Ivan Illıch
Rus yazar Ivan Illıch, 1926 yılında Viyana’da doğdu. Roma Gregoryen Üniversitesi’nde doğa bilimleri, tarih, felsefe ve teoloji okudu.
“Okulsuz Toplum” kitabını ise düşüncelerinin olgunluk çağında yazdı. Bu kitapta kutsallaştırdığımız “okullarımızın” aldığı durumu, eğitim siteminin politikanın oyuncağı oluşunu ve eğitim sisteminin oluşturduğu ekonomik ve sosyal sorunları eleştiriyor.Yazarımız bu kitapta “eğitim şart” diyerek para akıtılan okulların, toplumdaki zengin-fakir arasındaki eşitsizliği körüklediğini söylemektedir.Öğretmenlerin eğitim biçimlerini de eleştirerek, öğrencilerin öğrenmelerine destek olmak yerine öğrenmeyi daha da güçleştirdiklerini, öğrenciler üzerinde gereksiz bir otorite kurduğunu söylemektedir. Toplumun ise bu yolla köleleştirildiğini, siyasi iradenin yönlendirmesiyle yaşayan, ruhsuz bir toplum oluşturulduğu söylemektedir.Kitabın girişinde “Okulu bir devlet kurumu olmaktan neden çıkarmalıyız?” sorusuyla kafalarda soru işaretleri uyandırıyor. İlerleyen bölümlerde savlarını açıklayarak varolan sistemin iyileştirilmesi için çözüm önerilerinde de bulunuyor.Kitaptan alınan bazı yargılar;* Çağdaş toplum “daha fazla kurumsallaşma ve uzmanlaşma üreterek bireyleri kendi kararlarını verme ve kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olma hakkından yoksun bırakıyor”.* Okul eğitim için ayrılan parayı, insan kaynağını ve iyi niyeti kendisi adına sahiplenir.* Okullaşmanın artması, silahlanmanın artması ölçüsünde tehlikelidir ama bu tehlike istenildiği oranda ciddiye alınmıyor. Okullaşma dünyanın her bucağında gayri sadi milli hasılanın üstündedir ve öğrenci sayısından daha fazla artıyor. Okullar için yapılan harcamalar ailelerin, öğretmen ve öğrencilerin beklentilerini aşıyor.* Öğretmenler okulda işlenen konuların zorlanmadan öğrenilmesini genellikle önlüyorlar.* Okul, öğrencilerin öğrendikleri şeyler pek önemsiz olsa da, öğretmenler için bir iş alanıdır. Çocukların neler öğrendiğini kimse umursamaz.* Okul, gençleri, düş güçlerinin ve bireyin de içerildiği her şeyin ölçülebilir olduğu bir dünyanın bağımlısı haline getirir.* Okul, öğrencinin gücünün her şeye yetmeyeceği duygusuyla büyümesini, öğretmene aşağılayıcı bir bağlılık duyması gereğiyle birleştiriyor.
yorumlar
okulu bir devlet kurumu olmaktan çıkarabilmen için öncelikle vatandaşlarının müreffeh bir yaşam standardına kavuşmasını sağlaman gerek.vakıflaşma ya da dernekleşme aracılığıyla insanlar kendi öğretim kurumlarını finanse edebilmeli ki şu resmi ideoloji safsatasından uzak bir kurum ortaya çıksın. bknz. gülen okulları bunun en büyük örneğidir. cemaat kendi finansal yapısını oluşturmuş ve ilköğretimden üniversiteye cemaat ideolojisiyle yetişmiş öğrenciler ortaya çıkmaktadır. ve mevcut sınavlar üzerinde öğrencilerin başarılarını ortaya koydukça cemaat içinde ve cemaate yakın şahsiyetler bir ton para döküp çocuklarını bu okullara göndermekteler. akademik olarak bir yere varamasalar dahi bu okulların mezunları cemaat içinde kendilerine farklı kariyer olanakları bulmaktalar.ben bunu destekliyor muyum? hayır, ben eğitim konusunda muhafazakarım. Devlet vatandaşını eğitmek-öğretmek için elinden gelenin fazlasını yapmalı ve bir millet olabilmenin şuurunu fertlerine aşılamalı. eğer sen vatandaşının ihtiyacını devlet olarak karşılayamazi yetersiz kalır, görmezden gelirsen; devlet içinde devlete alternatif kuruluşlar ortaya çıkar. resmi ideoloji diye nitelendirilip aşağılanan bu tür yaklaşımlara nefretle bakıyorum. eğitimde özgürlükçülük, emperyalizmin icadıdır.
Devlet, Gülen kadar profesyonelce yapamadı eğitim işini, ne hallere geldik..Başı boşluk alternatifleri sağlamlaştırdı..
Kisaca bunlara Gilles Deleuze nin da degindigi ve bence okul unda bunun icinde yer aldigi Denetim Toplumlari diyebiliriz.Tabiki sadece okul ile sinirli degil, topuna; Focault un hususi alana ni giren Kusama kurumlari da deniliyor.Yanilmiyorsam Erkin Koray kizini yada oglunu okul a gondermemis ti bu olaya reaksiyon gostermek icin.
Yanılmıyorsun, Erkin Koray kızını evde kendi eğitti..
Evet pilli bebek, beynim yaniltimiyorsa beni Aziz nesin de oglu ali nesin icin bi donem bole yapmisti.yaniliyor olabilirim,yahut su an uydurmusta olabiirim
sevdim ben bu abiyi, benim kafadan kendisi. yazı güzel olmuş, tebrikler. eğer dijitürkün taaa diyarbakırlardaki mahkemelere gidip kapatma kararı aldırmayacağını bilsem e-kitabını isterdim ama kalsın. sonra demokraaasi ve özgürlük düşmanları çıkıp gazlarını boşaltmaya çalışırlar filan.
eğitim sistemine temelden karşı çıkan bu adamın üniversitede rektör yardımcılığı yapmış olması da konu hakkındaki deneyimlerini daha ilginç hale getiriyor.
Zaten süperiz daha süper oluruz galiba .teyy teyy teyy !!!!okullardan ve kurallardan nefret eden ben olarak, bu abinin fikri bana süper uyarda genel dünya, hele hele bizim ülkeye arapsaçına döndüm şarkısını çalıyorum . Oyyy anam oyy!!
bir eğitimci olarak hak verdim adama. gerçekten okul denen muzır olmamalı…okulun olmamasındaki hikmeti aslında taa öğrenciyken anlamıştım. ne güzel gezip tozmak varken. ahhh ah.neyse yine de hak verdim adama bazı yönlerden lakin, çocuğu eğitmesi için ailenin eline bırakırsak ohoooo o. askere sayı saymayı öğrenemeden bir sürü genç gider.bence yapılması gereken, okulları devletin elinden kurtarmak. devletin denetiminde özel olmalı. herkes hakkını arayabilmeli. yoksa daha biz çok izleriz TV lerde paspas yapan öğrencileri…
Dikkatinizi okulun bir kurum olmasına değil, okulun toplumdaki sosyal, ekonomik ve siyasi etkilerine çekmek istiyorum.Kitaptan alıntı yapılan cümlelere biraz daha dikkat ederseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.