Gümüş, günümüzde aksesuar olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır. Ayna ve boya yapımında, fotografçılıkta, bazı ilaçların yapımında da kullanılmaktadır. Bir gram gümüşten, iki kilometre uzunlığunda ince tel çekilebilmektedir. Acil durumlarda, deniz suyundan içme suyu elde etmekte de kullanılmaktadır. Asil bir maden olarak nitelnmektedir. Yumuşak olduğu için onu işleyene kolaylık sağlamaktadır.Altın ve bakırdan sonra keşfedilen gümüş, MÖ. 3000′ li yıllarda Mısırlılar, 2500’lü yıllarda Çinliler ve Persler tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Gümüş, dünyanın birçok yerinde az miktarda bulunmaktadır. MÖ. 800 yıllarında Nil Nehri çevresinde para olarak kullanıldığı bilinmektedir. Romalılar tarafından işlendiğinden, Atina’daki gümüş madenlerinden söz edilmektedir. Altınnın tersine, uzun süre toprak altında kalan gümüş, asitten etkilenerek kolayca bozulabilir. Bu yüzden eski eserlerde, gümüş eser fazla bulunmamaktadır. Günümüze kadar ulaşan ilk gümüş obje, Beycesultan’da (Denizli) bulunan “Bakır Çağı” na ait bir yüzük gösterilmektedir. Türkler’in de; Orhun bülgesinde, Altay ve Tanrı dağlarında yapılan kazılarda, gümüş işlerine rastlanmaktadır.

Tarihsel bulgular, Osmanlı saraylarında altın ve gümüşten yapılmış kapların kullanıldığını doğruluyor. Tarihçiler, Edirne Sarayı’nda II. Murat’a altın yaldızlı tepsilerde yemek sunulduğunu, kadehlerin gümüş oldğunu belirtir. Fatih Sultan Mehmet devrinde; padişah ve kazaskerin altın, vezirlerin gümüş, askerlerin ise değersiz metal kaplardan yemek yediklerini aktarır. 16. yy’ a kadar az sayıda gümüşün elimize geçmesinin nedeni, II. Murat’ın askeri giderleri karşılamak amacıyla saray hazinelerindeki altın ve gümüşün eritilmesini istemesidir. Hatta III. Selim döneminde halkın elindeki gümüşler de bedeli ödenerek satın alınıyor.

Anadolu Selçuklurı’ndan Osmalı İmparatorluğu’na miras kalan zengin metal işçiliği, 16. 17. yy’ larda İstanbulu gümüş işlemeciliğinin merkezi haline getirir. 19. Yy’ a kadar bu konumunu sürdüren istanbul’un yanı sıra Konya, Sivas, Urfa, Mardin, Trabzon ve Diyarbakır illeri de zarefeti, şıklığı ve inceliği sanatına yansıtan ustalarıyla ünlü merkezler olarak anılır. Mardin-Midyat, talkari işiyle ünlüdür.18. yy’ dan itibaren klasik Osmanlı form ve desenleri yerini Avrupa etkisiyle, barok ve rokoko formlarına bırakmaktadır. Kabartma tekniğinde güller, Osmanlı devlet arması, mimari kompozisyonlar, dökümle yapılmış çiçek, kuş, hayvan biçiminde tutamakların bu dönem kaplarında kuyllanıldığı görülür. 19. Yy sonrasında manzara ve bitkisel bezemeli gümüşler dikkat çekmektedir.

Kuyumculukta gümüş, saf haliyle kullanılmamaktadır. İşlemeyi kolaylaştırması açısından, 800-925 kalitedeki gümüşler, bir miktar bakır ile karıştırılarak işlemeye elverişli hale getirilmektedir. Ağırlıklı olarak takı yapımında kullanılmaktadır. Evlerde ise şık birer obje olarak yer alır. Mobilyalarda, tablolarda, cam ve porselen tabaklarda, sandıklarda, saatlerde ve çeşitli süs eşyalarında ek malzeme olarak kullanılır. Dekoratif görüntüleriyle eski zamanları çağrıştırmaktadır. Gümüş işletmeciliği en eski sanatlardan biri olarak, ustaları azalsa dahi, günümüzdeki teknolojik ilerlemelere karşın ayakta kalabilmektedir.

Osmanlılar gümüşü; sahan, kupa, çatal-kaşık, buhurdan, fincan rafı gibi eşyaların yanında süs amaçlı kutu, bilezik, kolye, küpe ve kemer olarak da kullanılır. Gümüş, adını verdiği rengiyle de, özellikle moda denildiğinde kendinden söz ettirir. Modacıların her yıl kreasyonlarından eksik tutmadığı gümüş rengine, ayakkabı ve çantalarda çok rastlanmaktadır. Müzayedelerin demirbaşları arasında sayılan gümüş objeler, zamanla okside olsalar da, gizemli görüntüleri ile antika severlerin vaz geçilmezleri arasında yer almaktadır.

Gümüşleri temizlemek için; ayda bir kere sıvı gümüş cilası ürün üzerine bastırılarak sürülür. Siyahlıkların çıktığı görüldükten sonra, yarım dakika kadar beklenir. Pamuklu bezle ilaç çıkarılıncaya kadar temizlenir. Diğer bil yol ise; limon suyu ya da karbonat ile ovulan gümüşün, sıcak suyla durulanarak, güderi ile parlatılmasıdır.