2001’de yazdığım bir yazım üzerine eklemek istediğim bir iki konu var. Son zamanlarda yaşadığım sıkıntıları ve “Burası Türkiye! işine gelirse..” lafına inat yazmak istiyorum. Kimbilir belki ileride oğlum ve arkadaşları bir “internet kazısı”nda bu yazımı bulup “vay be! nasıl bir ülkeymiş lan bura?” der -inşallah-. Son bir senede ve yakın dönemde başımdan geçenleri yazıp dertleşmek istedim. Bu ülke böyle olmamalı demek istedim. Buyrun;1. Sekiz ay evvel aldığım evi tadilat yaptırmak üzere bir taşeron firma aradım. Fiyat veriyor hepsi. Biri dedi ki “22 milyar, fiyatın içinde PVC pencereler, seramik, su tesisatı, mutfak dolapları, amerikan panel kapılar, boya-badana, kalorifer petekleri, evye batarya vs. herşey var”. Ancak kullanacağı ürünleri gözümüz tutmadı, fiyat düşmüyor adam. Dükkanında konuşuyoruz, en son 20 milyar iki taksit olur dedi. İmkansız deyip çıktık. Bir saat sonra aradı 18 buçuk milyar ve 3 taksit dedi, olmaz dedik. Akşam aradığında 18 milyar 6 taksite düşmüştü ama işin cılkı çıktığından hayır deyip konuyu ve gelen telefonları kapadık. 22 milyar kurtarmaz diyen adam 18 milyar 6 taksite düştü! Nasıl yani?!? Daha sonra 23 milyardan aşağı olmaz diyen biri de 20 milyara düşmüştü. Neyse;
Sonra araştırmalar devam etti. Uzatmayayım, bir adamla 17.5 milyara ve istediğimiz ürünlerle anlaştık. Bir ayda bitirecek olayı! İstediğimiz seramik markası Avrupa’nın en büyük seramik üreticisidir ve fakat elinde hiç bir zaman istediğiniz ürün bulunmaz. Aklınızda olsun diye söyledim, bizim ürünler 1.5 ay sonra geldi o da eksik! (ara musluklar yok, istediğimiz lavabo zaten geç gelmişti, orijinal ara musluk olmazsa takılamıyor. Takılsa bile garanti kapsamı dışında kalıyormuş!) Ev 2 ay sonra bittiğinde bir çok eksiği vardı ve işçilik berbattı! Güzelim seramikler rezil olmuş, boyalar alabele, banyo yamuk, duşakabin su kaçırıyor, Pvc’ler eksik!! Bir çoğunu zor bela yaptırdık. Ama genede istediğim gibi olmayınca, kalan sorunların tadilatlarında kullanmak için 1 milyar kesinti yaptım. Halen uğraşıyorum, beş ay oldu!2. Ferdi Sağlık Sigortası yaptırdım oğluma. Bir sürü muayene parası vermeyelim, SSK’larda sürünmeyelim dedim. İlk faturamızı mutlu mutlu teslim ettim ve 2 aydır ödemesini bekliyorum. Toplam 200 küsür milyon tutan faturanın ödenebilecek kısmı (kapsam içi dedikleri) 90 milyondu. 90 milyon ödeme için iki aydır 180 milyonluk telefon görüşmesi yaptım. Her görüşmede “bu perşembe ödenecek” deniyor, iki ayımızı doldurduk halen ödenecek!
3. Çalıştığım firmaya barkod çözümü kurmak için iki buçuk aydır çalışyoruz. Programa yaklaşık 12000$ ödendi, elle tutulan tek bir tarafı yok. En son geçen Cuma programın iadesine karar aldırdım Yönetim Kurulu’na. Firma tutuştu, bir haftada tüm sorunları çözeceklerini söylediler. “Bu program başka yerlerde çalışıyor” klasik geyiğine girdiler. Programın başka yerde değil bizde çalışması gerektiğini izah edip, telefonu kapadım. İade aşamasında ne saçmalıklar yaşacağım merak ediyorum. Artık ahkam olarak girerim.
4. Arabamı bakıma götürdüm bugün. Bayram tatili öncesi uzun yol bakımı… Frenlere bakıldı falan filan. Bitti biter derken “abi depon delinmiş, benzin akıtıyo” dediler! Ödüm patladı, meğer depoyu tam doldurunca (fullemek lafına gıcık oluyom) bir yerden kaçırıyormuş. Yapın dedim, üç saat dediler. İşe döndüm, akşam gidip alacam arabayı. “abi depo azaldı, sulu benzin koymayalım diye..” filan saçmaladılar “fullede kontrol edelim” dediler. On litre azalmış! Neyse günahlarını almayım şimdi. Fulledik! kontrol ettiler sorun yok, ama sağlam benzin göstergem yarım depo gösteriyor artık. “Abi şimdi tamir edemeyiz, depon full biraz boşalt öyle gel” dediler. Yarın tekrar gidip baktırcam, bakalım ne bozulacak o düzelirken.
5. Şirketin otoparkı dolu olduğundan büyük bir alışveriş merkezinin otoparkını kullanıyordum. Geçen sabah bir görevli gelip “alışveriş yapmazsanız parkedemezsiniz” dedi. “Ben her akşam, her gün burdan alışveriş yapıp evime dönerim. Hatta cebimde dünden kalan fişler var bakın” dedim “olmaz, şimdiden bahsediyorum” dedi. Bende genel müdürlüklerine mail attım, “ya tüm mağazalarınızda bu uygulamayı yapın (ki yemez), ya tabela asın (ki hiç yemez) ya da uygulamayı yapan mağaza müdürünü uyarın. Artık hiçbir mağazanızdan alışveriş yapmayacağım. Bana inanmazsanız **** kartın veya CRM yazılımızının ilgili kayıtlarına ulaşın” dedim. Öğleden sonra mağaza müdürü aradı, özür diledi ve ne dedi biliyormusunuz? “İsminizi ve benim ismimi verip parkı kullanabilirsiniz!”. Laf! Torpil yapıyor bana, bak bak bak.. Halen ne parklarını kullanıyorum ne de alışveriş yapıyorum.
6. Hazır araba trafik konusu açılmışken kısa birşey daha anlatıp şu saçmalıklara son vereyim; Dar bir yolda karşı yönden gelen yaklaşık 20 arabaya yol verdim. Arkamda ki konvoydan bir araba dolusu küfür ve korna yiyorum bu sırada. Sonunda karşı yön bitti, ufukta bir araba selektör yaparak geliyor. Ama ben küfürlere dayanamayıp ilerledim. Karşı araba da geldi keçi gibi sıkıştık yolda. Kadınmış şoför, camı açtı “kardeşim ne geliyosun, görmüyomusun selektörü” diyor ciyak ciyak. “Siz görmüyorumusunuz arkamda ki konvoyu” dedim nazikce. Hala bıdı bıdı ediyor, “kardeşim, mardeşim” deyip duruyor, “nerden kardeşin oluyorum senin lavuk” dedim sonunda. Bir araba dolusu küfürü ve kornayı o yemeye başladı şimdi. Konuşuyor ama camı ve kontağı kapadım, teybi açıp çare bulmasını bekliyorum kadının. Kaldırıma çıkıp arabadan indi ve ağlamaya başladı. Ben devam ederken aynadan izliyorum, her geçen kadına el kol hareketi yapıyordu en son. “Kardeşimmiş!”
Arkadaşlar ne zaman adam oluruz bilmem, ama gerçekten çok sıkıldım bütün bu saçmalıklardan… Duyun bilin istedim.Sevgiler..