Madonna Louise Ciccone, Sylvio ‘Tony’ve Madonna Fortin’in kızları olarak 16 Ağustos 1958 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri‘nin sakinlik abidelerinden biri olan Michigan, Bay City’de dünyaya geldi. Baba tarafından gelen İtalyan kökeni ve anne tarafından gelen Fransız kökeniyle, ailenin ‘Nonnie’si Madonna, henüz okula başlamadan balerin olmaya karar verdi ve yazıldığı Katolik Okulu’nda balenin yanında ses ve piyano eğitimi de aldı. Madonna‘yı gerçek bir Katolik olarak yetiştirmeyi amaçlayan baba Tony, 1963 senesinin Aralık başında karısını göğüs kanserinden kaybetmesi üzerine, ev işleriyle ilgilenip, çocuklara bakması için Joan Gustafson’u işe aldı. Madonna 14 yaşına geldiğinde babası, yardımcıları Gustafson ile evleneceğini bildirdi ve genç kadın, 1972 senesinde resmen ‘annesi’ oldu. Ergenlik çağlarına denk gelen bu evlilik, babasına olan sevgisini sorgulamasına sebep olmaktaydı ve evdeki yabancı kadın akarşı hiç bir yakınlık hissetmeyen Madonna, babasının dikkatini tekrar çekebilmek için tüm aileyi şaşırtan tavırlar sergilemekteydi. Liseyi Rochester’de bitiren Madonna, okulun amigo kızlar takımındaydı ve o sıralarda aklındaki tek düşünce, dünya çapında ünlü bir dansçı olmaktı.

Katolik Okulu’nda aldığı bale eğitiminin üzerine üniversitede aldığı profesyonel dans dersleri genç kızı daha yüksek hedeflere yöneltmekteydi ve çok sevdiği dans hocası Christopher Flynn’ın eşcinsel kimliğiyle tanıştıktan sonra, New Yrok’a giderek ‘Amerikan Rüyası‘nı gerçekleştirmek istediğine; özgüveniyle tüm dünyaya hitab etmek istediğinden emin oldu.
1977 sonunda yarısı boş bir bavul ve 35 dolarıyla ‘dünyanın merkezi’ New York’a adım atan Madonna, ucuz bir otel odası kiraladı ve hocası Flynn’ın bağlantıları sayesinde dans gruplarına katılarak, gösterilere çıkmaya başladı.Madonna, bu süreci seneler sonra şöyle ifade edecekti;”Sadece 35 dolarla 20 yaşındaki genç bir kıızın New York’a gelmesi, hayatında yapacağı ilk ‘en cesur şey’ olmalı. Benim için öyleydi ve zorlu olmasına rağmen hiç pişmanlık hissetmedim. Gerçekten, eğer harekete geçmemiş olsaydım, hayatımı bunun pişmanlığıyla sürdürmek zorunda kalacaktım.”NY’de çeşitli fast-food dükkanlarında çalışan Madonna, daha çok para kazanmak istiyordu. 1979 senesinde üniversite öğrencilerinin nü resim çalışmaları için soyunan Madonna‘nın çıplak fotoğrafları, seneler sonra basında yer alacaktı. Sene sonuna doğru “A Certain Sacrifice” adlı yapımda oldukça cesur bir performans sergiledi. Sınırlı izleyiciye sahip olan film, sanılanın bir çeşit soft-porno değil, sıradan ve amatör çekilmiş bir drama filmiydi. Filmi, sinema deneyimi olarak görmeyen Madonna, 80’li yılların en meşhur dans gruplarından birinin iki hocasıyla tanışınca, New York’a gelişi anlam kazanmaya başladı. Alvin Ailey ve Martha Graham, New Yrok’tan sonra Paris’te düzenledikleri dans turnesiyle Madonna‘yı da dansçı olarak yanlarına aldılar. Bir süre Paris’te yaaşayan genç kız, Patrick Hernandez‘in “Born To Be Alive” adlı parçasında dans ediyordu. Bu deneyim, müzik konusunda profesyonel anlamda düşünmesine yol açtı ama Madonna zaten kararını çoktan vermişti; hayattaki beklentileri için harekete geçmeye, O’nun deyimiyle ‘istediğini almak’ için tekrar New York’a döndü.

Dan Gilroy ile birlikte kurduğu dance/pop grubu The Breakfast Club‘da davul çalmaya başlayan Madonna, vokal yapmaya başladı. Çeşitli sebeplerle gruptan ayrılan Madonna, Stephen Bray ile kurduğu Emmy adlı disco/dance grubuyla ciddi anlamda müzik yapmaya başladı. Grupla yaptığı en başarılı parça “Everybody” oldu ve parça, New Yorklu DJ Mark Kamins’in eline geçti.”Grup çalışmasından hoşlanmama rağmen, istediğim şey bir müzik grubuyla birlikte çalmak değildi. Kendi başıma bir şeyler yaptığımı görmeliydim ve bunu tüm insanlara göstermeliydim.”

Sire Plak Şirketi ile görüşmeye başlayan grup, Madonna‘nın bireysel çalmak istemesi yüzünden dağılmak zorunda kaldı. Müzik yapmakta kararlı olan Madonna, “Everybody” ile Gotham Stüdyoları’nın yetkilisi Camille Barbone’ye ulaştı. Barbone, genç kızla gerçekten ilgilendi, fakat müzik şirketlerinin geleneği olan ‘sağlam pazarlama ürünü olacak kişi yaratma’ işine girişince Madonna, tarzını değiştirmek istemediğini belirtti. Bir ‘rock star’ ürününe dönüştürülmek istenen Mad, dance/pop müziği yapmak istiyordu ve yoluna devam etti.1981 senesinin sonunda düzenlenen “Everybody” parçası, underground pop dinleyicileri tarafından büyük ilgi gördü fakat, kimsenin Madonna hakkında bilgi sahibi olmaması ve single kapağında fotoğrafının da bulunmaması, satışlarda kötü etki yarattı. Oldukça cesur sözlere sahip olan “Burning Up” da bu akıbeti değiştiremedi.
1983 yılı olmuştu ve Mad, müzik yapmaya devam ediyordu. 1982 senesi sonlarına doğru yaptığı “Holiday” adlı dance/pop parçası 1983 senesinni ikinci yarısında genç popçuyu hayallerine kavuşmaya hazır duruma getirdi “Lucy Star” ile yayınlanan parça, Billboard‘ıın ilk 5’ine girmeyi başarmıştı.

The First Album
The First Album

Senenin sonuna doğru Avrupa’da “The First Album“, Amerika’da “Madonna” adıyla piyasaya sürülen ilk Madonna albümü, “Holiday”, “Everybody”, “Borderline”, “Burning Up”, “Lucky Star”, “Think Of Me”, “Pysical Attraction” ve “I Know It” parçalarını içinde barındırmaktaydı. Dance/pop dünyasında patlama yaratan bu eser, gerçek anlamda bir Madonna harikası olsa da, popçu asıl bombasını 1984 sonunda “Like A Virgin” ile patlattı.

Like A Virgin
Like A Virgin

Albüme adını veren parça “Like A Virgin“, muhafazakar kesim bir yana, bir çok müzik eleştirmeni tarafından da tepki gördü. Zira şarkının sözleri ‘kalbini kıran ilk cinsel deneyiminden sonra hayatının aşkını bulan kız’ın duygularını yansıtmaktaydı. “Like A Virgin” bir yana, albümde yer alan “Material Girl” adlı parça da eleştirmenlerin ikincil hedefiydi. Dünyanın somut şeyler üzerine kurulu olduğunu ve asıl düzenin de bu şekilde yürüdüğünü; bu yüzden kendisinin de somut şeylere önem verdiğini anlatan bir kızın rahat ifadelerini kapsayan şarkı, ‘dünya parayla döner’ yaklaşımındaydı. Şarkı, zamanla Madonna‘nın takma adı haline geldi.1985 senesinde Harold Becker‘in yönetmenliğini yaptığı “Vision Quest” adlı sinema filminde kısa bir rol alan Mad, aynı sene oldukça ses getiren “Desperately Seeking Susan” adlı yapımda Amerikan aktris Rosanna Arquette, aktör Aidan Quinn, aktör John Turturro ve Mark Blum ile birlikte rol aldı. Mad, filmde başkarakter ‘Susan’ı canlandırdı.Aynı senenin 16 Ağustos gününde aktör Sean Penn ile dünyaevine giren Mad, Penn ile birlikte “Shanghai Surprise” adlı sinema filminde rol aldı.

Film, 1986 senesinde vizyona girdiğinde gerek eleştirmenler, gerekse izleyenler tarafından sert eleştirilere maruz kaldı. Yılın ikinci yarısında Mad, üçüncü stüdyo albümü olan “True Blue“yu piyasaya sürdü. Albüm çıktığı hafta 25’ten fazla ülkede satış rekorları kırıp, bir numaraya yerleşti ve Mad, kendini bir kez daha kanıtlamış oldu.

True Blue

Albümde yer alan “True Blue”, “La Isla Bonita”, “Where Is The Party?”, “Open Your Heart” dance/pop severler tarafından yoğun ilgi görürken, yine aynı albümün ilk sırasında yer alan “Papa Don’t Preach” yine klasikleşmiş bir duruma, tepki ve eleştirilere maruz kaldı. Yalnız bu seferki eleştiriler daha sertti ve Mad, açık bir şekilde kınanıyordu. Zira şarkı sözlerindeki göndermeler, olması gerekenden fazla kişiye ulaşmıştı. 1987 senesinde Who’s That Girl Turnesi kapsamında onlarca konser veren popçu, aynı zamanlarda vizyona giren, başrolünde yer aldığı “Who’s That Girl” adlı sinema filmine destek vermek için de bu adı seçmişti. Griffin Dunne ile başrollerini paylaştığı filmde ‘Nikki Finn’ karakterine can veren Mad, ‘En İyi Şarkı’ dalında Altın Küre adayı oldu. Sinemaseverlerin ilgisini çeken filmin Oscar yolu da açıktı fakat o sene ‘En İyi Müzik’ dalında yarışan isimler oldukça köklüydü.

1988 senesinde Broadway yollarından geçen Mad, “Speed the Plow” adlı oyunda yer aldı. Ertesi gün gazetelerde yer alan sert eleştiriler, genç popçunun rol yapma yeteneğinin olmadığı yönündeydi. Oyunculuktan bir süre uzak durmayı tercih Mad, Penn ile olan evliliğinin kötüye gittiği yönündeki haberleri de doğrulamıştı. Magazincileri yumruklayan Penn, özel hayatına müdahale edildiğini düşünüyordu. Öte yandan Mad, gazetecilerle olan samimiyetini Penn’in nevrotik tavırlarına da tercih etmişti.

Like A Prayer

1989 senesinde “Like A Prayer” adlı stüdyo albümünü piyasaya süren Mad, albümle aynı adı taşıyan parçasına klip çekti. Bu klip, tüm dünyada yankılara sebep oldu çünkü, olay Papa II. Jean-Paul‘a kadar gitmişti ve Vatikan, popçuyu resmen afaroz edildiğini ilan etti. Bir süre sonra, Madonna’nın Hıristiyanlar’dan ve Vatikan’dan özür dilemesi halinde affedileceği açıklanmış olsa da genç popçu ‘Onlar benden özür dilesin’ ifadesiyle bir kez daha olay yarattı. Aynı sene içinde Mad, Penn ile yollarını ayırdı.1990 senesinde Al Pacino ve Warren Beatty ile birlikte “Dick Tracy” adlı sinema filminde rol alan Mad, filmde seslendirdiği “Sooner Or Later” adlı parça ile bestecisi Stephen Sondheim‘e ‘En İyi Şarkı’ dalında oscar Ödülü kazandırdı. Bu arada “I’m Breathless” adlı bir de soundtrack albümü çıkardı.

1991’de usta yönetmen Woody Allen‘in yazıp, yönettiği “Shadows And Fog” adlı yapımda ‘Marie’ karakteriyle yer alan Madonna, 1992 senesinde beşinci stüdyo albümü “Erotica“yı piyasaya sürdü.

Erotica

Bir rekora daha imza atan albümden ziyade popçu, piyasaya sürdüğü bir başka sanat eseriyle olay yaratacaktı; “Size nasıl sex yapılacağını öğreteceğim” temasıyla ortaya çıkan “SEX” kitabı, oldukça müstehcen fotoğraflar içerdiği için dünya bir yana, hayranları tarafından da eleştirilere maruz kalmasına sebep oldu.Aynı sene Tom Hanks ile “A League Of Their Own” adlı yapımda rol alan Mad, filmde ‘Mae Mordabito’ karakterini canlandırdı.1993 senesinde, “Body Of Evidence” ve bağımsız film yönetmeni Abel Ferrara‘nın “Dangerous Game” adlı yapımında ‘Sarah Jennings’ karakterini canlandırdı.

1994 senesinde “Don’t Stop”, “Forbidden Love”, “Forbidden Love” ve Björk‘ün yazdığı “Bedtime Story” adlı parçalarla bilinen altıncı stüdyo albümü “Bedtime Stories“i piyasaya sürdü. Bu sıralarda genç popçu, basketbol yıldızı Dennis Rodman ve rap müzik yıldızı Tupac ile ilişki yaşadı.

Bedtime Stories

1995 senesinde “Blue In The Face” ve “Four Rooms” adlı sinema filmlerinde rol aldı. 1996 senesinde Spike Lee‘nin yönetmenliğini yaptığı “Girl 6” adlı yapımda rol alan Madonna, kariyerinin en önemli sinema projesi olan “Evita“da ‘Eva Peron’u canlandırdı. Alan Parker‘in yönetmenliğini yaptığı filmde Madonna, ‘Eva’ rolünü alabilmek için epey uğraş verdi. Çünkü Mad, kendi geçmişini Eva’ınkine çok benzetiyordu ve bu yüzden film onun için çok özeldi.

Filmin çekim zamanlarında Arjantin Halkı, Madonna’nın Kraliçeleri Eva için uygunsuz olacağını düşünüyorlardı ve saldırgan tepkileri, çekimin yapıldığı yerlerde olağanüstü güvenlik önlemleri alınmasına sebebiyet vermişti. Tüm bunlar geçtiğinde film, hakettiği övgüyü aldı ve tam dört dalda Oscar adayı oldu. Ayrıca Madonna’nın seslendirdiği “You Must Love Me” adlı parça da ‘En İyi Şarkı’ dalında Oscar Ödülü’ne layık görüldü.
Bu arada genç popçu, erkek arkadaşı Carlos Leon‘dan Lourdes Maria Ciccone adını verdiği bir kız çocuğu dünyaya getirdi.

1998 senesinde “Frozen” parçası ile olay yaratan “Ray Of Light” adlı albümünü piyasaya süren Madonna, 22 Aralık 2000 tarihinde İngiliz yönetmen Guy Ritchie ile dünyaevine girdi.

Ray Of Light

Bu arada albümden “Drowned World/Substitute For Love” ve “Nothing Really Matters” da hit parçalar oldu. Aynı sene John Schlesinger‘in yönetmenliğini üstlendiği “The Next Best Thing” adlı romantik/komedi sinema filminde rol adı. Film, sinemaseverlerden düşük not almıştı.

Yine 2000 senesinde Madonna, gerek takipçilerinden, gerekse pop müzik dinleyicileri ve eleştirmenlerce pek beğenilmeyen “Music” adlı stüdyo albümünü piyasaya sürdü.

Music

2001 senesinde Mad, eşi Ritchie’nin çektiği “Star” adlı reklam filminde kibirli bir dünya starını canlandırdı. Yine aynı sene Drowned World Turnesi kapsamında onlarca ülkede konser verdi. Madonna, 11 Ağustos 2000’de Rocco adını verdiği bir oğlan çocuğu dünyaya getirdi.

2002 senesinde, eşi Ritchie’nin yönetmenliğini yaptığı “Swept Away” adlı romantik/komedi filminde ‘Amber’ karakterini canlandırdı. Yine aynı sene, James Bond Serisi‘nin 20. filmi olan “Die Another Day“de rol aldı.

2003 senesinde ‘Amerikan Rüyası’ teması ve bol dans öğeleriyle bezeli 7 milyondan fazla kopya satan “American Life” piyasaya çıktı.

American Life
American Life

2004 senesinde “Re-Invention Tour” adını verdiği konser DVD’sini piyasaya süren Mad, 2005 senesinde ailesi olmayan çocuklar için bir yurt kurmak için gittiği Malawi’de David adında bir erkek çocuğu evlat edindi.Aynı sene içerisinde “Get Together”, New York’un kendisi için vazgeçilmez olduğunu anlatan “I Love New York”, “Hung Up”, “Sorry”, “Jump”, “Like It Or Not” adlı parçalarla patlama etkisi yaratan “Confessions On A Dance Floor” adını taşıyan albümünü piyasaya sürdü.

Confessions On A Dance Floor

Pop ve dans müzik severlere hitab eden albümde bazı eski şarkıların farklı versiyonları da yer almaktaydı. 2006 senesinde “Confessions Tour” kapsamında verdiği konser görüntülerinden oluşan bir DVD albüm piyasaya çıktı.Son olarak 2008 senesinde “Hard Candy” adını verdiği stüdyo albümünü piyasaya süren Madonna, bu albümde Justin Timberlake, Kanye West ve Timbalandgibi isimlerle birlikte çalıştı.

Hard Candy

“Sticky and Sweet” turnesi kapsamında yine bir çok ülkeyi dolaşan Madonna, 2009 senesinde “Celebration” adını verdiği bir oplama alnüm yayınladı.

Celebration
Celebration

Albümde yer alan “Celebration” adlı dans parçası yeniydi ve hayranları tarafından oldukça ilgi gördü.

Pop müziğin kraliçesi olarak anılan Madonna, müzikal kariyerinde ilerlemeye devam ediyor.