Maalesef sorulan sorulara doğru cevap verememiştim. Dünyada iken üzerinde yürüdüğüm, çocukken koşup oynadığım toprak ana, beni sıkmaya başladı, kemiklerim un ufak oldu. Bu ne şiddetli bir azap. Neden? Diye sordum. Toprak ana “Allah böyle emrettiği için” dedi.
Dostlarım, ölüm bir kere oluyor. Canlı bir kere ölüyor. Şayet amelin azabı gerektiriyorsa ölüp ölüp diriliyorsun. Evet, başıma gelenleri size anlatayım. İkinci kez uyandığımda kabirdeymişim. Yanıma gelen Münker ve Nekir isimli sorgu melekleri imiş. Bana sordukları sorulara doğru cevap verebilirsem kabrim genişleyecek ve açılan kapıdan cenneti seyredecektim. Doğru cevap veremezsem kabir beni sıkacak, sabah akşam cehennemdeki yerim gösterilecek. Yani amele göre mükafatınız yada cezanız kabirde verilmeye başlıyor. Ameli iyi olan kıyametin kopmasını ve gösterilen cennete biran önce gitmeyi arzuluyor, kötü amel sahipleri ise kıyamet kopmasın bu azaba razıyız diye yalvarıyorlar. Cehennem azabı daha çetin. Burada temizlenebilen mahşerde rahat ediyor. Birde ameli iyi olanlar kendi amellerine denk olan amel sahibi insanlarla görüşebiliyor. Ben görüşemiyorum. Ruhum ızdırap içinde. Eşim ve çocuklarım ziyaretime geliyorlar, bu beni çok sevindiriyor, yaptıkları dualar rahatlatıyor. Keşke dinimin gereğini yapsaydım. Keşke amelim iyi olsaydı. Ama burada keşkelerin bir önemi yok. Burada günler böyle geçiyor.
Cehennemdeki yerim gösteriliyordu, kabrimde yankılanan bir ses “Allah’ ın izni ve rahmeti ile azabın sona erdirildi” dedi sonra kabrim birden genişledi, üzerimdeki acı ve korku yerini heyecan ve sevince bıraktı, daha sonra yeni bir kapı açıldı ve cennetteki yerim olduğu söylendi. Aman Allah’ ım bu ne muhteşem bir yer, dünyada böyle bir yeri ne gözler görmüş ne de kulaklar duymuştur. Müjdeyi getiren melek benimle konuşmaya başladı;*Allah’ın izni ile azabın sona erdi.
-Artık hiç azap görmeyecekmiyim?*Allah seni bağışladı.
-Ne yaptım ki Rabbim beni bağışladı?*Kabrini ziyarete gelen kulu hatırına bağışladı.
-Kimmiş bu muhterem insan ki Rabbimin rahmeti üzerime yağdı?*Bir öğretmen.
-Benim öğretmen bir akrabam yok ki?*O sana akrabandan daha yakın.
-Allah ondan razı olsun. Ben ona ne yapmışım ki kabrimi ziyarete gelmiş?*Onlara sıkıntılı günlerinde yardım etmişsin. O da öldüğünü duyarak ziyaretine gelmiş. Dedi.
Bir gün hastanemdeki makam odasında dinleniyordum. Halkla ilişkiler müdürüm yanında bir gençle içeri girdi.
–Efendim, arkadaş öğretmen olduğunu ve sizinle görüşmek istediğini söyledi.
-Tamam. Buyrun oturun.**Teşekkür ederim, ismim Murat. Öğretmenim.
-Hikmet. Hastanenin sahibiyim. Size nasıl yardımcı olabilirim?**Hikmet bey, bizler gönüllü insanlar olarak ihtiyacı olan yerlere öğretim yuvaları açıyoruz. Sizin gibi hatırı sayılır iş adamlarımızdan yardım talep ediyoruz. Tabi gönlünüzden ne geçerse.
-Ne okulu bu, nereye açacaksınız?**Efendim, açmayı düşündüğümüz okul ilk ve orta öğretim düzeyinde olacak, yer de Avustralya.
-Ülkemizde yer kalmadı mı? Neden yurt dışına açıyorsunuz?**Ülkemizde birçok okulumuz var. Yurt dışındaki insanlarında bu okullara ihtiyacı var.Genç öğretmen ile bir müddet daha sohbet ettikten sonra kendilerine, şuan az olduğunu düşündüğüm bir miktar maddi destekte bulunmuştum. Daha sonra Murat öğretmen birkaç kez ziyaretime gelmişti. Bilseydim onu hiç bırakmazdım. İşte o muhterem insanın benim için yapmış olduğu dua ve ufakta olsa yaptığım yardımdan Rabbim razı olmuş. Keşke dünyaya dönsem de tüm malımı sarfetsem.