İranlı eski düşünürlerden Sadi Şirazi‘nin bir cümlesi var ” yılanın başını düşmanın eliyle ezeceksin, eger düşman kazanırsa yılandan, yılan galip gelirse düşmandan kurtulursun” diye, yani halk dilinde iti ite kırdırmak deyiminin bir başka hali.Mualesef ülkemizde çok çok uzun yıllardır bu strateji uygulanmakta, insanlar sürekli birbirlerine düşürülüyor. Irkları, dinleri,fikirlerindeki ayrılıklardan dolayı sürekli çatışma haline sokuluyorlar.Hatta sanatçılar bile elinde mikrofonla agzından laf alan muhabirin cımbızla çekip yayınladıgı kelime yüzünden başka bir sanatçı arkadaşıyla mahalle kagası tarzında kavgaya girebiliyor.Demokrasi karşılıklı uzlaşmaya dayanır, amma velakin agızlarından demokrasi kelimesi düşmeyen , demokrasiye hasret kaldıklarını iddia edenler ebakacak olursak onlarında aslında hoşgörü gerektiren demokrasiiyi savunurken karşısındaki farklı düşünceden olan birilerine dahi tahammül edememektedirler.Böylece agızlardaki demokrasi kelimesi lafta kalmakta, oysa demokrasi tahammül, hoşgörü,özgürlük rejimidir.Demoktarik ülkede yaşıyorsak birbirimize tahammül etmek durumundayız.Kimse aynı fabrikadan çıkma ,aynı seri numarasına sahip tencere yada defter değildir dolayısıyla herkes aynı fikri savunamaz, aynı dinden olamaz, ikiz kardeşlerin bile farklı fikirleri vardır.Hepimiz doğdugumuz andan itibaren egitilebilen varlıklar olarak yaratılmışız, ailemiz tarafından kurulan alt yapımız ne yönde eğitilirsek o yönde gelişir ve bizimde elimize geçeni o şekle sokmamızı sağlar. Hoşgörüsüzlük te bu altyapının önemli parçasından biri, çocuklar çok küçük yaşlarda hoşgörü yerine hoşgörüsüzlük ediniyor ve ufalıkta başlayan karşındakinin farklılıklarına tahammül edememe olgusu sürekli bizimle, çevremizle ve bizden sonrakilerle uzayıp gidiyor. Sonra bırakın birbirimizin politikasına, inancına saygılı olmayı farklı takımlar tuttugumuz zaman küfürsüz tezahürat yapayan insanlar haline geliyoruz.Ülkemizde gerçek demokrasiyi savunmak ,hak hukuk aramak için kurulan sivil toplum örgütleri bile ortalıgı karıştırmaya başladı, asıl facia olan ise medyadır. Olmayan şeyi varmış gibi göstere göstere olayları bu şekle getiren vir vampirler imparatorlugu. Asıl konu ise aslında insanların bu kadar tahammülsüzlükleri yokken medyanın çıgırtkanları sayesinde varmış gibi zanneden kişilerin bunu var etmeye başlaması.Örnek verecek olursak sürekli hristiyan-müslüman uyuşmazlıgı varmış gibi gösteriliyor televizyonlarda bunu gören okuyan gençler bu sefer birbirlerine gerçekten tahammül etmemeye başlıyorlar. Oysa İstanbul’un pek çok semtinde (Yeşilköy, Kurtuluş, Samatya,Yedikule vs.) Ermeniler, Rumlar ve Müslümanlar kapı komşulugu yaparak yaşarlar, birbirlerinin yardımına koşarlar, Mardin’de süryaniler ile müslümanlar arasında sonsuz hoşgörü vardır. Başka örnek verecek olursak insanların beyinlerine işlenen, okudukları ve izlediklerinden dolayı içinde tedirginlik yaşamaya başlayan insanların oluşmasına sebep inanç kavramı, mahalle baskısı türü haberler. Oysa başı açık anaların örtülü kızları, tesettürlü hanımların mini etekleri ablaları vardır komşuların hepsi farklıdır, kimi namaz kılar kimi kapalıdır bir başkası içki içer ama hepsi birbiriyle iyi geçinir. Aslında herkes oyuna getiriliyor , hepimiz aynı milletin değişik renklerde ki insanlarıyız, bir arada yaşamaya mahkumuz en iyisi birbirimize saygı duyarak bunun tadını çıkaralım, zira ülkemiz için olası bir tehlikede yine birarada ölümüne savunacak olan bizler değil miyiz?