bildirgec.org

yolculuk hakkında tüm yazılar

Kocaman Bir Nefes

mavilikler | 12 August 2011 16:13

Sarmaşıkların gölgesinde uykuyla uyanıklık arası… İçimde tüm sesler susmuş… Annem balkonun kapısında belirip bir tepsi uzatıyor. Üzerinde buz gibi limonata… Şimdi burada, bu koltukların, sehpaların ortasında hiç duyamadığım bir serinliği veriyor bana.

Gözerimi kapayınca o balkona gidebiliyorum. Yalnızlık ve sessizlik bir tür sihir yaratır. Gerçek olan şeylerle istediğin gibi oynayabilirsin. Kah kilometrelerce uzaktaki bir sahildesindir, kah küçücük, sevimli mi sevimli bir odada… Bu zihinsel yolculuklara kimse tanıklık etmediğinden elinde bez, büfenin tozunu alırken, gözlerini sımsıkı kapayabilirsin birden. Dalgaların okşayışını hissedersin ayaklarında. Bezi ve bu odadaki her şeyi çok ötelerde bırakarak…

?:) – 4

Cali Kusu | 17 February 2011 11:05

D önüyor yine öyle derinden
U yuşmuş beynim çok düşünmekten
R ahat değil içim bilmem hangi sebebden
D oğrudur, razı değilim nefsimden
U zun zaman oldu geçmemiştim kendimden
R uhani hayatım, kısıtlı ömrüm
U zamış saçlarım, görmüyor gözüm
N umunelik bu hayat, yaşamaya zaman yok…

D ün rüyama gelecekti
Ü züldüm çünkü gelmedi
N adir olur böylesi
Y arın sormalıyım sebebini
A klıma bile gelmezdi ki
Y anlışın var sevgili
I ssızlığı ben sevemem ki…

?:) – 3

Cali Kusu | 16 February 2011 20:46

Ç ekilmez akşamların
E şsiz sancısı
K im deme sakın, sensin o…

V urmuş ise kanadından
U çmuyor isen
R azı değil demekki sensiz günlerden…

Rüya ile Gerçek Arası

ibocu | 06 January 2011 11:12

Felsefeye göre bir mantık vardır.Düşünüyorum o zaman varım.Düşünün adam varım demekse o zaman karmaşık bi durum ortaya çıkabilir.Nasıl mı?Hemen anlatıyım. Bir insan düşünüyorum öyleyse ben varım.düşündüğüm insan beni düşünüyor,o zaman ben düş benim düşünüpte beni düşünen adam gerçek oluyor.ben o zaman bir rüyada oluyorum.

Zamanda Yolculuk 2

ibocu | 06 January 2011 09:54

Hiç düşündünüz mü gelecekte mi? Geçmişte mi yaşıyoruz? Şimdide miyiz yoksa? Bana göre aslına gelecek ve geçmişi yaşıyoruz ama şimdi asla olamayacak biz ışığın nesnelere çarparak gözümüze gelmesiyle nereye bakarsak geçmişi görüyoruz.

Zamanda Yolculuk

ibocu | 02 January 2011 15:57

Sizce zamanda yolculuk yapılabilir mi?İşte dünyayı sarsan yeni konulardan biri ile karşınızdayım.Yeni nesil insanların günümüzde en çok merak ettiği konulardan birisi zamanda yolculuk yapmayı hayalden gerçeğe taşımaktır.Bu konuyu sizinle farklı bir şekilde ele alalım isterseniz.İlk önce zaman kavramını bilmemiz gerekir.Günümüzdeki zaman kavramı ise dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesini başladığı noktada bitirdiği ana bir gün,24 saat denir.Şimdi bu tanıma göre zamanı durdurmak için dünyanın sabit kalması gerekir başka bir deyişle güneş ışınları gün ve yıl içinde aynı gelmelidir.Dünya yı durdurmamız halinde zamanın durduğunu ve dünyanın ters yönde dönmesini sağladığımız zaman zamanın geriye akmasını sağlayabiliriz.Fakat bi düşünün dünya durduğu zaman biz yaşlanmaya ve hücrelerimiz yapım yıkım olaylarını sürdürmeye devam edecektir.Dünyanın tersine döndüğünü düşünelim.O zaman da ölen hücrelerimiz tekrardan oluşmalı ve oluşan hücrelerimiz yok olmalı yani küçülmemiz gerekmektedir,fakat tersine dönen dünyada buna bir çare deildir biz genede yaşlanmaya devam edeceğiz.O zaman ya zamanda yolculuk denen birşey yok ya da zaman denen kavramı artık dünyanın dönmesi şeklindeki tanımdan kurtarmak gerekir birde işin diğer yönü var tabi ki bir hayal edin zamanda yolculuk yaptık eski zamanlara gittik ve hoşumuza gitmeyen nedenleri ortadan kaldırdık.Bizim çocuklarımız olacak ve neslimiz devam edeceğinden bizim bi gelecek zamanımız var bide dedelerimizden dolayı geçmiş zamanımız var şimdi biz dedelerimizin geleceği olarak zamanı değiştirdik,peki bizim geleceğimizde var.Bizde gelecek neslin dedeleri olacağız bu yüzden onlarda zamanda bir yerde geleceği değiştirmiş olacak ve bizde bunun farkında olmayacağız tabiki.Tıpkı geçmişimiz gibi.yani aslında biz hiçbişeyi değiştiremeyeceğiz sürekli aynı olaylarla karşılaşacağız.Bu nedenle zamanda yolculuk vardır veya yoktur ama şunu biliyorum ki biz aslanda hem gelecekte hem geçmişte hemde şu anı yaşıyoruz.Bu konuyla ilgili hertürlü yorumlarınız ve görüşleriniz bilimin ilerlemesi için önemli lütfen görüşlerinizi paylaşın.

Şans Kapıyı Kırınca (2005)

firedup | 30 September 2010 12:32

Şans Kapıyı Kırınca
Şans Kapıyı Kırınca

Yönetmen ve Senaryo: Tayfun Güneyer
Gösterim Yılı: 2005
Tür: Komedi

Tayfun Güneyer‘in ilk sinema filmi olan Şans Kapıyı Kırınca 2005 yılında Küba’da çekilmiş. Başrollerde Ferhan Şensoy ve Asuman Dabak yer alıyor.

Filmin kısaca konusu ise şöyle: Aile babası Kuddusi (Ferhan Şensoy) “Şans Kapıyı Kırınca” adlı yarışmaya katılınca büyük ödülü alabilmek için yiyeceklerin kalorilerini ezberlemesi gerekiyor. Fakat bir patatesin kalorisini hatırlayamaması üzerine aldıkları teselli ödülü ile film başlar. Teselli ödülü olarak ise daha önce adını hiç duymadıkları, haritada yer almayan Barbunya Adası’na giden ailenin başına türlü olaylar gelir.

Şans Kapıyı Kırınca
Şans Kapıyı Kırınca

Kurgusu, türk ailesine olan benzerlikler ve esprilerin kalitesi ile gönülleri fetheden film ne yazık ki sinema sitelerinde yeterli puanı alamamış:
IMDB’de 5,8 puan
Beyazperde.com’da 6,7 puan
Sinemalar.com’da 6.6 puan ve
Sinematurk.com’da 7,82 puan almış.

İÇERİLERDE BİR YERDE

mavilikler | 24 July 2010 21:02

Bir otobüste yolculuk ederken, birden dost bir gülümsemeyle karşılaşırsın hiç tanımadığın birinin yüzünde. Ama yüz o kadar tanıdıktır ki, sen de gülümsersin hiç düşünmeden.

Karşındaki insanın kendisiyle senin aranda bir bağlantı kurmasına yol açan müşterek bir şey vardır onu böylesine içten gülümseten, bilirsin. Ve o şey her neyse sen de ona gülümsersin.

Otobüs yolculuklarında dost olmak, bunun için güzeldir. Dostluk kurmak için aranan şartlar, bir otobüsün imkanlarıyla sınırlanmıştır çünkü. Bir koltukta oturup pencereden dışarıyı seyretmek ya da yolculara göz gezdirmek dışında yapılabilecek bir şey ya da kendini bir şekilde tanımlayabilecek herhangi bir sınıflandırma sözkonusu olmaz orada. Herkese açıktır otobüs.

Bu yüzden de yolcular sadece yolcudur. Nereye varacakları ya da nereden geldikleri belirsiz… Herhangi bir durakta yolculuğunun son bulmasıyla yaşantımızdan silinip giden bir gölge gibi…

SUSMUYOR KALBİM

mavilikler | 16 July 2010 09:08

Tamam, geleceğim seninle. Ama sadece birkaç gün daha istiyorum senden. İçimdeki o küçük kıza söylemeliyim bunu önce. Başta hemen itiraz edecek, biliyorum. “Gitme!” diye yapışacak ellerime. Bana olur olmaz onlarca neden sıralayacak kalmam için.

Gözleriyse bambaşka şeyler söyleyecek. Ben, dudaklarından çıkanlardan çok daha fazla dinleyeceğim onları. Esas onlar zorlayacak beni. Çünkü sıkı sıkı tıkamaya çalıştığım kulaklarıma değil kalbime seslenecekler.

“Beni düşünmüyor musun?!” diyecek gözleri. “Ben ne yaparım sensiz?! Eğer gidersen, ben hep burada böyle bir başına bekleyeceğim seni. Çünkü yeterince acıdı canım. Sayısız kez geldim peşinden. Aynı hataları defalarca tekrarlayışını izledim. Küçücük bir parıltı görmen yetiyordu bir yere yaklaşman için. Neşeli bir kahkaha, sıcak bir gülüş, yaşamında bir fark yaratacak küçücük bir şey çağırmaya yetiyordu seni.”

uzun yolculukları özledim

lavinya76 | 07 April 2010 09:08

Uzun yolculukları özledim. Hiç binmedim ama yataklı bir tren mesela. Yanında sevdiğin biri. Şehirlerden konup göçerken vagonlar, cama düşen manzarayı izlemek isterdim yaslanıp bir omza. En güzeli baba-kız yolculuğu olurdu belki… Issız bir dağ kasabasında mola verdiğinde tren, istasyon önünde hatıra fotoğrafı çektirirdik. Hiç öyle bir resmimiz olmadı babamla…

Alıp başımı gitmek istediğinde canım, aklıma hep otogarlar gelir. Ani bir kararla o an ilk kalkan otobüs nereye giderse oraya gitmek… Issızlığı izlemek otobüs koltuğunda. Yanında oturan yabancıyla dost oluvermek bir anda. Uzattığı sigara böreğine mukabil bisküvi ikram etmek. Hatta adın ne? Yaşın kaç? Sorularına uyduruk yanıtlar vermek ve kendini kendine uydurmak söylediğin yalanlarla. Ama en güzeli annemle olurdu bu otobüs yolculuğunun. Uykuya daldığımda düşen başımı alırdı göğsüne. Hırkasıyla örterdi üstümü. Sokulurdum kokusuna sımsıcak bir battaniye gibi sarardı şefkate acıkan bedenimi…