küçükken bir dükkanda çıraklık yapardım ve ustalar/kalfalar beni sürekli altılı ganyan kuponu yatırmaya gönderirdi. bir süre sonra kuponu bana hesaplattırmaya başladılar. neredeyse hatasız hesaplıyordum. ama kendim hiçbir zaman ilgi duymadım.geçenlerde aklıma geldi, hesaplama yöntemini unutmuşum. bir de “tabela” diye bişey vardı. o neydi?
yorumlar
nakte sıkıştın di mi? Tabelayı bilmiyorum ama kolon başına oynadığın at sayısını çarpa çarpa gidiyosun, neticeyide birim fiyatla çarpıyosun. Her kolonda tek atsa, 1 birim, her kolonda 2 atsa 2 üzeri 6 birim (yani 64 birim) şeklinde oluyo. Bi de eküri olan atlara dikkat et, onlardan birine oynarsan diğeri kazanınca da kazanmış sayılıyosun (Almanlar yenilince biz de yenik sayıldık gibi).
eyvallah hocam. dalarım ben şimdi direkman aleme. (şaka tabi. sevemiyorum ve izleyemiyorum bi türlü)
küçükken babam beni ganyan bayiine gönderirdi uyuz olurdum, hep güzel bişeye denk gelirdi mahalle maçına filan.. o yüzden futbolcu olamadım, atyarışı çıkışı gittiğim atericiler yüzünden bilgisayar manyaa bi tip oldum çıktım. hepsinin sorumlusu babam ve altılıganyan.
arada bi veli efendiye gidip dalgamızıda geçerdik ama o ayrı. satış altılısı bunlarr geel geeeel…
oynamadım hiç ama muhabbetleri çok sarsar beni, bi taksici bütün samimiyetiyle
“son 100’de 2 baş önde hayvan, son ellide kustu hocam ya” demişti o günden beri eski ben değilim.
oynadim hayatimda onda da kazanmistim heh tam bir milyon ucyuzbinliraydi, yazik olurdu pazar gunleri ogleden soralarina, saat uce kadar kanal6 seyredecez diye bi yere kimildamazdik evden,..
Adana da lisedeyken okuldan kaçıp hipodroma giderdik… Herkes birleşir bir altılı yapardık, sonra da parası artan her yarışa küçük ikililer oynardı. Çok keyifliydi ozaman.. Hipodromda bira satılırdı plastik büyük bardaklarla, biramızı alıp pistin kenarında çimlere yayılırdık yarım saatte bir yarış başladığında “koş oğlum”, “kopta gel”, “ayrıl”, “bariyer dibinden gel” gibi naralar atardık, deşarj olurduk. Padokta atları seyreder, meşhur jokeyleri yakından görüp sevinirdik, hepsi de bir lokma adamlardı tabii. Sezona göre şehirlere dağılırdı yarışlar örneğin kışın Adana’da yapılır yazın İstanbul’da yapılırdı. Aklımda kalan en komik durum da; Ne televizyondan naklen yayınlanırdı o zaman ne de TRT den başka radyo vardı, naklen bir tek hipodrumdan telefon marifetiyle hoporlörlerden yayınlanırdı. Adana’da yarış olmayan bir gün hipodroma gidip, İstanbul’da ki yarışı naklen hoporlerlerden dinlerken herkesin piste doğru koşup, pistte hiçbirşey yokken “hadi oğlum, yürü, kopta gel” diye bağırmasıydı… O zamanlar güzeldi… şimdi hiç oynamam…
bizim bir arkadaşla oynadık. Benim pek bilgim yok ama o bilgili. Bir gün önceki gece çalışmış 6lısını yazmış 3 tane banko at. Bizde baytar olmasına güvenerek ganyana ortak olduk. Kahvede bir yandan kağıt oynuyoruz, bir yandan trt4. 1.yarış oldu tekiz kazandık.2. yarıştır,3. yarıştır bilerek gidiyoz. Bu baytar arkadaşım 2 gün önce de Bursa’da son yarışta kaybetti, 5te kaldı. Benim kazanma gibi bir niyetim yok ama ilk 4 yarışta 1.leri bildik. Ganyanlarda yüksek verdi, süpriz atlardan dolayı(sütçü beygiri de deniliyor). bir yarışta 13 diğerinde 9 diğerileri normal. arkadaşım bana diyor. olum parada yırttık kazanırsak, çok para vercek dedi. ben de ohh ne güzel diyom içinden. 5. yarış başladı 3 tane atımız var. Bunlardan hiçbiri tabelaya giremedi ama ben arkadaşa girdim. 🙂 6. yarışta da son tek atımız 1. geldi. Arkadaşım bayağı üzülmüştü. Benim kazanma hırsım yoktu ama ganyan yüksek olunca bende de bir üzüntü oldu aslında.
veli efendinin yanında köfteci bi herfi vardı, ozamanlar yarışta sonuncu gelen atları orda köfte ekmek yaptıklarını söylerlerdi hehe, geyik tabiki..
benim bi arkadaşımın bi teorisi var idi. program yazdı bunun için, uyguladı ve kazandı,.. ama az kazandı ve çok iş bu dedi, kullanmıyor artık. teori şu:
şimdi bu at yarışı bültenleri var biliyosunuz. bunlarda tahminler oluyor. bi de bu bültenlerin hepsinin tahminlerini toplayan başka bir meta bülten var. bu çozuk uzun süre at yarışı olmayan bir şehirde yaşıyo, hep bu meta bülteni takip ediyor. sonuç şu. herhangi bir bülten herhangi bir yarışta asla 4’ün üstüne çıkamıyor… en fazla 4 tutturuyorlar,.. senelerce takip ediliyo ve sonuç hep bu…
arkadaşım oturup turbo pascal öğreniyor ve şöyle bir program yazıyor: bu meta bültenin tahminlerini giriyorsun programa. o sana bunların en fazla 4’te kalacağını hesap ederek geriye kalan bütün kombinasyonları veriyor. böylece bütün ihtimalleri cover etme maliyetini çok düşürüyor. sonra alıyorsun printout’u saatlerce kupon dolduruyorsun.
iki tehlike var. altılıyı tutturanın çok olması yani yatırdığın paradan az kazanman ve bültenlerden birinin 5’te kalması (6 tutturmaları ihtimaline karşı bi de bültendekileri oynuyosun ki çıldırmayasın)
ganyan mevzunda charles bukowski’nin süper fikirleri vardır. adam uzun bir süre hiç çalışmadan yanlızca at yarışı oynayarak (tabi birde kadınların parasını yiyerek) yaşamış. Bunun da bir sürü teoremi var, çoğu olasılık yöntemleri ile çalışıyor, mesela bir tanesi tüm bültenlerin tahminlerinin ortalamasını almak, teoremi top atışları sırasında subaylarının uzaklık tahminlerini alıp bunların ortalamasını alarak atış yapan ve başarılı olan bir gemi komutanını model alıyor. başarılı oluyor, ama gittikçe sıkılıyor başka şeyler denemek istiyor ve kaybediyor. Zaten hiç yöntemlerinden şaşmasa hep kazanacağını (en azından çoğunlukla kazanacağını) iddia ediyor.
aynen aynen refik de böyle işte,.. son gördüğümde, (türkiye’de yaşamıyo) betandwin.com’da türkiye üçüncü ligi maçlarına para yatırıyodu… (okuyo musun reşik?)
diye bi adam vardı dedemin arkadaşı. Adı neden öyle bilemiyorum. Kendisi Kore savaşına topçu subay olarak katılmış. Bir Noel gecesi Amerikalı askerlerle birlikte yüksek dozajda içiyorlar bunlar, hepsi kör kütük sarhoş. Sonra birden bire Kuzey Koreliler (onlardı di mi düşman??) gece baskını yapıyorlar gemilerle, alarm çalıyo, pozisyon alıyorlar koşa koşa. Şavalak amca topçunun yanına gidiyo, dürbünü alıp bakıyo ama gemiyi görmesi mümkün diil o kafayla, kafadan koordinat sallıyo kuzey üç batı beş buçuk şeklinde. Daha sonra kafasını yere gömerek kulaklarını kapatıyor elleriyle ve o şekilde sızıp kalıyor. Attıkları gülle de saldıran geminin bacasından içeri isabet etmek suretiyle derhal gemiyi batırıyo.
Ben de yok canım dedim ama kendisinin madalyası vardı, hani daha kahramanca bi şekilde almış olsa sallamaz di mi böyle bi hikayeyi?
refik hakiki bahisçiymiş, ama beygir.com’du galiba? oradan at yarışları için bahis oynayabiliyorsun. Felaket zevkli birşey olduğunu tahmin ettiğim için hiç bulaşmıyorum bahise.
pardon ben bilmiyorum ganyan ne, kazı kazan gibi bişey mi bu,..
kardeşim kesin hile yapıyorlar karar verdim buna.hele bir süleyman akdi diye ver herif var resmen şikeci.