adı kadar ürkütücü değil aslında.. dalgakıran..olduğu yerde hiç istifini bozmadan duran, kendi halinde bir kayalar yığını. bilemiyorum onun duyguları var mı, birşey hisseder mi? ama bildiğim bir şey varsa o da dalganın duygularının olduğu..dalgakıran hiç düşünür mü acaba, zayıflattığı dalgaların ruh halini? vicdanı sızlar mı hiç tüm heybetiyle gelen dalga eridiğinde? deniz onun yüzünden konuşamaz bazen, söylemek istedikleri içinde kalır. kini, öfkesi, nefreti dalgakıranla kırılır. ve sular altında kalır. deniz bu duygularını içindekilere püskürür bazen. o zaman daya birkaç balina karaya vurur ya da sürü halinde balık ölümleri gerçekleşir. belki bir yunus yüzemeyeceği sığ sulara atar kendini, intihar edercesine.ve bir deniz kızı yemin eder yüzeye çıkmayacağına, dalgayla aynı sonu paylaşmaktan korkar. dalga gibi sönüp kaybolacağını zanneder küçük deniz kızı, bu yüzden yıllarını derinliklerde harcar..deniz bazen mercan resiflerine anlatır içindekileri. mercanlar da dalgaya şekil verirler, yontarlar adeta; denizin mesajına kıyıdakilere iletebilmek için. ama dalgakıran buna aldırmadan aşağı alıverir özenle biçimlendirilmiş dalgaları. hiç mi acımaz, hiç mi içi sızlamaz? dedim ya kaya yığını diye, ondandır belki. taş kalpli demek istemiyorum ama taş gibidir belki kalbi..gecenin tek ışığı dolunayken, üzerinde el ele, göz göze duran, yek ruh barındıran iki bedeni de mi hissetmez bu dalgakıran? neden denizin şarkı söylemesi, ruhlara huzur vermesi istenmez, neden bir şeyler anlatması engellenir?ve unutma dalgakıran! seni günden güne aşındırabilecek, eritip yok edebilecek güce sahip olan yine bu deniz ve yine onun dalgaları..