Parmaklarım tek tek dokulu resim kağıtlarına dokundu. Tek tek seçtim, renk renk sonra dokulu olanlarından da tonlarına ve dokularına göre bir sürü kağıt aldım.Dolma kalemlere baktım. On yıldır kullandığım kalemimi çok değerli bir dostuma hediye etmiştim ve onu istediğim bölümü kazandığımda kendime hediye almıştım. Şimdi benim doğum günüm için kendime bir sürpriz yapmaya karar verdim. Çok güzel bir kalem seçtim. Birkaç on yıl rahat kullanılabilecek bir dolmakalem.
Dolmakalem özeldir. Diğer kalemlere benzemez. Eğer onunla çizim yapıyorsanız, duvarlarınızdaki tablolarınızın inşasını sağlıyorsa bir de çok çok değerlidir o zaman. Yazı yazdığınızda yanınızda ayırmazsınız, toplantılarda uğurunuzdur, konferans da yine o dolma kaleminiz vardır. Çantanızdadır, kitabınızı çizmek ya da not defterinize bir şeyler çizmek için hep yanınızdadır.Yıllar geçer hala o vardır. Sınavlar vermişsinizdir, kurslar bitirmişsinizdir, belki büyümüş belki kendi gölgenizden dahi küçülen olmuşsunuzdur; yanınızdadır.Avucunuzun içinde daima çok tanıdık/ çok bildik, yaşanmışlıkları fazla bir arkadaş; o. Ben ki, kaç sefer, ne mesafelerden, nerelerden dönmüşümdür; ‘Dolmakelemimi unuttum!’ diye. Unutsam da o beni hep buldu ve hiç ayrılmadık bir şekilde. Döndüm, döndü, geldi, gittim; kavuştuk.
Dediler ki, ‘Dolmakalemini bana verir misin?’ Hoş, bunu söyleyen, dolmakalemime düşkünlüğüme bilip de biraz da o yüzden söylemektedir. Başka bir şey iste cicim, onu isteme. Tatile ya da içe kaçtığımda yanıma aldıklarım, not defterim, kitap ve kalemim, çizim kâğıdım. Yeter bunlar. Telefon, televizyon, internet; mümkünse olmasın.İşte şimdi yeni dolma kalemimi buldum. Kasaya ilerliyorum. Ev kiramdan fazla olan kalem, kendimi şımartmama yeter mi? Evet, kesinlikle. Kredi kartımı bulamıyorum. Kadınlık sendromları. Seyrettiğim birçok filmde bu salak sahne vardır, kadın çantasında aradığını bulamaz. O sırada kendine de söver -en azından içinden- ben iyi sövdüm. ‘Yayılıp oturacağın akşamları, bir çantanı toparla. Oh, oldu sana! Bulamadım, bulamıyorum. Panik oldum. ‘İğrençsin’ dedim kendime. O kadar dolmakalem almaya kalkıyorsun ama aradığını bulamıyorsun, sayın ben. Peşin ödeyeceğim! Ödedim, çıktım. Sinir oldum, niye mi? Paramın hemen hepsini kaleme verdim, kartımı bulmayınca. Kalemim var ama az biraz tutumlu günler olacak önümde. Muhteşem ben. Önümde saygıyla eğiliyorum. Tebrik ederim, ben! Rica ederim, hiç sorun değildi benim için.Tüm üretkenliklerinizde arkadaş olana değmez mi? Tabii ki, değer. Evden hızlıca çıktığınızda yanınızda yine olandır. Tutucuyum sevince, dolmakalemimi vermem; belki de bana en yakın olan. Hayatımı değiştiren insanlardan birine hediye ettim öncekini, büyük bir tablomla birlikte. Dolmakalemimi hep saklayacağını söyledi.Sır gibidir dolmakalemler. O insanın aurası işler içine. Asıl önemli olan da zaten budur. Onun benim auramı taşıması ve bana geri yansıtması. Bu yüzden ben hep onunla yazarım, benim enerjim aşılanmıştır ona. Bir süre sonra benden olur, çok çok fazla birlikteyiz. Aynı çocukların uyurken sarıldıkları ayıcıklarda da o çocukların kokusu, aurası ve enerjisi vardır.O yüzden yıllarca sarılınılan oyuncaklar da değerlidir. Benim enerjimden başka bir şey kimse görmeden şekil değiştiriyor. Onlar sanıyor ki, aynı kalem; değil. O yıllardır benimle.Ben, tanımadığım bir odaya gireyim; kardeşime ait bir kalem olsun. O kalemi daha önce görmemiş olsam da, aurasından anlarım, yakınlaşırım ona ve bunda tanıdık olan ne diye analiz eder, hislerimi açığa çıkarır ve bulurum.Bazı evler de böyledir ve eşyalar da. O kişinin aurası her yerine evet her yerine ilmik ilmik işler. Tabii bir de o kişi enerji yüklemeyi biliyorsa çok daha hoş olur. Aura sezen biri bunu fark eder. İşte bu yüzden bu herhangi bir dolmakalem değil. Dolmakalem başka bir kalemdir. Ki, artık benim kalemim. Benim auram dolacak ona.
Her aktığı kağıtta beni ruhumdan iz bırakıp devam eden olacak. ‘Ruhtan iz bırakıcı’ da diyebiliriz ona. Ben devam ederken o da benimle büyür, devam eder, yorulur ve yoğrulur ki; zaman gelir aldığım kalem değildir o.Tamamiyle benden bana, ondan bana bulanmış; benim iksirlerim çoktan onun tozuna karışmış bir tılsımdır artık. Çizen kalem midir, el mi, ruh mu, kişi mi; hepsi mi? Ayrılır mı? Bir süre sonra karışmanın uçlarını yaşayan oluruz ve bunu sadece aura okuyan deneyimleyebilir.
yorumlar
nice on yıllara astral, dolmakalemin hiç boşalmasın.benim de rapidolara özel ilgim vardır:)
Ben de alıcam bitane:)
astral hayda puelin duyudan sonra benim dolmakalem!!!!
ve dahi manson’ın dolmakalem yazısı yorumlara kapatılmıştı diye de hatırlıyorum, abarttık diye. hey gidi..
aa çok ayıp etmişler yannız, belkim de hafif tarihine adını altın harflerle yazdıracamış yazım. cık cık cık.
puelle manson, yine olayı kendileri için ekzajere etmiş..cık cık cık..
senin dolmakalem çok bilimselmiş manson, astralin ki ise çok duygusal. şimdi bilime inanınca duygulara inanmamak mı gerek, yoksa duygu olunca bilim olmaz mı? uff bu denklemi çözemem ben şimdi. kafam çok duygusal bu yüzden objektif olamam:)
puelin ayfonu yok ki la la la
neeee ayfonu yok mu ?God Damn !!!
çok çalışıp alcam ki ben ayfon hıhsherlock holmes da ne güzel filmdi hem
puel galiba mansonun ayfonu patladı, hat kesildi:))
manson taşı gediğine koyduktan sonra tahtına çekilir dolce bebeğim, bi kez söylicem, aklında tut
pueli tenzih ederim, baştacımdır
dolce, manson’ın ayfon patlasa fabrikasını alır yapacak birşey yok, ben idare ediyorum hem soni erikson volkmen telefonumla mutluyum ki. böhü. belesprit mecbur kaldım bebeğim, başka şans vermedi bana manson.
yalnız bir de hedik vardır ki konumuz dışı. onu da aklımda tutayım mı? tutmak ya da tutturmak!!! yok bugün ben çok duygusalım aklım başka yerde dolanıyor. ortaaama da söyledim gel gitme dedim. gitti. sonra bir ara gelirim dedi. iyi sen bilirsin dedim. ya şimdi ya da hiç bir zaman, ya da dönerim arkamı giderim dedi dedim, o biliyor kim dedi dediğimi.
hah koptu kayış
_şak dedi masaya koydu. İşte bu benim dedi._kim dedi._o dedi._ister bak ister at._istersen şu an döneyim arkamı gideyim._kim dedi_o dedi_o nerede?_yedik biz onu.her şey işte böyle bir dün gibiydi, açılrı gökyüzü sen perdeni kapatsan da_bunu kim dedi_ben dedim.
hahahahaha…zorkedi mi ?dolce mi ?
ben de buklet sanmıştım kendisini.
bunu ben dedim valla ben dolce magico, tatlı shirde derler bana, ama ben kısaca dolce hatta dol denilmesinden hoşlanırım:)
off ortaaam offf, ben sana dedim ben yazı yazmayayım, deliyim biraz herkeşler abartır beni.yok dedin illaki yazacaksın, italya dan saatlerimiz uymasa da ben uykusuz kalırım yazarız dedin. peki dedim, ben sana söyleyeyim ortaaam düş-le biraz daha çok düş-le. yok az dedim bak sana. daha bir daha ahahahaa.
oyyyy galanthus erkek mi, valla ben de dişi sandım. down oldum şimdi.
galanthus kim?
erkek olan işte
Galanthus, 07 Haziran 2008 09:51 tarihinden beri bizlerle. olan. sanırım o tarihler de olan daha iyi bilir tabe.
galanthus diye erkek ismi mi olur, hem de yağız delikanlı vay be.
ben de dişi sanmıştım kendisini.
astral, bana da bayağı bir süre oldu, dolmakalem hediye edilmişti. Kalemi her gördüğümde, her dokunduğumda hep veren kişiyi hatırlıyorum..
yazmamaya inat eden bir dolmakalemim var, bende inatla atmıyorum.
benim kalemim kurşundan olmalı.. yazarsa önce beni vurmalı sanırım. daha hiçyazmaması çok acı..:(
iki adet dolmakalemim var hediye geldi geçen yıl ısrarla saklıyorum kızıma lazım olur mu diye. Biz ortaokuldayken dolmakalem olması şarttı yahu bunlarda tık yok.
güzel yazı astral……haklısın nazo artık tık yok.öğretmenler gününde hediye verilirdi birde