yaw bi dakka bakın, benim aklımı kurcalayan bi ülke var son zamanlarda..adı ingiltere

bakın bu ülke beni içten içe rahatsız etmeye başladığı ilk zamanlarda sorduğum soru şuydu

-ingiltere ne üretir?

ne üretir biliyormusunuz bir hiç, koca bir hiç… Bana kuzey denizindeki petrol platformlarından bahsetmeyin skın ha.. ya da bir avuç maden kömüründen veya rolls royce (bilmiyom nasıl yazıldığını)dan bahsetmeyin. son zamanlarda rover marka bir arabayla biraz göze girdiler… düşündüm benim ingiliz malı olan neyim var diye. aradım ve dedemden kalma pikabımdan başka bir şey yok. daha başka bir açıdan bakınca bir şey daha farkettim. İngilizlerin usülleri ile yapılan bir sürü mal vardı (earl grey tea mesela) ama bu mallar asla ingilterede yetişmiyordu (halılar, dokumalar vs. de böyle). 80 milyon nüfus küçük bir ada ve Türkiye’nin onlarca katı büyüklükte koloniler, sömürgeler vs.ler… Dünyanın korkunç devi ABD’yi düşündüm. Evet o bir dev. O yönetiyor, hem de acımasızca. Ama bize ve dünyaya bir ekstra olarak bakıyor. Yani kendine yetebilecek üretim süreçlerine, madenlere ve iş gücüne sahip. Ona bu yüzden hem coğrafi, hem yeraltı zenginliği hem de insani gücü açısından İngiltereden fazla kızamıyorum.

İngiltere; O dünyanın yegane kraliyeti ve kralını seven insanlar memleketi. Üretmeyen tüm Avrupaya sanki onlardan kat kat üstünmüş gibi yavşak politik tavırlarla üstten bakan soğuk yüzlü, kibirli insanlar memleketi.

Seni sevmiyorum ingiltere. O kibirini, üretimsizliğini, koloni olan her yerde uyguladığın soldan kapanan pasoları, soldan işleyen trafiği (bir ülke koloni olmaktan kurtulsa bile asla verilmiş olan ingiliz alışkanlıklaırndan kurtulamaz ve bu da kültürel koloniciliğin en büyük ve en ingiliz olan yanıdır.)

Bu yazı çok bilimsel olmasa da bir nefreti yani duygusal bir durumu dile getiriyor.

Oh be rahatladım..