Ben kara bir ışıktım. Uzak diyarları terk edip gelmiştim buralara. Katran karasıydım çünkü hayatımda beyaza yer yoktu. Can kırıklarına tıklıyordum, fikirleri süzüyordum. Sizleri duyuyor, yorum yapıyordum. Sonra bir tını geldi kulağıma bana sesleniyordu. Hem yakın hem uzakta idi. Görmüyordum onu çünkü kara olduğumdan beri kaybetmiştim bu özelliğimi.”Senin gölgen yok” dedi bana.
Doğruydu, gölgesizdim ben.”Neden” demedi,”niye” hiç demedi.”Olduğun bu ise, sen olmaya devam et” dedi.
Ben” mi?
Ben
Sonra hatırladım “ben”i uzak diyarlarda “gölge”mle bırakmıştım.
Ben karayım, can yakarım, mutsuzluktur adım” dedim.
Merhaba” dedi.
Birde yağmur tanesi verdi.Şimdi buradayım yağmur tanesiyle yıkandım, gözlerimi açtım. Saf dostluğun, arkadaşlığın salt güzelliğin ne demek olduğunu öğrendim.”Ben” in her zaman içimde olduğunu, gölgemin ise saf ışıktan kaynaklandığını öğrendim. Bu ışık karşıdan gelmeliydi.
Karşımdan