bildirgec.org

zarifce

11 yıl önce üye olmuş, 32 yazı yazmış. 197 yorum yazmış.

O gece (4)

zarifce | 13 April 2011 16:59

Nihayet hanım patronunu karşılamak için inmişti, “bu sessizlik iyiye alamet değil” diye geçirdi içinden. Öyle ki ağaçlarda bir tane bile serçe ses vermiyordu.Parkta oturan ihtiyar dikkatini çekti, güvenlik görevlisine ihtiyarı sordu,

O gece (3)…

zarifce | 08 April 2011 22:51

Güler, üniversiteyi Ankara da okumuş, İngiliz edebiyatı ve dili üzerine tez hazırlayıp doktorasını yapmış, hedeflediği yolunda ilerlerken evlenmek zorunda kaldığı için tüm çalışmalarını bırakarak adeta hayata küsmüştü. Babası, tüccardı. Kızını canından çok seviyordu, Güler de babasını çok seviyordu. Ancak bir hata Güler’ in hayatına mal olacak ve onu hayata küstürecekti. Annesini daha küçük yaşta kaybeden Güler’ in babasından başka kimsesi yoktu onun için babasının ricasını kırmayacak, işlerinin kötü gitmesinden dolayı girdiği ekonomik krizden çıkması için, armatör İnan beyin oğlu Selimle evlenecekti. Evlendi de. Ancak tüm hayallerini, küçük bir sandığa gömerek rafa kaldırdı. İşte bu evlilikten olan Burak amansız bir hastalığa yakalanmış tüm çabalara rağmen hayata veda etmişti. Bu durumdan sonra eşi Selimin psikolojisi bozulmuş, babası ise kahrından vefat etmişti. Eşinden de ayrılarak bir başına kalan Güler, zaten borçlu olan babasının mirasını borçları kapatmada kullanmış ve kendi ayakları üzerinde durmak zorunda kalmıştı. Onun içinde uygun yerden ev kiralamış, maaşla temizlikçi olarak çalışmaya başlamış, çeşitli yerlerde çalıştıktan sonra Halim beyin şirketinde işe girmiş tam bu sırada da Halim beyin eşi trafik kazasında vefat etmişti. Sanki kader iki insanın yolunu birleştiriyordu.

O gece (2)…

zarifce | 07 April 2011 15:30

Yazlık evine giden Halim bey Güler’i yanına çağırarak,
-Teşekkür ederim. İstediğim gibi evin bakımını ve temizliğini yapmışsın elinize sağlık. Şimdi kendine bir çeki düzen ver, hatta şoförle birlikte gidin ve üzerine gece için kıyafetler al. Misafirlerle sen ilgileneceksin.

Güler, “tamam efendim” diyerek Halim beyin yanından ayrıldı. Yazlık ev boğaza nazır tepede, dubleks, villa tipi ev idi. Mimarisi ile gözleri dolduran evin temizliği de kolay değildi. Buna rağmen her türlü fedakarlıkla temizliği yapan ve yaptıran Güler, yorgun bir vaziyette alışverişten dönmüştü. Evde sürekli kalınmadığından hizmeti görecek belirli insanlar yoktu bu yüzden organizasyon şirketinden yardım almışlar, geceyi misafirlerine unutulmaz saatler yaşatmak için hazırlıyorlardı.Bülent bey misafirlerle geldi. Onları kapıda karşılayan Halim beyin yüzündeki gülümseme Bülent beyi daha da motive etmiş ve rahatlatmıştı çünkü kendilerine tercümanlık yapacak arkadaşın gecikeceğini patronuna söylemeye çekiniyordu ancak söylemek zorundaydı. Halim bey konuyu öğrenince biraz gerildi ve “heyetin haberi var mı?” diye sordu, Bülent bey “evet efendim bilgileri var” dedi. Beş kişilik heyet kendi aralarında konuşurken yanlarına gelen Güler onları oturma odasına davet etti bu arada telefon görüşmesini bitiren Halim bey de odaya geldi ve genç bayana,

O gece…

zarifce | 06 April 2011 16:27

Çaycının ne günahı vardı? Adamcağız yeni demlenmiş çaydan bir bardak getirmiş, teşekkür edeceğine iş önlüğü takmamış diye fırçalamıştı.Temizlikçi odayı temizlemiş ve azar işitmemek için birkaç kez de gözden geçirmiş, kapıda çağrılmayı bekliyordu.
-Kaç kere söyleyeceğim size avizenin taşlarını iyice temizleyin diye, çağırın şu Güler’i,
Temizlikçi kız titreyerek içeri girer,
-Buyrun efendim.
-Kızım sen anlamıyor musun? Sana taşları yıkamanı söylemedim mi?
-Söylediniz efendim.
-Eee, neden yıkamadın? Silme, silince bezin lekesi kalıyor, yıka, kurut tekrar yerine tak demedim mi?
-Efendim..
-Tamam tamam sus bir daha olmasın, bu son uyarım.Nihayet’i gönder.
-Anlaşıldı efendim.

Kasaya değil yureğine güven

zarifce | 22 February 2011 20:40

Bir iş adamının yaşadığı ekonomik sorunlar neticesi düşüşü ve ilginç bir şekilde yükselişini sizlerle paylaşmak istedim.
Ticarette engin tecrübesi ile istediği noktaya gelen Orhan bey, günün ekonomik gelişmelerine (malum krizlere) ayak uydurabilmek için borçlanmaya başlamıştı.Son olarak 2001 yılında yediği kriz darbesiyle elinde olan herşeyini kaybederek borçlarını iki katına çıkartmıştı.Bu durumdan kurtulabilmek için denemediği yol gitmediği ve çalmadığı kapı kalmayan Orhan bey bir çıkar yol bulamamış yorgun bir şekilde geldiği parkta, oturarak ellerini başının arasına alıp düşünmeye başlamıştı.

Hiç zorlanmadan 6 kilo verdim

zarifce | 16 February 2011 10:19

Arkadaşlar sizinle paylaşmak istediğim bir konu var.Genelde çoğumuzu igilendiriyor.Daha önceleri olduğu gibi günümüzün de problemi fazla kilolar. Aslında biraz dikkat edilse kimse fazla kilodan şikayet etmeyecek.Bunun zaten denenmiş ve de çok basit yöntemleri var. Özellikle ünlülerin diyet yöntemleri çok deneniyor. Ancak çoğu pahalıya gelecek yöntemler olduğundan bir müddet sonra vazgeçiliyor. Çoğu diyet listelerinde şunu yiyeceksin bunu yemeyeceksin, şunu içeceksin bunu içmeyeceksin günde şu kadar tuvalete gideceksin gibi telkinler olduğundan bunlarda insanı zamanla bıktırıyor.Zaten kurallara gereği gibi uysak kilo almayız. Kendimden örnek vereyim.İşim gereği mesaiye başlayınca bilgisayar karşısına geçiyorum öğle saatine kadar toplasan 20 dakikasını ayakta yada ihtiyaç için yürüyerek geçiriyorum bunun üzerine öğle yemeği yeyip tekrar bilgisayar karşısına geçip saat 17 de normale dönüyorum ve aracıma binip eve gidiyorum akşam yemeğinden sonra tv karşısında pinekliyorum. Bu şekilde geçen bir hayattan ne beklersin. Hadi spor yapma yokta insan günde 1 saat olsun yürümezmi? yada en basitlerden günde 1.5 litre su içmezmi? yok arkadaşım hiçbirşey yok ondan sonra vay fazla kilom var diye şikayetlenirim. Neyse lafı fazla uzatmadan kilo vermek için bulduğum yöntemi sizinle paylaşayım. Şimdi arkadaşlar benim diyette (gerçi diyet denmez de) zorunluluk yok günlük nasıl yaşıyorsanız devam edin ancak alkol alan arkadaşlar bu diyet esnasında mola versin çünkü alkol gerçekten vücuda faydalı olanlara zarar veriyor.Şimdi, yeyin için ama israf etmeyin, arkadaşlar ISIRGAN OTU’nu herkes bilir. Yapacağınız tek şey taze toplanmış ısırgan bulmak ve bunu temiz bir yere sererek kurutmak.Kuruyan ısırgandan bir tutam alıp kaynamakta olan 1 litre suya atın ve ocağınızı kapatarak suyun kaynamasını durdurup 15 dakika dinlenmeye bırakın.Dinlendikten sonra elde ettiğiniz ısırgan çayını ısıtıp içebilirsiniz yada soğuk isteyen soğukta içebilir, tadı acı değil ancak isteyen çok az şeker atabilir ama toz şeker atın. Çayı içmeye başlamadan önce kilonuzu beirleyin.Bu çaydan en az günde 3 kupa yada 5 çay bardağı kadar için aç veya tok karnına faketmez.Çayı 15 gün kadar için ancak günlük içmeniz gerekiyor.15 günden sonra 1 hafta mola verin ve tekrar için.Eğer bu çayı molalı 60 gün içerseniz normal hayatınıza devam ederken kilo verdiğinizi göreceksiniz. Ben günlük hayatıma devam ederken ısırgan çayımı da içtim ve 60 günde zorlanmadan, dengeli olmak üzere 6 kilo verdim. Yan etki görmedim ancak çekincesi olan veya bir rahatsızlığı bulunan arkadaşlara doktorlarına danışmalarını tavsiye ederim.Unutmayın ısırgan mevsiminde taze toplanmış olacak.Başarılar ve sağlıklar dilerim.

Pembeden sarıya geçerken

zarifce | 09 February 2011 10:12

Gözlerini kapat, geçmişi düşün!
Nereden geldin? Ne haldeydin?
Bulunduğun zamanı, kim olduğunu düşün!
İnsanları, dost ve akrabanı,
Kaybetsen de, aileni düşün!
Faydan ne? Zararın ne?
Geleceği düşün!
Nereye gidiyorsun? Ne halde olacaksın?
Seni neler bekliyor?
Etrafındaki insanlar var olacak mı?
Sen var olacak mısın?
Gelecekten, faydan ne? Zararın ne?

Fatih Rüştü ÖNBAKAN (Pembe düşlerin insanı)

zarifce | 03 February 2011 12:13

Fatih Rüştü ÖNBAKAN, 1956 yılında Isparta’da doğdu.Babasının memur olması sebebi ile birkaç ilde yaşamak zorunda kaldı. Değişik illerde gördüğü eğitim ve tanıştığı insanlar ile kendisini geliştrme fırsatı buldu.1979 yılında zorda olsa üniversite mezunu olarak iş dünyasına atıldı. Ticaret hayatı fazla uzun sürmeyen Fatih Rüştü ÖNBAKAN, yazdığı şiirlerini derleyip bir kitap halinde ilk defa 1988 yılında yayınladı ardından bir deneme yazarak yazarlığını geliştirme işine girdi. Fazla ilgi duyulmayan şiir kitabı “Pembe düşler” den istediğin elde edemeyen Fatih Rüştü, tekrar ticaret hayatına döndü. Büyük bir gıda firması ile ortak olarak yaptıkları işten de beklediğini bulamayan Fatih Rüştü ÖNBAKAN hayattan da beklediğin bulamamış eşi ile ayrılma noktasına gelmişlerdi.Tam bu sırada hayatını değiştirecek bir teklif aldı bu teklif ünlü bir mobilya firmasındandı. Yazarlık ile gıda sanayinde aradığını bulamayan Fatih Rüştü, kendisini mobilya sektörünün içinde buldu.Gün geçtikçe daha da iyi bir konuma yükselen yazar, aile hayatınında düzene girmesi ile yeniden hayat bulan yazar yakaladığı kafadinginliği ile yazı işine de eğildi. Mobilya sektörüne girmesi ile başlayan mutlu hayatı 2002 yılında geçirdiği trafik kazası ile son buldu.Yazarlığından geriye “Pembe Düşler” den başka bir şey kalmadı.

aşksız sevgi

zarifce | 14 January 2011 19:00

Sevginin sonsuzluğunda buluşalım
Ellerimiz kenetlenirken, soğuk gecelerde
Ruhumuzun derinliklerinde buluşalım.
Aşk olmadan da yaşanır sevgilerde.
Engin denizlere açılan gemi gibi
Yelkenler fora, rüzgar alıp götürsün
Savrulurken bir yaprak gibi

siyah beyaz hayat

zarifce | 14 January 2011 17:22

Yıl 1975. Babam fabrikada işçi olarak çalışıyor. Evimiz şehirlerarası yol üzerinde ve yola 30 metre mesafede, iki katlı evin bodruma benzer alt katı idi. Üst katta ev sahibi oturuyordu. Televizyon seyretmek için ev sahibine çıkardım üç yaşında bir çocuğu geri çevirmezlerdi her gün gitsem gelme demezlerdi. İyi insanlardı.
Evimizin girişi yüksekçe bir basamak gibiydi ve ben eve girerken önce oturur sonra içeri girerdim çıkarken de ellerimle destek alıp öyle çıkardım. Girişe göre sağ tarafta demirden yapılmış, üzerinde kalın sünger ve duvara dayanmış hasır yastıkları olan sedirimiz vardı ve yüksekliği boyumu alıyordu. Salon gibi kullanılan girişin tam karşısına annem eğreti duran ve sehpaya benzeyen ağaçtan yapılma bir masa koydu ve etrafını güzelce düzenledi. Salonda sedirden başka bir şey yoktu ortada incecik bir halı kenarlarda yine duvara dayanmış hasır yastıkların önünde konmuş oturmalık minderler vardı bazen bu minderleri bir araya getirip üzerinde takla atıp, yuvarlanarak oynardım.