Yurtdışına gittiğinizde Ermenilerle karşılaştınız mı hiç? Fransa’da, Hollanda’da, İngiltere’de Amerika’da ya da Bulgaristan’da bir lokantada, bir kuyumcuda yada bir saatçide, iki laf ettiniz mi?… 40’lı 50’li yaşlardakiler Türkçeyi çat pat konuşurlar, onların anne-babalarıyla anlaşabileceğiniz kadar Türkçeyi bilirler. Büyük çoğunluğu 1915 olayları sonrası anadoludan o diyarlara savrulmuş ailelerin 2., 3. kuşak çocuklarıdır. Bir kısmı ise anadoludan bugünkü Ermenistan’a göç edip, Doğu Bloku çöktükten sonra batı ülkelerine yerleşen 1., 2. kuşak Ermenilerdir.İki grubun arasında belirli bir öfke farkı bulunur. Anadolu’dan batıya 1915’lerde göç edenlerin torunları daha bir samimi daha bir bizdendir. 2. grup ise yıllardır duydukları olumsuzsözler nedeniyle biraz mesafelidir. Bu anlamda kendi aralarında da bir uyumsuzluk, bir anlaşamama meselesi vardır.Bu insanların, ortak özelliği; Anadolu’da şimdilerde özlemle andığımız “sadelik, dürüstlük, efendilik ve sabır” özelliklerini muhafaza etmeleridir. İstanbul’da, Ankara’da ve hatta artık Anadolu’nun tüm şehirlerinde gördüğümüz ve bizi tiksindiren çakallık, kurnazlık, kazıkçılık, arkadan iş çevirmecilik bu insanlarda yoktur. Aksine, bir soylu samimiyet, bir soylu sakinlik içinde konuşurlar, sohbet ederler.Ne zaman oturup iki laf edip, bir kahve içseniz, kendinizi anadolu’nun 1950’lerde kalmış eski kasabalarında hissedersiniz.Göz ettikleri ülkelerde, dışlanmış, kazıklanmış, kenara itilmiş, 3.-4. sınıf vatandaş muamelesi görmüş bu insanlar, iyi-kötü kendilerini kurtarmışlar, bir düzen oturtmuşlardır.Sanılmöasın ki hristiyan olduklarından o yabancı diyarlarda yaşamayı becermişler ve ekonomik sosyal durumlarını düzeltmişler.Aksine hristiyanlık bir kenara doğudan getirdikleri aile kültürü, anne-baba-evlar ilişkisi, aile disiplini gibi farklılıklar hep başlarını derde sokmuş, uyum sorunlarına yol açmıştır.Çalışkanlıkları, beceriklilikleri ve hünerleri sayesinde kendilerini var etmiştir bu insanlar.Ve ne zaman yanlarına gitseniz, bir garip hasretlik, bir garip bizdencilik görürsünüz; uzun zamandır küskün iki arkadaşın birbirine sarılmak isteyip te sarılamamsı, gurur yapması gibi. Tam sarılamaz ama masasına da oturtur.Yemekleri, sohbetleri, bağırışmaları, kavgaları, kızlarına davranışları, oğullarına davranışları o kadar bizle aynıdır ki; insan farklı dinden olduğunu sohbet boyunca unutur. Belki tarihin derin vadilerinde bin yıl kaynaşarak bir ortak dine dönüşecektik, bir ortak dile, bir ortak hamura dönüşecektik. 1915’ler karmaşası kesti önünü, 1915 karmaşası yedi bitirdi.Şimdilerde, aldanmayın soykırım yasalarına, aldanmayın toprak taleplerine, aldanmayın Ermenistan devletinin anayasasında yazan doğu anadolunun Ermenistan toprağı olduğu iddialarına. Hangisiyle konuşsanız; “hataydı” diyor, hangisiyle konuşsanız “karşılıklı delirdik” diyor.Biz de 2000’lerde üzerimize bulaşan ve bizi artık delirten güncel sorunlarımızdan sıyrılıp, bir bakabilsek, bir sakince düşünebilsek; ne kadar ihtiyacımız var onlara, ne kadar kalakalmışısız bir başına onlarsız.Şimdi duyabiliyorum; “ulan herif Ermenileri tutuyor, adamlar bizi arkadan hançerledi, milli kimliğimize sarılalım, radikal zihniyeti, AB’ci kafa, liberal, Orhan PAMUK kafası vs.” laflarını. Varsın duyayım. Ben hissetiklerimi yazıyorum. Siz de yazın