Hasta ve zayıf bir çocuktu Gichin. 1868’de soğuk bir kasım sabahı doğmuştu. Babasının da üyesi olduğu Funakoshi ailesi yüzyıllardır kamu görevi yapan bir samuray ailesi idi. Ancak Meiji ailesinin Japonya’da iktidara gelmesi ile adanın görece serbestliği sona ermiş, Japonya toprakları ile bir olmuştu. Küçük Gichin, yaşıtlarından hep daha kısa boylu ve narin yapılı idi. İlkokula başladığında Okinawa prensinin güvenlik şefi olan Yosutsune Azato ile aynı sınıfa düşmüştü. Sınıf arkadaşının babasından Te dersleri almaya başlayınca sağlığındaki düzelme, bu yaşlara bile ulaşamayacağını düşünen ailesini çok mutlu etmişti.Nasıl samurayın tepe perçemininden ve iki kılıcından rahatsızsa Tokyo’daki saray, rahatsızdı bir o kadar savaş sanatlarından da. Bu yüzden her gece yürüyerek Azato ve Itosu ustaların köyüne gidip bahçesinde çalıştı Te’yi sabahlara kadar. Ustası Itosu, çok sert bir adamdı. Sundurmadan izlediği katayı beğenmezse hiç sesini çıkarmaz, tekrarını beklerdi. Ancak bittiğinden yeterli gördü ise elindeki sopa ile yere bir kere vurarak öğrencisinin bir sonrakine geçmesini işaret ederdi. Usta Itosu, Gichin’i kendi ustası Sokon Matsumura’ya da tanıştırdı ve ondan da Shuri Te öğrenmesini sağladı. Tokyo’ya gittiği 1921 yılına kadar iki ustadan da hem Te’yi hem Çin Klasiklerini ve güzel yazı yazma sanatını öğrenmeye devam etti. Güzel yazı yazma sanatı ve şiire düşkünlüğü, daha sonra kendi mahlası olan Çam kokulu dalga anlamına gelen Shoto’nun kendi kurduğu okula verilmesi ile ölümsüz olmuştur.