Türk siyaseti her yıl tek bir güne odaklanır. Bütün sene polemikler “o gün” üzerinden yürütülür, umutlar “o gün”e bağlanır. Ve nihayetinde o gün gelir, 3 Ekim de geldi, geçti. Tam üyelik müzakerelerine başladık başlamasına ama insan soramadan edemiyor: AB ülkemizin tek kurtuluş yolu mudur, Türk siyasetinin vizyon ve hedefleri sadece AB üzerine mi kuruludur?Kanımca en önemli problem yapılan reformların ülkemizin ihtiyaçları olduklarından değil, Avrupa’ya karşı kendimizi ambalajlamamız güdüsüyle yapılmaları. Durum böyle olunca Meclis’ten hızla geçirilen yenilik paketleri kâğıt üzerinde kalırken, günlük hayatımıza pek yansımıyor.Gerçekçi olmamız gerekirse, AB herkesin dilinde mite dönüşmüş vaziyette. Oysa daha uzun yıllar AB kapılarında bekleyeceğimiz aşikâr. Üstelik bu mitleşme meselesi de tehlikeli. AB’ye girdikten sonra ekonomimize, çalışma hayatımıza, sosyal güvencelerimize sihirli bir değnek dokunmayacak. Neticede değişim sürecini biz kendi ellerimizle yaratacağız, o zaman her yeniliği AB’ye endekslemek neden?Sürekli Avrupa’nın yaşlanan nüfusundan ve artan genç işgücü talebinden bahsediliyor. Oysa onların Avrupa dillerini anadili gibi konuşan, teknolojik gelişmelerden haberdar ve teknolojinin nimetlerinden yetkin olarak faydalanabilen, özellikle mühendislik eğitimi gören veya AB hukukuna vakıf aydın gençlere ihtiyacı var. Kimi Avrupa ülkeleri zaten kendi istihdam problemlerini (resmi istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre Ocak 2006 AB işsizlik oranı yüzde 8.3) çözemezken, bizim vasıfsız lise mezunlarımızı ne yapsınlar?
yorumlar
AB ye girecekmiyiz?
“Oysa onların Avrupa dillerini anadili gibi konuşan, teknolojik gelişmelerden haberdar ve teknolojinin nimetlerinden yetkin olarak faydalanabilen, özellikle mühendislik eğitimi gören veya AB hukukuna vakıf aydın gençlere ihtiyacı var”hadi be… asla boyle birseye ihtiyaclari yok ve istemiyorlar da. Dusunebiliyor musun bir Turk’un AB’de otorite sahip olmasini?? Ezeli dusmanlarini mi?? Tam bir oxymoron yani.Onlar gerekli kalife insanlari kendi soylarindan gerektigi kadar yetistiriyorlar; bilisim koleligi turu isleri de AB disinda (mesela Hindistan’a) bedavaya yaptiriyorlar.Gerekli vasifli calisanlar en cok yaslilara bakim ve saglik sektorlerinde.Kim ister akli basinda, teknolojiden ve hukuk’tan anlayan Turkleri? Sonra AByi ele gecrirmeye kalkisirlar alim allah.Vasifisiz insan ise vasifisiz islere bakar, ancak ABlilere yedek parca olur. (organ donoru)Sen ABye nasil hizmet edecegini dert edecegine Turkiye’ye ne getirebilirim diye baksana, bardaga suyu tersinden doldurmaya calisiyorsun.cok garipsiniz ya…
Bir kaç yorum da burdan ;Adel DervişYazar ve Orta Doğu uzmanıOrta Doğu’daki komplo teorisyenleri, Türkiye’nin muhtemel Avrupa Birliği üyeliğini, ucuz işgücü için Türkiye’nin ‘İslami karakterini’ bozmaya ve onu Orta Asya’daki köklerinden koparmaya yönelik bir ‘Hristiyan komplosu’ olarak görüyor.İslamcılar, Müslüman Türkiye’nin asla Avrupa tarafından tam anlamıyla kabul edilmeyeceğini ve Avrupa’nın amacının, kıtadaki Müslümanların sayısını azaltıp, Osmanlı İmparatorluğu’nun yarattığına benzer bir tehdidi bertaraf etmek olduğunu savunuyor.Pragmatistler ise Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini, bölgesel istikrar yolunda bir adım olarak görüyor, ben de aynı fikirdeyim.Üyelik, Türkiye’nin birliğin etkisiyle İsrail’le ‘işbirliğini’ azaltacağı gerekçesiyle bölgede memnuniyetle karşılanacaktır.Türkiye’nin askeri yapısındaki şahin kesimlerin kontrol edilmesi de, üyeliğin bir diğer sonucu olacak.Ayrıca Kürtlere haklarının verilmesi de, özellikle su paylaşımı konusunda, Suriye ve Irak’la gerginlikleri azaltacaktır.Friedbert PluegerAlmanya’da ana muhalefetteki Hristiyan Demokratik Birlik Partisi’nin milletvekiliTürkiye’yi Avrupa Birliği’ne almak, ancak eğer İngilizseniz ve Avrupa Birliği’nin entegrasyon sürecine son vermek istiyorsanız, mantıklı olur.Bu durumda Türkiye’nin üyeliği, harika bir fikir.Böylece ortak para biriminde, ortak devlet yapısından daha da uzaklaşacağız.Biz Hristiyan kulübü olmak değil, Avrupalılık gibi bir kimliğe sahip olmak istiyoruz.
necronamberbu kadar naif, populist, gercekten uzak olma. ABne girmek bahsettigin hic bir sorunu cozmeyecek. Burada oynanan oyunun, senin bahsettigin getirilerle ZERRE kadar ilgisi yok.”Avrupalılık” kimligi diye bir sey yok, su an yaratmak icin ugrasiyorlar. Ingiltere var, Fransa var, Italya… var; bu ulkelerin insanlari degil birbirine, ulke sinirlari icindeki yerelliklerine, komsu koyden insanina, aileden birine, kisaca birbirlerine zerre tahammulleri yok ki Avrupa entegre olsun. Ikinci Dunya savasini Turkiye gibi yasamadi Avrupa ulkeleri, kayip cok farkliydi, travma cok degisik boyuttaydi.Eger AB’de yasiyorsan, ya cevrenden habersiz yasiyorsun ya da cok fena halde safsin. Yasamiyorsan lutfen ABye git, en az bir yil yasamak bile jetonu dusurecektir eminim.
Türkiye de artık AB kavramını ögrendi yani AB ye üye olup iş sahibi olmak, rahat ça seyehat etmeler vs.. bunların olmayacagını artık biz dahil herkes biliyor ve AB sempatisi her geçen gün azalıyor ve bunu konu üzerine bir anket yapılmiş buyrun…Türkiye’de ‘AB imajı’ bozuluyorİsrail, İran ve Amerika Birleşik Devletleri’ni ortak paydada buluşturan ne olabilir?BBC Dünya Servisi’nin öncülük ettiği uluslararası bir kamuoyu yoklamasına göre, dünya halkları nezdinde sırasıyla en az popüler olan üç ülke bunlar. Öte yandan Kanada ve Japonya ise, genelde uluslararası kamuoyunda en olumlu imaja sahip iki ülke.Avrupa Birliği’ne de sempatiyle bakanlar çoğunlukta. 27 ayrı ülkede toplam 27 bin kişiye sorulan sorulara göre, Japonya ve Kanada’nın ardından, pozitif imaj sıralamasında Avrupa Birliği üçüncü sırada.Fakat bu noktada kayda değer bir istisna var. Anketçilerin kamuoyunun nabzını tuttuğu ülkelerden birisi de Türkiye’ydi ve Avrupa Birliği’nin imajı, anket sonuçlarına göre, Türkiye’de giderek daha olumsuz bir hâl alıyor. Türkler, komşuları İran ile Rusya’ya ve Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail’e de, yarıyı aşkın oranda, olumsuz gözle bakıyor.BBC Dünya Servisi bu anketi aynı sorularla, aynı ülkelerde Ocak ayında da yapmıştı. Peki, iki ay aradan sonra ne gibi bir değişim gözleniyor? Türkiye açısından bakacak olursak en ciddi değişim, Avrupa Birliği hakkında olumsuz düşünenlerin sayısındaki artış.Anket sonuçlarının değerlendirme raporuna göre, “Avrupa Birliği konusunda karışık duygulara sahip olunan Türkiye’de, “olumlu” şeyler düşündüğünü söyleyenler ile Avrupa Birliği’ni olumsuz görenlerin sayısı, hemen hemen dengelenmiş durumda.”Ancak Türkiye’de ankete cevap verenler arasında, Avrupa Birliği hakkında görüş bildirmemeyi yeğleyen kayda değer sayıda kişi de var. Görüş bildirenler arasında ise, bir önceki ankette Avrupa Birliği’ne sıcak bakanlar yüzde 40 iken, şimdi bu oran yüzde 30’a inmiş. Avrupa Birliği’ne olumsuz baktığını söyleyen Türklerin oranı ise yüzde 16’dan, şimdi yüzde 32’ye tırmanmış durumda.İngiltere hakkında olumsuz düşünenlerin oranı Türkiye’de yüzde 41’den, yüzde 54’e çıkmış vaziyette. Ankete göre, Fransa’nın dünyadaki nüfuzuna olumlu gözle bakmayan tek bir ülke var, o da Türkiye.Ankete katılan Türklerin yüzde 69’u Amerika Birleşik Devletleri’nin sahip olduğu güçten rahatsız olduğunu belirtiyor. 27 ülke arasında Türkiye’yle aynı görüşü paylaşan başka 19 ülke daha var.Hatta bazı Avrupa ülkelerinde, örneğin Yunanistan ve Almanya’da, Amerika hakkında olumsuz düşünenlerin oranı, Türklerden daha fazla.İran hakkında olumlu görüşlerin ağır bastığı ülkelerin hepsi İslam dünyasından. Fakat Türkiye’de, olumsuz bir İran imajının yaygınlaştığı gözleniyor.Türkiye’de ankete katılanların yüzde 46’sı, bir önceki kamuoyu yoklamasına kıyasla 13 puanlık bir artışla, İran konusunda olumsuz görüş bildiriyor. İsrail’e olumsuz puan veren Türklerin oranı ise, yüzde 76. Bu konuda listede başı çeken ülke, yüzde 85 oranında İsrail’e olumsuz bakan Lübnan.Rusya’nın dünyadaki nüfuzundan hoşnut olmayanların sayısında da genelde bir artış gözleniyor ankette. Bu eğilim, Türkiye’de de mevcut; anketi yanıtlayanların yüzde 49’u Moskova hakkında olumsuz görüş bildirmiş.ABHaber 06.03.2007 BBC
Türkiye’de yapılan reformların, ülkemizi makyajlama güdüsüyle yapıldığı bir gerçek. Ancak bu reformlara gereksinim duyulmadığını söyleyebilmek de pek mümkün olmasa gerek. Aslında bu reformları, üyesi olmadığımız AB’ye katılabilmek için değil, kurucu üyelerinden olduğumuzAK’nin kriterlerini artık yerine getirmek için yapmamız, bu yönde çaba harcamamız gerekiyor. Bazı AB ülkelerinin çifte standard’larından şikayet etmesini biliyoruz ama Türkiye’ nin Avrupa Konseyi ölçütlerine uyumu konusunda kimsenin bir şey dediği yok nedense !
yazının üstünden nerdeyse 1 sene geçti ne değişti??
hafif.org’ta yayınlanan ilk yazım:)üstünden 1,5 yıl geçmiş.geçmiş.geçmiş zaman.