dün akşam atv’nin ana haber bülteni bana birşeyler düşündürdü. aslında izlemiyordum. sadece, bulunduğum salonda haberler açıktı ve zaten televizyon bana çok ters bir açıda duruyordu. ben kendi halimde, hiç mi hiç sevmemiş olduğum facebook’a rakip olarak tanıtılan google menşeili opensocial da neyin nesiymiş diye internet araştırmalarındayken, haber bülteninde yeni bir sosyal ağ çılgınlığından bahsedildiğini duydum. adı bebo’ymuş. alallala bu bebo da nereden çıktı şimdi deyip ekran karşısında yerini aldım.izlediğim şey asla ve kat’a bir haber değildi. ana haber bültenleri ile her zaman övünmüş atv’de uzunca bir yayındı ama kesinlikle haber değildi. bu düpedüz reklamdı. ilk saniyelerde bunu farkettim ve ilerleyen hiçbir dakika beni yanıltmadı. ali kırca’nın kısa bir “facebook’tan sonra şimdi de bebo çılgınlığı başlayacak” minvalli açıklamasından sonra habere geçildi ve haberde herhangi bir atv muhabiri yoktu. çok belli ki o kısmı hazırlayan bebo’nun kendisiydi. özenle seçilmiş bir ses tonu, bir reklam/tanıtım filminde çoğu zaman olan değişik yerlerden alınmış tekrarlarla dolu görüntüler ve atmosferi güçlendirecek bir müzik vardı. işte arka plandaki o güven veren, etkileyici ses (reklam piyasasının olmazsa olmazı) anlatıyor. bebo çok ilgi gören bir sistemmiş. hangi ülkelerde bilmemkaç milyonlarca kullanıcısı varmış. türkiye’de de hızla büyüyormuş. facebook’a güçlü bir alternatifmiş ve ekstra bir dolu özelliği varmış. youtube’a da benziyormuş. falan filan…ben ki az çok bilirim bu intenet alemlerini, bebo’yu hiç duymamıştım. girdim baktım. hafif’te hiçbirşey yok. bildirgeç’te az birşey var. google türkçe aramalarında ise bir ana haber bültenine böylesine kapsamlı bir şekilde konu olacak bir mevzuya yakışır sonuçlar göremedim. evet bu bir reklamdı. bebo türkiye pazarına yüklenmeye karar vermişti ve bunu ana haber programında kendisi hakkında haber yaptırarak gerçekleştirmişti.dur ben de yazıma reklam alayım! bu arada aklıma süper bir western klasiği geldi: “bir avuç dolar için”. illa ki izlenmiştir ama izlememiş olan varsa kaçırmasın.atv’de sonraki haber de bir reklamdı. yeni çıkacak bir günlük gazetenin reklamıydı. sonra düşündüm. haber niyetine ne çok reklam izlemişizdir kimbilir. ve ne çok haberden hiç haberdar edilmemişizdir.peşi sıra facebook geldi aklıma. bu çılgınlığa zaten bir nebze kafayı takmıştım. yine düşündüm. yıllardır varmış bu meret. türkiye’de de kullananları varmış. ne oldu da böyle birden bir korkunç bir hızla yayıldı?facebook’tan ilk önce bir arkadaşım bahsetmişti. hiç duymamıştım ve de zaten pek ilgimi çekmedi. aynı gün başka bir arkadaşımdan duydum. akşam tv’de haber olarak gördüm. sabah gazetede okudum. çıldırmak üzereydim ama sonu gelmiyordu. internette her yerda karşıma facebook çıktı. mizah dergisi aldım, espiriler facebook ile ilgili. ve daha neler neler. ben bunu daha önce bir tek aşık olduğum zamanlarda yaşamıştım. bir şey hayatıma başka türlü neden bu kadar hızlı ve bu kadar yoğun girsin ki?bunun bir sebebi olmalıydı? facebook neyin nesiymiş araştırdım. özel bir durum göremiyordum. biraz çöpçatan sitesi, ki etrafta gırla var. insanlar daha çok gerçek isimleri ile giriyormuş, ki başka yerlerde engelleyen mi vardı? eski arkadaşlar, işyerleri, okullar neyim grup kuruyorlarmış, ki bu intenetin benim bildiğim en eski zamnlarından beri var. neredeyse e-posta atmaya başladığımızdan beri yahoo group vb araçlarla böyle topluluklar da kurabiliyorduk.demek ki facebook’un kendinden menkul fırtına özelliği yokmuş. demek ki bu yaratılmış. öyleyse şöyle düşünebiliriz. facebook türkiye pazarına kuvvetli bir giriş yapmaya karar verdi. bunun için en uygun zamanın 2007 sonbaharı olacağına karar verdi. sonra alışık olmadığımız biçimlerde bir reklam kampanyasına girişti. hakkında bolca haber yaptırdı mesela.merakım beni ufak bir araştırmaya sürükledi. girdim milliyet internet sitesine baktım arşive. facebook ile iligli yazılar ne zaman çıkmış diye. ilk yazı 18 aralık 2006’da çıkmış. sonra neredeyse bir yıl boyunca hiçbir şey yok! taa ki eylül sonuna kadar. 25 eylül 2007’de bir haber yayınlanmış ve sonra bakın hangi başka günlerde facebook haberi yayınlanmış? sırasıyla: 25-26-27 eylül; 2-3-6-10-15-20-23-26-27-28-29-30 ekim; 1-2-3-6-7-12-13-15 kasım. bugün de 15 kasım zaten. ben kötü niyetli olabilirm. bana komplocu denebilir. ama bence facebook türkiye’deki medya grupları ile haber kılığında reklam yapılması üzerine bir anlaşmaya gitti. aynı haber taramasını hürriyet vb için de yaptım. sonuç farklı değil.haber demişken (sabahtan beri demiyormuşum gibi! orasını karşırtımayalım), ne diyorduk? haber demişken aklıma yine dün izlediğim başka bir kanaldaki başka bir haber geldi. neymiş? telekom işçilerinin grevi vatanı tehlikeye atmış. bazı savaş uçakları iletişim eksikliği nedeniyle iniş yapamamışlar. işçiler vatana ihanetten yargılanabilecekmiş. iyi valla. siz her şeyi satın birşey olmasın. insanınızı işsiz bırakın birşey olmasın. hakkını aramak vatana ihanet olsun.ben pek küfür bilmem, bildiklerimi de pek kullanmam. ama dün bu haber sonrası hem birdenbire kendi dağarcığıma yeni küfürler kazandırdım hem de bu alanda da dilimin çözülebileceğine dair sinyaller aldım. ben bu tv kanalına çok küfür ettim çok.o haberi telekom’un yayınlattığı kesin değil mi şimdi? grevdeki telekom işçisini toplum nezdinde zayıflatmak için bundan iyi bir araç olabilir mi? hem de tam zamanı. sınır ötesi için hareketlenen uçakları engellemek. nasılsa linç toplumuyuz. bu da böyle bir linç! (….. …… business …. business channel … …… …… bussiness ….. … .. business). parantez içi sansürlüdür!nerede kalmıştık? haaa facebook diyorduk. neyse kalalım öyle. bir daha facebook’a dönmek istemiyorum şimdi. herhalde meramım anlaşılmıştır.peki konuya nereden girmiştik? haaa bebo. işte diyorum bu bebo haberi böyle şeyler düşündürdü bana. adamlar baktılar türkiye pazarını facebook aldı yürüdü, e reklam yapalım bari dediler. meğer reklamlar hep bildiğimiz usulle olmuyormuş. icabında ana haber bülteni bile reklammış.hem bu haber bültenlerinin reklam olmayan kısmında ne var ki? magazin boyutu herkesin malumu zaten. ciddi boyutu da bir manipülasyon olmaktan öte ne anlam taşıyor ben bilmiyorum. kimi rezil kimi vezir edeceklerine karar veriyorlar. sürü toplumu şimdi neye düşman neye dost yapacaklarını belirliyorlar falan derken haberler çıkıyor ortaya. o programlar haberimiz olsun diye mi var? hiç sanmıyorum.her şeyden çabuk sıkılıyorum. yazıdan da sıkıldım. bitireyim yavaş yavaş.o kadar laftan sonra bir “sonuç” lazım. nereye bağlayacağım ben şimdi bu yazıyı?pekala kararımı açıklıyorum. ben artık tv’de haber izlemeyeceğim. en azından tv’ler gerçekten haber yayınlayıncaya dek. sonuç bu. biraz kendine sonuç oldu ama olsun. zaten yazıyı da kendime yazdım.