Dinler zamanlarının anayasaları olarak kabul edilir bilimsel oturumlarda. O yüzden de müslümanlık hristiyanlıktan daha güncel ve gerçek olan dindir. Paganlar cehenneme müslümanlar cennete gider gibi jargonlarıyla vicdanlarını rahatalatan, ama her fırsatta hile hurda peşinde koşan insancıkların dualist düşünce yapısı beni her zaman rahatsız etmiştir.Çünkü dinin amacı bu tip düşünce kalıplarını yok etmek ve düzenli bir toplum oluşturmak üzerne olmalıdır. Dinin günümüzde dahi hala bir işlev sahibi olması, korkulan ve itaat edilen kurumu devletten Tanrı’ya aktararak korkunun ve itaatin daha büyük olmasını sağlaması ve güçsüz devlet yapılanmalarında denge sağlayabilmesidir.İnsan yapısı gereği temel değişiklikler kolay kabul etmez. Ayrıca demokrasinin vaad ettiği özgür ve eşit düzen de hiç bir zaman gerçekleşmediği için din varlığını ve kudretini korur. Dikkat edilirse dinin daha çok devlet yapılanmasının güçsüz sosyal adaletsizliğin yaygın olduğu ülkelerde kuvvetli bir yapı olduğunu görürüz. Ülkemizde bahsettiğim yapıda bir devlet teşkilatına sahip olduğundan din büyük bir güç ve bu gücü kullananalar ne yaparlarsa yapsınlar her zaman yüksek oranlarda oy almışlardır. Ülkemizde laiklik söyleminin bu kadar gündemde olmasını sağlayan da tam olarak budur. Dini politikasına alet eden her daim seçimlerde ön sıralardadır.İşin kötü tarafı din, zayıf ve güvenilir olmayan devlet teşkilatlanması olan ülkelerde gereklidir de. Çünkü Tanrı sorgulanamaz, mutlak itaati ister. Çarpık yapılanmalarda da her zaman sığınılandır. Ülkemizde de görülen bu yapılanmanın ileride başımıza büyük dert açacağı olası bir sonuçtur ve bu durumun yarattığı korku hacası yavaş yavaş ülkemizi sarmaktadır.
yorumlar
Din Gereklimidir? yazarken, “Gerekli” ile “midir” ayrı yazılır.Bu bir dil kuralıdır. Dil ise insanların birbirleri arasında anlaşabilmesini sağlar.Ama herkes bu kurallara tam uymuyor tabii ki.Uymuyor diye de kimseyi kınayacak değiliz.Sonuçta herkes kendi iradesiyle seçimini yapar.Din de insanın Yaratıcı’ya ulaşmasının yoludur.Herkes kendi iradesiyle seçimini yapar.Bunu da kınayacak değiliz…Hatta dinin,-insanların keni kendilerini tatmin etmek içinürettikleri şeyler-Olduğunu iddia edenler de vardır.Bunları da kınamayalım.Fakat tuhaf olan, dine karşı olanların,dini inanç özgürlüklerini kısıtlamak için adeta-kutsal bir görev- üstlenmeleri…Örneğin ülkemizde “Türkçe ezan” zırvalamasınıgeveleyip duranlar, aslında ezanın tamamen susturulmusınıisteyen zevattan başkası değildir.Benim asıl merak ettiğim,demokrasi vb kavramların toplumlara ne getir(me)diğidir.
Ben bir yazıyı okurken her zaman önyargılarımdan sıyrılıp okumaya çalışırım ve eleştireceğim şeyin yazının düşünsel yapısı olmasını tercih ederim. Ayrıca ben bir dine mensup olmasam da azımda dinin toplumlar için gerekli olduğunu da savundum. Hatta demokrasi denen yalanın da işlevsizliğini yazımda belirttiğim inancındayım.Ben uyumaya karşıyım. Uyutmaya çalışan din, demokrasi ya da televizyon benim için hepsi aynı kefededir. Fakat 20-30 yil sonra dünyada ve ülkemizde iç savaşlar başladığında insanlar dinlerine milliyetlerine göre gruplaşmaya ve çatışmaya başladığında oluşacak zarara değinmeden edemezdim.
güzel 1 yazı ve acıklayıcı bir yorum mavi alarm tebrikler
gelişmiş ülkelerde bilim adamları sadece inanmamaya inanmaya çalışmaktadır. böylece kendi düşünsel farklılığını ortaya koymak için çeşitli şeyleri üretme olanağını bu farklı oldukları sanrısı veya duygusuyla yaratırlar. bu kötü birşey değil. insan kendini başkasıyla aynı sanarsa başkasından farklı birşey de üretemez. yani bu insanların tek yaptığı farklı olduklarına inanmalarıdır. beş vakit ibadetini yapma zorunluluğunda olan bir toplum için allahı düşünmekten başka neye zamanı kalır. birşeyler yaratamayan toplumlar başkalarının sömürüsü altında yaşamak için bir malzeme olmaktan öte gidemez. eğer korkularınız varsa bunu sosyal sorun haline getirmeyip kendi aklınızda kendi kişiliğiniz ve yapınızda arayın. toplumsal bir korku yaratıp putperestler gibi kendi yaptığınız evlere allahın evi deyip düşüncelerinizi putlaştırmayın. din, değişimi engelleme mekanizmasıdır. oysa herşey değişir. evrende değişmeyen birşey yoktur. eğer değişmemesini arzu ettiğiniz birşeyler varsa kendinizde değiştirmeyiverin. toplumda değil. ha bu ülkede çok da düzgün bir demokrasi yok o ayrı konu. bize ideoloji değil artık icraat lazım. ve artık laikliğinde müslümanlığında haklılığını düşünmek boşunadır, vakit kaybıdır. burada oturup sadece yapılan beyin göçleriyle övünsünler, kaldırdığı halterleri yada yıktığı boksörlerle. yok türk amerikada şunu buldu bunu buldu. çokta şeyimdeydi. bize mi buldu. elimizdeki hangi madene sahip çıkıyoruz. çıksan napıcan teknoloji mi var. teknolojinin eksik olduğu başkalarından yamalandırıldığı bir toplum çürümeye yıkılmaya daha fenası sömürge bir toplum olarak zorla ayakta tutulmaya mahkumdur. ee bizede dini konuşmak kalıyor işte. ben bu yüzden dini içinizde yaşayın diyorum. din bir etikettir üstümüzde. bırak kalsın sadece uğraşmayın başkarına bulaştırmayın ve asla politikaya karıştırıp alet etmeyin.
direk tanrı tarafından yönetiliyor olsaydık evet din gerekli olurdu devlet için. ama değil. arada insanlar var ve insanlar nefslerinin hakimiyeti altındadır. ve dini, çıkarları doğrultusunda okurlar anlarlar, yorumlarlar ve uygularlar. tek bir kitabın olması bu durumda önemini yitiriyor. her göz bir mezhebe dönebiliyor. her mezhep bir iktidar odağına…dinin devletin yerine yada yerinde kullanılması bizim için yalnızca bir gelenektir. devam ettirilmesi dürtülenen bir gereklilik.ama islamın gelmesinden yıllar sonra devlet, artık onun dışında gelişmesi gereken tüzel bir kişilik haline gelmiştir.onun müdahili bir kurumdur devletve söylediğiniz kadar zayıf da değildir.din ne kadar devletin içine girerse o kadar zayıflar.zayıf devletin içine girmez yani. burada reaksiyon başlangıcı sorunu var.
Aç olan insanları, gidip zenginlerin kapısına dayanıp onların elindekini almaktan alıkoyan nedir diye durup düşünmek lazım. Bu hayatta bulamadıkları adaletin, bir gün bir yerde acılarını alacağına inanmaktan başka?
Daha önceki yorumumda da belirttiğim gibi dinlere inanmadığım halde dinin kurumsal yapısının varlığının gerekliliğne inanıyorum. Çünkü Batı’nın benmerkezci politikasından doğan yeni dünya düzeni denen zırva(Batı kültürünün en iyi ve en doğru olduğu için tüm dünyanca benimsenmesi gerektiği inancı) diğer kültürlerdeki insanların içinde manevi boşluklar bırakmaktadır. Ayrıca katı pozitivizmin sonuçlarını 2. dünya savaşına bakarsak görürüz. Ayrıca bir devletin zayıflığı sadece dış siyasette belli etmez kendini.(ki 60’lardan itibaren izlenen Batı’ya bağımı politika sayesinde dış siyasette de gayet zayıf bir devlet yapısına sahip olduğumuzu düşünüyorum) Demek istediğim sosyal adaleti sağlayamayan, kanunlarına; koyanların da rivayet etmediği bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Siyaset temizlendiği ve devletimiz dış dünyaya bağımsızlığını ilan ettiği taktirde, din olması gerektiği gibi bireyin iç dünyasında kendine yer bulacaktır. Böylece sadece ihtiyaç duyan ve gerçek anlamda inanan kişiler tarafından benimsenecek olan din, bence dine inanan veya inanmayan herkesin istediği düzeye gelecektir.