AH VÂLİMİZ …AHVALİMİZMerhum Vali Recep YAZICIOĞLU Beyefendi’nin aramızdan ayrılışının bir sene i devriyesinde; “Merhum’u MİLLET’ÇE Rahmetle anıyoruz. Dar ü Dünyanın nihayetinde Sonsuzluk alemine İyilerle- güzellerle haşr’ olunanlardan olup sevdikleri ve sevenleri Resûlullah (A.S.V) Efendimize Komşu olarak buluşanlardan ola-masını kendisine ve Cümle Mü’min ler için NİYAZ ediyoruz”. . .O’nun “SİLBAŞTAN” kitabı ve kitabından bize bıraktığı muhteşem heyecanın aziz hatırasına Dünya ve Türkiye ahvalimize değinmek istedim…istedim çünkü; bu eşsiz vatanımız genç akıllı beyinler mezarlığı, güzel gönüller musallası, eski teknolojiler çöplüğü,olmaktan kurtulsun diye…her türlü oligarşik tasalluttan kurtulalım diye..Hayat;”Zaman yiter ,toprak çeker/Can ağacı yaprak döker/ sevdiklerimiz birer,birer /Gider dönmez bir daha..” şiirinde veciz edildiği hali ile asır,asır-saniye,saniye Sahibine doğru yaklaşırken…Lübnan da ki israil vahşeti ve BM nin her zaman ki duyarsızlığına bir başka gözle bakalım; İnsanlık ta, tarihten ibret almadığı için olsa gerek dönem,dönem- konu,konu aynı kısır döngüleri yaşamaya devam ediyor.İnsanlığın tarih boyunca, hayata “bakış açısını” örnekleyebileceğimiz binlerce farklı karmaşık, bakış açısı ,felsefe,ideal,ideoloji hakikatte dört temel noktada sadeleşiyor. Bu dört nokta; KENDİ İCAT ETTİKLERİ DİN VE TANRILARA TAPANLAR ve kâinatın “BİR TEK” İLAHİ yaratıcısı olduğuna İNANMAYANLAR-NİHİLİSTLER-İNANANLAR-İNANIP GEREĞİNİ YAŞAMAYA ÇALIŞANLAR…Son ikisi bir imiş gibi gözükse de aynı şeyler olmadığı muhakkaktır. Zira,”İnandığını yaşayamayanlar (veya yaşamayanlar) yaşadıklarına inanır.” veciz ifadesi bu farka işaret eden en manidar ifadedir.Bir taraftan Kâinatın ve insanlığın ezeli ve ebedi TEK yaratıcısı ve sahibi ALLAH (C.C)’ın söz ve vaatleri;32/ MÜRSELÂT SURESİ 20-28 . ayetler içindeRahman Rahîm Allah adınaBiz sizi hakir bir sudan yaratmadık mı?/ Sonra onu belli bir ölçüye/ vakte kadar sağlam bir yerin içinde tuttuk./Demek ki Bizim gücümüz yetti. Ne güzel güç yetirenleriz Biz./O gün,yalanlayanların vay hâline! /Yeryüzünü dirilere ve ölülere bir toplanma-tutulma yeri yapmadık mı?/Orada sapasağlam, yüksek dağlar kıldık ve size tatlı sular içirdik. /O gün yalanlayanların vay hâline!…. şeklinde buyrulmuşken…Bir taraftan aklın tasdiki; Hiç yok iken bizi yaratan, bizi başka canlılar şeklinde yaratma imkanı varken İNSAN olarak yaratılmakla şereflendiren, güzel,güzel, bolca nimetler veren bir yaratıcının olduğunu akıl edebilmek meziyet ve erdemine işaret ederken..Bir taraftan sınırlı bir ömür,sınırlı verimli bir süre,eğer sağlıklı isek sınırlı bir süre böyle kalacağımız hakikatinin acı,tatlı,türlü ibretlerine her gün ,her saat şahit olurken rağmen..İnsanoğlu’nun var olmuş (Yaratılmış), sınırlıda olsa zaman,sağlık,akıl başta olmak üzere diğer taraftan kişisel özel beceri ve imkanlarla sahip kılınan bu imkanlarını; kendinden daha kötü imkan ve şartlara sahip insanların durumunu iyileştirmek güzelleştirmek, için uğraşmak yerine..Diğer taraftan Yaratıcısının, bizatihi kendi YAZILI sözleri ile vaat ettiği ebedi mükemmel bir hayata, üstelik sevdiği, kendini seven insanlarla beraber olabilme fırsatını değerlendirmek inancından en azından hiçbir kaybı olmayacağı halde …Dünya hayatının “güçlünün zayıfı ezmeye çalıştığı” mazlum ve mahzun insanlara, devletlere yönelik tacizden, toplu caniliklere uzanan bu makuz talihi bu dönemde değişik usullerle ama neticede eskiden beri tekerrür ettiğine maalesef şahidiz..Kendi inancı dışındakileri dışlayan, “ÖTEKİ” olarak gören, yok edilmesinde hiçbir beis görmeyen zihniyet tüm dünyamıza ve insanlığa en büyük tehdit olmayı sürdürmüştür.Bu zihniyet mavi gezegenimizi , kırmızı ve grilerden oluşan adeta bir sürgün ,zulüm ve zorluklar gezegeni haline getirmek için tüm imkan ve vesaitlerini sonuna dek kullanmaktadır.Kendisi gibi düşünmeyenlere, yaşamayanlara, hayatı zehir etmeyi amaçlayan, çok kolayca ve çok vahşice öyle ki çoluk çocuk,bebek demeden yok edebilen hatta ve hatta çocuklara nasıl ateş açılır diye ÖZEL EĞİTİM veren İngiliz aklı, abd vücudunda İsrail ruhu ile bir zihniyet bütünlüğünde Dünya kurulduğundan bu yana “ötekilere” yapılan zulmün son temsilcileridirBu zihniyet in belli bir dili,rengi,ırkı cinsi yoktur.İnsanlığın arasına karışmış vaziyettedirler. Mütemadiyen kötülük,çirkinlik,fenalık ve zulüm planlarlar.Buldukları her fırsatta “ötekileri“ zayıf yönlerinden de istifade ile maddi ve manevi kıskaçlara alıp hayatlarını zorlaştırırlar, pahalılaştırırlar.Gerek yakın tarihte gerek uzak geçmişte gerek şimdi yapılan, yapılmakta olan tüm insanlık dışı hareketlerin, toplu katliamların ortak noktası hakikatte işte bu aynı bakış açısında toplanır…”Bu gezegenin ve tüm alemin yaratıcısı ALLAH (C.C)’tan korkmamak, insanlardan utanmamaktır..”Yani şeytandan yana olmaktır.Bugün Filistin de,Kafkasya da, Ortadoğu da, Afrika da akmış ve akan milyonlarca katliamın kanları ve gözyaşları ne kadar saklanılmaya, gizlenilmeye çalışılsa da hakikat te yalnızca Aynı inançları paylaşan insanlardan geldiği unutulmamalıdır.Dünyanın vadesi sona yaklaştıkça vaat olunduğu ve işaret edildiği üzere adalet ve huzurun hakim olacağı ALTIN BİR ÇAĞ yaşanacaktır.O nedenle ki her şeye rağmen Dünyanın gidişatından ümidi kesmemeliyiz. Sahip olduğumuz güzellik ve meziyetlerin imkan ve fırsatların İNFAK ve VİFAK ını vermeliyiz. Yaratanına ve yaratılmışlara mes’uliyet duyan insanlar tarafında olarak birbirlerimizin derdi ile hem-hâl (empatik) olmalıyız.Umudu kesilen insan dünyevileşir.Dünyevileşen yalnızlaşır. Yalnızlaşan insanın bakış açısı daralır, türlü hastalık,marazlar vesilesi ile onun hakikatleri görmesini engeller. Kimseye güvenmez ( babana bile güvenme sözünü bu kişiler daha çok zikreder. Fırsatını bulduğunda ise maalesef rahatlıkla en yakınlarının brütüsleri olurlar (www.haberx.com/Kimdir günümüzün Brütüsleri?…Prof. Dr. Nevzat TARHAN.. Mutlaka okuyunuz.)ALLAH (C.C)’tan korkmamak, insanlardan utanmamak..yani şeytandan yana olmak noktasına topluca da gidilebilir..ferdi olarak yavaş,yavaş ta gidilebilir.Şöyle ki hükmü kaldırılmış, din ve kitapları tahrip yolu ile felan din felan inanış şeklinde topluca gidilebileceği gibi ferdi olarak toplumun eksik, yanlış ve zararlı alışkanlıklarını benimseyerek , bir anlamda yaşanılmış, yaşanılmakta olan kötü örneklere biat ederek te dünya hayatında ki sıkıntılar artabilmekteÖrneğimizi biraz daha açmak gerekirse;İnsan ahlakını dolayısı ile zamanla da toplum ahlakını yani Türkiye’mizi sinsice bozan başlıca anlayış şekilleri şunlardır:Az emekle çok kazanmayı sevenlerin sayısındaki artış,(Borsa,faiz, tefecilik, kur vurgunculuğu,gayrı menkul rantiyeciliği).Haksızlık karşısında susma ve kaçma..İşlerini baştan savma yapmak..Rahatlıkla .fahiş fiyatların, aldatmaya yönelik ahlak sınırı tanımayan reklamların artması çok sevilmesi.. Memursa oligarşi taraflısı olup Vatandaşın işini kolaylaştırmak tan haz etmemesiBürokrat ise hasbelkader seçilmiş ise işleri ehline vermemesi…Kaliteli Valilerin vali adaylarının merkezde bekletilmesi.. bunun dışında olabilecek her türlü başkanlık ve yönetim işlerine konu uzmanı sanatçı, mimarlar veya mühendisler yerine her yere mülkiye yada başka okullar taassubu (!) ile atamalar yapılması..En çok sırnaşan bürokratlara en çok iltifat gösterilmesi. Yanlışların ve haksızlıkların çok kolayca es geçilebilmesi. Yetenekli veya marifetli veya istikbal vaat eden beyinlere,personele zerre kadar önem verilmemesi..Lafa geldiğinde,şecaat arz ederek kimsenin ufku bize yetişemez, bizim ekiplerimizin olağanüstü başarıları kıskanılıyor denilmesi..İktidarların, Milletin kendine tevdi ettiği güç ve imkanları,zamanı ahbap-çavuş- tanıdık için, cemaat-vakıf- hem şehri çevresi için çok kolayca harcanabilmesi…En kolay harcadıkları da kendi seçmenleridir. İktidar ve yöneticilerle halkın arasının kısa zamanda bu tip insanlarla izole edilmesi…yanlışları işaret edenlerin dışlanması, hakikatlere dayanamamak.. Hikmet i devlet yada hikmet i hükümet “KANSER” ine yakalandığının farkında olamamaktır.Yazımızdaki sözlerin ,sözde ki Özün temel endişesi düşen bu hastalıklı zihniyete karşı tedbirli olmaktır. Safi ve adil demokrasiyi hakim kılmaktır. Ülkemizde, şehrimiz de,Arkadaş-dost-aile dairemizdeki böyle hastalıklı zihniyetlere müsaade etmemektir.Üyesi bulunduğumuz Sivil İnsiyatif ler de bu hassasiyeti daha fazla göstermelidir.Hasılı insanın insanlığındaki bilince dönmesi, bu insanlardan oluşan halkın gayesinin de ; HAK’K (C.C)’tan korkma, insanlardan utanma..yani her türlü şeytani gizli ve aşikar durumun karşısında olacak bir millet ve dünya bilincine sahip olarak doğru, dürüst,akıllı, adil,cesur, çocuklar, gençler ve kişiler yetiştirip onların içinden en mahir olanlarını en adil şekilde seçerek..SADECE HALKA VE İNSANLIĞA HİZMET ETMEKLE MÜKELLEF olduğu bilinç cesaret ve gayretinde kişileri yönetime MEMUR etmek olmalıdır.İşte böyle bir BAKIŞ açısı büyük umutlarla beklenen Mavi gezegenimize ve Türkiye’mize ve Türkiye’nin Gönül Dostu Ülkelere ALTIN bir ÇAĞ’ a layık bir BAKIŞ AÇISIDIR.Bu BAKIŞ açısı insanımıza ve insanlığa layık güzelliklerin kapısını açacak adeta SİLBAŞTAN YENİ bir TÜRKİYE’NİN dolayısı ile yeni bir BÖLGE düzeninin ve YENİ daha doğrusu ARINMIŞ bir DÜNYA DÜZENİNİN ta kendisinin habercisi olacaktır.Ferdi olarak bu hassasiyetlerle icap eden tedbirleri alırsak, neme lazımcı olmazsak, işleri ehline yaptırırsak, haksızlık karşısında susmaz isek, insana, ailemize , çevremize, tabiata karşı şefkat ve merhamet hisleri beslersek, az konuşur çok dinlersek,az uyur çok çalışır isek az yer çok hareket edersek hasılı kendimizi yukarıda işaret ettiğimiz tür hastalıklı toplumsal ve ferdi bakış açılarından ve şüpheli şeylerden uzak tutabilirsek..Dünyanın barışı ve güzelliği için mazlum ve mahzun insanlar için hakikatte çok önemli şeyler yapıyoruz demektir.İNSANİ,MİLLİ,MANEVİ bütünlüğümüzü hiçbir kurum ve kuruluşun, idealin insiyatifine bırakmadan kendi ferdi GÖNÜL-AKIL-SAĞLIK bütünlüğümüz içinde muhafaza ederek AİLE- ÇEVRE-CEMİYET bütünlüğüne entegre etmeliyiz.Unutmayalım ki hastalıklı bakış açısına sahip insanların İLLÜMİNAT i Ölçeğindeki organizasyonlarının en çok kullandığı metot, vakti geldiğinde yok edebilmek için kıskaca aldıkları bizim gibi önemli (stratejik) ülkelerdeki İnsani,milli,manevi duygu bütünlüğünü birbirinden izole etmek, hak ve batıl düşünceleri eşit şeyler imiş gibi gönüllere illüzyon yapmaktır.Ülkemizin son dönemine bu gözle bakarsak; Ülkeni Safi bir hukuk,samimi bir anayasadan adil kanunlar ve mevzuatlardan ziyade harici vesika ve oraganizasyonlar la yönetildiğinin (basında ki muhtelif ) ifşasına şahit oluyoruz.Bunun için liderler üretildiğini görürüz. Ülkeyi bu liderlerle ve taşörenleri ile ve beslenmiş- peydahlanmış zenginleri,batıkçıları ile Uzaktan “demir-ellerle” yönetirler hatta bu liderler yaşlandıkça onlardan yeni çelikler alırlar yeni vazolarda başta IMF olmak üzere çeşitli FON ların “likite” leri ile sularlar ve “Çillendirirler” bu liderlerle o milletin zamanını, imkanlarını ve enerjisini soğururlar, harcarlar..kendine yabancılaştırırlar. Bu yabancılaşmayı hızlandırmak için diline, dinine, dününe yabancılaştırırlar.Adeta HİPNOZ ettikleri Millet olma bilinci uyku halinde iken Milli hisleri sadece ARZU ettikleri kadar, arzu ettikleri, sürede arzu ettikleri şekilde okşayarak, MİLLİ HEYECANLARIN kalkınma, eğitim, adalet, güvenlik gibi can damarı organlara sıçramasını önleyen bir ince ve GİZLİ SİYASET güderler.Seçim süreçlerini ve şekillerini hep kaos ortamına sokarlar.Halkın karşısına en nefret ettiği seçeneği koyarak hakikat güneşinden alması icap ettiği temel MİLLİ VE MANEVİ enerji ışınlarından güneşinden yeterince nasibini tam alamamış, BİRŞEYLERİN GÖLGESİNDE kalmış olan GÖRÜŞÜ değil GÖRÜNÜŞÜ MİLLİ umutları , hamasetle okşarlar.Erken doğum la ”Erdoğan” ümitler tabiatı ile bürokratik-oligarşik-medyatik suni kaos mahfillerinin oksijensiz bıraktıkları Meclis doğumhanesinde, etkisiz, cılız olsa da ehven bir umuda dönüşür.Milletin iradesi ne olursa olsun ortaya çıkan iktidar hakikatte yine DERİN MAHFİLLERİN güdümünde olmaktadır.Kendisine oy veren büyük umutları kümesteki kaz görüp “…oklu bahçenin” azınlık sakinlerinden icazet almaya kendilerini ZORUNLU hissederler” Ortak mutabakat peşinde koşaralar.Millet kendini iktidar zannetmenin vehmi ile “şu kadar çoğunlukla..”iktidardayız. Niçin bu temel insan haklarında bile yol kat edilemiyor “diye dövünürken gerçekte iktidar olanlar hep aynı güçler olduğunu yine unutuverir.Çünkü insanlığın REHBERİ; “inandık” demekle kurtulamayacağımız işaret ediyor. Zira bir milletin toplam kalitesi nasılsa o ülkeyi o nisap ta kalitedeki insanlar yönetiyor. Çevremize şöyle bir bakalım ;Devletin-hükümetin en temel insani hak olan BARINMA ihtiyacını çözmek için kültürel, çevresel ve teknolojik imkanlarla uyumlu köklü ve anlamlı İNSANİ-MİMARİ çözümler peşinde olması umut edilirken… emlak tan İnanılmaz derece fahiş kârlar peşinde koşanlara sessiz kalınıyor. İnsani- Mimari çözümler umarken bakıyorsunuz ki toplum-mühendisliği yapılmaktaNüfusun önemli kesimini oluşturan, daha kalabalık ailesi olan orta halliler,fakirler, memurlar, çalışanlar şehir dışına ve daha küçük m2 li yapılmış ve yapılmakta olan TOKİ nin kendi veya ortaklı binalarına… ötekiler ise onlardan boşaltılmış şehir içlerindeki daha küçük aile yapısı ile çok daha geniş m2 lere SÜPER LÜKS tabir edilen PLAZA…RECİDENCE..MY… bilmem ne denilen halk tan izole edilmiş RANT VE REFAH kalelerine…Toplu konuttaki halihazır manzara bunlardır..Bu görüntü de çok daha büyük sosyal arazların habercisidir…GÜVENLİKLİ SİTE nin karşılığını düşünürsek bunu daha iyi anlarız..Asırlarımızın hüzün ve mutluluklarının şahidi sokak, mahalle ve şehirlerimiz, komşuluk , çevre şuuru kendisine tebelleş olan araz ve hastalıklardan korunacağı tedavi edileceği yerde. T Ü R K İ Y E M İ Z K Ö K T E N B İ R M İ M A R İ K O N S E R V A S Y O N A korumaya alınacağı yerde. onları KÖKTEN kaldıran ya da yerinde çürüyüp yok olmaya bırakan yeni rant alanları açma sevdasında ve buraları da ROMA kültüründe alıntı SİTE ve KENT ve YAŞAM TRENT leri ve PİYASAY dayatılan inanılmaz FAHİŞ üstelik sistematik KİRA VE SATIŞ mantığı çok daha büyük sosyal acıların habercisidir. Bu konu başlı başına ayrı bir konu daha sonra değinmeye çalışacağım.GIDA TEMEL konusunda Bakkal ve marketlerde istisnalar haricinde fiyatlar çok yüksek… sebze meyve üreticiden alındığının en az 10-12 katı fiyata tüketiciye ulaşıyor. Üreticide tüketicide ağlıyor ama aradaki çok sayıda komisyoncu adeta vurgun vuruyor. Bir simit ekmeğin 1/3 fiyatta ama 2 katı fiyata satılmakta. En ucuz çay 500 kuruş. Gıda üretilen ve satılan yerleri lâyıkı ile denetleyecek ciddi organizasyonlar ortada yok, çoğu yasak savmak kabilinden.Mesela şeker;şekeri tatlandırmak için içine şeker atmamız gereken bir döneme resmen girmek üzereyiz..Gıdaya gelmişken büyük bir fecaate değinmeden geçemeyeceğim.Bir aydır “insanlığa zulmünün “son pervasızlık derecesine şahit olduğumuz dünyada ki zalimliğin ezeli ve ebedi ruhu olan (israiliyat)İsrail terör devleti ve onun vücudu olan abd ve aklı olan Uk(İngilizler) bu zulmü uzaydan gelen paralarla finanse etmiyorlar..gafil ve tutarsız yada duyarsızlaştırılmış insanlara sattıkları sınai ve zirai mamullerden de (coca cola vs) hatırı sayılır bir destek almaktadır.İŞTE BU NOKTADA; özellikle büyük alışveriş tesisleri başta olmak üzere hemen her yerde içecek sektörü bir kanser gibi bu mamuller le sarılmıştır. Her taraf bunların reklamı ile çevrilidir. Psikolojik olarak inanılmaz bir kuşatma altındayız..öyle ki sade ayran içeyim deseniz onu dahi onların reklamı yazılı bardakta getiriyorlar..Dikkatiniz çekmek istiyorum burası muz cumhuriyeti değil ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı. Enfes bir iklimin enfes ve zengin tarım ürünlerinin cenneti Anadolu dan ve yiyecek İçecek kültürünü kurduğu büyük medeniyetin içine yansıtmış, bu medeniyetin varisi bir Türkiye’den bahsediyorum.Düşünüyor değilim bugün büyük bir zulüm altında olan Lübnan’a hiç yardım etme babında … İnsanlığın ve barışın düşmanı direkt yada dolaylı destekçisi ülkelerin, firmaların ve mağazaların ürünlerini önceden tüketmeseydik..daha iyi olmaz mıydı.. o bombalar kolayca yapılabilir miydi u savaş olur muydu diye…..Temel insani ihtiyaçlar en basitinden en önemlisine ücretsiz yapılmıyor. WC ler ücretli, hem de 2-4 ekmek arası 1 lt su parası, tabir-i caizse bir Müslüman namazını,camide kılma vecibesini 500-kuruş veya 1 YTL ye kılabiliyor ..Diyanet bırakın ses çıkarmayı wc’ler den gelir umuyor,ihaleler açıyor.Böyle ucube bir mantık uğruna gün boyu o kulübeler tıkılıp kalan insanları hiç düşünen yok mu..Ecdadımızın hayrat olarak yaptığı çeşmeler (..Ve bir çok tarihi bina) feci durumda oldukları için çoğu zaman camiye de yakın değilseniz ancak paranız varsa su içebilirsiniz. O satılan suların ne şekilde üretildikleri de belli markalar dışında müphem bir konudur.Trafiğe gelince araçla bir yere gitmek işkencedir. Ne evinizin önüne ne gittiğiniz yere aracını park etmeniz mümkün değildir. Her yer otopark denilen hiçbir medeni ve insani temeli olmayan RANTİYEL sistemin mafyavari elemanlarına havale edilmiştir. Bu rantiyel sistem İnsani endişelerle yok edilmek yerine…maalesef resmileştirilerek yine RANTA bu kez resmi olarak devam edilmektedir, dolayısı ile Milletimizin trafik ve park çaresizliği,zulmü de sürmektedir.Cumhur’un DEVLET mekanizmasının ELİ-AYAĞI olan memurların ve sabit gelirlinin gelirinin % 90 ın dan fazlası barınma ve yiyecek kalemine gitmektedir.devlete çalışanlar arasında üstelik benzer işleri yapanlar arasında uçurum derecesinde farklar vardır.Liyakat ve ehliyet hiç bakılmayan bir kriterdir.Oligarşi hem memuru hem halkı inletmektedir.İletişim en büyük ve kontrolsüz vurgun konularından biridir. Yüzlerce değişik cazibe illüzyonları yapıyorlar güya kampanyalar yapılıyor ama vatandaşın faturası bırakın azalmayı sürekli yükseliyor.Belediyeler hafızalarımıza kazınan kazalarına, vatandaşlara yaptıkları adeta zulme rağmen otobüs seferlerini ve miktarlarını maalesef halk otobüsleri ve minibüsçülerin hatta deniz motorlarının insiyatifine göre ayarlandığı görüşü yaygın. Tüm rezaletlerine rağmen bu sistemleri tavsiye edecek alternatif çözümler bir türlü dillendirilemiyor.Batık bankacılar ve hortumcular gerçekte ülkemize ne kadar zarar verdi ne kadar tahsil edildi. Şu anki durumları ne NET bir şekilde bilinmiyor.Ama her gün TMSF ve BDDK dan yırtan soyguncuları duyuyoruz.Halen kendi Marksist ve Leninist ideolojilerini Kemalizm- Atatürkçülük adı ile devam ettirdiklerine Milletin –devletinin bazı kurumlarına bu hastalıkla zihniyeti bulaştırdıklarına defaten şahit olmaktayız.kamusal alan ve irtica safsatasının mucidi Marksist ve Leninist zihniyete sahip devlete sızmış , çeşitli kademe ve konumlarda çalışan kişiler vardır.Milletimizin boynuna asılı kur- borsa-faiz kementlerine ilaveten birde Kamusal alan safsatası , anti demokrasi ipini boynumuza geçirip İRTİCA 1. problem HEYHULASI İÇİNDE pırıl,pırıl gençlerimizi ŞEHİT edenleri değil onların ANALARININ başındaki BAŞÖRTÜSÜNE ve baş örtüsünü emreden Feyz’ül Kur’an a inanan insanları hedef yaparak , hedef gizlemeye ve MİLLETİN SOLUĞUNU KESMEYE çalışıyor. Bugün ve öncesinde israilli siyonların Filistin’e karşı yaptığı büyük zulme kimlerin adeta ateş taşıdığını gerek yöneticiler gerek medya gerek stk lar ve partiler olarak bir kez daha düşünelim.Cumhur’un başı olma makamı ile şereflendirilmiş bir zat Cumhur’un ocaklarını yakan Mehmetçiğini, polisini, memurunu, vatandaşını ŞEHİT eden DEVLETE kakışan eşkıyaları af ile meşgulken.. bir taraftan da % 99 u Müslüman Bir ülkede SUNİ bir BAŞ ÖRTÜSÜ meselesinin de AMİRAL Gemisi görevini yürütüyor.SUNİ BAŞÖRTÜ TACİZİNİN DENİZ ALTI kahramanı ise YÖK kurumu..ürettiği katsayı adaletsizliği ile nice başarılı gençlerin ve ailelerinin dünyasını başına yıkan bunulada kalmayıp içindeki yetenekli istikbali olan akademik şahsiyetlerinde hayatını karartan bu kurum Türkiye’nin de kalkınma ve gelişmedeki umudunu karartan köklü çözümlerin umutlarını kanser gibi saran en büyük yaralarımızdan biridir. Ve maalesef hala etkin konumdadır.Ülke satılıyor endişelerine haklı vurgular yapan ŞANLI bir kurumun kendi ile çelişkiye düşerek …. Ermeni militanlarla omuz omuza bir firmaya kelepir hisse satıyor olması İsrail zulüm düzenine askeri imkanlar ve tedarik ilişkilerine girilmesi..Kandil cerahati dururken İsrailin oyuncağı BM nin güdümünde Lübnan’a asker göndermeyi düşünebiliyor olunması da bir başka büyük tenakuz..Zira israilin BM oradayken bile mazlum halkı vurduğu halde Böyle ahvaldeki (!)Türkiye’miz böyle durumlarda insanlık namına ne yapabileceğinin yedek bir planını yapmış mı dır, yapabilmiş mi dir… kamuoyunun inanması ,iknası gerekmektedir.İşte bu ahval ve şerait içinde Aziz Milletimizin son önderi Gazi Mustafa KEMAL’in de işaret ettiği üzere tüm bu maddi ve manevi işgal ve peşkeşlere rağmen moralimiz yüksek tutmalı ve aradığımız kudretin damarlarımızda ve ruhumuzda olduğunu İNANÇLI insanların inançlarının gereğini yapmaktan mes’ul olduğunu katiyetle unutmamalıyız.Gazi Mustafa Kemal’i ve kurduğu Cumhuriyeti “..oklu bahçe olmaktan ve kendilerini Kemalist tanımlayan HALK a tepeden bakan zevatın zulmünden kurtarmalıyız.Bu zevat hakikatte israiliyatın başka çocukları olan Leninist ve Marksist ideolojiye tapan ateist zihniyetler olarak Milletimizin Son Önderi Gazi Mustafa KEMAL’i kalkan olarak kullanaraktan Milletimizin ikbalini kararttılar.G.M. KEMAL i adeta Türklerin tek atası Nutuk kitabını da ilahi bir kaynak gibi gösterdiler.Ecdadımızın ve tarih büyüklerimizin gelenek ve teamüllerinin dışında Anıtkabirde ki olağandışı ihtişam ve kullanılan formun semiotik,teolojik ve sanatsal karşılıkları da bu şifreleri Milletimizn Büyük Muassıriyet hayalini kadük ve kötürüm bırakan sızma ve tasallutun en bariz ve simgesel örnekleridir.Eba Müslim Horasani Hz’lerinin bir kıssası var ki tekerrürü en çok olan bir hususta ne kadar manidar, ne kadar anlamlı; “Onlar düşmanlarını kazanmak için dostlarını uzak tuttular. Yakın tuttukları düşmanları dost olmadı, uzak tuttukları dostları ise düşman oldular. Sonuçta yıkılmalar mukadder oldu..” Zira Hz Ali R.A Efendimizin de işaret buyurduğu üzere “inandığını yaşayamayanlar yaşadıklarına inanırlar.”Havadan , su dan, Dünyanın toprağından,manzarasından, bedava dan fahiş, haksız kazanç ta zirvelere varıldığı bir dönemde (özellikle emlak ve kira rantiyecilerini vurguluyorum ki Fahişiyatın (aşırı ve haksız kârın bu kadar arttığı)ve iffet-ar duygusunun da bu kadar ucuzladığı şu puslu ve vahim döneme işaretle…SORUMLULUK DUYGUSU kabilinden, Acizane hatırlatıyorum ki;“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanla bir olur, (enflasyonu körükleyen noktalar konular ap,aşikar ortada iken, yetki verdiklerimizin ööle el ense ve ahkam keserek durmalarını örnekleyerek..) Emanetleri ehline vermediğiniz zaman da kıyameti beklemeliyiz ” İnsanlığın Muazzez REHBERİ öyle buyuruyor çünkü..Selam ve hürmetlerimizle A.B