Her kişi yaptığı onca şeyin arasına muhakkak aşkı da koyar. Kafa patlatır, seven, sevmeyen, evli, bekar, kadın, erkek ille aşk düşünür. Pek çok şeye konudur bu aşk denen şey. Ufacık veletler bile :sizce aşk nedir türünden sorular koyar anketlerine.Herkese göre değişen bu aşk için Eflatun ”doğumsuz, ölümsüz, artmayan,eksilmeyen bir güzellik derken, Aragon ünlü şiirinde ” mutlu aşk yoktur” şeklinde fikir belirtmiştir.

Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Romeo ve Juliet gibi örneklere bakacak olursak, Aragon’a hak vermemek yanlış olur gibi geliyor, ancak birde şu var o aşklar mutsuz oldukları için biliniyor, bu efsanelerin perişan aşıkları kavuşsaydı biz onları asla tanıyamayacaktık. Tristan ve İsolde, Ferhat İle Şirin evlenip, çocuklarına mutlu bir şekilde şokella ekmek hazırlayıp, birlikte yaşlansalardı, destanlara konu olurlar mıydı?Öyle ya mutlu aşkın neyi anlatılır? Onlar erer muradına, biz çıkarız bilmemnesine, gökten üç beş elma düşmüş falan fıstık… Tarihte sonu mutlu biten anlatıya rastlayan var mıdır? Ben rastlamadım.Yada mutlu aşklar adamdan sayılmıyor, Leyla ile Mecnun’un ki aşk teyzemle kel kafalı eniştem Rasim’inki aşk değil, çünkü onlar mutlu ve sıradan.

Bir kaç ihtimal var bu konuda ya mutlu aşkları ipleyen yok, ya mutlu olan şey aşk değil, yani sıradan giden, tamam aşkım, olur cicim şeklinde süren şey aşk değil. Herkesin haddini bildiği, sorunsuz, inişsiz, çıkışsız süren bir şey ya monoton bir ilişki veya sıradan bir evlilik o halde. Aşk bazen cennet gibi güzel, cehennem gibi yakıcı, okyanus gibi huzurlu, supangle gibi tatlı, yemekteyiz programı gibi igrenç ama vazgeçilemeyen bir şey olmalı. Dalgasız bir aşk aşk mıdır? Kimse şiir yazar mı ona? Hadi diyelim her aşka herkes mi şiir yazar, bizimki gayet depremli ama güzel bir aşk bize kim yazacak, e siz yazarsınız, sevgilisi için şiir yazar pek çok kişi, en azından ufak bir dalgalanmada heyecan duyar insan, çalkantısız aşk ( çalkantıdan kastım asla ihaneti şiddet, anlayışsızlık, yalan vs. değil) cimri bir aşçı tarafından yapılan musakka gibidir. Kıyması az konulmuştur ama musakka oldugunu bilirsiniz, azıcık konan kıyma o yemegi musakka haline getirmiştir. Oysa neredeyse yok denecek kadar konan kıyma olmasa o yemek musakka değil de yavan bir patlıcan yemegi olacaktı. İşte sıradan yürüyen aşk( yada aşk sanılan şey) böyle musakkayla, tatsız tuzsuz patlıcan yemegi arasında yavan bir tat. Ne musakka ne değil. Yemekteyiz yarışmasında sıfır puan alır.Ancak iniş çıkışların da bir sınırı var, eşşegin şeyine su kaçırmamak lazım, durmadan kavga kavga aşkı da, anasını da avradını da haklar. O zaman o iş musakka kısmından çıkar , tuvalete döner. Küçücük kaka parçasını temizlemeye çalışırken, dahada boklanır ya ortalık, fırçaya bulaşan pislik her tarafı batırır iş o hale gelir bu kez. Doz aşılmamalı.Bazı şairler aşkın sıradanlaşmasından çok korkarlarmış. Bazı kişiler kavuşunca tüm büyünün kayboldugu için, uzun ilişkiler yaşayamaz. Demek ki acısıyla, tatlısıyla, çarpışmasıyla ve sonrasında gelen umutlarla aşk güzel şey. Birde şu var, belki tutkulu, elektirigi bol, şimşekli bir aşk, bazen sıradan ,monoton bir beraberlik kime ne? İlle adına şiirler mi yazılsın amaaaan kime ne kim nasıl mutlu oluyorsa olsun. Herkesin biryerinden aşagı Kasımpaşa değil mi? Belki Tristan’a sorsalar, ulan şimdiki aklım olsa başka kadın bakardım amma hıyarmışım der.. Bunu bilemeyiz. Yine de sevgide kaybetmiş olmak hiç sevmemiş olmaktan iyidir. Hamama giden terler misali aşık olurken acıyı da, güzelligi de göz alıyor insan. Belki de insanı çeken şey onlar. Öyle ya herkes aşkına kafa …tigini söyleyip hemen ayrılsa kimse kimseyle olmazdı, biraz sabredip acıyı da tatmak güzel.

Herkese küslüklerin güzel bittiği, ihanetten uzak, şiddetsiz, depremlerinin hafif sallantılar şeklinde oldugu aşklar diliyorum. Şiir tadında olmasına gerek yok siz mutluysanız bize ne..