Dünya dışı varlıklarla kozmik iletişim ve etkileşim….Dalga Serisinin Yazarı Laura’dan…23 Aralık 2003,Geçtiğimiz bir kaç gün dalgalı bir aktivite içinde geçti. İşaretler adlı sitemizde yeralan Kozmik spam adlı makaleye cevaplar geldi. Bir çok okuyucumuz oynanmakta olan oyun ile yaptığımız açıklamalar için samimi bir şekilde teşekkür etti. Fakat küçük bir azınlık bizleri karalamaya çalışarak eleştirilerde bulundu. Onlara eski zaman kültleri ile yeni çağ dinlerinden alıntıların olduğu antik bilim adlı kitabımızı öneriyorum.Gözlemlerimiz ve araştırmalarımız sonucunda insanlık önemli bir dönüm noktasına gelmiş bulunmakta. 2000 yıllık tarihimizin içinde yer alan toleranssızlıkların, zulümlerle dolu olaylar zincirinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. İnsanlık ailesi olarak ruhsal hayatı iflas etmiş bir hal içindeyiz. Bu dönemde bu hal zirveye ulaşmış durumdadır. Ancak henüz bu durumun anlamsızlık olduğunu farz edemeyiz. Çünkü elektriğin prensiplerini kavramaya çalışan insanlık, şimdi bu global malikanede doğal bir şekilde yani olması gerektiği gibi bir faaliyette bulunabilecek midir? Kozmik ışığın enerjisinin içeriye olan akışını iletişimin potansiyel farkına vararak sağlayabilecek midir? Fakat bireysel olarak bu noktaya eriştiğinde –ruhun karanlık gecesinde – bir seçim karşısına çıkmaktadır. Ruh ya yukarı çıkacak ya da aşağı düşecek. Kozmik enerjisini içe doğru akması sağlanabildiği taktirde pozitif tezahür yaratılarak varlık özgür irade ve dengenin yeni realitesini yaratacaktır. Öyleyse enerjiyi özümseyebilmek için bir bağlantı noktası olmalı. Bu bağlantıyı sağlayabilecek insanlar -mikroçipler- veya devrenin bilgisini alabilecek birileri olmalı. Yoksa insanlık tekrar helak mı olacak? Bunun anlamı içinde bulunduğumuz kavşakta bir grup insan varlığı gelmekte olan enerji sahası için, gerekli bağlantıları kurup uyumu gerçekleştirecektir.Olasılık hesaplarının söylediğine göre, beşeriyet için herhangi zeki bir girişim olmadan dünyada meydana gelmekte olan olayların %50’si büyük fayda ve yarar sağlayacaktır. Mekanik bir şekilde hareket edecek olursak dünyadaki hayat yönlendirme ile bir tür dengeye gidecektir. Zekice alınmış kararlar ile etmenler verimli kullanılarak bu fayda %70 oranına çıkarılabilir. Bunun anlamı hayatımızda pozitif olaylar , negatif veya kötü dediğimiz şeylerden daha fazla tezahür edecektir. Böylece insanlığın bir çok problemi çözülecektir. Savaş ve çakışma-çatışma-lar nadir görülecek belkide dünya nüfusunun %70’i düzenli bir sağlık hizmeti alabilecektir. Böylece yeterli miktarda yemek yardımları ile açlıktan ölen insan ifadeleri duyulmayacaktır.Ancak gerçekte olaylar, bununla birlikte biraz farklı840 milyondan fazla insan dünyamızda açlıktan dolayı acı çekiyor. Bu sayı tüm amerika birleşik devletlerinin nüfusunun üç katı. Bu durum kronikleşmiştir. Sayılar günde 24.000 kişinin yılda 8 milyonunun üzerinde insanın açlıktan öldüğünü gösteriyor. Açlıktan ölen her dört kişiden üçünü 5 ve 5 yaşın altındakiler oluşturuyor.Buna bağlı olarak 20.y.y tarih atlasına baktığımızda geçmiş 100 yıl içinde yaklaşık olarak 2 milyar insan (sivillerde dahil) tiran hükümetler, savaşlar, beşer yapımı kıtlık v.b nedenlerden ölmüştür. Bu ölümlerin nedenlerine baktığımızda kominizm, kapitalizm v.b. görüyoruz. Aslında her iki kavramda eşit derecede sorumlu. Kapitalist sistemin doğru olduğuna inananlar şaşıracaklardır. “Onları meyvelerinden tanıyacaksınız” Thomas İnciliEğer ölüm istatistiklerine dönecek olursak bu oranların savaş ve kıtlık ile ilişkilendirilmediğini görüyoruz. Biliyoruz ki gerçek sayıyı bulmak bir takım zorluklar içeriyor. Çünkü istatistikler her zaman bahsedilen yüzdelerin altında kalıyor.Yukarıda bahsetmiş olduğumuz küçük istatistikler ile bizim şimdiki günümüz realitesinden neden konuşuyoruz? Hatta çok basit ikinci dünya savaşında 65 milyon kişi hastalıklardan ve açlıktan ölmüştü. Sağlam bir şekilde ölüm’ün arkasındaki davul sesinin artması ile okullarda birbirini vuranlar(amerikan gençliği) sansasyonel katil olayları ve uluslararası gözetimin merkezi olan kübalı çocuklar.Bu gezegende varolan her birey kendi hayatlarının ve çocuklarının hayatlarının daha iyi olmasını ister. Hatta bir çok kişi bu cümleme şunuda ekleyecektir. Şu anki durumunun gerçek realitesini temsil etmediğini ifade edecektir. İnsanların acıyı nefreti, hastalığı, ölümü sevdiğini sanmıyorum. Ve tekrar kendimize sormalıyız. İnsan varlığına karşı yapılan bu olaylar nefret uyandıracak büyüklükte ve bir çok insan çalışıyor ve düşünüyor, dua ediyor, dünyamızın koşullarını geliştirmeye çalışıyor fakat niçin olmuyor?Yükselişin arayışçıları – çok fazla sayıda zeka üzerine düşünen – her zaman etrafta olanların farkında ve onlar kendilerine soruyorlar. “Izdırabın ve acının kaynağı nedir?” Tanrının iyi olması ve kötü şeyleri yasaklaması ile olanlar mı?“Duacının, duanın gücünü unutmayın” dini liderler böyle söylüyor. Veya “pozitif düşünün” yeni çağ gurularının söylediği gibi. Problem belkide sadece duacıların ve pozitif düşüncenin görüldüğü kadar dünyayı geliştiremediğini fark etmek.İsa söz verdi: “eğer sizden herhangi iki kişi anlaşırsa ve sorarsa… olucak”(Matta 18:19)Bu bir verilmiş söz. Ne istiyorsunuz? Neye ihtiyacınız var sadece sorun!Fakat çalışmıyor ve biz görüyoruz.60 milyonun üzerinde insan öldü ve tanrı bir şey yapmadı.Herkes ne düşünüyorsa o olmuş oldu.C.S. Lewis bu konu ile hayatının geri kalan kısmında mücadele etti. O ikinci dünya savaşından önce olacakları net bir şekilde görmüştü. Pratik olarak her beşer bu gezegende isaya meryem anaya, Allah’a Buda’ya ve ismi her ne ise dua eder. Bütün veritabanı bu olayın bir daha olmaması için kaplanmıştır. Büyük savaşın öncesi hala hafızalardaki tazeliğini koruyor. Beşeriyet korkunç katliamı hatırlıyor ve olmasını bir daha istemiyor.Sonunda, İnsanlığın hafızasında duacının güçlü ağlayışları dünyadan yükseldi. – nerdeyse dünyanın üçte biri yaşanılamaz durumdaydı, bu dünyada 65 milyon beşer varlığı öldü.- Bu tanrının duacıya cevabıydı. Bu pozitif düşüncenin gücünün sonucuydu.Bunun üzerine düşünün..Tarih boyunca, belli bir grubun kendi tanrısına dua edip diğer grubun tahribatından korumalarını talep ettiğini görüyoruz. Diğer grup ateşli bir şekilde kendi verecekleri zararların başarılı olması için dua ediyor. Ne zaman bir grup diğerini öldürmede başarılı olsa bu tanrının gücünün büyüklüğünün göstergesi midir? Başarılı olan grup üyeleri bir sonraki hayatlarında yenmiş oldukları grubun içine doğarsa ne olur? Bu söz sanatına uygun olmayan soru şimdilerde tezahür ediyor. Nazi zulmü sırasında ölen binlerce yahudi hristiyan olarak dünyaya enkarne oluyor. Aynı şekilde o dönemin nazileri yahudi olarak dünyaya geliyorlar. Sonra ne olacak ? Acaba benim tanrım doğrudur konsepti ne anlama geliyor.Bir hipnoterapist olaraktan elde ettiğim tecrübelere dayanarak okuyucumun içini rahatlatmak isterimki her çalışmamda özellikle geçmiş hayat terapileri ile ilgili olanları kastediyorum. Çoğu insanın geçmiş yaşamında çeşitli ulus ve din oryantasyonlarına rastlıyoruz. Bu durumu ifade edince insanlara şaka gibi geliyor. Şimdi sormak lazım yine benim tanrım doğrudur konsepti ne anlama geliyor. O yüzden tekrar belirtmek gerekirse belli bir grubun savunucuları daha sonraki enkarnasyon zincirlerinde karşıt oldukları gruba doğarak karma yasasını tezahür ettiriyorlar.Bu duruma bağlı olarak insanların kafasına şu sorular geliyor. Önceki yaşamlarındaki dersleri insanlar niye hatırlamıyor? Ruhun bilgeliği enkarne olan varlıkta neden tezahür etmiyor? Tabiki bu soruların cevapları var ancak bu cevap beşerin yükseliş görevinin bir parçasında saklı. Ayrıca bilgi ve diğer şeyleri geri istemekle ilgili.Şuurlulukla ilgili araştırmalarda yer alan temel sorulardan birisi, inançlarımızın realitemizi kayıda değer şekilde nasıl şekillendirdiği cevaplandırmaktır. Bir çok araştırmacı bilinen dinlerin, dışına çıkarak doğruyu ve yollarını yani yükseliş konusunu kitaplarında, makalelerinde internet sitelerinde, ve diğer medya organlarında tartışmışlardır. Genel gidişata baktığımızda şu fikrin yaygın kanı olarak ele alındığını görmekteyiz. “Bir şey hayatınızı dönüştürecek.” Çeşitli teknikler ve yapılan reklamların kişiyi stresten kurtarıcı, bireyi rahatlatıcı sözler verdiğini görmekteyiz. Yapılması istenen tekniklerin bireyin şuurluluk seviyesini, insanlığın şuur seviyesinin en yüksek noktasına çıkartacak anahtar olduğu tavsiye edilmektedir. (AMAÇ kendini bilmeden AYDINLANMAK) Yükseliş marketinde yer alan alıcının araçları daha önce söylenmişti. Artık sizin yapmanız gereken seçim yapmak. Stresten arındırılmış rahat bir sinir sistemi, maksimum yaratıcılık, meditasyon ile içsel barış tecrübesi geriye neşe ve tamlık duygusu, ve tabi deneyimi yaşamak için yapmanız gereken kişisel sınırlamalarınızı değiştirmek.Yükseliş ile ilgili bir başka paradigmaya bakarsak yükseliş demek bölünmüş benliklerinizin şuurlu yolda ilerlerken entegrasyonunu sağlamak.Araştırıcıya(varlığın kendisi | mümin:bilgiyi arayan demek) daha önce söylenmişti o çok boyutlu bir varlıktı. Fakat fiziksel realitede tezahür edebilmek için kendinden bir parçayı tohumlamalıydı. Bulunduğu planda ayrıca kim olduğunu hatırlamalıydı. Entegrasyon eylemi ile zaman enerjisinin yaratmış olduğu peçenin, varlığın kendinden ayrılmış bir parçasının kaldırılması gerekiyordu.(… devam edecek…)