Barışa inanıp güvenmeyi ne zaman öğrenecegiz? Barışı benimsemeyi, barışçıl yaşamayı.Barış ille ülkemizin savaşta olmaması demek midir? İnsanlar birbiriyle savaştalar, ergenlik çagındaki bir çocukla anne -baba arasında yaşananlar, iki farklı takımı tutan taraftarların birbirlerine ettiği küfürlü tezahuratlar, karı-koca kavgaları, farklı görüşlerin tartışılma fakirligi hep birer savaş degil midir? Buradaki yazılarda,ahkamlarda bile barışa ne kadar yakınız ki?Dünyada süreki uygulanan işine gelmeyeni yok et düşüncesi , fiili olarak öldürme eylemiyle olmasa da fikirlerin sündürülmesiyle hepimiz tarafından uygulanmıyor mu? İşimize gelmeyeni susturmaya çalışmak, ona saygı duymamak, laf söylemek silahsız savaşın ta kendisi değil midir?Düşünce işgali de toprak işgalinin insan üzerindeki benzeridir, kafanızın içindeki düşünceden tutun, üzerinize giydiginiz kıyafete kadar baskı altına almak yani işgal etmek ne felaket bir olaydır. Bu anlattıgım konuda hem işgal eden hem edilen aslında bizleriz. Yani düşüncelerimize, savunduklarımıza saygı duyulmadıgından yakınan bizler aynı şeyi başkalarına uyguluyoruz. Çocuklarımızın büyüdüklerinde bile üzerlerinde hakimiyetimiz olsun, herkes sevdigimizi sevsin istemiyor muyuz?İnsanları yaftalamıyor muyuz? Bu kürttür hayır gelmez, başını örtmüş yobaz gerici, mini etek giymiş yollu bu kız, bu adamın yürüyüşü acaip kesin gay bu, bu kadın bence kocasını aldatıyor türünden insanları önyargıyla yaftalarken kendi fikirlerimize saygı duyulmadıgından yakınırız. Belki biz o şekil yapmıyoruz diyenler çıkacak tamam o tarz yaftalamıyorsanız da başka yollarla düşünce işgaline çalışmıyor musunuz?Birisi çıksın Atatürk’ü sevmiyorum desin bakalım neler olur, Galatasaray trübününde Fenerbahçe diye bağırsın yada, solcu biri Ülkü ocagına girsin, boynunda haçla camiye yada mevlite ne kadar saygı duyarlar. Daha en yakınlarımızın beyninin içindekine saygı duyamazken birbirimizi nasıl anlayacagız bunun neresinde barış.Daha burada tartışmaktan acizken nerede barış.