Ayakkabılarını bağladı. Oturduğu yerden bir hamlede fırladı Phi. Yürümeye başladı. Yıllardır düşlediği gibi, ayakkabılarını bağladı ve evden dışarı çıktı. Yol, uzun ve ince bir hattı ufkuna uzanan, görünmeyen çizgiyle ikiye ayrılmış gibi; gel ve git’ten ibaretti yolculuk belli ki. Gördü ki olması gerektiği gibi, gelenleri ve gidenleri vardı yolun sağ ve solundan ilerleyen. Sağını solunu görmeyen, önüne bakarak ilerleyenlerdi bunlar. Phi de onlara bakmamayı öğrendi.Yolculuk, bir anlık kararı değildi. Sadece, herkesin bir gün bu yoldan geçeceğini düşündüğünden o erkenden yol almak istemişti, ancak ayrılma vakti beklenmedik bir anda gelip çatmıştı, tek sorun buydu. Yine de vakarını korudu. Phi, henüz çocuk denebilecek bir yaşta olmasına rağmen yaşıtlarından çok olgun dururdu. Az konuşur, az yer, az uyurdu.
Kendi yaşlarında ufak bir kız çocuğu gördü az ileride bir yaşlı adamın elinden tutmuş. Onu izlemeye başladı. Aklından geçenlerin hızına yetişemiyordu, bunu anladı kız ile ihtiyara yetişemediğinde genç Phi.Yolun kenarında, bir yakada durmadan dövüşen insanlar, savaşan askerler vardı, diğer tarafta ise zevk içinde yaşayan, rahat insanlar. Geride kalanlar yürüyenlerdi, onlar da git gide artmaktaydı sanki. Phi bunalmıştı.Arkasına bakmak istedi bir an durup; ama o durduğunda yol ilerlemeye başlamıştı bu sefer. Farketti ki aslında çok da fazla ilerleyememişti; başladığı yerdeydi! Bir an daha durduğu yerde başını ürkekçe arkaya çevirdiğinde boşluğu gördü Phi ve düştüğü dehşet onu düşmemek için koşmaya itti.Herkesin koştuğunu görünce daha bir hızlanarak, daha bir hırslanarak koşmak istedi ve koştu. Hızlanmak ve belki de ağırlığından kurtulup kanatlanmak arzuladı bu dünyadan. Anlayamıyordu insanların anlayamadıklarından kaçışını, o anlamı kovalıyordu işte bu yüzden.Vardığı yerde içini burkan annesiyle babasının kavgalarına, uzak dünyadaki savaşlara ve sokakta onu oyuna artık çağırmayan kavgacı haylazlara bir anlam ile dönecekti. Herkesin kendi dünyalarında herkesi hapsetmesine karşı çıkan ilk neferdi Phi, bu yüzden onu tarih minnetle yad edecekti.Bunları düşünürken, bir vakit önce kaybettiği yeri tekrar yakaladı yolda. Tekrar yürümeye başladı nazik bir tempoyla.
“Kimim ben?” diye haykırdı. Ona geri dönen ses ise yalnız “Kimim ben” oldu. Aldığı cevap onu tatmin etmeye yetti. O yalnızca kendini arayan bir soruydu. Artık kim olduğunu bilerek, bilgeliğin hazzıyla hızlı adımlar atmaya başladı. Birden adım adım çevresinden uzaklaşmaya başladığını, ilerlediğini farketti. Koşmaya başladı. Yoksa geç olabilir, annesi ile babası eve dönüp onu içeri çağırabilirlerdi.Korkuyu hissetti Phi, çünkü hiçbir şeyini kaybedebileceğini düşünmemişti. Şimdi ise her adımda geleceğini kazanmak için geçmişini kaybediyordu. Umursamadı, yalnızca gözünden süzülen birkaç damla gözyaşı umursuyordu geçmişini Phi’nin. O, bilmiyordu.Birden ayağı yerden kesildi ve sonunda varmak istediği “Dünya’nın Sonu’na” geldiğini anladı. Boşlukta üzün süre düşerken kendinden uzaklaşan dünyayı izledi ve dünya öküz ile balığın sırtında duruyordu.
yorumlar
Phi, philippe olabilir mi ?
philedelphia
Filippo Inzaghi
phill collins
philips
öküz ile balık =)
nazik bir tempo
fasten your seatbelt
bir hamlede fırladı
be careful
to be or not to be
to be continued
van to tri foro
philip morris o
🙂