Yine akşam oldu… Sensizliğin kaçıncı alkışları ve perdesi, sayamadım! Trajik bir film senaryosunda; acıları çeken karakter olarak yaşamaktan sıkıldım artık. Seni düşünmenin boyutları dayanılmazlık sınırlarına ulaştıkça biraz daha eksildim kendimden… Aylardır tek sırdaşım yazdıklarım oldu ve de yalnızlığımdan yakınmalarım. Tek celsede bırakıp gitmelerinin hüznünü kaç zaman yaşayacağıma aldırış etmedin. Ben senin gözünde bir çınar ağacı bile mi değildim, ey yar? Hunharca baltaladın ta gövdemden! Yıkılmama ramak kaldığında yardım eli arayıp durdum. Aşka ve aşkına sövdükçe durdum. Gittiğin o vakitten beri, beni her geçen gün biraz daha azaltan; azalttıkça, anılarımı yağmalayıp çıkmaz sokaklarda bir başıma bırakan bu boşluğu doldurmak nice yıllarımı almaz mı? Görmezden gelip, geçiştirdin duygularımı… Hayat boyu sürdürdüğüm, “gerçek aşk” arayışlarımı başka baharlara bıraktın… Çıkış yolu olmayan labirentler koydun önüme, aylardır içinde çırpındığım… Haklı isyanlarıma titrek bir mum ışığı oldun; ay ışığımı çalarken… Ismarladığım tüm mutluluk düetlerine bent oldun… Ben olmadın, sen olmadın, biz olmadın… Ne Gizem’miş be! Nasıl bir iksirmiş de kapılıp gitmişim büyüsüne…