hadi kalk gün dökülmeye başladı pencerendendenizler maviyi ödünç aldı kederindenhadi kalksevda akıyor paçalarındanhasret bakakaldı ardındanvuslat öksüz mü öksüzhadi kalkgüzeller güzeli bir hayat akıyoraç köpekler havlıyor sulusepkentrikotaj atölyeleri lotaryo dokuyorumut proletaryanın en eski pazubendiykenhadi kalkbir 45’lik ağlıyor ahmak ıslatan cinsindenbir acı uluyor sen reklamlara mezeykenhayat, aşk, iş, işveren, yediverenkalk artık, kalkab, imf, tüfe ve diehayatını cebre endekslemeden
yorumlar
ne diyeyim şimdi ben, harika!
Aşk başka, iş başka ..Gönlüm bir telaşta,Yine gecikmişim bu savaştaAkıl ne yaşta ne baştaaİyisi mi dostum..Sen biraz yavaşla..Koy şuraya biraz tulum, biraz da tereyağYine ,ne varsa, bu lavaşta…
brian eno…bryan ferry ile birlikte kurduğu roxy music’in mimarbaşı…bir ses operatörü… bir elektronika devi…ambient olarak isimlendirilen türün bir numarası…’70’lerde “discreet music ve “music for airport” gibiambient türünün klasiklerinden sayılacak albümlere imza attıktan sonra, “my life in the bush of ghosts”u çıkardı.bu alışılmışın dışında bir albümdü.brian eno ile david bryne bestesi regiment’ın akılda kalıcılığı ve yıllara meydan okumasındaki en büyük etken, lübnanlı “mountain singer” dunya yusin’in “uzun hava” formuna kayan vokalidir kuşkusuz.enfes (bence) bir gırtlak tınısıyla parçayı bambaşka bir atmosfere sokan dunya yusin’in vokalini the human voice in the world of islam adlı derleme albümden alıp bu parçaya monte etmekle eno-bryne ikilisi çok yerinde bir kurguyu sağlamlaştırmışlardır.vurmalıların ve gitarın yer değiştiren beraberliği, “arabic” vokalle bir araya gelince, dinleyen un ufak oluyor tabir caizse…
alâââ…
leziz, hastalara şifa niyetine:)
gençliğimi sezen cumhur önal’ın trt de sunduğu müzik yelpazesi programını seyrederek, hey, pop, melody maker dergilerini okuyarak geçirdim senin gibi dinlediği müziği bu kadar iyi analiz ederek aktarabilenini görmedim…
cevap vermediğinde de, bu övgüye/tespite (?) kayıtsız kalarak bir tarafları kalkık herif olarak, hala gitmemekle damgalanıp, “sırma saçlı” muamelesi istediğimiz zannediliyor…sevgili kopican (bu arada copykiller’ı izlemiş miydin, hayır diyorsan, izle ve hayrını gör), bu kadar da abartma, mefkud’u kanatma…bir şeyi yaşıyorsan derinliğine yaşamalısın, düsturunca musikiyi de derinliğine yaşamaya çalışmamızdandır bu gördüğün fark…belki…yoksa, ben kimim ki allah lillah aşkına!baksana, döndüm şapşaşkına!
beats and riffs ve ragni,rado,dermot “the flesh failures”…
acaba proletaryanın umuttan başka pazubendi var mıdır?