bildirgec.org

ermeni hakkında tüm yazılar

Görkemli…

admin | 17 March 2011 15:14

İçanadolu’nun en yüksek dağıdır. 3917 metre zirveye sahip olan dağ yakınlaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yakınlaşan dağ olarak da bilinir. Sönmüş bir strato volkandır. Dağın doruğunda bulunan ve halen dağcıların sığınma yeri olarak kullanılan mağaralar Bizans Dönemi’nde rahiplerin inzivaya çekildikleri yerlerdir. Dört mevsim başından karı eksik olmayan Erciyes‘in, küresel ısınmadan dolayı yalnızca kuzey tarafındaki buzulu kalmıştır. Bu buzulun uzunluğu ise yaklaşık bir kilometredir. Duruşu ile ilk görenlerde hayret uyandıran bu ihtişamlı dağın doruğu görünüm itibariyle kubbeyi andırır. Dağın güney tarafına Develi ilçesini kuran Kayseri, dağın kuzey tarafında yer almıştır. Etrafındaki tüm canlıların su ihtiyacını karşılayan Erciyes, depoladığı su ile en güzel hazır sulara taş çıkartır cinsten ürün verir.

Ermeni Lobisi ve Soykırım Tartışmaları

wolf | 02 January 2011 16:20

Bir Amerikalı Tarihçinin Onur Mücadelesi
Uzun yıllar soykırım üzerine makaleler kaleme aldı, kitaplar yazdı. Sadece Hitler dönemini değil, Avrupa, Afrika, Amerika tarihini de araştırdı, Oxford Universitesi Yayınları tarafından kitabı neşredildi, ödül aldı. Soykırım meselesine eğilmesinde çocukluğunun da etkisi vardı çünkü bir zamanlar o Hitler Almanyası’nda yaşıyordu. Velhasıl bilim camiasında saygın bir insandı ta ki projektörünü Osmanlı tarihine yöneltene kadar! Massachusetts Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Guenter Lewy’den bahsediyorum.

Guenter Lewy
Guenter Lewy

İlk olarak Revisiting the Armenian Genocide (Ermeni Soykırımına Yeniden Bir Bakış) makalesiyle dikkat çekti Lewy. 1915’e farklı yaklaşıyordu. Ne soykırım tarafındaydı ne de “tehcirdir, olur böyle şeyler” diyordu. Lewy’nin temel tezi şöyleydi:

Amerika ve Isveç Ermeni lobisi ve biz

webking | 16 March 2010 12:56

Amerika Isveç ittifakı ve 1 farklı yenilgi
Amerika Isveç ittifakı ve 1 farklı yenilgi

Bu aralar basını meşgul eden sözde “ermeni soykırımı” iddiaları bizi hem karalıyor, hem de gitgide artan oranda dünya çapında kabul görme yönünde bir izlenim gösterip, Türk insanını dünya nezlinde eziyor. Önce Amerika, her yıl olduğu gibi artık geleneksel de denilebilecek bir şekilde bu kozu oynuyor, ve kabul edilmemesi için bizden birçok taleplerde bulunuyor, ama yine de ve buna rağmen (iç baskılar herhalde daha kuvvetli olduğundan) sadece 1 oy ile (bu da gerçekten çok inandırıcı değil), bu yasa geçiyor. Yani Türk insanlarının vergileri bunu savaşmak için harcanıyor, Ermeniler de diğer taraftan bu tasarıyı geçirmek için para harcıyor. Sonuçta kim daha çok para harcarsa veya kimin daha çok adamı varsa o kazanıyor. Futbol müsabakası gibi yani, daha çok parası veya daha çok iyi oyuncusu olan kulübün kazanma olasılığı daha fazla.
Benzer bir maç bu sefer Isveç’te oynanıyor ve burada da yine 1 fark ile yeniliyoruz. Hem de bu maçın hemen arkasından yorgun düşmüş takımımızla !! “Bu ne tür bir hesaplaşma şeklidir, ya da bu ne soykırımmış arkadaş!” demekten kendimi alamıyorum. Isveç ise Amerika’dan daha değişik bir taktik ile “biz bunu uygulatmayız” diyor. Yani eğer uygulanmayacaksa, bunu parlamentoya neden getirdiler o da anlaşılmaz bir durum.
Benim kanım şu, Ermenilerin asıl yapmaya çalıştığı toprak almak veya bu topraklara karşı para kazanmak değil. Bu süreç içinde her yıl Türk insanına verdiği stres ile Türkiye’yi yavaş yavaş ve her yıl küçük düşürmek, yenilme duygusunu her yıl tattırmak ve lobi güçleri ile bizi yenerek bir nevi tatmin olmak. Bu da yeni bir soğuk savaş durumu gibi bir şey. Ancak savaştan daha kötü yanı, bu savaşın pek te bitecek gibi görünmemesi ve bizim ise gidişata göre pek kazanacak gibi görünmememiz. Türk milleti öncelikle Amerika’ya Ermenilerden sonra gittiğinden buraya yerleşik yaşayan Ermeniler artık Amerikalı gibi davranarak, dili ve hukuku iyi bildiklerinden bizi rahatlıkla alt edebiliyorlar. Biz dünyaya açılmakta biraz geç kalmışız bu konuda, o nedenle de insanlarımız bu tip ülkelerde henüz bir konumda gelememiş, ve bu da Türkiye’nin gerçekten bu konuda lobi yapabilecek yandaş bulmasını zorlaştırıyor, ya da Ermenilere göre çok daha fazla para harcamamızı sağlıyor. PKK olayında da keza benzer bir durum söz konusu, hem para hem de insanlarımız ölürken ve biz geriye giderken, diğer ülkeler yerlerinde saysalar bile yine bizden ileride duruyorlar.

Bizim gibi köklü bir medeniyet, kapalı bir toplum modeli ile aslında kültürünü korurken dezavantaj olarak yurtdışı açılımlarını zamanından gerçekleştiremediğinden şu an Türkiye’nin tanınmışlığı ve Türk insanının itibarı Ermenistan gibi yeni kurulmuş bir ülkeye göre bile daha az. Dikkat edilirse şu an Türk dışişleri ,herhalde bunu en sonunda anlamış olacaklar ki, bir başbakan, bir cumhurbaşkanı hemen her gün bir yerde. Daha önce Türklerin ayak basmadıkları yerlere bile gidiyorlar. Tabiri caiz ise Mevlana gibi geziyorlar.
Ama tabii sene 2010 ve en az 50 yıl evvel Ermeniler zorunlulukla olsa da bu turu atmış ve güzel olan yerlere yerleşip buralarda kök salmışlar. Yine de birkaç tohum atmakta fayda var. Belki bunlar ileriki nesiller için dayanacakları birer ağaç olur ve Türk insanın güzelliğini o ağaçlarda görürler.

kapılar–2

nazokiraze | 17 February 2010 11:45

İslam dininde cehennem kapısı pek çok bölümde geçer, hesap gününde cehenneme girenlerin üzerine kapıların kapanıp kilitleneceğine inanılır.Hz. Ali ‘Cehennemin kapıları yedidir.Onlar birbirlerinin üstündedirler.Birinci dolar,sonra ikinci,sonra üçüncü,nihayet hepsi dolar.” der.( İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür.Zümer Suresi, 71-72)

cibali kapı-eğrikapı
cibali kapı-eğrikapı

İstanbul’da 55 kapı bulunuyor .Marmara Denizi kıyılarında yer alan kapılar ondokuz tanedir.Bazıları:
Mermer Kule Kapısı
Narlı Kapı
Yeni Kapı
Kumkapı
Kadırga Limanı Kapısı
Bukoleon Sarayı Kapısı
Çatladısu Kapısı
Ahır Kapısı
Balıkhane Kapısı
Ayia Maria Hodegetria Manastırı Kapısı
Mangana Kapısı
Aya Yorgi Kapısı
Demirkapı
Değirmen Kapısı
Top Kapısı

Blakhernai Kapısı..
Blakhernai Kapısı..

Şu an çoğu bulunmayan Haliç kapıları ise 25 adet.
Kentenarios Kapısı
Uğrakkapı
Yalı Köşkü Kapısı
Porto Bonu
Bahçe Kapı(Çıfıt Kapı)
Unkapanı Kapısı
Balık Pazarı Kapısı
Yeni Cami Kapısı
Zindan Kapı
Ayazma KapısıDiğer kapılar ise şöyle:Yeni Cami Kapısı, Cibali Kapısı,Aya Kapısı, Petri Kapısı, Fener Kapısı,Diplofaros Kapısı, Basilike Kapısı , Küngoz Kapısı, Balat Kapısı,Atik Mustafa Paşa Kapısı, Ayvansaray Kapısı, Dideban Kapısı, Blahernai Kapısı, Eğri Kapı , Edirne Kapısı, Sulukule Kapısı, Topkapı, Mevlana Kapı, Kalagru Kapısı, Silivri Kapısı, Belgradkapı, Yaldızlı Kapı,Paşakapı,Azap Kapısı (Yaz yaz bitmedi yahu)

ERMENİ SORUNU

blackjack38 | 25 April 2009 10:38

ERMENİ TEHCİRİ (SÜRGÜNÜ)
ERMENİ TEHCİRİ (SÜRGÜNÜ)

Yıllardır millet olarak başımızı ağrıtan en büyük sorunlarımızdan biri Ermeni Sorunu’dur. Bu sorun 1915 yılında Omanlı İmparatorluğu’nun dogu vilayetlerinde gerçekleşen sözde(!) Ermeni Soykırımı diye adlandırılan Gerçeği Ermeni Tehciri olan olaydır. Şimdi bu olayın aslı hakkında konusalım biraz. 1890-1915 yılları arasında Osmanlı dışardan gelen tehlikelerle uğraşırken Rusya’nın ve batı ülkelerinin toprak vereceğiz diye kandırdıkları Ermeniler ayaklanır ve Türk köylerini hatta Türk vilayetlerini basıp buralarda Türk Kıyımı yaptılar. Omasnlı İmparatorluğu öncelikle bu ayaklanmayı bastırmak istedi ancak ordu savaş halinde olduğu için bu bela ile yeteri kadar uğraşamadı. Öyle ki erkek yaşları 18-15 arsında değişen çocuklar bile cepheye gitmişlerdi. Bu kıyımlara daha fazla seyirci kalamayan Osmanlı İmparatorluğu ve II. Abdülhamit Ermeni mal varlığını ve toprak kayıtlarını tutup bu olay çıkan vilayetlerde ki Ermenileri Suriye’de bir bölgeye Tehciri kararı aldı. Dikkat etmek gerekir Ermenilerin hepsi değil sadece olay çıkan vilayetlerdeki Ermeni vatandaşlar tehcir edilmiştir. Şimdi “Tehcir” kelimesi üzerinde duralım. Tehcir soykırım değil sürgün demektir ve tehcir olayı ilk defa ne Osmanlı’da ne de Batı ülkelerinde İlk kez duyulmadı.

Bir haritanın hatırlattıkları: Büyük Ermenistan

wolf | 22 April 2009 13:31

24 Nisan’a sayılı günler kala tekrardan Ermeni Sorunu/Soykırımı‘nın konuşulacağı günler geliyor. Bu konuda günümüze kadar çok şey söylendi. Devlet tarafından zorunlu göç, yani tehcir olduğu iddiası hakim. Bazı tarihçilerden tarafından (biri de İlber Ortaylı’dır) olayların bir mukatele olduğu, yani karşılıklı cinayetlerin, katliamların olduğu ama sistemli bir şekilde, devlet eliyle, devletin görevlileri eliyle öldürülme olmadığını söyleniyor. Bazı tarihçiler, ittihatçıların Osmanlı’nın son döneminde Doğudaki yapılanmaları, devlet hayalleri ve Birinci Dünya Savası öncesi düşman Rusya ile yakınlaşmaları nedeniyle iç kargaşa çıkmasından, arka vurulmaktan korkan, Anadolu’yu Türkleştirmek düşüncesiyle göçü onayladıkları görüşünde. Bu yazının konusu ise 1920’de bizzat ABD Başkanı tarafından öngörülen Ermenistan haritası.

Anadolu'da Ermenistan Hayali
Anadolu’da Ermenistan Hayali

Birçoğumuz Wilson prensipleri, ilkeleri dediğim anda aklınıza tarih derslerinden kalan meşhur 14 maddelik liste gelecektir. Özellikle derslerde 12. madde yani;

Varlık Vergisi

admin | 26 February 2009 13:25

Varlık Vergisi; şimdilerde kimsenin ismini bile bilmediği, ama zamanında bir çok kişinin canını yakmış, hatta onları vatandaşlıklarından bile vazgeçirecek şekilde uygulanmıştır.

Varlık Vergisi, T.B.M.M tarafından 11 Kasım 1942 tarihinde ve 4305 sayılı kanunla konulan olağanüstü servet vergisinin adıdır.

Başlangıçta amaç, savaşı kullanıp zenginlik, yani haksız kazanç elde edenlerden alınması idi. Ama uygulamada azınlıklardan alınan bir vergiye dönüştürüldü. Rum, Ermeni ve Yahudi kökenli atandaşlardan alınan bir vergi haline geldi.

Irk ve Gurur

Galanthus | 13 February 2009 18:06

Başlangıcının ne zaman olduğunu bilmiyorum ama bizlerin yıllardır yaptığı bir şey var; başka ırklara özenmek, hadi biraz daha yumuşatılmışını söyleyeyim imrenmek. Peki, neden bu kadar imreniyoruz? Neden sahip olduklarımıza sahip çıkmak yerine sürekli ve sürekli, hep başka ırkların, milletlerin özelliklerinin bizde olmasını istiyoruz? Ya da özenmek istemediğimiz milletler, kültürler var mı?

Tabi yanlış anlaşılmasın; tüm ırklara özenmek gibi bir durum söz konusu değil, bizim özendiğimiz hep malum Avrupa ülkeleri. Haklarını yememek lazım, gerçekten güzel bir sistem geliştirmişler, düzenli bir şekilde yaşıyorlar, insan haklarını biliyorlar ve insanlarına bizim insanlarımıza verdiğimiz değerden kat be kat üstün değer veriyorlar. Bunlar gerçekten ister istemez insanı cezbeden şeyler ama şöyle bir durum var ki biz onların gelişmişliklerinden, teknolojilerinden, sistemlerinde farklı bir şeylere imreniyoruz. Ne zaman biri Fransız kızlarına benziyorsunuz, tarzınız onları andırıyor derse ya da ne zaman biri İngilizler gibi gözüküyorsunuz derse sevinirim. Ama iş biri gözlerin İranlıların gözlerine benziyor derse değişir! Çünkü İran tu kakadır. Kızları karadır, beyazlamak için kremler kullanmak zorundadırlar.