Sürekli gittiğim bir internet cafe var. Bu kafede takım elbiseli, kıravatlı,65-70 yaşlarında bir amca var kasada.Yaklaşık 1-2 aydır o kafeye gitmekteyim.Kafeye girdiğimde kolay gelsin derim. Amca da bana hoşgeldiniz der.Bu şekilde sizli bizli ve fazla konuşmadan bir tanışıklığımız var. Neyse bu gün yine selam verip geçiyordumki masaya beni durdurdu size bir şey diyeceğim dedi. Buyrun dedim bende. Siz çok ağırbaşlı ve oturaklı bir iktisat mezununa benziyorsunuz dedi ayakları yere basan.Anında çok şaşırdım teşekkür ederim dedim.Fazla uzatmamak için konuşmayı ve bir an önce nette işlerimi bitirmek için.Ki düşündümde ağırbaşlı birinden ziyade simsiyah giyinmiş kirli sakallı bir mahalle delikanlısına benziyordum daha çok.Neyse ben teşekkür edince sizce benim 1980 de yazmış olduğum tez ne hakkında olabilir diye sordu bana.Bende düşündüm şimdi ayvayı yedik amca bizi rehin aldı kesin. Düşündüm bu iktisatçı dediğine göre bana kesin iktisatla alakalı bir tez yazmıştır diye. Tahmin etmem zor olur dedim ama sanırım iktisatla alakalıdır diye söyledim.Amca bana ergenlikte cinsellik ve kadın üzerine bir tez yazdığını ve tezin 75 sayfa olduğunu söyledi. Bende içimden tamam dedim ayvayı yedik zaten normal biri bulmaz bizi.Ama amcayı tanısanız uslubu ve türkçesi çok kibar ve tam bir Atatürkçü kendini geliştirmiş bir adam.Neyse sonra devam etti konuşmaya aslında gıda üzerine bir tez yazmak istiyormuş ama hocası cinsellik üzerine tez yazmasını söylemiş diye.Amca o kadar hararetli anlatıyorduki yıllardır kimseye anlatamadığı şeyler gibi bende dinliyordum severek.Sonra sordum hangi okuldan mezunsunuz diye.O da ifşa gibi bir şey dedi.Anlamadım ne demek olduğunu üstelemedimde. Sonra bana sordu hiç yurt dışına çıktınız mı diye.Ben çıkmadım dedim.Ben çıktım hollanda, isviçre,fransa gezdim dedi. Hatta dedi o zaman 1980lerdeki avrupalı gençlerle şimdiki türkiyedeki gençleri bir görüyorum dedi.Nasıl dedim.Yani dedi o zamanlar rahat rahat orda öpüşüyorlardı o zamanlar şimdide Türkiye’de bu şekilde rahat gençler dedi.Evet haklısınız dedim.Sonra size biraz müstehcen bir şey anlatmak istiyorum dedi.Buyrun dedim.Bu anlatacağım şeyi 1980 yılında hollandadan geldiğimde arkadaşlarıma anlatmıştım çok gülmüşlerdi dedi bana.Bende içimden acaba ne anlatacak diye merak ettim. Bundan sonra aynen kurduğu şekliyle cümleleri aktarıyorum size.Bir gün hollanda sokaklarında yürürken,afedersiniz duvarda bir resim gördüm.Resimde bir kadın amiyane tabirle çok affedersiniz domalmış ve vajinası gözüküyor.Arkasında da kocaman ve upuzun cinsel uzvuyla bir adam; ve adamın cinsel uzvunun hemen üst tarafında sexshop yazıyordu.Düşünsenize adamların reklamları bile ne kadar uçukmuş 80’lerde dedi bana. Bende güldüm ve tezimi yazmam gerekiyor, bana bir masa açarmısınız dedim ve masaya oturdum ve şimdide size bunları yazdım masaya oturur oturmaz…
yorumlar
Gerçekten bu tür muhabbetler etrafımız da cereyan ediyor ara sıra düşünüyorum da bizler de böyle arada farkında olmadan acaaayip muhabbet konusu açıyor mu yuz bilmiyorum ama inan bu tür muhabbetler benim hoşuma gidiyor. Paylaşımın için teşekkür ederim. Amcaya selam
bu adamı hayal etmeye çalıştım da aklıma esaretin bedeli filminde tahliye olup 30 yıl sonra hapisten çıkan yaşlı adam geldi.
şu iki ayrı reklam insanı düşündürenlerden (bazıları için rahatsızedici görüntüler olabilir). Sex her zaman satar diye öğretilir reklam psikolojisinde…
zen insanı,bu amcayı bize de tanıştır yavv:)
muhterem amcayı tekrar gorurseniz benim de hürmetlerimi iletiniz lütfen
ayakkabı boyacısı hayri tonozlu’yu hatırladım.kim bilir nerdedir…genç kızların romantik-devrimci yazarı cezmi ersöz’e”siz kendi var oluşunuzu hala tamamlamadınız mı?” sorusunu sorarak, heidegger ve sartre’dan dem vurmuşve c. ersöz’ü dumurlardan dumurlara sürüklemiştir.vakti zamanında ben de “ayrıksı” bir şoförle hasbıhal etmiştim bu amcaya benzeyen biriyle…long island’da taksicilik yapmış şiveli bir yurdum insanınıngözlemleriyle (inşaat teknolojisi üzerineydi) o dumur senin,bu dumur benim serhoş olmuş idim!selamlar untouchable zen insanı!…tezinin konusu?tez yaz da çabucak okuyalım 🙂
Ben de Atatürk’ün terzisi olduğunu iddia eden 86 yaşındaki bir amcayla bir parkta, benzeri bir diyalog yaşamıştım. Yalnız amcanın bir müddet sonra sapıtmaya başlamasını görmekle parktan tüymem ve o gün bu gündür yaşlı amcalarla sohbet etmemem bir olmuştur. Genelleme yapmıyorum inanın. Sadece artık biraz tırsıyorum:)) Yine de aklımda kalan enteresan cümleleri var ki; bunlar ayrı yazıların konusudur…
Tezimin konusu turp tarihiyle alakalı mefkud insanı, bu arada her birinize paylaşımlarınız için teşekkürler gülümseme oluştu yüzümde bu adam eseratin bedelindeki amcadan çok cüneyt arkına benzetebilirim eğer birine benzeteceksem amcaya selam edemeyeceğim.Ayrıca aynı amca bu günde cem uzanın beyaz gömleğiyle söylemlerinin çok feminen olduğundan bahsetti bana 10 dakka kadar ama sanırım aynı kafeye bir daha gitmeyeceğim…
zaten aynı kafeye iki kere gidemezsiniz
aynılık insanı köreltir.
lafın bittiği zamanlar oluyor hakkaten. beni dumura uğratan 2 olay vardır, bir tanesi burada anlatmıştım zaten. diğeri de, karadeniz’de, ismi bende saklı bir kasabada iki gencin konuşması. Bunlar, hiç bir şekilde konuyla alakalı olmadığını bildiğim, emin olduğum insanlar, nereden duymuşlarsa Freud hakkında bir şeyler duymuşlar aralarında konuşuyolar:-Oğlum var yaa, bu fröd müdür nedir, bu piç demiş kii; bebek anasının memesinden emer iken cinsel haz alırumuş heee??!- Kim lan o? nerede? göster sıkayum pezevengin kafasuğa!
Bunu söyleyen kopanisti insanıyla şuan bunu okuyan kopanisti insanıda aynı değil demek sanırım bu…
Euqon insanı karadenizde zaten bu tarz olaylar çok, bende çok merak ettiğimden yangın merdiveni ahşap olan butik otelde bir gece kalmıştım… bu arada dediğin gibi reklam ve cinsellik olayı çok paralel benimde kendi izlenimlerimden edindiğim kadarıyla…
doğrudur zen. seks, insanın bilinciyle hakim olamadığı bir mekanizma. eğer doğru tetiklenirse fareler gibi insanı kavalcının peşinden sürüklemesi işten bile değil. En basit örnek (ki bu tezat mantığı yaratmak olarak öğretilir) erkeklere özgü ürünler kullanıldığı taktirde kadının tarafından beğenleceğin, ya da kadınlara özgü ürünler kullanıldığında erkek tarafından beğenileceğinin mesajını vermektir. hiçbirimiz, “belki gözlüklü güzel bir arşivci (güzel arşivci bile görmedim ben daha) bize fotokopi makinası üzerinde verir” diye parfümümüzü seçmeyiz, ya da hiçbir kadın pedini, erkek arkadaşına “bak ben ayın her günü sana vermeye müsaitim” mesajı verebilmek üzere, ya da yabancı bir adamın “vaaay bugün ayın 2 si olmasına rağmen şu genç bayandaki güzelliğe bak, hemen gidip onunla tanışmalı, ne isterse yapmalıyım” diye düşüneceği beklentisi ile seçmez (öyle mi lan yoksa?)ama işe yarıyo işte bi şekilde 🙂
biraz önce national geographic de “çatlak profesörler” programında seyrettim; danimarkalı bilim adamları heteroseksül erkekler arasında bir test yaptılar. 2 li gruplara ayrılan erkeklerden 10 avroyu paylaşmları istendi. bir taraf teklif ediyor, bir taraf da kabul ediyodu. eğer aralarında karar veremez ve parayı paylaşamazlarsa, iki taraf da para alamıyordu. Tabi bunun en adil paylaşma yolu 5 er avro olara paylaşmaktır, ama karşı taraf hakkından daha fazlasını (mesela 7 avro) talep eder de siz de vermeyi reddederseniz, iki taraf da para alamıyor. Test bu şekilde.Testin 2. basamağında, aynı paylaşma oyunu oynanmadan önce, teklif alan erkeklere kadın iç çamaşırları dağıttılar ve bir süre onlarla oynadıktan sonra testi tekrarladılar. Görüldü ki, pazarlıktan önce kadın iç çamaşırlarına dokunan erkekler, daha az tekliflere fit olabiliyor (?!)tabii orası danimarka, sanmıyorum ki aynı test burada aynı sonucu versin…
Türkiyede olmazdı sanırım…Paylaşımın için saol Euqon insanı…