Bir otobüste yolculuk ederken, birden dost bir gülümsemeyle karşılaşırsın hiç tanımadığın birinin yüzünde. Ama yüz o kadar tanıdıktır ki, sen de gülümsersin hiç düşünmeden.Karşındaki insanın kendisiyle senin aranda bir bağlantı kurmasına yol açan müşterek bir şey vardır onu böylesine içten gülümseten, bilirsin. Ve o şey her neyse sen de ona gülümsersin.Otobüs yolculuklarında dost olmak, bunun için güzeldir. Dostluk kurmak için aranan şartlar, bir otobüsün imkanlarıyla sınırlanmıştır çünkü. Bir koltukta oturup pencereden dışarıyı seyretmek ya da yolculara göz gezdirmek dışında yapılabilecek bir şey ya da kendini bir şekilde tanımlayabilecek herhangi bir sınıflandırma sözkonusu olmaz orada. Herkese açıktır otobüs.

Bu yüzden de yolcular sadece yolcudur. Nereye varacakları ya da nereden geldikleri belirsiz… Herhangi bir durakta yolculuğunun son bulmasıyla yaşantımızdan silinip giden bir gölge gibi…İşte bu gölgeler dünyasında biri “Ben gerçeğim!” der birden. “Seni hiç tanımıyorum. Sen de beni… Ama bu dost olmamız için engel değil ki!”Belki de engel olmadığı gibi bu durum daha da mümkün kılar dostluğu. Kendiliğinden doğan bir gülüş kadar geçerli bir neden olamaz çünkü yeni bir dostluğun tohumlarını atacak.Gülünen şey gerçek bir şeydir çünkü. Kim olduğunun, ne olduğunun ötesinde… Bu yüzden de ta içerilerde bir yerde var olan bir şey…