bildirgec.org

ruhsal hakkında tüm yazılar

Dönüşüm..

sekoci | 07 March 2008 11:51

Doğduğumuzdan süregelen oluşumun içinde bir çok talihsiz olayla karşılaşmak mümkün ben kendi adıma zamanın gücünü kullanmak için tuttuğu ‘gerçek’ sopasına bir çok kez maruz kaldığımdan eminim…
Fakat bir köle nin zincir darbelerine karşı hissettiği acının bir padişahın sarayında düşman kuvvetlerinin gemilerinin şehrine girişini izlemekten daha büyük bir zarar veremeyeceğini düşünürüm.
Bir çok insanın başına bir bıçaklanma olayı gelmiştir. olay esnasında bir kavgaya dahilseniz bıçağın girdiği an hiç bir acı hissetmessiniz beyninize yoğunlaşan daha güçlü bir düşünüm hakim olmuştur çünkü.. Ancak tüm kargaşa bittiğinde bıçaklanmış olduğunuzu ve acı çektiğinizi hissedersiniz.
Kendimden büyük bir insana karşılık veremeden dayak yediğimde canım çok yanmıştı ve ağlamıştım sadece bir tokatla.. Ama bir çok insandan çok daha ağır darbeler aldığımda olmuştu yine karşılık veremeyerek içimdeki güçlü bir kin duygusu ağlamamı engellerdi hep…
Bir kadının çocuk doğururken çektiği acıyı tarif etmek benim için güç olsa gerek bu fiziksel acının hiç bir zaman karşılaşamayacağım büyüklükte olduğunu düşünürüm. Ve doğum sonrasında bu acı kımi olarak devam eder ama doğumdan sonra çekilen acı kolayca unutulur. Tırnakları çekilmiş insanlar vardır. Ama hiç bir fiziksel acı gözünüzün önünde kızınıza tecavüz edilmesinin yerini alamaz diyebilirm kesinlikle..

Ruhsal yoldakiler nerede hata yapıyor – 3

AtillaGenis | 11 July 2007 11:41

”Ben size kendi nefesimden üfledim” diyor Tanrı din kitaplarında,
yani Tanrıyı içimizde barındırdığımızı anlayabilmemiz için ipucu
vermiş, ama biz genede Tanrıyı hep bizden ayrı tuttuk.
İnsanın içindeki bu tanrısal güç, bazı insanlarda, diğerlerine
nazaran daha ön plana çıkıyor, kendiliklerinden dürüst ve ahlaklı
oluyorlar. Bu insanlar (planları gereği) zamanı geldiğinde varoluşu
sorgulamaya başlıyorlar, biz bunlara ”aydınlanma yolcuları diyoruz”
Her insanın içinde aydınlanma potansiyeli fazlasıyla mevcuttur,
bilgiyi bilmenin farklı birşey, içselleştirebilmenin ise çok daha
farklı birşey olduğunu söylediğimiz gibi, bu potansiyelin herkeste
olması farklı, herkesin bu gücü ortaya çıkarabilme yetenekleride çok
farklıdır. Bu gücün içinde olduğunu bilenler aydınlanma yolunda
bilgi sahibidirler artık, ama bu bilgiyi içselleştirebilmekte
yatıyor asıl sorun. Tanrısal gücün içinde olduğunu bilmek, tanrı
gibi davranabilmek sorumluluğunuda getirir. Kali Yuga çağında,
bedenlerimiz ve beyinlerimiz negatif enerjilere açık olarak
doğuyoruz. Beyin bilgisayarımız sadece bu enerjilerle çalışabiliyor,
ve evrenden sürekli negatif tesirler alıyoruz. Bu bizi, agresif,
hoşgörüsüz, arsız, öfkeli, şiddete meyilli, hayvansal sekse meyilli,
ve tamamen asi varlıklara dönüştürüyor. Bu devirde egolarımızda
bizim kontrolumuzden çıkıp, bizi kontrol ediyorlar. Bu tanrısal
olmayan özelliklerimizin toplamına, yani içimizdeki Tanrısal olanın
karşıtına Şeytan denir. Her insan içinde potansiyel olarak, tanrıyı
ve şeytanı barındırır. Büyük inisiyeler ve peygamberlerde dahil,
aydınlanmanın belirli aşamalarında Şeytan size sürekli çelme takar.
Daha fazla ileriye gitmemeniz için elinden geleni yapar.
Peygamberlerin, ve bazı büyük inisiylerin bu savaşları sembolik
olarak din kitaplarında anlatılır. Şeytanı alt edebilip,
aydınlanmaya ulaşabilenler, gerçek büyük inisiyeler ve peygamberler
olmuştur, bizler bu varlıkların yanında henüz şeytanın oyuncağı
konumundayız.

Ruhsal yoldakiler nerede hata yapıyor – 2

AtillaGenis | 10 July 2007 13:18

İnsanın düşüşünün ilahi plan gereği olduğunu söyledik. Bu planın
amacı nedir? Ben yüzlerce yanıt verebilirim, bu yazıyı okuyan herkes
yüzlerce yanıt verebilir, ama bunların hiçbiri doğru olmaz. Çünkü
ben varoluşu anlayabilmemi sağlayan beynimin sadece yüzde onunu
kullanabilen bir varlığım, ve yüzlerce cevabı olabilecek herkeste bu
kapasitededir. Ne olursa olsun hiçkimsenin söylediği doğru değildir.
İnsan ilahi planı oluşturan gücü kavrayabilecek kapasiteden çok
uzaktır. Söyleyebileceğimiz tekşey, bu olayın Ademin yasak elmayı
yemesiyle ilgisi yoktur, o sadece bir semboldür. Bu sembol üzerine
yüzlerce ahkam kesmek mümkündür, ama hiçbiri genede doğru değildir.
Burada aslolan şudur, insan mükemmel şekilde yaratılmıştır, öyleki,
ölümsüzlüğe sahiptir, evrenle, ve geldiği ruhsal planla iletişimi
sorunsuzdur, ve hatta bulunduğu ortramdaki bütün varlıklarla
(ağaçlar, hayvanlar, ve bütün canlı yada bi,ze göre cansızlar)
iletişimi mükemmeldir. Ama ters çevirilip aşağıların aşağısına
atılmıştır. Artık evrenle ve geldiği ruhsal planla bağlantısı yok,
ve artık bulunduğu ortamdaki varlıklarla bağlantısı yok, ve bundanda
öte, hemcinsleriyle bağlantısı yok. BİR bilinci kaybolmuş ve tamamen
dualitenin içinde yokolmuştur.Süper bilinç hali, kendini en alt
bilince bırakmıştır. Çünkü Kali Yuga çağı başlamıştır.
İnsan yaşadığı dünyayla (gaia) enerji iplikçikleriyle bağlı olduğu
gibi, evrnle, ve gezegenlerlede aynı sistemle bağlıdır. Ve
gezegenlerin pozisyonlarından bire bir etkilenir. Ben astrolog
deyilim ama astrolojinin, her ne kadar ”astroloji, astronominin
fahişe kızıdır” şeklinde yakıştırmalar yapılsada, astronomiden daha
önemli olduğuna inanırım. Şöyleki, astroloji ile insan önce kendini
tanır, yıldızların ona çizdiği kaderden az çok haberdar olur, ve
bundan sonra bu bilgiyle astronomiyle uğraşması daha sağlıklıdır.
Buda yakın zamanda olacaktır.
Bize Kali Yuga çağını getiren yıldızların konumudur, binlerce yıl
önceden yıldızların bilgisine sahip olan VEDA lar, bize bu günleri
verdiğim linklerde okuduğunuz gibi, sanki yaşıyormuş gibi
anlatabilmektedir. Bu bilgiler EZOTERİK dediğimiz bilgilerlede bire
bir örtüşmektedir. Ve her ikisininde vaadi, bu çağın sonlanıp,
yıldızların yeni konumlarıyla bu çağın biteceği ve ”Altın Çağ”
denilen, insanın yenişden yükseliş dönemine gireceği çağa
geçeceğimizdir. Biz bu döneme ”GEÇİŞ” yada ”YÜKSELİŞ!! diyoruz.
Maya takviminin 2012 yi göstermesiyle bu tarihe büyük önem
atfedilsede, bu dönemin 2022 ye kadar süreceği bilgileri var.
Şimdi tekrar konumuza dönersek, Kali Yuga iyi olan herşeyi bozma
çağıdır, düşüş çağıdır, ve ve dejenerasyon çağıdır. Hiçbir sağlıklı
bilgi dejenere olmadan bu çağda varolamaz. Şamballa rahipleri, bu
dejenerasyonu yönetirler, ve gene kadim bilgilerin bize dediği, bu
çağın bitimine doğru Agartha rahiplerinin ortaya çıkıp, şamballaya
dur diyecekleri üzerinedir, çünkü ilahi plan gereği onların görevi
başlayacaktır.
Altın Çağa böyle geçilkecektir.
İnsan enerji iplikçikleriyle bire bir dünyaya bağlıdır, ve insanın
bu son delilik döneminde, aynı frekansta olan dünyada delirecektir.
İnsan hastaysa, dünyada hastadır, insan iyileşince dünya
iyileşicektir. İnsanın şu an ne kadar hasta olduğunu, çevrenizdeki
insanlara bakarak, yada yarım saat haber dinleyerek
anlayabilirtsiniz, dünyanında bu hastalığa nasıl cevap verdiğini,
küresel ısınma, ve diğer afetlerle birebir deneyimliyoruz.

The Secret (sır) kitabı ne anlatıyor?

AtillaGenis | 10 May 2007 11:57

The Secret filmini izlemediysemde kitabı okudum. Çekim yasası
ayrıntılarıyla anlatılıyordu. Yabancı olan herşeye düşkün
olduğumuzdan, çekim yasasını anlatan Türk yazar Nil Gün’ün kitabı ilgi
çekmemişti, ama yabancı bir yazar yazınca, en çok satanlardan oldu bu
kitap.
Çekim yasası, ezoterik bilgilere azda olsa erişmiş kimselere yabancı
gelmez. Çünkü insanın yaratıcılığını anlatmaya çalışır ve yaratan
olduğunu anlatmaya çalışır. Bu yeni çağ bilgilerindeki ”BEN
TANRIYIM” ın karşılığına denk gelir, ama yüzlerce yıl önce bunu
Mansurun ”en-el hak” diyerek zaten beyan ettiğini unutmamaız gerekir.
Yani bilgi yeni değildir, sadece bu dönemde tekrar insanların ilgisini
çekmeye başladıki, buda içinde bulunduğumuz dönemin gereğidir.
Çekim yasası düşüncelerinizi kontrol etmeniz gerektiğini, doğru
düşündüğünüzde, düşüncelerinizi yaratabileceğinizi, imajlarınıza,
fiziksellik kazandırabileceğinizi söyler. Buda yeni bir bilgi
değildir, yeni çağla bilgileri içinde çok sayıda bu tür olmakla
beraber, bir hadiste ”düşüncelerinizdende sorumlusunuz” der. Demekki
araştıran akıla yeni bir bilgi yoktur. Yani bu güneş altında
söylenmemiş hiç bir söz yoktur.

Bir Melek olun

AtillaGenis | 02 May 2007 10:59

Bugün, her birinizden başka birinin yaşamında bir melek olmanızı istiyorum. Ve burada, bu bir arkadaşa, ya da bir yabancıya en basit şey, en küçük bir jest olabilir.

Bugün, yaşamınızda ilerlerken, etrafınıza bakın ve başka biri için yapabileceğiniz küçük bir şey olup olmadığına bakın, onlara verebileceğiniz bir hediye. Güzel bir şeyler söyleme, dikkatle dinleme, sevgi dolu bir jest yapma fırsatını arayın. Bir yaşamı aydınlatmanın/mutlandırmanın yollarını arayın. Ağır bir yükü hafifletmenin yollarını arayın.

Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için bir gün harcayın, kendi yüklerinizin tahmin edilmeyecek boyutta kalktığını görürsünüz. Minnettarlık gülümsemeleri, minnettar bir yabancının sürpriz bakışı, bu şeyler sizi yükseltir ve kendi kaygılarınızdan uzaklaştırır.

SİRİUS MİSYONU CELSELERİ 4

AtillaGenis | 14 April 2007 01:10

CELSE: 4 6.5.1982

Plan:SİRİUS MİSYONU
medyom:ERGÜN ARIKDAL
celsede bulunanlar:MEHMET SANCAR,GÜVEN ERER,AHMET HIZVEREN,

P: Göstermiş olduğunuz incelik için teşekkür ederiz. Demekki, sizlere bazı hususları, daha açık bir şekilde konuşabileceğiz. Kainat, bir şartsızlık gösterecek kadar sonsuzdur. Demekki, sizlere bazı hususları daha açık bir şekilde konuşabileceğiz.
Her şeyde, evrene ait sonsuzluğu içeren elektron vardır. Dolayısı ile sizin, maddesel olarak nitelediğiniz elektron ile alemleri oluşturan, dolayısı ile evrenin iç bünyesini meydana getiren elektron arasında temelde hiç bir fark yoktur.
Her zaman kavramakta güçlük çekilen, enerjinin birikimidir. Güneşinizin enerji birikimi, gezegenininiz üzerindeki hayatı oluşturmuştur. Bizim enerji birikimimiz, sizin güneşinizle beraber 28 güneşi oluşturmuştur.

Dünya dışı varlıklarla kozmik iletişim ve etkileşim

AtillaGenis | 05 April 2007 16:32

Dünya dışı varlıklarla kozmik iletişim ve etkileşim….

Dalga Serisinin Yazarı Laura’dan…

23 Aralık 2003,

Geçtiğimiz bir kaç gün dalgalı bir aktivite içinde geçti. İşaretler adlı sitemizde yeralan Kozmik spam adlı makaleye cevaplar geldi. Bir çok okuyucumuz oynanmakta olan oyun ile yaptığımız açıklamalar için samimi bir şekilde teşekkür etti. Fakat küçük bir azınlık bizleri karalamaya çalışarak eleştirilerde bulundu. Onlara eski zaman kültleri ile yeni çağ dinlerinden alıntıların olduğu antik bilim adlı kitabımızı öneriyorum.

İndigo çocuk – 2

AtillaGenis | 12 March 2007 11:49

-Hayatının bu felaketler sonucunda sona ermesinden korkmuyormusun?
-Hayır korkmuyorum.Halihazırda marsdaki bu felaketlerde bulundum.Orada bizdeki gibi hala insanlar yaşıyor.Fakat nükleer savaştan sonra hersey yanıp yıkıldı.Bu insanlardan bazıları yaşamayı bildi.Bunlar yeni silahlar ve sığınaklar yaptılar.Kıtalar fazla büyük olmasada kıtalararası değişiklikler oldu.Martionlar gaz soluyorlar.Onlar bizim gezegenimize geldiklerinde hepsi pipoları ile duruyor ve duman içinde soluyorlardı.
Senin tercihin oksijen solumakmı?
-ilk önce sen bu vücut içindesin(yani o)oksijen solumak zorundasın.Bununla birlikte Martionlar bu havayı sevmez.Çünki yaşlanmaya sebep oluyor.Martionların hepsi gençtir ve 30-35 yas arasındadır.Bu tipteki Martion çocuklarının miktarı her sene çoğalmakta.

İndigo çocuk

AtillaGenis | 12 March 2007 10:27

Bu yazıyı bir rus gazetesinin internet sitesinden, nişanlım türkçeye çevirmişti. A.G

Bazen bazı çocuklar büyüleyici hüner ve alışılmamış yeteneklerle doğarlar.
Boriska adında normal dışı bir çocuğun bir hikayesini anlatıyorumki bu çocuk Volgograd ülkesinin kuzeyini ziyaret eden üyelerden birisi.genellikle belirtilen yer Medvedetskaya grayada.
Hayal edebiliyormusun;gece herkes kamp ateşinin çevresinde oturuken 7 yaşlarında ufak bir çocuk birden dikkat çekti.Yukarı dönerek onlara marsdaki hayat,orada bulunanlar ve onların dünyaya uçuşları hakkında şeyler söylemek istedi.Tanıklardan biri paylaştı,sessizlik devam etti.İnanılmazdı.
Kocaman gözlü ufak çocuk Martion uygarlığı hakkında görkemli bir hikaye, mega sehirler,onların uzay gemileri ve farklı gezegenlere yapılan uçuşlar,mükemmel ülke Lemuria,Marsdan indiğinden beri bildiği detaylarla ilgili olarak hayat ve ordaki arkadasları hakkında konuşuyordu.
Gecenin sisi çevreyi kaplamıştı ve engin koyu gökyüzü,sayısız ufak parlak yıldızların altında bir sırrı gizliyordu.Hikayesi birbuçuk saatte son buldu.Biri anlatımı kaydedecek kadar uyanık davrandı.

Enerjilerle fazla oynamayın

AtillaGenis | 12 March 2007 09:08

Sipirutualizm bıçak sırtında yürüme sanatıdır aslında. Bu işlerle
uğraşanların büyük çoğunluğu farkında olmasada, bıçak sırtındadırlar.
Özellikle enerjilerle, oynayanlar, enerji alışverişleri yapanlar,
bazı enerjilere uyumlananlar, her zaman bir riskle beraberdirler.
Mesela Reiki’ye uyumlanan bir insanı düşünelim. Bu insan bu
uyumlamayla aurasını ve enerjisini diğer boyutlara açmış olmaktadır.
Bu kişi çevremizde, bizi kapsayan sayısız boyutlar içinden,
yükselerek beslenebilirde, düşerek pislenebilirde.
İlk önce bilmemiz gereken, insanın ilk varolduğu kadim dönemlerde,
geldiği kaynakla tam bir uyum içindeyken, daha sonra ezoterik
bilgilerde Kali Yuga denilen, demir çağına geçerek düşüşü başlamıştır.
Bu düşüş KURAN’da şöyle anlatılır.