. Astral’ın yazısını da referans gösterdi.“O” diye bişi yoktur, boşuna gönderme ver o kâğıtları patates baskıda kullanırız dedim. Bana tokat atınca bende elimdeki çakmakla (!) kaşlarını yakıvermişim gayri ihtiyari; itiş kakış oldu tabii. O bakımdan şu an pek müsait değilim beni bağladıkları kayışlardan mütevellit. Kop’a söylüyorum da o yazıyor Allahtan.İşin özü,Bu yazı warnocklansın. Olan var olmayan var, genç kızlarımızın beyinlerini ütopyalarla yıkamayın. Kara ütopyadır bu. Yazıktır günahtır. Dantel neymiş, projeksiyon, Avrupa sineması koleksiyonu neymiş? Şık şeyler değil bunlar. Anarşizm gün yüzüne çıksın, isyan çıksın, ben lökosit sayımı yükseltip apandistim patlamış numarası yapar kaçarım koğuştan bir şekilde.Yeter ki hareket olsun. Bu vesile ile Antroya şiddet uygulayabilirim, sabahlara kadar bunun planını projesini yapıyorum.Astral’ın sevgilisi elinden alınsın, sevgisi bölünüp yurdun dört bir yanına sevgi fukarası bireylere paylaştırılsın.Endırsın kapat gaganı canım, bağlıyım ama sonsuza dek sürmeyecek bu. 357 Magnum kafatasını deler geçer bilirsin. Acımaz..Acı çektirmez..Yani..Gidelim Kop yavrum, daha elektrik seansı var. Gecikmeyelim..”Le Sorcier…
Lesör, nick sürümünden kazanıyosun bebeem, al şu nick i gel geri de, bakalım icabına..Astral senin endırsın ı kapmış hayatını yaşıyor..Apandist in kıskançlığından patlıyacak..Patlarsa fena olur..Yanında da değilim..Yetiştiremem seni hastaneye..
ayy nassı rahatladım yukardaki yorumu okuyunca
bence “O” bunların tam tersi. astral bu yazıyla “O”na olan tepkisini dile getirmiş. (kendimi böyle avutayım bari)
pardon da, harbi öküzmüş senin ki de…
galiba..Sürekli erkeğni elle tutma çabaları gösteren arayış yorumlarıyla, bir hayal ürünü olan bu yazı arasında inanılmaz bir çelişki var..Yazı sonuçta, bir yazı, hayalleri gerçek olur umarım, yoksa uma uma, döner mum a..
zaten asabım bozuk kop, beni daha çok tahrik etme
valla mı diyon…
hem valla hem billa
salla o öküzü yaw, okusun bu yazıyı da insanlık öğrensin biraz…
uzatmaları oynuyoruz zaten, yakındır
bitir maçı bitir, son dakka golü yersin mersin…
yazının etkisi ve senin gazınla şu an itibariyle bitmiştir kop, yaşasın özgürlüüüükkkk
brava, budur…işte güçlü ve zeki kadın,
Gelen gideni aratmasın başka bişey istemem,
hani ıssız bir yoldan geçerken…
hani, hani bi ses duyar ya insan…
baştan başlayalım, o zaman;Seni düşündüm dün akşam yine,Sonsuz bir umut doldu icimeBir de kendimi düşündüm sonraBir garip duygu cöktü omzuma,Kalk omzumdan, fındık..
kalkmam ben yerimden memnunum
peynir meynir verdin tabi dün, saman maman, gider mi şimdi, ye fındık ye..
O zaman, Anthro nun omuzunda otur, onun resmi var o şekilde..
Benim anlamadığım olay.. yazıyı okumaya başladım ve beğenilenin bir erkek olduğu zannıyla yazıdaki kelimeleri adımladım. Ama beğenilerin insana özgü değil de bir metayaya özgü iltifatlar olduğunu farkediyorum. “otomatik sayaç, home cinema sistemi, 3000 cc motoru olan bi cabrio. hallaam! tam bana göre bi erkek.” ilginç bi beğeni yaklaşımı.neyse devamını daha okuyamadım, ama altta Le Sorsier nick’li bir korsan yorumcuya rastladım. Kendisinden herhangi bi şiddet görmediğimi buradan açıklıyım..
Omzuma herkesi almam ben ya.Kim oturuyomuş omzuma bakiim?
Yani sen şimdi yazının kahramanın bu adamcağıza değilde maddi varlıklarına mı aşık olduğunu söylemek istiyorsun..Öyle ise acınacak halde Mr. Gözlerimdolarkulaklarım mark..
anthroya gitmem için kamamber yada emental olması lazım
antröde taze kaşar var. 5 para etmez, yağlı yağlı…
Olur mu canım. sonrasını da okudum az önce. Ardından iyi seviştiğini de demiş. 3000 cc’den kasıt bu olabilir belki. Hem elini tutma olayına da katılıyorum. Bence de, en güzeli o. Eller vıcık vıcık terlese de ben de bırakmam eli.Sinema odasında bile tutarım 2:15 dakika boyunca. Orda zaten klima vardır gerçi. Özel el kliması.
Moderasyonun yazdığı notu yeni gördüm, aşağıda siz gördünüz mü?:)))
kızın aşk hayatını irdelemek size mi kaldı antrö bey, efendi olun biraz…
aranıza giren ne çok şey varmış..çıkarın onları..yazının hepsini okumaya gücüm yetmedi..ara ara okudum..ama kendisine has kokusu olması beni çok şaşırttı..zira, son zamanlarda tanıştığım erkeklerin çoğunun başkalarına has bir kokusu vardı:):)..demiştim hepsine kendinize has bir koku edinin diye..insan olmanın dışında ne yapacaklarını bilmiyorlardı..sex istemek ve vermekte garip kavramlarmış..aman banane.
Neyi irdeliycee mi sana mı sorcam Kop Bey?
hayır bana sormucaksın, ben sana mı soracam yazacağım eleştiriyi, antrö beyğ
Biz size gravyer verelim, o zaman..
yööö! neyi eleştireceğimi soracağıma ben sana sormaycam ki sen de bana sorasın. Yazı sahıbısının cevabı olabilirdi belki ama birazdan gideceğim için olası cevabı da göremeyebilirim.
senin omzundan zehir olsa yerim, pillibebekkuyuda
Bu arada yazıyla alakalı bir not iliştiriyim. Bir erkek olarak, kişiliği 500 bin yada bilmem kaç papel olmayan erkeklerin olumlu özeliklerini sayarken bence başka noktalardan saymaya başlayın. Sonra pis erkekler size hafif kadın nazarıyla bakabilir.Mesela ben pis bi erkeğim. Yazıya başlar başlamaz bu şekilde bir olumlamayla başlanmasını irdeler oldum hemen.
Evini eflatu ve mor ağırlıklı boyayayn bir adam ?İnsan yazar da bu kadar yazmaz ki canım. Zırvalamanında bir sınırı var.
“Evini eflatu ve mor ağırlıklı boyayayn bir adam ?İnsan yazar da bu kadar yazmaz ki canım. Zırvalamanında bir sınırı var.”Sonradan kendi yorumuma baktım da zırvalamışım biraz 😛 İnsan kıskanır da bu kadar kıskanmaz ki canım.
çok fazla güzel anlatmışsın. belki de benim uzun zamandır dile getiremediklerimi yazmışsın. teşekkürler. bir kez daha o’nun nasıl biri oldğunu gördüm.
Kafam karıştı astral ve pilibitenbebek aynı adamla mı beraber???
betmuda aşk yamuğu.
kanıksamak işin püf noktası o zaman kokusu da dokusu da kendina has neyi varsa özel gelir.