Vazgeçilemezlik böyle birşey olsa gerek.Tutku dedikleri…Ve aşk…Gözüne ve herkesin de gözüne batan bir dolu şeyi yeri geldiğinde gözardı edebilmek,sitemlerin hiçbir zaman kalıcı olamadığı noktayı benimseyebilmek…“Benim için ölür müsün?” sorusuna; “ben ölmem,öldürürüm”cevabını alıp sevginden bir gıdımını çöpe atmamak,atamamak…Öldürdüklerini,kendisine lanet yağdıran bi dolu gözle izleyip de lanet olsun diyememek,aslında deyip de çoğu defa,sözünden dönmek.Mutfakta gizlice,kimse görmeden ondan özür dilemek,fısıldamak göğe doğru:”Hayır,lanet olmasın sana,gene de olmasın…”Biricik sevgilim yağmur…Bana ölmem,öldürürüm dediğin gün gözlerindeki hışımdan anlamıştım neler yapabileceğini.Öncesinde yapmamış mıydın sanki…Gözlerimdeki aşk dolu,öldürme diye yalvaran bakışlarımı görmüştün,hissetmiştin de biliyorum,yağmurdun sen ; alnıma bir öpücük kondurdun,sımsıcak,”korkma” dedin gözlerini gözlerimden kaçırarak;”korkma,sana bir şey olmayacak.”Ne zaman geleceğini tahmin etmeye çalışan televizyondaki adamları çaresiz gözlerle izliyordum o akşam,herkes senin peşindeydi,herkes seni konuşuyordu,oysa ben biliyordum ne zaman geleceğini,biliyordum neler yapabileceğini. Yağmurdun sen bense değil,birşeyler yapmaya koyulmalıydım seyre değil! Her defasında içerimde coşan duygularıma yenik düşüyor,sana ihanet edemiyordum.Bir katildin sen ama;ben seni seviyordum.O gece hiç uyuyamadım.Gözlerim penceremde yollarını gözledim.Gelmeliydin artık,vakit gelmişti,puslu gökün rayihası yalnız seni söylüyordu.Telaşla dolanan martılar belli ki bulutları yararak önünü açıyordu,çığlıklarıyla gelişinin seremonisi yapılıyordu.Bense ürkek ve aşk dolu kalbimle,pencereye yapışmış seni bekliyordum.Gökteki gösteriyi gördükçe,kendimce böbürleniyordum.Sen bir katildin ama;ben seni seviyordum.Derken,burnumu dayadığım pencereme bir damla konuverdin,nihayet gelmiştin,ama ses çıkarma herkes içerde yasak sevgilim…Üstelik pencereler daha yeni silindi,annem seni hiç sevmez,görmesin…Çok kalmayacaktın,burası sadece ilk durağındı belli,uğrayacak pek çok yerin vardı ki gözlerindeki öfke hiç bu kadar çok değildi…Bu sefer ciddiydin evet,ben seni yollamaya hazır değildim halbuki. İnsandım ben sense yağmur,birşeyler yapmalıydım,kalbimde aşk ,gözlerim beklemekten mahmur…Kalmadın da zaten,aceleyle çektin gittin,bir iki damlayı avucuma armağan ettin,ardındaki damlaları toplayıp gittin.Uyumadım ben gene,feza ile bakıştık bütün gece.Bir ışık bekledim senden,uzaklardan bir şimşek,kullandım fezayı seni görebilene dek. Parlayıp söndün sonunda,bir elektrik oldu aramızda;ama bir dakika dur da söyle,burada herşey güzel de.Uyuyakalmışım pencere önünde,yastığım ıslaktı bana armağan ettiklerinle.Kalktım yüzümü ıslattım bu sefer kendi ellerimle,korkuyla televizyonu açtım senden bir haber var mı diye…Yıkıldı dünyam başıma,sanki onları da yıktığın güç ile…Ben sağ mıyım sanıyorsun sularında sürüklenmedim diye. Herkes seni konuşuyor,herkes seni söylüyor;anam babam sana düşman,lanet olsun diyor… Mutfağa gidiyorum,fısıldıyorum göğe, ”olmasın,gene de lanet olmasın”Buralar çok karışık şimdi,yakındır ama sakinleşmesi.En iyi sen bilirsin;ateşin düşmediği yerde en fazla iki gün sürer acı ya da biraz ötesi.İyisi mi sen görünme ortalarda,zaten çok sitemli sana güz mevsimi…Ve ben de sevgilim…Olmadı bu sefer ettiğin.İnsanım ben,sense yağmur,onlarcasına yaşattığın acı gitmez hiç,vicdanımda durur…Anlamazsın sen,yağmursun sen ve bencil;unutma ki bu aşkta terkeden en çok sevendir.Gittiğin yerde kal bir süre,artık kalbimden sildim;ama unutma sen bir katildin ve ben seni çok sevdim.
yorumlar
yazar, güzel fotoğraf bulmuş
ilmare yağmur sesi huzur verirdi bir kaç gün öncesine kadar ama şimdi tedirgin ediyor. ne yağmuru tam kişi haline sokmuşsun ne de sevgilini tam yağmur olarak anlatmışsın. arada derede kalmış biraz. ama yağmur bu sefer bir seri katil gibi geldi…
yüreğine sağlık. anlaşılan herşey senin gönlünce olmuş.
Yazıyı beğendim..Ama yağmur u öldüren ülkeler var, sulara hükmeden, deniz seviyesinin altında yaşadığı halde cinayet aleti sadece şemsiye olan, denizi bölümlere ayırıp delik deşik eden, aklında bulunsun..Belki de onu katil yapan, kendi akılsızlığımızdır..
Galanthus,yazının,söylediğin açıdan arada derede kalmışlığı konusunda haklısın;ama yazarken gözümün önüne gelen yağmur hiç konuşmuyordu aslında,onunla tüm iletişimim onun gözleriydi.Göremediğim,sadece beni bir şekilde gördüğüne inandığım gözleri.İnsanlar göz dediği için göz yani.Göz de değil aslında:D Sadece benim varlığımı hissediyordu yağmur o kadar..Neyse:DPbk,katillik konusunda haklısın,ama burda benim sevgilim olan yağmur,geçmişinde biriktirdiği ihanetleri sırtına yükleyip hışımla,onu hiçbir önlemin ya da insan fikrinin önleyemeyeceği bir tabiatla veda etti bana.Yani hiçbir set,onun ruhunun kalabalıklığı,karmaşıklığı ve de gururuna engel olamazdı.Çünkü o farklı:D Bi şiir geldi aklıma…Çok uyumlu olacakk…
Aysel Git BaşımdanAysel Git BaşımdanAysel git başımdan ben sana göre değilimÖlümüm birden olacak seziyorum.Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimAysel git başımdan istemiyorum.Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsünDağıtır gecelerim sarışınlığınıUykularımı uyusan nasıl korkarsın,hiçbir dakikamı yaşayamazsın.Aysel git başımdan ben sana göre değilim.Benim icin kirletme aydınlığını,hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimIslığımı denesen hemen düşürürsün,gözlerim hızlandırır tenhalığınıYanlış şehirlere götürür trenlerim.Ya ölmek ustalığını kazanırsın,ya korku biriktirmek yetisini.Acılarım iyice bol gelir sana,sevincim bir türlü tutmaz sevincini.Aysel git başımdan ben sana göre değilim.Ümitsizliğimi olsun anlasanahem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.Sevindiğim anda sen üzülürsün.Sonbahar uğultusu duymamışsın kiiçinden bir gemi kalkıp gitmemiş,uzak yalnızlık limanlarına.Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.Sakın başka bir şey getirme aklına.Aysel git başımdan ben sana göre değilim,ölümüm birden olacak seziyorum,hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.Aysel git başımdan seni seviyorum…
Bu da ingiltere’nin 27 temmuz sel felaketinden bir manzara
Amerika’da dere yataklarına yapı inşa etmek için sıkı kurallar varmış,yapının kurulacağı seviye ölçülüp biçiliyor,gerekli denetimden ve korunma aşamasından geçtikten sonra kurallar dahilinde verilirse izin veriliyormuş.
Bir post atmaktansa ahkam eyleyip atayım derdimi dedim…Niye bu yazının altına derseniz derin bir sebebi yok… Ayrılık, acı, sitem etiketlerini görünce üzerime aylardır yapışmış şeylerin ne olduğunu bir kez daha hatırlar oldum ve yazasım geldi işte… Yazar bir katili sevdim demiş, bense bir hırsızı sevdim…Bu gece bir arkadaşımdaydım iftar için. Yeni evli sayılırlar, 2 yıllık… Bir bebekleri olacak, kızmış büyük ihtimalle. Adına bile karar vermişler… Altı yıllık serüvenin ardında mutlulukla noktalanan ilişkiyi anlatsın diye vermişler bu ismi; Öykü… Bu bizim Öykümüz misali… İmrendim, sevdiğin güvendiğin insanla beraber olup evlenmek ne eşsiz bir şey…İçerledim kendi kendime, halbuki benim de yok muydu herkesten çok güvenip, sevdiğim güzeller güzelim… Az mı çıkmıştık biz sanki; beş yıl… Neredeyse her gününü hatırladığım beş uzun yıl… Kurulan binlerce sevgi sözcüğü, ayrılıkları gördükçe “Biz böyle olmayalım” diye söz verişler… Meğer bebeğimiz gibi büyüttüğümüz bu ilişkinin üzerinde zaman infaza hazır bir cellat gibi beklemekteymiş. Bir sabah tek bir mesajla, acı çekmeye fırsat dahi bulamadan kaybettik bebeğimizi…Daha dün hayal evimizi en renkli eşyalarla döşerken şimdi o ev değil sevgimiz hayal olmuş üstüne kırmızı yaralarla dolmuştu. Çırpındıkça daha çok kanadı, çok sonra farkettim ki bu ilişkinin kanı AB negatifmiş… Bulamadık açılan yaradan akan kanın yerine koyacak, çok nadirmiş ya… Kurtaramadım… Çırpına, çırpına aradım ama bulamadım.Kendi ellerimle toprağa bıraktım dili henüz çözülen, anlamlı cümlelerini yeni yeni kurmaya başlamış beş yaşındaki bebeği.Öyle özlüyorum ki, etrafımda koşturuşunu, sonsuzlukmuşcasına sarılışını, gözlerime bakışını, ağlayışını, gülüşünü, sevinip, üzülüşünü…Ya öpüşünü? Buna cevap vermem, veremem. O benim herkesten gizlim. Size bana neler hissettirebildiğini tarif edip o şeyi hayal ettiremem, bunu istemem. Çünkü onu görmeden hayal edişinizi bile çok kıskanırım ben.Hayat işte bu, sanki bilerek yapıyor bunları bize. Bir haylaz çocuk gibi elimizdeki en güzel şeyi alıp onu paramparça ediyor ve bize bakıp alay edercesine gülümsüyor.Neden, niçin, nasıl diye sormak anlamsızlaşıp çaya atılmış fazla şeker gibi dibe çökünceye kadar devam ediyor işte bu vurdumduymaz süreç…Bir gün üzerinize boşalacak taze demlenmiş çayın gelişiyle yada yarı ıslak vileda süngerini köpüklemiş ekşi prille sonlanacaktır bu çöküş…O ana dek ise bakıp duracağım pembeden dudaklara en derinlerden; bir yandan onun arasından tekrar süzülme hayalini kurarken…Ben bir yıldızımYalnızım ve ateşteyimAma sanmayın yokturBenim de bir dileğimElbet vardırNadir de olsa isteğimPeki ne mi isterim?Düşünün sizceBoşuna mı düşerimSiyahı beyazaKaranlığı ışığaBoşuna mı bilerimSormadınız ki banaSorsanız ben de söylerimBiriniz geldi yanıma işteBakın ve dinleyinSonsuzları aşıp getirdiğim dalgaların aşkınaBenim tek dileğimSiz hep söyleyinHep başka şeyler değilNe olur bazen deYalnız beni dileyinYalnız kalmasın bu yıldızVe,Çalmasın onu bir karanlık hırsızYoksa kalacak bu yıldızKayıp bir aşklaHepten ışıksız
Yazım şanslıymış ki böyle içten duygularının yansımasına aracılık etmiş..:b Bu kadar kişiyle paylaşırken bunca duygunu “o “tarafından da bir kere okunsan keşke..
Thuraten, başınız sağolsun,çok güzel yazmışsınız..normalde yazı okumuyorum..yazınız beni çağırdı sanırım.
Sevinsem mi, üzülsem mi 🙂
birisi daha sel derse o sel kadar kusacam.ama birisi daha sel için önlemler üzerine konuşursa sanırım katil olacam.
sel üzerine kitap yazsam bestseller olur..
mazgallar temizlenmeli logar kapakları yenilenmeli dere yataklarına fabrika neyin yapılmamalı
yağmacılar hakkında bir yorum yapmamış sevgili manson..Sanki onları haklı bulur bir tavır mı sergilemek istedi acaba ?
Otobüs tutup yağmaya gelenleri hangi yere oturttunuz gönlünüzde, İlmare..
yağmacılar da kardeşlerimizdir, onlar da bu vatanın evlâtları
e haklılar ki. kalkanın yeri ölenin eri diye atalar laf bile yapmış.
Akbabası çok canıım memleketimin..
Dağ başına harman yapma, savurursun yel için; sel önüne değirmen yapma, öğütürsün sel için..
rüyada görülen değirmenin unu bol olur
Pbk,yağmacılar bu afet içerisinde ilk söz konusu olduğunda,kendilerine savrulan aman tanrım vari tepkileri ne kadar gereksiz bulduğumu anlatamam.Ali Kırca’da rastladım ilk yağmacılara,son olur inşallah ama,Ali’nin ve sonrasında diğerlerinin bu ‘nasıl olur’cu tepkileri fazla abartı buldum,bu tepkilerde doğallık payının olmadığını,bunun,yağmacıların izleme ihtimallerine karşı onların suçlarını yüzlerine çarpma aracı olarak kullanıldığını düşünüyorum.Kullanılsın da…Doğal olan tepki,benim gösterdiğim gibi olandır:”Evet,işte tam da beklediğimiz gibi(kafa,gözler televizyondan başka,uzaklara bir yerlere yönlendirilerek iki yana yavaşca sallanır)”Yani şöyle;31 canın verilmesine çok üzüldüm,aslında olayı daha trajik yapan 31 canın aynı anda gitmesi.Tıpkı şehit haberlerinde 2 erin şehit olması nasıl 13 ünün birden olması karşısında verilen tepkilerle örtüşmüyorsa,ya da kazasız bir günün geçmediği burda,bir trafik kazasında can veren 3 kişinin acısı nasıl zincirleme bir kazada 15 kişinin acısının tepkisiyle örtüşmüyorsa.Ama her gün kendini tekrar eden kazalarda 3,3,3 lerle bir haftada ne kadar canın kaybolduğu durup hesaplanmaz,hepsi toplanıp topluca üzünülmez,her gün azar azar üzülünür,her gün 3 kişilik üzülünür..Ya da psikopatça sebeplerden ötürü psikopatça işlenen onlarca cinayetin uzun konuşulması için tüm vücudun parçalanıp bir yerlere koyulması gerekir.Yani ölümlerin bile kılıfları vardır,ve içine oranla konulan acılar,tepkiler…Diyeceğim şu ki,insanlar böyle.Ben de böyleyim.İnsanlar böyle olduğu için,seçip başa getirdikleri de onlar gibi haliyle.İnsanlar unutursa,baştakiler de unutur.Baştakiler unutursa çok şey kötü yönetilir,baştan savılır,üstü kapatılır.Üstü kapatılan bir çok şeyin altından gözle görülmeyen binlerce yağma yapılır,hem de tam üzerimizden.Bunlar zaman gelir biraz aydınlanır,iki gün geçer,hepsi uzaya doğru yol alır.Bu devran böyle sürüp giderken,insanın tüm unutup da hatırlatmayı beceremediğini insan dışı birşeyler hatırlatır,hatırlattığı aslında doğanın gücünün çok dışındadır.Ve belki de hatırlatmak istediği en önemli şeyi de,bir kaç yağmacıyı oyununa alet ederek hatırlatır;gözle görülmeyen yağmalara itafen,utanmaz ve aleni bir kaç yağmacı bu oyunda rol alır.. Bu sel sonrasında ortaya çıkan yağma olaylarının temsil ettikleri tek şey,aslında herşeyin başının,kaynağının yağmadan ibaret olduğudur.Yani,ordaki yağma olaylarını,ölen ya da çaresiz insanların mallarına sarılabilecek kadar vicdansızlık göstergesi olarak tanımlayıp spesifikleştirirsek,ya da bu yağmaları ve yağma beyinli insanları birşeylerden ayrı tutup anca birşeyler olduğunda hatırlarsak,bugüne kadar sözü bile edilmemiş binlerce yağmanın görünmezlik iksirini sürünmeye devam etmesi kaçınılmazdır.Aleni yağmaların tek işlevi,görünmez olanları vurgulamaktır!
Thuraten,yazı yerine ahkam kesmek ,senden bulamış olsa gerekk..:b
bu da ingiltere’deki bir yağmacı vatandaş sanırsak..
Kim bilir.:D
Muhtemel 🙂
güzel.
Ney güzel..
bu katil psikopat mıydı:) peki sırlanmış porselenden bir vazo muydu kendisi.. aşık olun arkadaşlar; sevin sevilin kusmadan iğrenmeden nefret etmeden aşık olun. en taşaklı uyuşturucunun bile farkettiremediği gizlerinizle tanışın. ama şekerden yapılmış olmayın sakın. önce sırlanın..neyse bana müsade
Psikopat falan diil katilim sırlı vazo da diil…Hiçbişi diil! Müsade seninn…
her yapılan şeyde bir etki bırakma amacı vardır diyorsan yanarız haritametot arkadaşım. ama kedi gerçekten kurtlu gibi insanın gözünü alıyor
Ya Nazo:( Bak bu sonuncusu hiç olmadı amaa…
gelip sizi ısırmaz ya birkaç saniye tahammül edin töbe yarabbim
http://www.hafif.org/imaj/nazokiraze/k-193726-sinek.gif bak görüo musun wallahi de geldi ısırdııı…yo yo wallahi olmass
tmm bu acemi sürükleme işini hiç yapmadım ben bu yorumu da yazmadım hiçç.:D
😀