Eveet, hafif’in yeni kullanıcılarından çok sayıda mesaj almaktayım. Hepsi baby700’ün kim olduğunu, ve neden sopalanmaktan bu kadar çok hoşlandığını soruyorlar. Artık daha fazla bekletmeyeyim. Bu alemin en popüler, en çok merak edilen adamı olan, -hakkında ufacık bir bilgi alabilmek isteyen okul gazetelerinin magazin muhabirleri tarafından teklif edilen kantin mamulatı rüşvetleri dahi uğruna reddettiğim- baby700’ün bugüne kadar kıskançlıkla sakladığım biyografisini siz sevgili hafif ahalisinin bilgilerine karşılıksız ve bedavadan sunmaktan gurur duyuyorum:
Önce Ansiklopedik Bilgi:
baby700
1.a metabolically inert, infectious agent that replicates only within the cells of living hosts, mainly bacteria, plants, and animals: composed of an RNA or DNA core, a protein coat, and, in more complex types, a surrounding envelope, looks like an earth worm and mostly a used condom.
2.a disease caused by a virus.
3.a corrupting influence on morals or the intellect; poison.
4.beberuhi
Kaynak: Oxford English Dictionary, 1st. edition, Oxford, 1884. Philological Society of London.
BİYOGRAFİ:
baby700, Çanakkale boğazının uluslararası sularında seyretmekte olan İngiliz bandıralı bir yük gemisinde dünyaya geldi. Babası gemi elektrikçisi Corç, annesi çarkçıbaşı Ramazan efendidir. Ramazan efendi, elektrikçi Corç ile yaşadıkları mutlu beraberliklerinden dünyaya gelen her bebeğine, onu lazımlıktan denize boca etmeden önce bir isim verme alışkanlığındaydı. Son bebeği baby699’u denize dökerken yüreği burulmuş ve bundan sonraki bebeğini dökmeyeceği ve onu yetiştireceği konusunda kendi kendine söz vermişti. İşte baby700 böyle sevecen ve mutlu bir aile ortamına gözlerini açtığında, gemi Çanakkale boğazı’ndan geçmiş, Ege’nin mavi sularına açılmak üzereydi.
baby700’ün çocukluğu fırtınalı bir serüvendi. Gemide akranı olmadığı için hep kendinden büyüklerle arkadaşlık etmiş ve bu yüzden erkenden olgunlaşmış, gemici jargonunu çok iyi konuşur olmuştu. İlk edebiyat sohbetlerini mutfaktaki kafeste duran tavukla yaptı. Gemi aşçısı onun bu entelektüel çabalarını kavrayamaz ve çorba kepçesini sıksık kafasına indirerek onu mutfağından kovalardı. O günlerini bilen ve sayıları gittikçe azalan şahitler, baby700’ün ünlü dangalaklığına bu kepçe darbelerinin sebep olduğu konusunda fikirbirliği içindedirler. Babası Corç, onun eğitimine çok özen göstermiş ve onu, geminin en okumuş tayfası olan ve herkesin kendisine “pröföser” diye seslendiği, ilkokul 3ten terk Apo’nun gözetimine; eti senin, kemiği de senin diyerek vermişti.
Cinsel gelişimi de pröföserin ve gemideki diğer abilerinin çabalarıyla normal seyrinde gerçekleşti. Onu abilerini gözetlerken yakalayan başka bir abi, ilk gerekli cinsel bilgileri vermişti. Böylece uzun ve yalnız bir gemi yolculuğunun psikolojik etkilerinden korunmayı, ihtiyaçları için abilerinden yardım istemeyi uygulamalı olarak öğrenmişti. (İlk cinsel bilgilerini aldığı abisinin kim olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber, sürekli sayko, sayko diye sayıklayarak dolaşmasından dolayı bu isimde biri olabileceği ihtimali konuşulmaktadır. Profesörler ve diğer bilumum öğretim görevlilerine karşı beslediği nefretin de pröföser denilen Apo’dan kaynaklandığı söylenir.)
Böylece sosyalleşen baby700, zamanla geminin gözbebeği oldu. Kamber misali her sohbette aranan, geyiğine doyulmayan popüler bir kişi oldu çıktı. Yalnız mutfaktaki tavukla yaptığı sohbetleri fazla kaçırdığından, başlarda çok iyi olan gemici jargonunu kaybetmeye, geyiğin tadını kaçırmaya başlamıştı. Bu konuda da abileri ona küfür edebiyatımızın kıymetli ustalarından verdikleri örneklerle yardımcı olmaya çalıştılar. Gerçek bir yetenek olan baby700 de kendini ilk o zaman gösterdi ve abilerinin bile dudaklarını ısırtacak küfürleri icra etmeye başladı. Artık tüm gemi personeli onunla gurur duyuyordu. Marjinal olmak uğruna arada kaptana da küfür edip dayak yemesi hariç, idare edip gidiyordu. Yine o günlerden kalan bir abi, kendisine baby700 sorulduğunda dolan gözlerini ufka dikmiş, bir süre sessiz kaldıktan sonra titreyen sesiyle ve gözlerinden yuvarlanan damlaları tutma gereği hissetmeden; o, erişilmez bir dangalak, yüce bir anguttu demiştir.
En sevgili dostu ve aslında onu gerçekten anlayan tek arkadaşı olan tavuk, aşçı tarafından kesilip suyuna çorba yapıldığında, baby700 bu ruhsal travmayı kaldıramadı ve höngür höngür sarsıntılarla ağlayaraktan yatakhaneye koşup, dolaplardan birinin içine girdi. Onun böyle içten ve yürek sızlatıcı türden ağladığı yalnız bir kere daha görülmüştü, o da artık sesli gaz çıkartamadığını farkettiği gündü. Günlerini ve gecelerini dolapta geçirmeye başlayan baby700’ün bu hali abilerini çok üzüyordu. En popüler eğlenceleri kendini dolaba kapatmıştı ve onu çok özlüyorlardı. Gerçi arada sırada zorla da olsa onu çıkartıp eğleniyorlar ve “eğlendiriyorlar” ama sonunda yine dolaba koyuyorlardı. baby700’ün dolapta yaşamaya başlaması bazı abilerini endişelendirdi. Kimi dolabın uygun bir yerine uygun çapta bir delik açmayı önerdiyse de, daha aklı başında olanlar konuyu dağıtmadılar ve onu bir doktora göstermeye karar verdiler. Gemi doktorundan aldığı sevkle Sorbonne veterinerlik fakültesine götürülen baby700, burada yapılan tüm tetkiklere rağmen vücudunun hiç bir yerinde beyne rastlanmamasından dolayı, aynı üniversitenin ziraat fakültesinde inceleme altına alındı. Burada bahçıvanın köpeği foufou’dan Fransızca öğrendi. Fakat en son dikildiği saksının rengini beğenmeyen baby700, bahçıvana küfretti. Tam foufou tarafından sulanacakken, kaçarak çok sevdiği gemisine ve dolabına geri döndü.
baby700, 18 yaşına kadar dolapta yaşadı. 18 yaşına geldiğinde abileri artık onun kadınlarla da tanışması gerektiğine karar verip, uygun bir limanda, “eğlendireceğiz” diye kandırıp dolaptan çıkardılar ve önceden ayarladıkları hayat kadınının evine götürüp bıraktılar. Ömründe ilk kez böyle bir yaratık gören baby700, kadının kendisine yapmak istediklerinden de bir anlam çıkaramayınca paniğe kapıldı ve kadını öldürdü. Olaydan telaşa kapılan abiler baby700’ü apar topar gemiye götürüp yine dolabına koydular. (Dolabına götürülürken bindiği taksideyken, öldürdüğü kadının bacaklarının hayaliyle, taksicinin ettiği laflardan bilinçaltında yaptığı salatayı, sonradan hayatının en zekice ve tilkice fikir çalışması olaraktan anlatacaktı.) Bu talihsiz tecrübe, baby700’ün haklı olarak kadınlardan nefret etmesine neden oldu. Ömrü boyunca başka kadın öldürmedi ama onlardan hep korktu ve nefret etti.
Yıllar yılları kovaladı, baby700 eşşek kadar oldu. Sakalının kılı bile ağardı. İnternet icat oldu. baby700’ün dolabına internet de bağladılar. İnterneti kavrayabilmesi ikibuçuk yıl bile sürmedi. Eşsiz zekası ve anlama yeteneğiyle durumu hemmen kavradı. Eskiden gemideki abilerinin küfürlerini düzeltir, jargona uygun hale getirirdi, artık internet sayesinde başka gemilerden de küfürler geliyor, onları düzeltip tekrar sahiplerine yolluyordu. Böylece gemici milletinin büyük çoğunluğu onu tanıyor ve hepsi düzgün ve kurallara uygun bir şekilde küfür edebiliyordu. Ama baby700 öyle bir iki küfür düzeltmekle tatmin olacak karakterde biri değildi. O, tüm dünyaya hükmetmek, dünyadaki herkese küfür etmek istiyordu. Fakat bunun için inanılmaz derecede büyük bir arşiv gerekliydi ki, herkesi küfürleriyle etkileyebilsin, kendini tüm dünyaya kabul ettirebilsin. Bunun için kendine gelen küfürleri topladığı bir antoloji hazırlamıştı. Yıllarca idare edecek kadar çok küfürü biriktirip, bu antolojide topladı.
Hepsi hatta hiçbiri kendine ait değildi ama olsun, bunu kim bilebilirdi ki? Her küfürü Google’da bir kez aratıp, daha önce internette edilip edilmediğini de kontrol ediyordu. Dünyaya açılan penceresi internetten, dünyada gemidekinden daha çok insan yaşadığını hayretle anlamış ve bu yüzden o tanımadığı bissürü insandan da nefret eder ve korkar olmuştu.
İnternetin dünyaya açılan o geniş kanatlı kapısından geçip de, bula bula hafif’i bulan baby700, bilgisayarı başka kanal çekmediğinden buradan başka bir cehenneme gidememektedir. Her ne kadar şamaroğlanına dönmüş, ipliği pazara çıkmış olsa da, bunca geniş bir alemden o ufacık dolabına dönmek istememekte, hala kendisini arasıra “eğlendirmek” isteyen abilerinden bık geldiğinden de bir türlü buradan gidememektedir. Bazen; “gidecem, gelmiicem” falan demesine rağmen, onca yediği şamara razı olup, her türlü aşağılanmayı (bunu anladığından şüphe vardır) sineye çekip buralarda takılmakta(*) ve antolojisi tükendiğinden, başkalarında gördüğü ve asla kendisininkinin yerini tutamayacak antolojilerle değiştokuş (ing: çeynç) yapmaktadır. Baby700, değişiklikten hoşlanan bir kişilik sergilemek amacıyla yaptığını iddia ettiği bir huyuyla da tanınır. Hafif’e sık sık isim değiştirerek takılması ve ahkamlar girmesi kendisinin eskiden beri fark edilen bir özelliğidir ve defalarca yüzüne vurulmuştur. Psikologlar kendisini saklama isteğinin bir işareti olan bu davranışı, dolaba girme nedeniyle ilişkilendirmektedirler.
Gemisinin olduğu kadar, hafif’in de neşe kaynağı ve şamaroğlanı olan sevgili baby700’ümüzü hepimiz çok sever ve gönlü hoş olsun diye elimizden gelen iteleme ve kakalamayı kendisinden esirgemeyiz.
(*) canım yaa… Y.N.
yorumlar
bu muydu?helal olsun bana da kendimi kötü hissettirdin ya!Olay daha basitmiş güce tapmak olarak özetleyebiliriz. Nefretle başlayıp ezildikçe hayranlığa dönüşen cinsten. Baba çocuk ilişkisi gibi olmuş. Babasının yazdığı gibi yazmaya çalışmak falan.Aman aman aranızdan çekileyim bari
eyvallah, baby700 var … psycho var …Peki sen kimsin ? hayır yıllardır bu sitede olsan diyeceğim ki bir karaktere sempati duyabilirsin … öyle bir durumun da yok …Numaran 6963’ü gösteriyor … bu da demek ki 3-4 ay olmadı aramıza katılalı …Madem karakter tahlillerini bu kadar hızlı yapıp, içinde bu kadar kelime biriktirebiliyorsun bu kelimeleri insanları tanımlamak yerine bize elle tutulur okunabilir bloglar yazarak göster.Birine baba, diğerine çocuk demek senin haddin değil.
Lemanyak’a yakışır bir günlük olmuş ancak GS-FB gibi ezeli bir rekabete dönüştürmenin anlamı olmadığı gibi ikinizin de birbirinize ihtiyacı yok.Ayrıca da doğru ya doğru psycho; gerçekleri açıklayacağım falan dediğinde daha ciddi ve elle tutulur yargılar beklemiştim.-kefâl-Kendisini meyve veren ağaç zannedip, taşlandığını falan düşünüp mutlu olacak yine . . .Kof ağaç taşlamakta başarılar dilemekten başka bir dileğim yok sana yaklaşan yeni yılda 😉
pardon abi! 😉
vah vaah uzuldum simdi bu cocuga ayol. gozumun onune geldi boyle parmaklariyla blibblibblib dudaklarini filan seyettirirkene, tuylerim diken diken oldu valleyi.efenim emsalsiz filmlerimizden biri geldi aklima simdi. soz konusu filmdeki kahramanlarimiz eminea ve salo (salako)idi. malum bir atraksiyon soz konusu oldugunda sali sallanir, carsamba carsafa dolanirdi flan. Oyle gorunuyor ki; o salako bizim salako`muzun gozunu acmis. korkarim ki kendisi eminea`den kaptigi trickleri daha once duyurmus oldugu koyu terketme tarihiyle ilgili olarak kullanacak.soylemeden edemiyciim, yani pes dogrusu… su ustteki biyografi calismasi da pek bir hosuma gitti. O ne ironigneleme, o ne sarkazmalama, o ne.. ne ? auvvv unuttum…neyse efem, filmin soundtrack`inden bir parca soyliyim en azindan tesekkur mahiyetinde…saaalakonun (es) huunerleri,aman aman, sasirtti koyluleri…amman salakooo, yandim salakoooogiidiiiiyor(?) salako eyvaaaaahhboyle miydi yav… hay allah…
saçmalama psycho! kıçının üzerine oturmak fikrine ehemmiyyet veriyorsan böyle ucuz kışkırtmalarla ayarını alamazsın emirülümera baby beyden,…
zevzekçe bir hareket
başka yerde yapsanız… ikinizi de -veyahut konuya dahil/müdahil olanları- “gözümüz görmese”…
Elimden geldiği kadar objektif okudum. Ne pscho’nun ne baby700’ün hakkında hiç bir fikrim yokmuş gibi bitirmeye çalıştım yazıyı. Görecelidir tabii ki ama hakikaten ben hayatımda bu kadar kötü espri anlayışı olan, bu kadar yeteneksiz birinin, bu kadar kendine güvendiğini, hiç görmedim. Bir insan oturup bununla nasıl uğraşır anlamadım. Özellikle hikayenin cinsel cümleleri ve yakıştırmaları aşırı çiğ. Tamamı yaratıcılıktan uzak. Hani güzel bir öğe bulsam yazıda belki paranoyam harekete geçmez ama Şu filmin neredeyse kopyası bir iskelet üzerine yerleştirilmiş bir kurgu.Psycho; Bir daha karşılaşamayız belki, amacım hakaret etmek ve seni aşağılamak filan değil, fikrimi samimiyetle söylüyorum. Çok yüzeysel düşünüyor ve davranıyorsun. Kendine güvenmek iyi birşeydir belki ama güvenin temelleri olmalıdır. Çabaladığın, kendini geliştirmeye çalıştığın, araştırdığın her halinden belli ve fakat algılarını egonla açtığın için işin çok zor. Hayat içerisinde nasılsın bilmiyorum ama dinlemeyi, eleştirilmeyi bilmediğini hissediyorum. Benim de elbet bir çok hatam, eksiğim vardır ama aksini iddia edip üstünlük kurmaya çalışmam pek bilmediğim konularda, hakim olmadığım alanlarda. Hatta kendimle dalga bile geçerim. Bunlarla barışık olmak gerek. Sana daha derin günler ve yıllar diliyorum…
güle güle.
Baby700 bir baska blogda sanirim bana veya bizim bir sekilde ona getirdigimiz kendini buyuk gorme elestirilerine karsi sunlari demisti:“Oysa benim kendime yonttuğum tek şey; ortaya çıkan yazının kendisi olabilir. İnsan zaten böyle düşünmezse iyi yazı yazamaz. Hem nalına hem mıhına. Herkese ‘intouchable’ taraflarını, fikirlerini, ego’yla ilgili hallerini bol bol elletmesini tavsiye ederim. Tabii samimiyet buhranlarına girmeden.” (link)Bu basit gozuken cumlelerin anlamini icimize sindirmek, davranislarimiza gecirmek lazim diye dusunuyorum. Baby700 ne kadar bunlari yapiyor, ne kadar bunlari soyluyor o tartisilir tabii. Ama dedikleri dogru.Hepimizin EGOyla ilgili olan hallerini elletmesi lazim, buna da alismasi lazim. Cevresiyle dalga gecebilen kisilerin, kendileriyle de dalga gecebilmesi gerekiyor diye dusunuyorum. Sana dusman saflarindan ornek vermek istemezdim ama su anda aklima gelen baska bir anlatim yolu yok. Kusura bakmazsin umarim.Yazina, emeklerine, varligina ben de cok tesekkur ederim. Yalniz daha onceden de dedigim gibi iyi yazmak, kalici birseyler yazmak demek uzun cumle kurmak demek degil, bu cumleleri dilekcelere saklamak lazim. Onlar karsi tarafin egitimini boyle olcerler. Baby’in yukaridaki cumleleri gayet basit, gayet kisa. Birer aparkat, krose kadar keskinler. Ictenlikle yazilanlar okunuyor ve kalici oluyor. Baby de bunlari ictenlikle yazmis sanirim. Dalgaci Mahmutlugu bir an icin birakmis. Daha onceden de yazmistim tum buyuk yazarlar kelime ifratina kacmadan, siir benzeri en az kelimeyle en cok seyi yazmaya calisiyorlarmis. Bir kelime icin omurlerini harciyorlarmis. Bizim haddimiz degil tabii ama yine de soyleyeyim dedim.Saygilarim ve sevgilerimle,
çok acımasızsın dumbo! yani öyle laflar ediyorsun ki gider ayak songoku’nun atatürkçü versiyonuna. Küfür etsen daha iyiydi herife ya!Arkadan bıçakladın biçareyi.(bu arada; hoop! bende kişileştirmene izin vermem)
herseye muhalif canim kardesim, insanlarin kamplasmama, karsilikli alis-verisle bir iletisim kurma, bir seyler paylasma olgusuna kendinizini niye bu kadar kapiyorsunuz ? abd’nin rekabetci ortaminda, winner-loser dogmalari altinda, televizyonda, spor salonunda birbirlerinin ayaklarina basip, bogurlerine dirsek yerlestirmeye calisanlarin arasinda bulunmak adami yoruyor sanirim. Siz yoksa dogustan beri mi oralisiniz ?pyscho’ya kotu bir sey dedigimi zannetmiyorum. ortama serptiginiz suphe tohumcuklari serpilmesin diye bunlari yazayim dedim.
I’m a new yorker baby… You ain’t gettin’ shit past me!
durun yahu çok safsınız! Adamın bir yere gittiği yok.daha son darbesini vurmadı ki.bence asıl bomba 31’inde geliyor.böyle sessiz durmasını falan ne zannediyorsunuz.
cok kotu bi’ yazi bu, psycho.
Çok güzel olmuş saykocum, eline sağlık. Sen bakma o beğenmeyenlere, hep kıskançlıklarından böyle söylüyolar.İtiraf etmek gerekirse, contra’dan başka numb, fil, cul, phx, sarkac, vesaire nick’leriyle de yazıyorum. Aylarca, bu sayko’yu nasıl delirtiriz diye hesaplar, toplantılar yaptık ve nihayet amacımıza ulaştık. Sen süphelenme diye, kendi aramızda düzmece tartışmalar çıkardık. Kısacası bayağı eğlendik.Şimdi yeni av sezonu başlıyor. Seni özleyeceğiz.
Bak mesela şimdi de numb nickiyle yazdım saykocum. Gider ayak aydınlanmış oldun.
hafif gerçekten sıkıyor artık. Ölüsünüz siz, ölü! İşi gücü bok atmak olanlar bile siesta rehavetinde yazıyor. Bence tam vaktinde gidiyorum. Önce bir-iki kişiye bir-iki bişi söyleyeyim:
pHx: Birincisi; teşekkürler ama yeni yılda burada olmayacağım için kof ağaç taşlama şansımı da burada noktalıyor ve şimdiden kendimi mahrum bırakıyorum. İkincisi; anlattıklarımın ciddi ve elle tutulur olmadığı konusunda o kadar emin olma bence. Nasıl ki herkesin bir nicki var, benim anlattıklarımda sözü geçen gemiciler, gemi, abiler, dolap, internet de baby700’ün gerçek hayatındakilere benim verdiğim nickler diyelim. Bunların nick olması işi hafifletiyor ama daha fazlasını açık edemem. Zaten eğlenceli olsun diye yazdım.
infuscoare: Seninle sohbet etmek için biraz daha karakterinin oturmasını beklemek isterdim ama biliyorsun işte, gidiyorum. Kusura bakma.
vic vega: Tam olarak ne demek istediğini anlayabildiğimi sanmıyorum ama dönmemek üzere giden ve arkasından söylenecekleri görmeyecek olan biri, “kıç üstü” vs. ile ilgilenmez. Kimseyi kıç üstü oturtma niyetinde değilim, oturduğunu hisseden varsa kendi sorunudur.
WeaponX: Bence de senin yazdıkların ve hatta varlığın bile gereksiz ve zevzekçe…
NuMB: Hayatın garip oyunlarından biri de budur işte. Senin şu söylediklerini, harfine dokunmadan senin için ve bu sitedeki daha bir çoğu için yazabilirim. Yani, söylediklerin ne bana özel şeyler ne de zeka ürünü. Her ortalama şahsiyetin kendi dışındaki her ortalama şahsiyet için düşünüp söyleyeceği şeyler. Hiç tutamayacağın bir tavsiye ister misin? Kendini “olduğundan fazla algılama” kusuru olan beynini, bunu yapmaması için ikna etmeye çalış. Ha, bir de, ben senin yerinde olsam yazının kurgusunu o filmle kıyaslamaz, Victor Hugo’nun Sefiller’ine yollama yapardım, hem daha yaratıcı hem de daha uygun olurdu.
fil: Seninle iyi başlamadık ama iyi bitirdik diye düşüneceğim. baby700 hakkında düşündüklerin yanlış. Bu tiplere bilimsel yaklaşma imkanın olsaydı (psikoloji bilimini profesyonel anlamda kullanabilseydin) böyle düşünmeyecektin. Hoşçakal.
Clicia: Eleştirinde çok çok haklısın, ben de senin arzu ettiğin gibi olmasını isterdim hafif’in ama bunun bir anlamı yok. hafif’in formatı böyle. Bir takım börtü, böcek, tilki, kurt yavrusu, kuzu hep birden “kurtlar sofrasıcılık” oynuyorlar. Mesela ben sıkıldım, gidiyorum. Sen de ya sıkılana kadar oyna, ya da hemen git.
CuLDeSaC: CuL, beş para etmez bir pislik çuvalı için edebi bir eser döşeneceğimi düşünmüyordun herhalde. Önceden bu yazı hakkında seni, gereğinden fazla bir beklentiye sokan ifadelerim olmuşsa özür dilerim.
baby700: Senden daha çarpıcı, daha zeka ürünü bir ahkam beklediğimi ve cidden hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Belki sonradan yazacaktın ama nickleri karıştırıp baby700 diye yazmış bulundun. Ya da varlığını senin hasta beynine adamış dangalaklarından biri bir halt etti. Bilemeyeceğim. Arkamdan edeceğin bütün küfürleri ve aşağılamaları hak ediyorum ben. (yoksa bu lafım üzerine böyle bir çabaya hiç mi girişmeyeceksin?) Sıkma kendini, nasıl olsa artık sana cevap vermeyeceğim ama unutma ki, yazdıklarını da okumayacağım. İster toptan, ister taksitle, nasıl istersen öyle küfret. Ama, mutlaka küfret ki sonra bir gün zorla ya da zorunlulukla karşı karşıya gelmeyelim. Bu sayfalarda bana küfretmezsen, bunun bedeli olarak mutlaka karşılaşacağımızı unutma.
Sevgili hafif’çiler ve sitesine küsen hafif uyku; sizlere teşekkür ederim, sizlerle eğlenceli günler geçirdim. Zaten amacım buydu (bir kaç kişi hariç, kimin değil ki). Bazen kızdım, sert davrandım, bazen güldüm dalga geçtim ama şunu da itiraf edeyim ki, sınırlı da olsa -özel- bazı deneyimler de yaşadım. Toplumun bu kadar değişik kesimlerinden bu kadar değişik karaktere, sosyolojik basamağa, bilgi birikimine, ilgi alanına sahip insanların bir arada olmaları ve çakışmaları/çatışmaları çok hoş. (Hayır, buradaki kadar geniş bir yelpazeye rastlamadım şimdiye kadar, diğer sitelerde.) Bir süreliğine bunun bir parçası olmak hoştu.
Sağlık, biraz şansla ve insanın ona gösterdiği özenle doğru orantılı olarak, avucumuzda tuttuğumuz bir kıymettir. Mutluluk, şansla hiç bir ilgisi olmaksızın, tamamen insanın kendine vereceği ya da kendini ondan mahrum edeceği bir armağandır. Başarmak ise, sağlık ve mutluluğu elde etmeyi ve onu tutmayı bilmektir. Hepinize, dönüp arkanıza baktığınızda, “BAŞARDIM!” diyebileceğiniz bir 365 gün dilerim.
Nankörsünüz işte hepiniz nankörsünüz.psycho’da nankör!O kadar yap et değerim bilinmesin, bir lafçık dahi olsun bana da sokulmasın olacak iş değil.Adaletin bu mu dünya!? Bu muu!?
kıç üstü oturma heveslisi olanın sen olduğunu hassaten belirttiğimi sanmıştım,…