bildirgec.org

mistik hakkında tüm yazılar

2011 Photoshop Dersleri

mcmtsuz | 17 March 2011 12:57

Artık hayal gücünü zorlayan insanlar photoshop ta bütün hayat ettiklerini yapabiliyorlar…İşte o yapabildiklerinin dersleri,sizinde yapabilmeniz için.


1-Avatar Filmindeki gibi Navi karakteri yapma

Sırlı Kentler Tanrıçası

astral | 10 November 2010 09:59

Sırlı kentler tanrıçası. Çalıların altından sular akıyor şimdi. Beklenilen umulanın derinliğinde olmadığında, sisler değişiyor karanlık aydınlanmadan.

Sırlı kentler tanrıçası bir melodi duyuyorum, atmosferi değiştiren ve hatta yeniden yaratan/ tanımlayan. Bazen ilişkiler de böyledir, yeniden tanımlar, resimler çizer…

Sırlar vardır, içten öte… Tenden derine, ‘üç kapı vuruşu bir okyanusta’ takılıp kalmışken, zamansız bir aralıkta; o aralık ki, aralık mı yoksa anın kendisi mianlayamadığın zamanlardandır.

ASTROLOJİ BİLİMMİDİR ?..

kozmik frekans | 08 November 2010 15:18

Binlerce yıl öncesinden beri mistik düşünürlerin ve bilginlerin üzerinde çalıştığı ve eserlerinde geniş yer verdiği, günümüzde ise özellikle gelişmiş ülkelerde,ünüversitelerde öğrenimi yapılan,birçok devlet adamından,işadamına kadar herkesin itibar ettiği ASTROLOJİ’nin temelindeki bilimsel gerçekler neler olabilir?

Astroloji’nin ne olup,ne olmadığını anlıyabilmek için öncelikle KOZMİK IŞIN’ların hücreleri meydana getiren DNA ve RNA molekülleri üzerindeki etkisine bakmak gerekir.Çok güçlü enerjiye sahip kozmik ışın dalgaları saniyenin binde,biri kadar bir sürede ,bir DNA molekülüne çarpar ve parçalarsa,DNA dizilimini oluşturan bilgi kaybolur,ve kopan parça başka bir yere eklenerek yeni bir GEN yapısı oluşturur. Ve bu gen yepyeni bir özellik kazanarak ortaya çıkar.

OTANTİK ÇALGILAR REHBERİ – I

firatocal | 06 July 2010 15:57

2010 Dünya Kupası sayesinde hayatımıza giren vuvuzelalar ile kültürlerin kendilerine has çalgılarını da mercek altına almak istedim..Tabiki önceliğimi ortak çilemiz olduğunu düşündüğüm , üflemeli bir çalgı olan ‘ Vuvuzela ‘ ya vermek istiyorum..‘ Vuvuzela ‘ bir tür zurna.. Ama o bildiğiniz delikleri olan , notaları itinayla çalan ve bizi coşturdukça coşturan kendi has zurnamıza hiç mi hiç benzemiyor.. Düz , çok da albenisi olmayan , nefes şiddetine dayalı bir çalgı…..

Kudu
Kudu

Yapıldığı malzemeye göre değişse de boyu ortama olarak 61 cm. ve ağırlığı da 100 -120 gr kadar.. “Kudu” denen bir çeşit antilobun boynuzlarından yapılan vuvuzelayı, yüzyıllardır köylüler birbiriyle haberleşmek için kullanıyor. Günümüzdeki modelleri ise plastikten üretilirken futbol gibi spor müsabakalarında tezahürat için kullanılıyor..
Vuvuzela hakem düdüğünden fazla ( 122 desibel ) , jet uçağının kalkış sesine ( 135 desibel ) yakın şiddette ses çıkarıyor. ( 127 desibel )

vuvuzela
vuvuzela

İşitme cihazları üreticisi Phonak tarafından yapılan araştırma Vuvuzela’nın insan sağlığına zararlı olduğunu ortaya koyuyor.. Uzmanlar 85 desibelin üzerindeki bir sesin kulak sağlığına olumsuz etkiler yapabileceğine dikkat çekerken , 100 desibel seviyesindeki bir sese 15 dakika maruz kalmanın kalıcı işitme sorunlarının oluşması için yeterli olduğunu belirtiyorlar.. Benim gibi yüksek sesli maç , müzik , v.b. yayınlar izlemeyi seven izleyicilerin ister televizyonda maçların karşısına geçerken olsun isterse stadyumda maç seyretmeyi istediklerinde bir kere daha düşünmeleri gerekiyor..
Afrika müziği sadece vuvuzeladan ibaret değil tabiî ki , bunu başka bir yazımda ayrıntılı olarak açıklamaya çalıştım… Meraklıları orada diğer Afrika çalgı örneklerinden olan ‘ didgeridoo ‘ ve ‘ djembe ‘ hakkında ve Güney Afrika ‘ nın müzik tarihi ile ilgili kısa bilgiler bulabilirler… Biz diğer büyük kültürlerin özel çalgılarına bakmaya devam edelim…
Hint kültürü de otantik müzik aletleri kategorisinde en benzersiz örneklerle dolu. Çeşit çeşit vurmalı çalgılar , hint müziğinin ruhunu yansıtmada önemli yer tutuyor…

Genel Olarak Hint Çalgılarına Toplu bir Bakış
Genel Olarak Hint Çalgılarına Toplu bir Bakış

tabla
tabla

‘ Tabla ‘ , Hindistan’ da yaygın olarak kullanılan ve iki küçük davuldan oluşan vurmalı bir çalgı.. Tiz olan ve sağ elle çalınana ‘ dahina ‘ , bas olan ve sol elle çalınana da ‘ baya ‘ adı veriliyor.. İşin en ilginç yanlarından birisi de her iki davulcuğunda ayrı ayrı akort edilmesi.. ‘Dahina’ do sesi ile akort edilirken , bu işlemden sonra ‘baya’ isteğe göre kalın yada ince seslerle akort edilebiliyor ..

Photoshop için 2009 model fırçalar hepsi yeni

vlkan | 28 May 2009 16:45

2009’un en farklı fırça örneklerine ulaşmanız için burayı ziyaret etmeniz gerekiyor,Neden derseniz genel photoshop fırça sitelerinin aksine farklı photoshop gereksinimlerinizide bulabileceğiniz farklı bir site,Ayrıca indirme seçenekler içerisinde farklı programlar içinde seçenekler bulunuyor ör:paint shop pro 8.0+ (.pspbrush) siteye giriş burda.

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…

| 21 December 2008 12:19

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…
Boş bir sandalı dolduran gölge, ben miyim? Etraf zifiri karanlık ve sadece mehtabın yansıması ile ağaçların gölgesinde, sakin akan bir nehirde yol alıyorum. Puslu havanın sis dalgaları üzerime gelirken, nehir hızlanıyor ve küreklerin ağırlığı ellerime çöküyor, acıyor ellerim, çok acıyor. Kabaran nehrin sularında boğuşan pençelerimi artık hissetmiyorum. Beynimde çınlayan, göğün haykırması mı yoksa şelalenin gürlemesi mi, ayırt edemedim. Hiçbir şeyi ayırt edemiyorum, nehrin ejderha gibi dalgalarıyla kayalıklara çarpan sandal, yolun sonuna geliyorum. Birden bir ışığın belirmesi ile küçücük bir çocukken yaptığım resimlerdeki güneşin içinden geçiyorum, güneşin kavurucu sıcaklığı buz gibi olan yanağımı yakıyor. O da ne okyanusun tam ortası, nasıl geldim ben buraya derken sandal su alıyor. Masmavi bir su sızıntısı doluyor ayaklarımın altına ve ben yine üşüyorum. Kurtulmak için koyu maviye bakarken dipte beliren devasa gölge, soğuk okyanus sularını yüzüme çarparak bana bakıyor. Üç kollu, dişleri öne doğru ve yedi boynuzlu kamburumsu sırtı olan yaratık. Birde ortalık siyah beyaz kesiliyor gözüme ve gözlerim tabiri caiz ise yuvalarından çıkıyor, zıplıyorum ve birden açılan gözlerimle etrafa bakınıyorum. Kaybolmuştu yaratık, sağıma baktım birde soluma, kimseler yoktu etrafta. Bir oh çeken ben! sanki karşıki dağlar beni duyacak derken arkamdan gelen gürlemeyi duymuyorum, hayır duymayacağım. Dönemiyorum arkamı, bende tık yok, “nutkun mu tutuldu” diyeceksiniz ama tutulmamış, aniden dönecekken omzuma dokunan bir el üzerime doğru eriyor. Fakat dokunan el o kadar yumuşak ki bu yaratığın eli olamaz diye düşünüyorum. Birden gerçekten fal taşı gibi açılan gözlerim kapkaranlık odanın içine bakıyor. Yine mi diyecektim ki, “susadım” diyen bir sesle irkildim…

Evet, bu bir rüya idi, ama gördüğüm değil, yazdığım bir rüya.
Siz, hiç görmeden rüya yazmayı denediniz mi?
Hayata, hiç Sürrealist yaklaşanlardan oldunuz mu?

Midnight in the Garden of Good and Evil (1997)

gungorayca | 15 July 2008 15:04

Afiş
Afiş

John Berendt‘in romanından 1997 yılında sinemaya Clint Eastwood tarafından uyarlanan bir film.
Amerika’nın Savannah şehrinde, zengin bir adamın evi ve çevresi etrafında dönen cinayet, drama, polisiye konularını işleyen bir film. Kevin Spacey ve John Cusack sevmiyorsanız kesinlikle 2.sınıf bulacağınız bir film. Jude Law‘ın filmdeki oyunculuğu hakkında pek bir şey yazmak açıkçası anlamsız. Ben film izlemek konusunda saplantılı bir insanım, beğenmesem bile mutlaka sonuna kadar izlerim, hatta tekrar izlediğim bile olmuştur. Filmin İMDb puanı 6.4/10

Kaynaklar: İMDB, Wikipedia

Grigori Yefimoviç Rasputin

deadcall | 28 May 2008 10:15

Grigori Yefimoviç Rasputin

Kâhin ya da şarlatan olabilir ama kesinlikle kolay ölmeyen biri. Kendisine kurulan birçok suikastten kurtulduğu bilinir. Zehir ve kurşunla ölmediğine inanılan bu Çılgın Papaz’ın penisinin de 30 cm olduğu ve St. Petersburg müzesinde sergilenmekte olduğu da gerçektir. Şimdi biraz daha yakından tanıyalım.

Grigori Yefimovich Rasputin 22 Ocak 1869 yılında, Ural Dağları’nın eteğindeki Pokrovskoye köyünde dünyaya merhaba dedi. Jefim Jakoviç’ten olma Anna Wasiljevna’dan doğmadır. Ailesi, kendisine ait topraklarda çiftçilik yapardı.

Provakatör Mistik

Sahin Sozer | 27 February 2008 23:09

osho
osho

O S H O
Hiç doğmadı, hiç ölmedi.
Sadece dünya denen bu gezegeni,
1931-1990 yılları arasında ziyaret etti.

Mezar taşında sadece bu 2 cümle yazıyor. 59 yıllık bir misafirimizdi. Tanıma fırsatı bulamadı birçoğumuz. tanıyanlar çok sevdi. ama bi hayranlık değildi bu. saf sevgiydi. özlemdi. yenilikti. mutluluktu. sevenlerin bazıları yanlış anladı oshoyu. din kurdular adına. tarikatlar açıp kurallar belirlediler. aslında en büyük öğretisi hiçbir kurala bağlı kalmamaktı. hayatı hepimizden çok farklı yaşadı. emin olduklarımızı yıktı. sayesinde farkında olmadan yaşayabileceğimiz tüm tatlı mahkumiyetlerimizi elimizden aldı. kimileri ona mistik provakatör diyordu.kimileri basitçe felsefeci.. üniversitede profesörlük de yaptı sokaklarda serseri hayatı da yaşadı. ve hepsini sadece kendi istediği için yaptı. kimse onu bişey yapması için zorlayamazdı. bu yüzden yaptığı her şeyde haklıydı. kimse onunla tartışmaya girmek istemezdi. kaybedeceklerinden eminlerdi. cesurdu. çocukken bile cesurdu. babası uzun saçı için ona kızdığında gözünü kırpmadan saçlarını kazıttı ki hindistanda bir çocuğun saçını kazıtması babasını kaybettiği anlamına gelirdi. sürekli ağaçlara tırmanıp düşerdi. annesi yırtıklarını yamalamak stediğinde reddetti. bu fakir bir görüntü oluşturacaktı ama eğer yırtıklarla giymeye devam ederse herkes onun ağaçtan yeni düştüğünü zannedecekti. doğru olduğundan emin olduğu konularda tüm şehri, tüm ülkeyi karşısına alabilecek kadar yürekliydi. üniversiteye cüppeyle gelmeye başladığı gün rektör onu odasına çağırdı ve eski kıyafetlerine geri dönmesini istedi. ama o karşı çıkılırsa cüppesini de çıkararak okula geleceğini söyledi. hindistanda , yaşadığı dönemde kız çocuklarla erkek çocukların aynı sırada oturması pek görünen bişey değildi. ama o .. bu sefer hikayeyi onun ağzından dinleyelim :