Bir dilek tut!Ne oldu?Bir dilek tut işte. Kirpik var gözünde,eğer hangi gözünde olduğunu doğru tahmin edersen, dileğin olur derler.Tuttum o halde!Hangi gözünde?Sol…Aşırı rüzgardan eriyen bir sigara, burasından açamadığım bir neskafe ve otobüslerde yolcuların uykusunu getirmek için koyulan vurdulu kırdılı filmlerden biri. Ne yazık ki filmi daha fazla izleyemedim. Kalbime ağrılar giriyordu. Gözüm uzaklara dalıp, uykuya dalmak istediğinin sinyalini veriyordu. Ayağa kalkıp, yatağa gideyim dedim. İçtiğim son nefes sigaranın benden almak istediği bir şey vardı sanki. Mideme bir soğukluk geldi ve sessizliği delen uçak gürültüsünü duydum bir tek. Birden, üstünde onlarca büfenin, restorantın ve yemekevinin telefonlarının basılı olduğu mıknatısları taşıyan buzdolabının rutin motor sesi sahneye çıktı. Eskiden buzdolabının içi yemek dolu olurdu, şimdi dışı yemekevlerinin basılı olduğu mıknatıslarla dolu ama içi boş. Hatta hayatın başlangıcı sayılan su bile damacanada bir telefonla getirilmeyi bekliyor. O da buzdolabının üstünde telefon numarası bir mıknatısa görsel güzelliklerle basılmış, buzdolabının geniş hacmi ve antibakteriyel özelliğine rağmen. Meyveler de ya kurutulmuş ya da botokslu… domatesin selülitleri mavi ışık teknolojili buzdolabına koyunca gitmeyecekse, buzdolabı sadece arada bir devreye giren motor sesinden başka birşey olamaz ki!Elim kontrolsüz bir şekilde titriyor, bastonla yürüyen kamburu çıkmış başörtülü ninelerde, kalın mercekli gözlükleriyle gazeteyi millerce uzaktan okuyormuş gibi bakan, kasketli dedelerde olduğu gibi. Tek fark vardı, benim tuttuğum baston sigaraydı. O ünlü kömür filtresiyle (famous charcoal filter) beni öldürmek konusunda biraz daha düşünceli davranan sigara. Titreyen elime bakınca serçe parmağımın biraz daha fazla titrediğini, kanat çırptığını; hatta izin versem, beni bırakıp göğün en yukarılarına gideceğini düşündüm. Buzdolabı sesinden sonra, midem yemek konusunda benimle görüşmek istediğini belirten birkaç arama yaptı üstüne.Şu anda evde yenebilecek tek şey yeşil kapaklı bir bonibondu. Onu da başım ağrınca Minosete gıcıklık yapmak için almıştım. Baş ağrısını geçirdiği yoktu ama içinden sarı bonibonları seçerken baş ağrısını unutuyordum. Elimi atınca ya kırmızı ya da pembe renkli bonibon geliyordu gerçi! Hangi rengi seçtiysem o renkteki bonibonlar az oluyordu. Bugün yeşil bonibonları seçtim. Onlar da sırt çevirdi bana. Habire pembe geliyordu. Bana deli diyebilirsiniz aslında. Ama değilim, olsam ne fark eder? Eskiden delilerin akıl hastanesinden kaçtığı normal bir dünya vardı, ama şimdi? Son birkaç yıldır hiç deli firar etti diye bir haber duydunuz mu? Hayır cevabını duyar gibiyim. Dışarda nomal bir dünya kalmadı ki, deliler akıl hastanesinden kaçsın! Deliler böyle bir delilik yapabilir mi Allah için? Tanıdığım çoğu normal insanın mevcut konumundan, dünyasından kaçıp akıl hastanesine seve seve kapatılmak istediğini biliyorum ben. Haliyle denek olmadıkça, deli olmak şu anda hayatınızı sürdürebileceğiniz en güzel şey. Ne buzdolabı sesi, ne uçak sesi, ne vurdulu kırdılı film ne de aşırı rüzgarda rengarenk dumanıyla eriyen sigara varsa yoksa oda servisi ve beyaz, tertemiz deli kıyafetlerim…Dediğim gibi ben deli değilim. Size bunu ispatlayabilirim. Ben de diğer insanlar gibi toz haline getirilmiş çorbaları 5 lt. suya katıp, kaynayıncaya kadar sabırla karıştırıyorum. Ben de toz haline getirilmiş amerikan kahvelerini 80 derecedeki suya katıp, ders çalışmak için uykumu kaçırıyorum. Ben de renkli haplardan alıyorum. Ben de otobüs bekliyorum. Ben de algidanın bedava max yazısını bulmak için çubuklu dondurmalarının önce çikolata kaplı tabakasını yiyip sonra içini yalıyorum. Ben de ablamın sakladığı tüp çokokremleri gizli gizli bitirip suçu şişko kuzenime atıyorum. Bundan daha normal ne olabilir ki? Hem ben de sigaramı yakarken , saçımı ya da kaşımı en az bir kez yaktım! O da yetmedi en az bir kez sigaramı ünlü kömür filtresinden yakmaya çalıştım. Yetmez mi sizce?Yatağa uzandığımda ayağıma kramplar giriyordu. Krampları geçirsin diye kırmızı renkli bonibonları kullanıyordum ama onları da geçen gün kız arkadaşım uyumak için tüketmişti. O da en az benim kadar normaldir hem. O da diğer kadınlar gibi banyo yaptıktan sonra giderdeki saçını almak için eğilip, en az bir kez kayıp düşmüştür. O da en az bir kez yüz sabununu lavaboya düşürmüştür diğer kadınlar gibi.Tam uykuya dalacakken, kuruluktan çatlayan dudaklarımın dişlerimle bronz tenini soyup yutkunacaktım ki, kapı çaldı. Gelen ev arkadaşımdı. O da anahtarı olmasına rağmen, kapıyı çalacak kadar normaldir. Kapıyı onun açmasını beklerken, vücudum ürpermeye başladı. Ayaklarım karıncalanmıştı. Masada unuttuğum neskafe bardağı da karıncalanmıştı diğer normal bardaklar gibi. Hatta vurdulu kırdılı film izlediğim televizon da karıncalı gösteriyordu, diğer normal televizyonlar gibi…Kuruluk hissi de güzeldir aslında. Kuru dudaklar, öpülmeyi bekleyen kuru yapraklar gibi. Kuru bir banyo havlusu; açılış yapılmayı bekleyen kuru, ferah kokan yeşil sahalar gibi. Banyo havlumuz da markasının yazıldığı asılma yeri kopacak ve dikiş yerinden sökülecek kadar normaldir. Tertemizken o da yere düşmüştür, kız arkadaşım gibi. Bizler birbirimize benziyorduk işte, seviyorduk bu halimizi ben neyin dileğini tutabilirdim ki? Olmayacak bir dilek tutmalıydım, kirpiğim boşa gitmemeliydi. Ev arkadaşım bana sormuştu; bir dilek tut, diye. İçimden bir dilek tuttum. “Sol!” dedim ve parmağımla benim dileğimi gerçekleştirecek kirpiğimi sol gözümün altından aldım.Kalbim sıkışıyordu ev arkadaşım kapıyı açarken. En son “Evde kimse var mı?” diye sordu. Adımı haykırdı. Ben çoktan serçe parmağıma takılıp, göğün en yüksek katına çıkmıştım. Tek dileğim, “Sigara içmek öldürmesin!” olmuştu. Gerçekleşmeyecek bir dilek tutayım derken, dileği dileyenin normal bir insan olduğunu unutmuştum. Yukardan kendime bakıyordum. Kuru dudaklarında, ablasından gizli gizli yediği tüp çokokremlerin izi, dilinde kırmızı bonibonlardan kalma kırmızılık ve sevgilisinin dudaklarından çok öptüğü sigaranın filtreden kaçan dumanının nemli kokusu vardı. Ev arkadaşım beni omzumdan sarsıyordu. Ne dilek tuttuğumu asla öğrenemeyecekti. Dileğimin gerçekleşip gerçekleşmediğini asla bilemeyecekti. Dileğim her zaman olduğu gibi gerçekleşmemişti. Halbuki, sigara içmek; ünlü kömür filtresiyle de olsa, öldürmüştü.Yukarda bana uğur getiren kirpiğim ve kız arkadaşıma hediye ettiğim, çok sevdiği mavi yağmurluğunu gördüm. Onu en hafif giysisiyle dilemiştim. Yanağında kirpik vardı. Dilekler yukardaydı, burda sigara içmek öldürmüyordu ve belki dileğim kabul olmuştu. Ünlü kömür filtresiyle seni havaya bulaştırmayan sigara ve en sevdiği mavi yağmurluğuyla o…