bildirgec.org

yorgunluk hakkında tüm yazılar

beynime esir gerçeklik, ilk önce beni vurdu

admin | 30 November 2009 18:10

İçime düşen kan damlalarını taşıyamıyorum.Ruhumun derinliğinde, derinlik, sorular, gerçek; her şeyden tiksinirken, kendimden kaçamayıp duvara toslayanım.

İşte sana yazıyorum hayat, çözülmemiş mahzen duvarların varsa şayet, şimdi onları ya çözmeliyim ya dondurmalı ebediyen bu ruhu. İsyankâr bedenim ruhuma baştan esir, ben kendi beynime esir, beynim gerçek denilene dünden esir. Ben ki, gerçek denileni anlayamayan, uyum sağlayamayan yuvarlanıp, üstü başı çamur içinde kalıp yine de; ‘Bulacağım yanıtı!’ diye debelenenim.

güneş, ay, sorgu sual ve ötesi…

astral | 14 September 2009 13:32

Gece ve gündüzün ruhu kadın erkek gibi farklı. Ay ve güneş. Gündüz işe sarpa sarmış, düşünemeyiz iç dünyamızı. Oysa ay… Ay dipten derinden etkiler. Esir alır, düşündüklerini değil düşünmediklerini dahi ele alırsın. O seni alır. Debelen dur. Zaman durmaz, akmaz; oysa saatler geçmiştir.

Gündüz işte saate bakarsın, akşam ne çabuk geçti dersin. Gündüz iş yaparsın. Kalp, rötarlı bir saat misali kapıda miyavlar usulca… Oysa akşam saatleri başladı mı, kapı ağır ağır açılır… Dökülür yaşananlar, acılar, bohçalar, keder, umut, olan ve olmayan/ olmayacak olanın kederi ve bunu bilmek gene de istemek bir yandan da… İşte akşam bir yandan ateştir. Yakar. İster sıcağında ister cehenneminde… Ruhun neye uygunsa çekip çevirir. Bazen akşam olmasın dersin. Çünkü dünya üzerine akar, yanıt veremezsin, onca soruya/ sorguya…

bahar yorgunluğu

Yavuz AYKUT | 24 April 2009 22:25

bahar yorgunluğu diye birşey var ki beni iki yıldır vuruyor. insanın baharı yaşıyası kalmıyor.
nasıl oluyor bu bahar yorgunluğu ;
genel olarak baharın gün saatlerine ayak uyduramama soğuktan sıcağa geçiş ve benzeri güzel olaylara ayak uyduramaması ve bu olayların insan üzerinde aşırı beklenti ve aşırı enerji yüklemesi. birde insanın benim gibi yapamadıkları varsa ve bunu yapmaya elverişli değilse bu psikolojik rahatsızlık kaçınılmaz oluyor. örneğin ben 2 yıl önce çapraz bağlardan ameliyat oldum ve futbol aşığıydım yani artık oynayamıyorum. bahardaki güzel havalar benim oynama isteğimi kabartıyor ama bedensel olarak yetersiz kaldığımı ve yapamayacağımı beyin söylüyor yani beyinde çatışma oluyor.

bahar geldi dallarıma…

nazokiraze | 01 April 2009 08:54

Bugün mart ayının en son günü, genellikle kış ortası açan güneş çokça sinirlerimi üpreştirir benim, saç diplerim küpür küpür olur, hiç hazetmem, bunalırım , eh kışta kışlıgını bilmeli dimi canım, ne öyle güneş müneş…

Ama bugün güneşe kızmadım, bilakis çok hoşlandım çünkü bu aldatıcı, kışı yaşatmamak için bizi kızdıran sahte ışıklardan değil,bariz bahar güneşi, içimi ısıtan bahar güneşi. Saatlerin ileri alınması, havanın geç kararması sokaklarda çocuk sesleri beni bugün çok mutlu etti, kışı çok seven ben, aslında her mevsimin yaşanası olduguna kanaat ettim.

Nisan mayıs ayları gevşer gönül yayları derler ya, ben bugün pek bir gevşemeyi düşündüm ama dün yaşadığım göz kazası( akşamın vakti, yumuşatıcı düştü patladı, oldugu gibi hepsi gözüme yapıştı, sabaha kadar göz agrısı kanlanma çektim, sabahta gözlerim biribirine yapışık uyandım, Doktora gittim iki damla verdi neredeyse gidiyormuş göz) ,bugünümü azıcık etkiledi, yine de ben bugün pek bir sakinim, baharımsıyım, (papatya gibiyim beyaz ve ince diyesim de geldi) Bugün baharı hissettim, bundan faydalanmak isteyen kızım hemen kısa kolluyla sokağa çıkıp, dondurma yemek bile istedi ama ben içimdeki papatyaya kilit vurmayı da bilen , çocukların sömürülerine kanmayacak kişilikte biriyim.Havaya, suya cemre düşmüş olabilir ama henüz benim analık damarlarıma düşmedi, bahar grip salgınlarını iyi bilirim ben, öyle saplı dondurma yemek, öksürük şurubu içmeye benzemiyor.

İletişememe Çağı

pilli pati | 19 March 2009 09:32

Boş istasyon peronu önünden uzayıp giden raylara doğru bakıyorum. Nefes alıp verirken ağzımdan burnumdan havaya karışan buharlar, içinde bulunduğumuz ayın henüz ne baharı karşılayan türden ne de kıştan kopmuş olduğunu hatırlatıyor. Güneşin soğukla verdiği müthiş mücadele… Yüzüme vuran ışınlarda hissettiğim ısı ile aniden esen rüzgarın aynı bölgeyi buz kestirişi…

Aldanan ağaçlara bakıyorum sonra. “Bu soğukta ne demeye hemen açtınız?” diye konuşmaya başlayacakken, istasyona varan trenin beraberinde getirdiği toz bulutu arasından, aldanışlarına dair ağız tadıyla iki çift laf edemeden, göz ucuyla nisbeten boş bir vagon seçip, biniyorum hemen. Ortama uyum sağladıktan sonra vagondakilerle göz teması kurmaya çalışıyorum. Nafile bir iş bu!

Ses ile Meditasyon

maskapsiz | 25 June 2008 17:06

Simdi biraz rahatlamak mi istiyorsunuz? Assagidaki site tam size gore. Siteye girin medyayi calistirin ve istediklerini yapin.

çok şey mi istiyorum ?

| 15 May 2008 15:09

http://img82.imageshack.us/img82/8371/komikresimkediyorgunhi8.jpg

http://img82.imageshack.us/img82/8371/komikresimkediyorgunhi8.jpg

Yoğun bir iş temposundan sonra yorgun argın eve
dönmüşüm. Tek istediğim masamın üstünde hazır bir akşam yemeği.
Çok şey mi istiyorum?

şarabın patates püresi üzerine demlemeler

dasein | 14 January 2008 14:21

Bacaklarımın ve vücudumun neden bu denli yorgun olduğunu bilemiyordum. Patates püresi düşünmeğe başlamıştım. Biraz kesik ekmek ve bir kadeh su. Hepsi tüm bu oluşan yorgunluğumu alacak, götürecek gibi geliyordu. Sıcakveçoksıcak bir su dökünmenin ardından, sabah gelmişse de duymayışım onu hissetmeyişimdendi. Biliyor gibiydim. Bilmek durumundaydım. Bilmeyi öğrenme durumundaydım. Her şey kafasız bir posta ile gönderilebilirdi. Kurye içinde hafif bir posta, azvebiraz satır. Beklemek yarına kalacaktır, nasılsa.
Gazeteleri yokluyordum. Satır satır özlem geliyordu. Özlemin kırdıkları ve sonrasında düzelen telefon kesitleri.
Telefon sesini duyamıyorum. Şarabın sesinden.
Lütfen arayın beni. Bay şarap. İhtiyaçtan ve acizlikten .
Hastalıktan yorgun düşmüşsünüz, siz.
Yüzünüzde az allık, çok yorguncalar ve bitip-tükenmeyen hastalık izleri taşıyorsunuz, yüzünüzde. Takvimin rakamları üzerine bir duyuru.

Aşkın yorgunluğu

darjeeling | 18 December 2007 10:57

Yorgun olur insan bazen. Tükenmişlikle sonlanacağını bildiği o yolda hırsla yürürken yorulduğunu anlar. Halbuki sonunun kötü olduğunu bile bile yapar bunu. Yolun sonu hiç te hayırlı değildir. Bir parıltı bile yoktur ki ona umut versin. Ama öldürmeyen şey güçlendirirmiş ya, heralde bu yüzden daha bir bağlanır, tutunur hedefine. Elimde tutayım derken avuçlarından kayıp gidiveren aşkını görünce anlar insan sona yaklaştığını. Gözyaşları nafile. Verilen tüm emekler nafile. Fedakarlıklar nafile. Duyulan acı sözler kulakların kiri olmuş artık. Ve bilinir ki, aşk, karşı tarafa çok ta değer vermediğin zaman güzel. Kendini yiyip bitirip tüketmedikçe, ona aslında ne(?..)olduğunu ima ettiğin sürece güzel…

Tingler

nzright | 13 December 2007 16:39

Tingler Head Massager
Tingler Head Massager

Tingler Head Massager ile günün yorgunluğunu atmak artık çok kolay. Tahta sapını çevirerek oluşturduğunuz hafif dokunuşlarla saç derinize masaj yapan bu alet ile taa ayak uçlarınıza kadar rahatlamak mümkün.

Kendi kendinize uygulayabileceğiniz gibi; başkası tarafından da size uygulanabilir.
Kendi kendinize uygulayabileceğiniz gibi; başkası tarafından da size uygulanabilir.

Kıvrılıp katlanabilen dişleri sayesinde kullanımı kadar muhafazası da kolay olan bu aletin satış fiyatı 15.99$