Persembe gunuydu. Kapici gazeteleri karistirmis olmali, kapida Hurriyet duruyordu. Tum apartmani dolasip gazetemi bulmak icin zamanim yoktu, iceri aldim onu…
Ilk sayfayi soyle bir suzdum, hemen gozume carpti: “O da benim gibi Pink Floyd hayraniydi” Kimdi ulan bu pacavrada takilip Pink Floyd hayrani olan??? Fotograftan cikartamadim, alt yaziyi okudum: ERTUGRUL OZKOK

Elimde, bardak, bardagimda cay, cayimda seker vardi… Pacavrayi iki elimle kavrayabilmek icin bardagi brakana kadar sinir katsayim artmis, elim tiremis, cayin bi kismi dokulmustu…
Belki cay dokulmeseydi, yapmazdim, ama cay da dokulunce kendimden gectim, yirtarak parcaladim pacavrayi…

Gayet asabice degil mi? Hayir degil… Cunku dinlerken tuylerimin diken diken oldugu sarkilari artik Ertugrul Ozkokler ellerinde hayali gitarlarla calacakti. Cunku Pink Floyd dinledi diye “Taslayin ateisti” fetvasi veren hocalar, artik mezarlardaki Pink Floyd albumlerine cenaze namazi kiliyordu. Cunku artik ‘Ozal’la cok mucadele eden ama sonradan Ozal’i cok sevenler’ sonraki satirda rahatlikla ‘duvarda herhangi bir tugla olmayi reddedenler’ olabiliyorlardi! Cunku artik okudugumuz sayfada ‘Pink Floyd hayrani, hastasi’ olanlar yan sayfalarda savas borozanlarini otturebiliyorlardi

Evet, Ertugrul Ozkok hunharca tecavuz ediyordu sevdiklerime… Peki ben ne yaptim? Basilan yuzbinlercesinden bir tanesini parcaladim, sonra gittim yenisini aldim, gidecegim yere gec kaldim, sonra asil sahibini bulup pacavrayi iade ettim… Baska ne yapabilirim ki ‘olmayan’ tugalardan orulmus bu duvara?